Tüm toplumlarda iyiliğin değer olarak karşılık bulduğu tek şey “sağlıktır”. Geçmiş, tarihsel olarak incelendiğinde Mısır Piramitlerinde bulunan yazıtlardan tutun da, eski İnka Kabilelerinde kişileri iyileştirmeye yönelik ilaçların yapıldığına dair kalıntılar bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) sağlık tanımı; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.  Kuşkusuz ki, hepimizin ihtiyacı olan şeyler sıralandığında listenin başını her zaman açık ara fark ile “sağlık” alacaktır. Özetle, sağlığımızın korunması ve iyilik halinin devamlılığı hayatımız için esastır.

Her birimiz hayatımızın bir döneminde istenmeyen kaza, hastalık veya ameliyat ile yüz yüze kalmışızdır; ya kendimizin ya da en yakınımız dediğimiz kişilerin. Olağan üstü bir durumla karşılaştığımızda yapılacak ilk ve doğru müdahale çok önemlidir. Sağlık profesyonelleri yaşamımızın her anında bize yakın bir noktada olmayabilir. Dünyanın en hızlı ambulans servisine sahip olan Londra dahi, hastalarının % 75 ine ancak 8 dakikada ulaşabiliyorken, nerede yaşadığımızın değil ne kadar bildiğimizin önemli olduğu gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Sadece bireysel ilkyardım becerilerine bizim sahip olmamız değil, aynı zamanda toplumun her kesiminden insanların bu bilgi ve becerilere sahip olması, olası bir kaza geçirdiğimiz zaman hayat kurtarıcı olacaktır.

Ülkemizdeki istatistiki verilerin yeterli olmaması sebebiyle ilkyardım eğitimi almış ve bunu uygulamaya geçirmiş kişi sayısı hakkında yeterli bilgimiz bulunmamaktadır. Ancak iyi bildiğimiz bir şey var ki, hayatımızın her alanındaki insanların; öğretmenlerin, idarecilerin, çalışanların ve hatta mahalledeki bakkalımızın dahi bu eğitimi alması gerekmektedir. Bilgi ve donanıma sahip ehliyetli ilkyardımcı sayısı artar ise, sahada gerçekleşen olağan üstü bir kaza ve ya hastalıkta kayıpların ve sakat kalma oranlarının aşağıya düşeceği gün gibi aşikârdır.

Türkiye Sağlık Bakanlığının yayınladığı Temel İlkyardım Uygulama Kitabı’na göre; Herhangi bir kaza ya da hayatı tehlikeye düşüren bir durumda sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar kişinin içinde bulunduğu durumun daha kötüye gitmesini önleyebilmek için yapılan uygulamaların tamamı olarak tanımlansa da, ilkyardım kısaca İLK YARDIM’dır. İlkyardımcı eğitimleri, kökende sağlık personeli olan deneyimli ilkyardım eğiticileri tarafından verilir. Eğitim teorik ve uygulama olarak 2 ayrı alandan oluşur. 16 saatlik eğitimin amacı kişiyi ilkyardım yapabilecek seviyeye getirebilmektir. Tam da bu noktada, eğitime katılan katılımcıların, eğitim sonrası müdahale korkuları ortaya çıkmaktadır. Bu, bir mimarın çizeceği ilk projesindeki heyecanı, bir tıp öğrencisinin girdiği ilk ameliyatında sanki tüm bildiklerini unutmuş gibi hissetmesi gibi haklı bir korkudur. Elinizin altında yatanın bir maket değil de, kanlı canlı bir insan olması bu korkuyu diri tutan en reel sebeptir. Ancak, o yaralı bedene yardım edilmediği takdirde meydana çıkabilecek sonuçların bilincine vararak, bu korkuyu kabul etmeli ve bilginin bizi yönlendirmesine izin vermeliyiz.

Unutulmamalıdır ki, bilgi cesaret getirir. Bilgi ve cesaret ile beslediğimiz korku, bir hayat kurtarmanın ana kaynağı olacaktır.