Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Kütüphane Günleri’nde, farklı alanlarda üreten 4 kadın sanatçı, “Başka Patikalar” adlı söyleşide “Eşit Miyiz?” sorusuna yanıt aradı. Söyleşi öncesinde ise 68 kadının bir araya gelerek ortaya koyduğu "Çağrışımlar" isimli fotoğraf sergisi izlenime açıldı.

Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü’nün düzenlediği Kütüphane Günleri, geniş katılımlı etkinliklerle devam ediyor. Kütüphane Günleri kapsamında "Çağrışımlar" isimli karma fotoğraf sergisi de izlenime açıldı. 68 kadınının bir araya gelerek ortaya çıkardığı sergi, Nilüfer Belediyesi Akkılıç Kütüphanesi’nde sanatseverlerle buluştu. Sergide, 34 kadının çektiği fotoğraflar yer aldı. 34 kadın da bu fotoğrafların kendilerindeki çağrışımlarını yazdılar. Gösterilen fotoğrafların duygusunu, hikâyesini içeriklerinden bağımsız olarak anlattılar.

Serginin açılışının ardından da "Başka Patikalar" isimli söyleşi düzenlendi. Akkılıç Kütüphanesi’nde düzenlenen söyleşide, Çağrışımlar isimli fotoğraf sergisinin mimarlarından biri olan Desislava Şenay Martinova,  sanatçı Güneş Terkol, şair Bütel Dünder ve oyun yazarı  Ebru Nihan Celkan ile “Eşit Miyiz?” sorusuna cevaplar aradı.

Söyleşiye katılan Desislava Şenay Martinova, "Çağrışımlar" isimli serginin nasıl ortaya çıktığını anlattı. Serginin mimarları olarak 2017 yılında bir araya geldiklerini anlatan Martinova, “Görünmediğimizi düşündüğümüz için bir araya geldik. Özellikle erkek egemen fotoğraf dünyasında, kadınlara söz hakkı verilmediğini  düşünerek bir araya geldik ve bir çağrı yayınladık.  Ardından Diyarbakır’da bir dizi etkinlik düzenledik bunların sonucunda da yine bir sergi ortaya çıktı” dedi.

Kendilerini vatoz olarak adlandırdıklarını belirten Martinova, “Kendimize vatoz diyoruz çünkü vatoz denizin derinliklerinde saklanıyor ve bir tehdit oluştuğunda karşılık veriyor” diye konuştu.

Kullandığı ilginç materyallere dikkat çeken ressam Güneş Terkol da söyleşide  eşitlik ve eşitsizliği fark ettiği noktalar üzerine yaptığı çalışmalardan örnekleri katılımcılarla paylaştı. Bir sanatçı olarak genellikle  toplumsal cinsiyet konuları üzerine çalıştığını anlatan Güneş Terkol, “Çalışmalarımda kumaşı seçiyorum. Çünkü kumaş herkesin ulaşabileceği, basit, her yere taşınabilir bir malzeme. İki yönlü çalışıyorum. Bir kişisel birikimlerimi, hikayelerimi, rüyalarımı, mitolojilerle birleştirerek onları resim haline getiriyorum. Bir de kolektif çalışmalar yapıyorum” diyerek çalışmalarından örnekler sundu.

Söyleşinin konuklarından bir diğeri de şiirleri birçok Avrupa ve doğu diline çevrilen, ödüllerine en son 2018 Ruhi Su Şiir Ödülü’nü ekleyen Betül Dünder oldu. Kütüphane Günleri’nde “Eşit Miyiz?” sorusuna yanıt arayan Dünder, konuyu kendi çalışma alanında değerlendirdi. Dünder şöyle konuştu: 

“Edebiyatın en eril alanı dediğimiz şiirde konunun nasıl seyrettiğini paylaşmak istiyorum. 1950’lerden başlayan modern Türkçe şiir antolojisi diyebileceğimiz bir antolojideki Gülten Akın’ın, Melisa Gürpınar’ın, Sennur Sezer’in ve Türkan İldeniz’in şiirlerinin, isimlerinin zaman zaman antolojilerde yer bulduğu zaman zaman yer bulamadığıyla karşılaşıyoruz. Biz bu coğrafyada, kadim sözün şiirle başladığına inanmış bir topluluğuz. Bu sözün içinde sözlü edebiyatın taşıyıcı unsurlarından biri olan kadının, cinsiyet olarak dahi şiir atlasında yer almıyor oluşu eşitsizliğin birebir adıydı.”

2000’li yıllarda yazan birçok genç şair kadının artık geçmişin mirasıyla çok net hesaplaşmalarda bulunduğunu vurgulayan Dünder, “Bunun cesareti ve gücüyle birçok farklı şiir kanalında, farklı şair kadınlarla karşılaşıyoruz ve çok seviniyoruz” dedi.

Toplumsal cinsiyet üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıkan oyun yazarı Ebru Nihan Celkan dise kendi alanındaki eşitsizliklere dikkat çekti. Celkan şunları söyledi:

“Tarihe baktığımda kendi suretimi görmekte çok zorlandım açıkçası. İnsan görmediği şeyi hayal edemiyor, bir kadın oyun yazarı görmediğimiz zaman kadın oyun yazarı olmayı hayal edemiyoruz. Dünyadaki her yere bu gözle bakmaya başladım feminizmle tanıştıktan sonra. Bana yaptığı en büyük iyiliklerden biridir bu. Bir kadın olarak neredeyim, bir eşcinsel olarak neredeyim, kendisini Sünni olarak tanımlamayan biri olarak neredeyim, benim suretim nerede, var mıyım, bir yerde ismim geçiyor mu? Kişi olarak benden bahsetmiyorum, benim temsilimden bahsediyorum. Cevabı sıkıntıda olan sorular bunlar. Dünyayı tek gözle okumaya, anlamaya çalışmak... Dolayısıyla sadece sanatın içinde değil onun dışında kalan alanlarda da temel bir sorumlulukla  ilgili düşünmek gerekiyor.”

 

Kaynak: anka