"Hayat da böyle değil mi?" diye bitiriyordu yazılarının sonunu..
Bense tuttum yazımın en başına koydum. Yani bir sonlanışı anlatan kelimeler başka birinin dokunuşuyla yeni bir başlangıcı duyuruyordu. Öyle ya hayat da böyle değilmiydi? Bir başkasının hüznü bir başkasının sevincine dönüşmüyormuydu yeri geldiği zaman. Misal vefat eden birinin bağışlanan organları bir başka insana hayat olmuyormuydu? O yüzden aslında iyi ki sonlar var. Yeni bir başlangıç yapabilmek adına, yeni sözler bulabilmek, söyleyebilmek adına iyi ki sonlar var.. Her geceye bir gün lazım, her güne bir gece..


İhtiraslarımızın kamçı izleri ruhumuzu yaralıyor farkında değiliz. "Yaşama mücadelesi" koymuşuz hayatın adını ve bu mücadeleden ne olursa olsun galip çıkmaya çalışıyoruz. Keyfini çıkarmak dururken güneşin, en derinimize solumak dururken ağacın, koklamak dururken çiçeğin, uzaktan kayboluşlarını dahi izleyemiyoruz. Hep bir koşturmacanın soğuk nefesi var ensemizde. Duydukça daha da ileri atılıp çevremizdeki olan biteni göremiyoruz. Sonra dert yanıyoruz insanlara. Sitem ediyoruz mor siyah bulutlara. Hep en kasvetli zamanlarda çıkasımız geliyor dışarı ve "ah" diyoruz bir güneş çıksa! Elimizdekilerin kıymetini bilmekten yoksun yaratılmamışız ama öyleymiş gibi davranıyor bir çoğumuz. Göz yaşları bir nimettir ama ne olur hepsi ya soğan doğrayınca yada mutluluktan olsa!

İçindeyken zaman, bazan öyle nazlı akar ki; geçmesini beklerken yaşlanırsın.. Bittiğinde zaman, öyle hızlı geçmiştir ki; korkularını bile yeri gelir anımsayamazsın. Sonra bir bakarsın ardına yaşanamamışların nazende güzelliği. Aslında yaşamak için diye nitelendirdiğin mücadelenin yetersizliği, eksikliği..

Evet bizlerde yaşayabiliriz! Her gün yeni mucizelere tanık olan dünyanın bizler için sunduğu şölene şükredip, nefeslerimizi daha derine ve daha tadını alarak çekebiliriz. Bizleri çevreleyen o kasvetli havanın gökyüzü değilde anlamsız düşüncelerimizin olduğunun farkına varabiliriz. Daha ne olsun? Yağmurun kokusu, çayımın sıcağı ve gözlerimin feri. Boşluğa baksam da benim için yağıyor, benim için sürüyor hayat seferi..

Ünvanlarımızın içine hapsolduk. Öyle özdeşleştik ki onlarla tenimizden önce çevreler olmuş ruhumuzu ve öyle kalın ki duvarları, ruhumuzun çığlığını duyamaz olduk. Kendimiz gibi olmalıyız. Bazen çocuksu, bazen muzaffer bir komutan mağrurluğuyla ciddi. İnsancıl olmalı kararlarımız ve diğerlerinin pencerelerinden bakabilmeliyiz. Sahi olmalı mutluluğumuz da kızgınlığımız da. Mazluma merhamet, zalime çatık kaşımızın haklılığını başkalarından önce kendimize kabul ettirmeliyiz. Diye gidiyordum ki bir şiir geldi aklıma. Sanırım her şey biraz da onda gizli;

 

HERŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın 
Kanatların çırpındığı kadar hafif.. 
Kalbinin attığı kadar canlısın 
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... 
Sevdiklerin kadar iyisin 
Nefret ettiklerin kadar kötü.. 
Ne renk olursa olsun kaşın gözün 
Karşındakinin gördüğüdür rengin.. 
Yaşadıklarını kar sayma: 
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; 

Ne kadar yaşarsan yaşa, 
Sevdiğin kadardır ömrün.. 
Gülebildiğin kadar mutlusun 
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin 
Sakın bitti sanma her şeyi, 

Sevdiğin kadar sevileceksin. 
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer 
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın 
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer 
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. 
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret 
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın 
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın 
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. 
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın 
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. 
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. 

İşte budur hayat! 
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın 
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün 
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun 
Çiçek sulandığı kadar güzeldir 
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli 
Bebek ağladığı kadar bebektir 
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, 
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Şair : CAN YÜCEL

Selam ve Saygıyla..

(Yazı başlığı Şair Turgut UYAR'ın bir şiirinin adıdır.)