ESMA TURAN
(MUĞLA)- Muğla’nın Ortaca ilçesinde Patlatmalı Yeraltı Krom Ocağı ve Maden Arama projesine verilen 'ÇED gerekli değildir' kararına karşı açılan davanın duruşması bugün Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşma sonrası açıklama yapan Avukat Arzu Alper, "Bilirkişi raporu bizim lehimize geldi. Burası gerçekten herkesin gözü gibi bakıp koruması gereken bir alan. Hatta keşfimiz şırıl şırıl akan suların içinde oldu" dedi.
Ortaca’ya bağlı Gölbaşı ve Çaylı Mahallesi sınırları içerisinde Sandras Dağı’nda Damla Turizm Madencilik Sanayi Ticaret ve Pazarlama Limited Şirketi tarafından yapılması planlanan ‘Patlatmalı Yeraltı Krom Ocağı ve Maden Arama’ projesine 5 Temmuz 2023 tarihinde 'ÇED gerekli değildir' kararı verildi. Daha sonra bölge halkı ve Sandras’ı Koruma Platformu 'ÇED gerekli değildir' kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açtı. 19 Aralık 2023’te ise Gölbaşı ve Çaylı Mahalleleri ve çevresinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldı. Davanın duruşması bugün Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde yapıldı.
"Bu kararın iptali gerekmektedir"
Avukat Arzu Alper, şunları söyledi:
"Bugünkü duruşmamız Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde görüldü. Bilirkişi raporu bizim lehimize geldi. Burası gerçekten herkesin gözü gibi bakıp koruması gereken bir alan. Hatta keşfimiz şırıl şırıl akan suların içinde oldu. Hatta Hakim bey buradaki sulardan da içmek istedi. Ancak içmek istediği suyun yanındaki maden atıklarının bulunduğu alandan direkt sulara krom atığı karışıyor. Bu artık solunuma zararlı bir madde. Kesinlikle yer altı ve üstü sularına karışmaması gerekiyor. Burada zeytinliklerin olduğu açık, zeytinlik kanunu açık. Defalarca değiştirilmeye çalışıldı. Neden; maden şirketlerinin önünü açmak için değiştirilmeye çalışıldı. Defalarca kanun teklifi verildi ancak bunlar engellendi. 3 kilometre içerisinde zeytinlikler var. Duruşma sırasında şöyle bir şey yaşandı, Damla Madencilik'in avukatı burada patlatma yapmayacaklarını beyan etti. Ancak izne bakıldığında patlatmalı maden ağacı var burada ve 10 bin 786 ağacın kesileceği zaten raporda yazıyor. Yani her yönden bu kararın iptali gerekmektedir. Bilirkişi raporuna göre de davayı kazanacağımızı tahmin ediyoruz. Bütün Muğla’nın da suyuna sahip çıkmasını istiyoruz."
"Bu alanlar sadece bizim değil"
Sandrası Koruma Platformu Sözcüsü Neşe Yüzak ise şöyle konuştu:
"Dava duruşmasını izledik. Bilirkişi raporumuz lehimize gelmişti. Bölgeye yaptığımız keşifte alanın gürül gürül suların aktığı, derelerin olduğu Batı Akdeniz havzasında bir mikro havzanın üzerine oturduğu bir alan olduğunu gördük. Aynı zamanda Muğla Orman İşletmesi’nin orada yaban hayatını gözlemlediğini gördük. Bu alanlar sadece bizim değil. Sesi sedası olmayan kurdun, kuşun alanları. Yapılan projede patlatmalı proje olarak öngörülmüştü. 3 tane galeri ağzı vardı ve krom madeniydi. Alanı gezdiğimizde yüksek irtifada olan bu alanın altında ovada tarım yapıldığını, zeytincilik ile uğraşıldığını, arıcılık yapıldığını gördük. Bu proje aslında ÇED gerekli değildir kararı iptal edilse de ÇED olumlu kararı alsa da normalde alanda zeytinliklerin olması nedeniyle zeytincilik kanunu iptal edilmeden bu proje hayata geçirilemez.
"Hektarlarca araziler maden kanununa heba ediliyor"
İşin başka bir yanı da burada krom çıkartılacak ve jeoloji bilirkişisi 'altı değerli krom üstünde çözülen krom yüzeysel suların olduğu alanda insan sağlığına zararlıdır' diyor. Bu çok önemli bir faktör. Ziraat bilirkişisi, orman bilirkişisi tümü, hazırlanan raporun yetersizliğinden bahsediyor. Aynı zamanda maden bilirkişisi de bu maden projesinin yetersiz olduğunu hatta yeraltı projesinde bir havalandırma projesi olmadığından bahsediyor. Böyle bir projeye Valiliğimiz ÇED gerekli değildir kararı vermiş. Önemli olan vatandaşların çevreye duyarlılığı. Bu duyarlılıkla beraber de iklim değişikliğinin olduğu bir yerde, iklim değişikliğini kendi titrine ekleyen bir bakanlığın sadece bunu eklemekle bu işin yapılmayacağı ortada. İklim değişikliğine karşı çıkıyorsanız bu kadar fazla madenin ormanları yok etmesine izin vermemelisiniz. Öncelikle ben her zaman her yerde söylediğim gibi orman kanunlarının 16. maddesi değişmeli ve bu ormanlar Cumhuriyet'in ormanları çünkü yıllarca koruyucular korudu, yıllarca köylü birbirinden korudu bu ormanları. Biz ormanlardan kozalak toplayamazken, şu anda o ormanlar, hektarlarca araziler maden kanununa heba ediliyor. Orman müdürlükleri aslında bu kanun olduğu için görüş verir gibi yapıyor. Aslında görüş vermiyorlar çünkü mecburlar, kanunla elleri bağlanmış. Eğer bakarsanız anayasayla yönetmelikler ve kanunların çeliştiği birçok olay göreceksiniz. Bunlardan biri de bu 16. madde. Anayasa ormanı daraltamazsınız diye bir madde koyuyor ama bakıyorsunuz Orman Kanunu’nda, yönetmeliklerde çıkan şeyler orman işletmelerinin elini kolunu bağlıyor. Bunları aşmamız lazım. Maden kanununun hepsinin abisi olması her şeyden önce gelmesi, ekonomiyi canlandıracak bir faktör olarak bırakılması politikanın olumsuzluğu demektir. Bu da küçük ölçekte açılan bir davaydı. Davanın olumlu sonuçlanacağını düşünüyoruz."