Haber: EDDA SÖNMEZ - Kamera: ADEM KARABAYIR 

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, mülteci meselesinin tüm dünyada endişe verici boyutlara ulaştığını ve yaklaşık 100 milyon insanın mülteci konumunda bulunduğunu söyledi. Türkiye’nin kayıtlı 3,8 milyon Suriyelinin yanı sıra Afganistan, Irak ve Ukrayna'dan gelen göçmenlere de ev sahipliği yaptığını belirten Leclerc, "Bu yük, bu sorumluluk belirli ülkelerin omuzlarında kalmamalı, kesinlikle paylaşılmalı. Diğer ülkeleri de paylaşmaya davet ediyoruz. Üçüncü ülke yerleşme programlarının sayısı artabilir, teknik ve finansal olarak Türkiye gibi ülkelerin desteklenmeye devam edilmesi önemli" dedi.

UNHCR Türkiye, Dünya Mülteciler Günü'nde İstanbul'da bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yaptı. İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) "Benim Gözümden Hayat" isimli fotoğraf sergisi açıldı. UNHCR Türkiye ve Her Yerde Sanat Derneği çatısı altındaki Sirkhane Darkroom tarafından yürütülen "Gezici Darkroom Fotoğrafçılık Projesi" ile 7-17 yaş arası 270 Türk, Suriyeli ve Iraklı çocuğa analog fotoğrafçılık konusunda Mardin’deki atölyelerde temel teknik eğitim verildi. 

UNHCR Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc ile Türkiye Sözcüsü Selin Ünal, AKM'deki sergi açılışının ardından ANKA Haber Ajansı'nın sorularını yanıtladı. 

"Dünyadaki mültecilik durumuna bakınca maalesef çok endişe verici" diyen UNHCR Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, şunları söyledi:

"TÜRKİYE MÜLTECİ ÇOCUKLARA DA AYNI HAKLARI VE HİZMETİ VERMİŞ DURUMDA: Buradaki bu sergi ve etkinlikle ilgili tamamen güzel düşüncelerim var. Çünkü burada gördüğünüz, bu çocukların neler yaşaması, aslında bir çocuk olarak neler düşünmesi gerektiğine dair resimler. Burada da zaten onu görüyoruz. Burada gördüğümüz çocukların aslında yaratıcılıkları, eğlenceye dair fotoğraflar görüyoruz, arkadaşlığa dair fotoğraflar görüyoruz. Aslında bu tüm çocukların yaşaması gereken şey. Savaş onlar için çok uzak olmalı çatışma ya da insan hakları ihlalleri, koparılmaları ailelerinden bunlar onlar için çok uzak olmalı, aslında resim sergisi bize bunları gösteriyor. Türkiye’deki çocuklar zaten bunlara erişmeli ama Türkiye aynı zamanda mülteci çocuklara da aynı hakları ve hizmeti vermiş durumda. Onlar bunu bir fırsat verildiğinde neler yaşayabildikleri, doğal bir çocuk hayatı gibi sergileyebildiklerini gösteriyor yani. Mülteci çocuklara Türk çocuklar gibi fırsat verildiğinde birlikte neler yapabildiklerini, arkadaşlığa dair ki önemli olan mesaj da bizim için bu, çocukların çocuk gibi yaşamlarına dair fırsatlar sunulduğunu görüyoruz bu sergide.

DÜNYADAKİ MÜLTECİLİK DURUMU ÇOK ENDİŞE VERİCİ: Dünyadaki mültecilik durumuna bakınca, maalesef çok endişe verici. Özellikle son 20 yıldır hep artan sayıda bu yerinden edilme ve mülteci krizleriyle karşı karşıyayız. 2021 yılı sonunda aslında 2020'ye göre yüzde 10'luk bir artış yaşanmıştı çatışmalar, bitmeyen savaşlar dolayısıyla. 2022 yılının başında da Ukrayna'da çatışma başladı. Avrupa aslında bu çatışma bölgelerinden uzak kalan bir coğrafyaydı, ama Avrupa'da da artık bu yaşanıyor. Ukrayna'da yaşanan çatışmalar ve aynı zamanda farklı yani Afrika'da, Afganistan'da ve dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan çatışmalar ve yenilenen çatışmalardan sonra 100 milyon kişiye ulaşmış durumda. Bu çok büyük bir rakam, bir rekor. Hiçbir zaman ulaşılmak istenmeyen bir rekor durumunda. Bu da bize bunun çok endişe veren bir durum olduğunu gösteriyor.

TÜRKİYE'DE 3,8 MİLYON CİVARINDA KAYITLI SURİYELİ VAR: Maalesef Türkiye'deki mülteci meselesi de üzücü durumda. Çünkü Türkiye, son 8 yıldır art arda dünyadaki en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke durumunda. Malum Suriye ile komşu olmasından dolayı en fazla mülteci Suriyeli. Türkiye'de 3,8 milyon civarında kayıtlı Suriyeli var. Ama sadece Suriyeli yok Türkiye’de. Afganlar var Iraklılar var, aynı zamanda Ukraynalılar da var Türkiye’ye gelmiş ve sığınma talebinde bulunmuş olan. Önemli olan kapsayıcı politikaların burada uygulanıyor olması. Türkiye'de mülteciler bildiğiniz gibi özellikle Suriyeliler bağlamında sayıları da çok yüksek olduğundan, eğitime, sağlığa erişme hakları var ve bu çok önemli. Hayatlarını normal bir insan gibi idame ettirmeleri ve birine ya da bir yardıma bağımlı kalmamaları bağlamında, işe erişim hakları var bunlar bizim için çok önemli gelişmeler.

MÜLTECİLER BELİRLİ ÜLKELERİN OMUZLARINDA YÜK OLARAK YA DA SORUMLULUK OLARAK KALMAMALI: Mülteci meselesinde kapsayıcı politikalar üretilmesi önemli. Benim vermek istediğim mesaj; çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerin ama tabii ki özellikle Türkiye'nin, 8 yıldır aynı şeyi konuşuyoruz, çok sayıda mülteci var Türkiye’de, yalnız bırakılmamaları önemli. İnsanların koruma ihtiyacı olmaya devam ettiği sürece, bunlar belirli ülkelerin omuzlarında yük olarak ya da sorumluluk olarak kalmamalı, kesinlikle paylaşılmalı. Diğer ülkelerin bunun paylaşmaya davet ediyoruz. Daha çoğuna bugün ihtiyaç var, yarın artık çok geç bir zaman. O noktadayız gerçekten. Diğer ülkelerin de dayanışma ve desteğini arttırarak ulaştırması gerekiyor. Zira bu bağlamda üçüncü ülkelere yerleşme programlarının sayısı artabilir, teknik ve finansal olarak Türkiye gibi ülkelerin desteklenmeye devam edilmesi önemli.

ASLINDA NEREDEYSE BÜTÜN FOTOĞRAFLARDAN ÇOK ETKİLENDİM: Aslında neredeyse sergideki bütün fotoğraflardan çok etkilendim. Özellikle şu fotoğraftan (Küçük bir kız çocuğu arkasında duvarda bulut benzeri yansımalar) çok etkilendim. Çünkü çocuklar, kendilerine kamerayı verince kendilerini, arkadaşlarını, ailelerini çekiyorlar ama tabii ki atölyelerde öğrendikleri yaratıcılığı da buna katmak istiyorlar. Bu resimde hem kız kardeşini çekmiş hem de aynı zamanda bulutlar diye arkadaki duvardaki yansımaları bulut olarak kendi yaratıcılığıyla göstermeye çalışmış. Yani hem yaratıcılık ilişkisini koymaya çalışmış hem de kardeşlik bağını resmetmiş. O yüzden beni çok etkiliyor. Bir diğer beni etkileyen fotoğraf da (Elektrik direğinin görüntülendiği fotoğraf) hemen karşısındaki bu fotoğraf. Yaratıcılık ve teknik açıdan güzel resmedilmiş. Bu iki fotoğraf beni çok etkiledi.

UNHCR Türkiye Sözcüsü Selin Ünal da "20 Haziran Dünya Mülteciler Günü"nde her yıl dünyanın fraklı bir yerinde, farklı organizasyonlarla mültecilerin hayatlarına ışık tutmaya çalıştıklarını söyledi. Ünal, Türkiye ve dünyadaki giderek ağırlaşan mülteci sorunuyla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:

"DÜNYADAKİ MÜLTECİ SAYISI HER YIL KENDİNİ AŞARAK VE ARTARAK DEVAM EDİYOR: Dünyadaki mültecilerin sayısı maalesef özellikle son 10 yılda her yıl kendini aşarak ve artarak devam ediyor. Bu, dünyadaki savaşların, çatışmaların bitmediği ve yerine yenilerinin çıktığı, eskilerin alevlendiği bir durumun sonucu. Biliyoruz, 2021’in sonunda zaten dediğim gibi bir önceki yıla göre çok daha fazla kişi yerlerinden edilmiş durumdaydı. Savaş, çatışma, insan hakları ihlalleri... Dolayısıyla 2022 başında hem Ukrayna’daki durum aynı zamanda Afrika, Afganistan ve farklı bölgelerdeki çatışmalar ve zulümler dolayısıyla insanlar kendilerini, ülkelerinde ya da ev ve şehirlerinde güvende hissetmedikleri için kaçmak ve tüm hayatlarını geride bırakmak zorunda kaldılar.

20 HAZİRAN BİZİM İÇİN BİR KUTLAMA GÜNÜ DEĞİL, BİR ANIMSAMA GÜNÜ ASLINDA: Biz bu bağlamda Mülteciler Yüksek Komiserliği olarak farklı ülkelerde çalışmalarımızı sürdürüyoruz ilgili devletlerle birlikte ama 20 Haziran bizim için bir kutlama günü değil, bir anımsama günü aslında. Bu milyonlarca sayısı bugün yüz milyonu aşmış olan kişinin hayatlarını anımsamaya dair bir gün. Ne yaptık biz bu sene burada? Bir resim sergisi gerçekleştirdik ve bunu çocuklarla birlikte yaptık. Zira çocuklar bu bahsettiğim yerinden edilen, ülkesini veya şehrini terk etmek zorunda olan kişilerin, yani 100 milyon kadar kişilerin neredeyse yarısını temsil ediyorlar. 100 milyonun yarısı bu kadar büyük sayıda bir çocuğun hayatlarından kopması, eğitimlerine ara vermesi, ailelerindeki yaşanan kopmalar, travmatik gelişmeler. Bazısı aile fertlerini kaybetmiş olabiliyor. Çok farklı hassasiyetleriyle beraber gelmiş çocuk grubundan bahsediyoruz. Bu aslında hepimizin geleceği. Bu bağlamda çocukların, mülteci çocukların, özellikle tüm mültecilerin olduğu gibi bulundukları ülkelerde belirli haklara ve eğitim hizmetlere erişmeleri çok çok önemli.

TÜRKİYE SON 8 YILDIR DÜNYADAKİ EN FAZLA SAYIDA MÜLTECİYE EV SAHİPLİĞİ YAPAN ÜLKE: Ülkemiz biliyorsunuz son 8 yıldır dünyadaki en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke; 4 milyon civarında. Bunların çoğu Suriyelilerden oluşuyor. Biz de Mardin’e gittik. Mardin hem sınır bölgesi hem farklı milletlerden sığınma talebiyle gelmiş kişilere ev sahipliği yapan bir ilimiz. Orada yine Suriye'den gelmiş ve Türkiye'ye sığınmış bir fotoğrafçılık öğrencisi olan Suriyeli ve geçici koruma altında olan Serbest Salih isimli bir arkadaşımızla birlikte çalıştık. Şu an Türkiye’de farklı bir bölümde üniversite eğitimine devam ediyor, bulunduğu koruma sistemi bağlamında. Onunla birlikte Türkiye’de yaşayan Türk, Iraklı ve Suriyeli çocuklardan oluşan bir grupla, 270 kişilik bir çocuk grubuyla 5 hafta süren Mardin'in çevre ilçelerinde gerçekleşen atölyeler sonunda analog kamerayla kendilerine verilen eğitimler ve aynı zamanda farkındalıklar, özellikle çevre çok önemli bugün yine bu yerinden edilme krizini etkileyen tetikleyen bir durum. Çevre krizi, ekolojik farkındalık, çocuk hakları, insan hakları gibi konularda hafif farkındalıklarla pedagoglar eşliğinde yapılarak, analog kamerayla bu hayatları kendi gözlerinden öğrendikleri farkındalıklarla yansıtmalarını istedik. Bizim için önemli olan, birlikte bir şeyler yapmayı öğrenmeleriydi.

MESAJLARI VAR 'MÜLTECİ OLMAK DEMEK, ÖTEKİ OLMAK DEMEK DEĞİL' DİYE: Özellikle mülteciler açısından farklı bir ülkeden gelip, bulunduğunuz ülkede aynı dili konuşmadan belli hassasiyetlerle belli travmalar da olduktan sonra tekrar normal hayata, çocuk gibi yaşama hayatına geçmek bizim için çok önemliydi. Bu 5 haftalık süre boyunca dediğim gibi birlikte yaptılar, paylaştılar, çektiler, karanlık odaya girip, filmleri bastılar. Buradaki bütün sergideki resimleri kendileri seçtiler. Alt yazılarını da kendileri oluşturdular. Hiçbirine dokunulmadı. Biz orada yaklaşık bin 500'den fazla fotoğraf çektik ama bugün burada 50 onların seçtikleri 50 resim sergileniyor. Mesajları var, 'Mülteci olmak demek, öteki olmak demek değildir' diye. Mülteci olduğunuzda bir zorunluluk durumundan dolayı ülkenizi terk etmek zorundasınız. Bizim bu sene verdiğimiz mesaj da bu gibi durumda olan herkesin sığınma, korumaya erişme hakkı olduğunun altını çizmek. Bu bir insan hakkı, yani sınırları geçmek zorundaysanız o sınırların size kapalı olmaması gerekiyor. Bu paylaşılması gereken bir sorumluluk. Sadece Türkiye'nin sınır komşusu olduğu için çok yüksek sayıda Suriyeliye ev sahipliği yapmak zorunluluğu diye bir şey yok.

BİRAZCIK FIRSAT VERİLDİĞİNDE NELER YAPABİLDİKLERİNİ GÖSTERDİK BİZ BU SERGİDE: Aslında tüm dünyadaki ülkelerin sadece Türkiye için değil, yine yüksek sayıda mültecilere ev sahipliği yapan tüm ülkeler için geçerli bu. Diğer ülkelerdeki yoğunluğu ve sorumluluğu paylaşmak durumunda olduklarını hatırlattığımız gün ama en önemlisi sayıların arkasında 100 milyon kişi diyoruz her biri birer hayat. Çoğu dediğim gibi neredeyse çocuk. Onların da sizler gibi benim gibi birer insan olduğu ve hayatlarına devam etmeye hakları olduğunu bilmeliyiz. Bu bağlamda da her birimizin üzerine düşen farklı farklı görevler var. Birazcık fırsat verildiğinde neler yapabildiklerini gösterdik biz bu sergide. Çok profesyonel bir resim sergisi çıkardılar bize. Onlara onların gözünden hayatları sunuyoruz ve tabii ki en önemlisi de mültecilerin bu korunma hakkının evrensel bir hak olduğunu dile getirme şansını veriyor bize bugün.

MÜLTECİLER POLİTİKA MALZEMESİ OLARAK GÖRÜLMEMELİ: Mültecileri farklı farklı konularda dünyada özellikle karşımıza çıkıyor, görüyoruz haberlerde. Ekonomik bir durumla alakalı olabiliyor, işle, işsizlikle herhangi bir konuda karşımıza çıkabiliyorlar. Çünkü hayatlarımızı birlikte yaşıyoruz onlarla. Bu çok normal bir şey ama bizim için önemli olan mülteci konusu tartışılırken, bunun politikadan uzaklaştırılması. Yani bir politika malzemesi olarak görülmemesi. O şekilde temalaştırılmasına karşıyız. Çünkü onlar koruma ihtiyacı içinde olan kişiler. Kendi ülkeleri tarafından korunamayan ve hayatlarını idame ettirmek için sizin sınırlarınıza gelmiş ve koruma talep etmiş olan kişiler.

ÜÇÜNCÜ ÜLKEYE YERLEŞTİRME PROGRAM SAYILARI ARTMALI: Tabii ki uyumaları gereken kurallar var, tabii ki kayıt altına alınmak zorundalar. Bir ülke onları kayıt altına almakla yükümlüdür ki nerede hangi şehrinde kim yaşıyor bilsin. Nasıl bir ihtiyaç var? O ilin yerel yönetimlerine ne kadar ekstra bir sorumluluk ve yük getiriyor onları bilsin ve o şekilde projelendirsin diye. Biz de zaten Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği olarak planlar yapıyoruz. Yıllık planlar, 5 yıllık planlar diğer Birleşmiş Milletler kuruluşları ile birlikte öngörülerimiz oluyor. Önümüzdeki sene belirlenen sayılarla, ihtiyaçlara göre hangi alanlarda nasıl projeler yürütmek gerekir diye. Bunları uygulamaya çalışıyoruz ki bu yük biraz paylaşılsın, bu sorumluluk dağılsın diye ama dediğimiz gibi bu yeterli değil. Çok daha fazla uluslararası camiadan hem finansal destek gelmeli hem yerinden edilmiş kişilerin üçüncü ülkeye yerleştirme program sayıları artmalı hem de farklı konularda mesela insani vizeler uygulanabilir. Eğitim konusunda, mesela burslarla bu sorumluluk paylaşılmalı ki mültecileri biz o politikalaştırmadan uzak görebilelim. Bizim için onlar; sizlerden, bizlerden, kimseden farkı olmayan insanlar. Onların da hayatları var, umutları var, bir getirmiş oldukları birikimleri var, onlardan koparılmış durumdalar şu an. Hayatlarını idame ettirmek için ve bulundukları ülkede bulundukları ülkeye de katkı verebilmek için ki bunu çoğu istiyor, çoğu da geri dönmek istiyor zaten. O bağlamda bu süre boyunca onlara hak ettikleri hakların, hizmetlerin sunulması için mesajımızı yinelemek istiyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

- UNHCR, TÜRKİYE TEMSİLCİSİ PHİLİPPE LECLERC RÖPORTAJ 

- UNHCR TÜRKİYE SÖZCÜSÜ SELİN ÜNAL

- “BENİM GÖZÜMDEN HAYAT” FOTOĞRAF SERGİSİ DETAY GÖRÜNTÜLERİ

 

Kaynak: anka