SEYFİ ÇELİKKAYA

Yozgat Bozok Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kader, kene tutmasına bağlı KKKA belirtileri gösteren ön tanılı iki hastanın bulunduğunu söyledi. Kader, "Özellikle ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında kene hareketliliği arttığı, havaların ısındığı şu mevsimde vakalar artıyor, biz de vakalarımızı görmeye başladık. Serviste 2 adet vakamız var, kesin tanı konulmadı, yani ön tanılı kene teması olup, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı belirtileri taşıyan iki hastamız var, iki tane erkek hasta. Daha çok kırsal kesimden bize başvuruyorlar" dedi.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünü bulaştıran kenelerin sıklıkla görüldüğü Yozgat'ta kırsal kesimde yaşayan vatandaşlar uyarılarak kırsal alanlara farklı nedenlerle gidenlerin dikkatli olmaları istendi. Tarla ve bahçe işleri ile hayvancılık yapan vatandaşların keneye karşı tedbirli olmaları gerektiği kaydedildi. Yaklaşan Kurban Bayramı’nda kesimi yapılacak hayvanların karkasına, et ve sıvısına çıplak elle temas edilmemesi uyarısı yapıldı.

"TEDAVİ GÖREN İKİ HASTAMIZ VAR"

Yozgat Bozok Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kader, Yozgat’ın Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı vakalarının sık görüldüğü bir il olduğunu hatırlattı. Kader, şunları söyledi:

"Özellikle ilkbahar, yaz ve sonbahar aylarında kene hareketliliği arttığı, havaların ısındığı şu mevsimde vakalar artıyor, biz de vakalarımızı görmeye başladık. Serviste 2 adet vakamız var, kesin tanı konulmadı, yani ön tanılı kene teması olup, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı belirtileri taşıyan iki hastamız var, iki tane erkek hasta. Daha çok kırsal kesimden bize başvuruyorlar. Hastaların bir tanesi Akdağmadeni ilçesine bağlı köyünden başvurmuş, diğeri de yine ilçelerden. Özellikle kuzey kesimde bulunan ilçelerden bize başvuran vakalar."

"YOZGAT, SİVAS, TOKAT, GÜMÜŞHANE SIK GÖRÜLEN VAKALARIN OLDUĞU İLLER"

Türkiye’de ilk olarak 2003 yılında ülkemizde KKKA hastalığına bağlı vakaların görülmeye başlandığına vurgu yapan Prof. Dr. Kader, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"İlk görüldüğü dönemde Tokat’tan gelen vakalar ağırlıklıydı ve hastalık henüz bilinmediği için ‘Tokat hastalığı’ olarak adlandırıldı. Fakat hastalık aslında ilk olarak Kongo'da görülmüş daha sonra birinci Dünya Savaşı'nda Kırım'da görülen vakalar nedeniyle hastalığa ‘Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’ hastalığı adı verilmiş. Ülkemizde de ilk olarak 2003 yılında hastalığa neden olan virüs tespit ediliyor. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi olduğu tespit edilip ilk vaka 2003 yılından itibaren ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesinin kuzey kesimlerinde Orta Karadeniz'de ve doğu Anadolu’nun kuzey kesimlerinde görülmekte yani Yozgat, Sivas, Tokat, Gümüşhane sık görülen vakaların olduğu iller.

"KİŞİLERİN KENDİLERİNİ KENE TUTULUP TUTULMAMALARINA KARŞI KONTROL ETMELERİ ÇOK ÖNEMLİ"

Spesifik bir tedavisi olmayan bir hastalık Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ama vakaların yüzde 95'i kurtuluyor, yüzde 5'i tedavisi olmadığı için ölümle sonuçlanıp, kaybedebiliyor. Bu anlamda korkulacak bir hastalık fakat yüzde 95 oranında kurtulunabilen bir hastalık. Erken vakalarda ve destek tedavisi yapılan vakalarda kurtulma şansı var. Bunun için kırsal kesim dönüşlerinde kişilerin kendilerini kene tutulup tutulmamalarına karşı kontrol etmeleri çok önemli. Vücutların da herhangi bir kene tutulması fark ettikleri ilk anda öncelikle kendileri keneyi vücutlarından uzaklaştırmaları gerekiyor. Kesinlikle çıplak elle değil mümkünse bir eldivenle keneyi vücuttan uzaklaştırmaları gerekiyor. Mümkünse bir eldiven ile keneyi vücutlarından uzaklaştırmayı öneriyoruz. Eldiven bulunamadığı durumlarda bir bez parçası, bir kağıt, naylon parçası ile keneye temas etmeden vücuttan kısa sürede uzaklaştırmaları çok önemli çünkü bu virüs keneler aracılığıyla insanlara bulaşıyor. Keneler vücutlarında taşıyorlar ve kan emdikleri sırada kursaklarından bu virüsü insan vücuduna, insan kanına aktarmış oluyorlar.

"KISA SÜREDE SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURULMALI"

Aynı zamanda sadece kene tutulması değil virüsü taşıyan hayvanların kanları ile ve vücut çıkartıları ile de insanlara bulaşabiliyor. Evcil hayvanlar özellikle büyükbaş hayvanlar, küçükbaş hayvanlar, köpek gibi hayvanların vücutlarında bu virüs hastalık yapmadan bulunabiliyor, kanlarında ve vücut sıvılarında. Çıplak elle bu hayvanların kanları ile temas eden veteriner hekimler olabilir ya da çiftçilikle uğraşan hayvancılıkla uğraşan halkımız olabilir karkaslar dokunan kişilerde bu virüsü vücutlarına alma olasılığı yüksek. Yine toplum içinde çok yaygın olan hayvanlardan kene temizleme ritüeli vardır, hastalarımız ifade ederler, ‘hocam biz köpeklerin üzerinden keneleri temizliyoruz çıplak elle’ diye. Kesinlikle çıplak elle kenelerin temizleyip, patlatmamaları gerekiyor. Vücutlarında bu virüs barındırdıkları için kanla beraber vücutlarında patlatılırsa o kene virüsü kişiye bulaşabiliyor. Bizim vakalarımızın ikisinde de kene temas öyküsü var. Burada önemli olan keneyi vücuttan en kısa sürede çıkardıktan sonra hemen bir sağlık kuruluşuna ya da çıkarmayabilirsiniz en kısa sürede sağlık kuruluşuna başvurup, gerekli tetkiklerin yapılması gerekiyor."

"YÜZDE 95 ORANINDA BU HASTALAR KURTULUYORLAR"

Prof. Dr. Çiğdem Kader, hastalığın belirtilerinin özellikle normal bir gribal enfeksiyon gibi halsizlik, yorgunluk, vücut kırgınlığı, ateş yüksekliği ile başladığını aktardı, daha sonra tanı konulmadan ilerlemesi ve herhangi bir destek tedavisi olmadan ilerlemesi durumunda kanamalarla seyredip organ yetmezlikleri ile ölümle sonuçlanabildiği bilgisini paylaştı. Kader, şunları söyledi:

"Kene temas etmiş kişilerin kendilerini 7 ila 10 gün süreyle klasik belirtiler dediğimiz hastalığın klasik belirtileri yönünden takip etmeleri çok önemli. En ufak bir halsizlik, kırgınlık, kas güçsüzlüğü, üşüme, titreme ile yükselen ateş, bulantı, kusma, ishal gibi bulguların herhangi birisi olması halinde en yakın sağlık kuruluşuna en kısa sürede başvurmaları çok önemli. Bu hastalarda destek tedavisi özellikle kanamalar başlamadan önce düşen kan değerlerini yerine koyma amacıyla destek tedavisi uyguluyoruz. Dediğim gibi yüzde 95 oranında bu hastalar kurtuluyorlar. Geç teşhis edilip geç tanı konulan yüzde 5 gibi bir grupta bu hastalığın tedavisi maalesef yok, destek tedavisine rağmen kaydedilebiliyor. Halkımızın şu mevsim itibari ile önümüzdeki dönemde yaz ve sonbahar aylarında bilinçlenmesi önemli."

"KASIKLAR, KOLTUK ALTI GİBİ NEMLİ VE SICAK OLAN BÖLGELERİMİZİ DAHA ÇOK SEVİYOR KENELER"

Çiğdem Kader, açıklamasını şu uyarılarla tamamladı:

"Kırsal alanda ziyaret esnasında bu keneler daha çok vücuda, bacaklarımız ve ellerimiz aracılığıyla bulaştığı için yerle temas eden bacaklarımızı korumak için pantolonların üzerine çoraplarımızı çekmek ve açık renk giysiler giymek önemli. Kenelerin vücutta gezindiğini görmek açık renk giysilerde daha olası, daha muhtemel. Pantolon paçalarını çoraplarımızın içerisine sokuyoruz, uzun kollu gömlek ya da tişört giyiyoruz. Mümkünse eve döndükten sonra kırsal alandan, tarladan, bahçeden, çalışmadan evimize döndükten sonra mutlaka tüm vücudumuzun çok dikkatli bir şekilde kontrol etmeniz gerekiyor. Kasıklar, koltuk altı gibi nemli ve sıcak olan bölgelerimizi daha çok seviyor keneler ve o bölgelerde yerleşebiliyorlar. Sırtımız, ensemiz, gözümüzle göremeyeceğimiz vücudumuzun noktalarını da bir aile bireyi ile kontrol ederek mutlaka vücudumuzun her bölgesine bakmamız gerekiyor. Kene açısından kontrol etmemiz gerekiyor, kırsal alandan dönüşlerde. Önümüzdeki aylarda Kurban Bayramı var. Kurban Bayramı’nda hayvanların karkaslarına etlerine çıplak elle kesinlikle dokunmamak gerekiyor. Virüs hayvanlarda hastalık yapmadan hiçbir belirti yapmadan kanlarında bulunabiliyor. Hayvanlar bu bölgelerde riskli, hayvanlar Kırım Kongo virüsü taşıyor olabilirler. Çıplak elle kesinlikle hayvanların karkasına, etine, çıkartılarına dokunmamak çok önemli. Kene tutmasa bile hayvanların kan ve çıkartılarıyla vücut sıvılarıyla bulaşabilir, dikkatli olmak gerekiyor."

 

Kaynak: anka