Çoğunlukla insanlar bir anda parlıyorum deseler de, , aslında öfke” geliyorum” der, bu noktada öfkenin sinyallerini tanımak ve onlar üzerinde kontrol sağlayabilmek önemlidir. Kalp atışında hızlanma, vücut ısısında değişim, terleme, gibi bedensel belirtiler öfkenin habercilerdir, öfkenin bedensel bileşenleri kadar bilişsel bileşenleri de vardır, çoğunlukla bu duyguyu tetikler ve arttırırlar, öfke duygusunun altında yatan düşünce genellikle “haksızlık” kavramı ile ilgilidir, “haksızlığa uğradığını, kendi kişisel sınırlarının ihlal edildiğini “ düşünen kişi öfke ile tepki verir. İnsanlar aidiyet, bağımsızlık, ve güç elde etme gibi gereksinimleri karşılanmadığı zaman , bu ihtiyaçlardan biri engellendiği zaman da öfkelenebilirler , bazen de öfkenin altında gizlenen birincil farklı bir duygu vardır, örneğin bir kayıp yaşayan kişi öfke ile tepki verse de, öfkenin perdesi kalktığı zaman çoğunlukla ardında gizlenen yas, üzüntü ve hayal kırıklığı gibi duygular ortaya çıkacaktır. Bu yüzden öfkenin bazı durumlarda ikincil bir duygu olduğu göz önünde tutmalıyız.
Kısacası, öfkenin diğer tüm duygular gibi duygu skalasında yer almaya hakkı vardır, “öfkemizi yaşama hakkımız vardır”, kendimize ve çevremize zarar vermediğimiz ve onun üzerinde kontrol sahibi olduğumuz sürece. Bu noktada neye öfkelendiğimizi , gerçekte karşılanmayan ihtiyacımızın ne olduğunu anlamak, öfkenin sinyallerini tanımak , ve öfkeyi tetikleyen düşünce ve durumları saptamak, ve bunlar üzerinde yeterli kontrolü sağlayabilmek öfkenin hayatımızda olumsuz bir kaynak olarak değil de, kişisel gelişimimiz için daha motive edici olumlu bir kaynak olarak var olmasında kritik gözüküyor.