Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde, “Yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki tarım potansiyelimizin tamamını kullanmak, arz açığımız olan ürünlerimizin üretimini doğru planlamak zorundayız. Arz açığı veren ürünlerin üretiminin artırılması için iyi bir üretim planlaması yapılmalı, destek politikaları artırılmalı ve verim artışı sağlanmalıdır. Çiftçimiz, çok büyük bir alkış ve teşekkürü hak ederken var olan sorunlarının da çözümünü bekliyor. Hâlihazırda çiftçilerimiz için en büyük sorun, üretim maliyetlerinin yüksekliğidir. Bu maliyetler, tüketiciye de yansıyarak tarım ürünlerine olan talebin azalmasına sebep oluyor” dedi.

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla bugün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin tarım potansiyeli açısından en şanslı ülkeler arasında bulunduğunu belirtti ve şunları söyledi: 

“Ülkemiz, tarih boyunca don, sel, dolu, fırtına, kuraklık, yangın ve deprem dahil her türlü doğal afeti, savaşları, ekonomik ve finansal krizleri gördü. 2020’nin başında, dünyayı etkisi altına alan, can kaybının yanında ekonomik kayıplara da sebep olan Covid-19 salgınıyla tanıştık. 2022 yılına geldiğimizde, halkımız bir yandan salgının getirdiği, diğer yandan Ukrayna-Rusya savaşı kaynaklı ekonomik zorluklarla uğraştı.

Türkiye, depremlerden çok önemli bir ders aldı ve tarım arazilerine bina yapılmayacağını öğrendi. Tüm bu süreçte tarımın ve çiftçilerimizin önemi çok daha iyi anlaşıldı. Tarım ve gıda sektörü durursa hayat durur. Tarım, önemi tartışılmaz bir sektördür. Tarım demek, gıda güvencesi demektir. Gıda güvencemizi sağlayanlar ise eli öpülesi çiftçilerimizdir. Bunun için çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Çiftçimiz kazanırsa ülke kazanır. Çiftçiyi merkeze alan devlet politikalarına ihtiyaç vardır.

“ÇİFTÇİLERİMİZİN SORUNLARI ÇÖZÜM BEKLİYOR”

Yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki tarım potansiyelimizin tamamını kullanmak, arz açığımız olan ürünlerimizin üretimini doğru planlamak zorundayız. Arz açığı veren ürünlerin üretiminin artırılması için iyi bir üretim planlaması yapılmalı, destek politikaları artırılmalı ve verim artışı sağlanmalıdır. Çiftçimiz, çok büyük bir alkış ve teşekkürü hak ederken var olan sorunlarının da çözümünü bekliyor. Hâlihazırda çiftçilerimiz için en büyük sorun, üretim maliyetlerinin yüksekliğidir. Bu maliyetler, tüketiciye de yansıyarak tarım ürünlerine olan talebin azalmasına sebep oluyor.

Geçen yıla göre girdi fiyatlarındaki artış yavaşladı, ancak yine de üretim maliyetlerini etkiliyor. Fiyatlar daha makul seviyelere çekilmelidir.

“BUĞDAYDA, MALİYET VE REFAH PAYINI DİKKATE ALAN BİR FİYAT BEKLİYORUZ”

Buğday üreticisi, müdahale alım fiyatının açıklanmasını bekliyor. Fiyat artışının enflasyon oranının altında kalmaması gerekiyor. Buğday üreticilerimiz, üretimde yaptığı masrafların, verdiği emeğin ve döktüğü alın terinin karşılığını almak istiyor. Üreticilerimizin maliyetini ve refah payını dikkate alan bir fiyat bekliyoruz.”

“SÜT-YEM PARTİSİ 1,5 CİVARINDA TUTULMALI”

Yem fiyatlarının yüksekliğine değinerek hayvansal üretim hakkında değerlendirmelerde bulunan Bayraktar, şöyle konuştu:

“Bitkisel üretimde zorluklara rağmen üretimini artıran çiftçimiz, yem fiyatlarının yüksekliği karşısında düşük süt fiyatlarından dolayı damızlık hayvanlarını kestirerek hayvansal üretimden gelen zararını en aza indirmeye çalıştı. Ana materyali damızlık hayvan olan et sektörü, talep artışına yetişemedi. İthalatın çözüm olmadığı tecrübeyle anlaşıldığından, süt-yem paritesi 1,5 civarında tutularak süt üretiminin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.”

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN ÇİFTÇİMİZİN SOSYAL GÜVENLİK KOŞULLARI İYİLEŞTİRİLMELİ”

Bayraktar, çiftçilerin tarımsal üretime devam etmesinin sosyal güvenliğin sağlanması ile yakından ilgili olduğunu belirterek, tarım BAĞ-KUR primlerinin düşürülmesi çağrısını yineledi:

“Çiftçimiz, kişi başına ülke ortalama gelirinin üçte birini kazanmasına rağmen yüksek prim ödemek zorunda kalıyor. Çiftçilerimiz, halen ödemekte oldukları prim borçları çok yüksek olduğu için ödeme zorluğu çekiyorlar. SGK primleri daha makul ve ödenebilir seviyeye çekilmelidir. 9 bin gün, yani 25 yıl prim ödeyerek emeklilik hakkı kazanan çiftçilerimiz, diğer sigortalılar gibi 20 yıl prim ödemesi yaparak emekli olabilmelidir. Bu hakkaniyetsizlik giderilmeli, prim ödeme gün sayısı düşürülmelidir.

Son yıllarda yaşanan krizler, savaşlar ve felaketler gösterdi ki her zaman önemini koruyan tarım sektörü daha da önem kazanacak. Üreticilerimizi daha fazla destekler, sektörün yapısal sorunlarını çözersek içinde bulunduğumuz coğrafyanın gıda ambarı olabiliriz.”

Kaynak: anka