Yıllardır anlatılır, “olumlu düşünmek” diye bir şey… Anlatılır da pek önemliliği anlaşılmaz. Pek; “bir katkı” değil de “olmazsa olmaz” olduğu anlaşılmaz. E o zaman anlatalım bakalım.

 

Bir eğitimci dostum, bir gün dedi ki: “Bu Olumlu Düşünme meselesini, insanlar anlamıyor, “polyannacılık” tan bahsettiğimizi sanıyorlar”. J

 

Ben de cevap verdim: “Anlamayan insan yoktur dostum, henüz anlatamayan eğitimci vardır. Ben, bu sebeple, sahip olduğum bilginin ben de kalıplaşmış halini değil, ‘farklı bireyler nasıl algılayabilir?’ sorgulamalarımın neticesiyle anlatıyorum insanlara…”. Ve arkadaşıma, Olumlu Yönelim’i anlattım:

 

“İnsan, sayısız bilginin kodlandığı sayısız fizyolojik yapının toplamıdır. Herhangi bir uyaran, bu yapıdaki parçaları ve onların oluşturduğu ağı harekete geçirir. Uyaran hangi kavramı kapsıyorsa, zihinsel yapı hemen o kavramla ilintili bağıntıları kurmaya başlar. Yani hep olmaya doğru bir hareket vardır. Zihnin ‘olmama hareketi’ yoktur.

 

Üst zihnimizde oluşturduğumuz yapılar her ne kadar zorlasa da, örneğin “Unutma” dediğimizde zihnimizin bunu uygulama kabiliyeti yoktur (‘Unutma’ kelimesinin sonundaki ‘-ma’ eki üst zihnimizin, bilinçli anlatım sebebiyle üretimidir.). Zihin, bu örnekte olduğu gibi, algıladığı kavramla harekete geçer: “Unutmak Kavramı”… Ve Unutur.

 

Kısaca söylersek, bilinçdışı (asıl mekanizma), bilinç gibi analitik değil sistematik bir yapıdır. Dile getirilen (düşünürken de) kavramla ilgili bağlantıları kurar.

 

Bu sebeple Koç; hatırlanması gereken durumlarda “Unutma!” değil “Hatırla!” der. Bakın bu örnek tam da yerine oturdu. Anlatmak istediğimi en öz haliyle anlattı. Tekrar edelim: “Koç, hatırlanması gereken durumlarda, ‘Hatırla!’ der.” O zaman genelleyelim: “Koç, yapılması isteneni, ulaşılmak isteneni, iyi olduğu düşünüleni, dillendirir: kurtulunmak isteneni, olmaması isteneni değil.”

 

Olumlu yönelimi, Koç hem iletişim tarzında hem de hedef belirleme metodolojisinde, tamamen hissettirir. Hatta bu konuda, quantum anlayışından da yola çıkarak, “insanın kendi mekanizmasının paralelinde hareket etmeyi yani olumlu yönelimi tam ve içselleşmiş bir hayat biçimi haline getirmesi, sağlıklı (bütün) bir hayat yaşaması anlamına gelebilir.” diyebiliriz.

 

OLUMLU DÜŞÜNME = OLUMLU DİL = İstenen, beğenilen, ulaşılmak istenenleri dile getirmek. İstekleri, arzuları, dilde de, istenmeyen, acı çekilen, arzu edilmeyeni ifade eden kelimeler üzerinden değil. Tam olarak istenenin ifadesiyle anlatmak.

 

ÖRNEK 1: yanlış: “unutma”,  doğrusu “hatırla”

 

ÖRNEK 2: “kilo vermek…”, doğrusu: “zayıflamak”

 

ÖRNEK 3: “gerginliğimden kurtulmak istiyorum”, doğrusu: “sakin bir insan olmak istiyorum”

 

ÖRNEK 4: Kendi yaşam sorumluluğumu üzerime alma görevimi hiçbir koşul ve sebeple ertelemem... doğrusu: ....... her sebep ve koşulda yerine getiririm.

 

ÖRNEK 5: Kimse beni kıramaz, üzemez ve kötülük yapamaz, eğer ben izin vermezsem. (bu çok facia, bir de bunu günün olumlaması diye yüzlerce insana yolluyorlar) neyse doğrusu: ben sağlamım, güçlüyüm, herkes beni güçlendirir, mutlu eder ve iyilik yapar.... (ÖRN 6: kötülük yapamaz değil "iyilik yapar"...

 

ÖRNEK 7: Yanlış: "Kimsenin kalbini kırmamaya, hakkını yememeye özen gösteririm. Böylece bolluğun önünü kesecek enerjileri hayatımda barındırmam..."... Doğrusu: "Herkesi sevindirmeye ve hakkını vermeye dikkat ederim. Böylece bolluk sağlayacak enerjileri hayatıma katarım"

 

AFİYET OLSUN

UZM. PSK. KAZIM YURDAKUL