CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda dün kabul edilen Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmeleri sırasında söz alarak “Bir üniversitenin isim değişiklikleri bu kadar basit olmamalı” dedi. AKP Amasya Milletvekili Hasan Çilez, “Ya, Sibel Hanım, diyelim ki bir firmamız var. Diyelim bir mahkemeyle alakalı bir davam var ama firmamda bir unvan değişikliği yapmak istiyorum, ticaret odasına götürüyorum, bunu değiştirebiliyorum” dedi. Özdemir ise, “Ya, bir firma değil, ticarethane değil, bunlar üniversite” diyerek karşılık verdi.

CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda görüşülerek kabul edilen Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin dünkü görüşmeleri sırasında, vakıf üniversitelerinde yaşanan sorunlar, denetim süreçleri devam eden vakıf üniversitelerinin isim değişikliği talepleri, kadro sorunları, öğrenci disipliniyle ilgili düzenlemeler ve Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlara ilişkin açıklamalar yaptı. Özdemir, şunları söyledi:

“Aynı zamanda, kanun maddesi gelirken Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi ‘Alanya Hamdullah Emin Paşa Vakfı Üniversitesi’ olarak değişiklik yapılmasını isterken şimdi bu da değişmiş ve burada bir önergeyle üniversitenin adının ‘Alanya Üniversitesi’ olmasını istiyorlar. Şimdi, bir saat içinde karar mı değiştirdi bu üniversite?” dedi. Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in “Kanun maddesinde Alanya...” demesi üzerine Özdemir, “Kanun teklifinin 5’inci maddesine bakar mısınız? 'Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi' ibareleri, 'Alanya Hamdullah Paşa Vakfı Üniversitesi' olarak değiştirilmesi yazıyor” dedi

Bunun üzerine Komisyon Başkanı İşler, “Bizim önergemiz var. Tamam da yani bu önerge çok önceden hazırlandı. Tamam mı? Kanun maddesinden sonra bu önerge hazırlandı. Kanun maddesinden beri çok oldu ama…” dedi. Özdemir’in, “Çok öncedense neden kanun maddesinde bunu düzeltmediniz” sorusunu yöneltti.

Sibel Özdemir’in “Bir üniversitenin isim değişiklikleri bu kadar basit olmamalı” eleştirileri üzerine AKP Sinop Milletvekili Nazım Maviş, “Ben adımı değiştirmek istiyorum mesela, ‘Nazım’ isminden hoşlanmıyorum” diyerek karşılık verdi. AKP Amasya Milletvekili Hasan Çilez ise “Ya, Sibel Hanım, herhangi bir firma, diyelim ki bir firmamız var. Diyelim bir mahkemeyle alakalı bir davam var ama firmamda bir unvan değişikliği yapmak istiyorum, ticaret odasına götürüyorum, bunu değiştirebiliyorum” dedi. Özdemir, bu yanıtlar üzerine “Ya, bir firma değil, ticarethane değil, bunlar üniversite. Üniversitelerden bahsediyoruz, üniversitelerin isminden bahsediyoruz” diye karşılık verdi.

“DENETİMİ SÜREN ÜNİVERSİTELERİN İSİMLERİ BU AŞAMADA DEĞİŞTİRİLMEMELİYDİ”

Komisyon görüşmeleri sırasında Nişantaşı Üniversitesi'nin isminin değiştirilmesinin önerilmesi üzerine Özdemir, şöyle konuştu:

“Nişantaşı Üniversitesi diğer sorunlu bir üniversitedir. Siz bu üniversitede neler yaşandığını biliyor musunuz Millî Eğitim Komisyonu üyeleri olarak? Hangi hukuksuzlukların yapıldığını biliyor musunuz? Hangi denetim sürecine tabi olduğunu, çıkan verileri, çıktıları, müfettişlerin... Bir defa, soruşturma süreci devam eden Yükseköğretim Kurulu kanunlarını uygulamayan, her türlü hukuksuzlukların olduğu, akademik, idari anlamda üniversite niteliğinden çok uzak uygulamaların olduğu bu üniversitelerin nasıl burada isimlerini değiştirebilirsiniz? Bir defa denetim süreçleri bir bitsin. Şimdi, sorunlu, denetim süreçleri devam eden bu üniversitelerin önergelere eklenip keyfî olarak istedikleri şekilde isimleri değiştirilmemeli. AKEV Vakfı, bu vakıf bu ismin değişmesini istemiyor. Bu vakıfta neler oluyor; bu vakfın kurucu üyeleri mi, kurucu mütevelli heyeti mi, bu vakfı kim ele geçiriyor? Neden böyle bir tasarrufta bulunuluyor? Haklarında ciddi iddiaların olduğu ve denetim süreci devam eden iki üniversitenin isimlerini değiştirme talebinin YÖK’ün uygun bulması ve komisyonun kabul etmesi yükseköğretim sistemimize zarar vermektedir”

“DİSİPLİN DÜZENLEMESİNDE ÇOK MUALLAK İFADELER VAR”

Üniversitelerde öğrenci disiplin düzenlemesinin kanun teklifinin en önemli maddelerinden birisi olduğuna vurgu yapan Özdemir, şu değerlendirmeleri yaptı:

“Elbette üniversitelerde uygun bir eğitim ortamının sağlanması gerekiyor, bir disiplin süreci gerekiyor, caydırıcı bir ortam da olması gerekiyor öğrenciler açısından ama tabii ki de özgürlükler ortamı noktasında da hassas bir konu. O nedenle Anayasa Mahkemesi de çok hassas davranmış, bir yaklaşımı olmuş. Burada birincisi, uyarma cezası tamamen kapsam dışında; böyle bir ceza olmayacak artık, kınama cezası olacak. O bazen kurtarıcı olabiliyordu hani caydırıcılık anlamında. Neden çıkartıldı uyarma cezası? Maddede çok muallak ifadeler var. Örneğin kopya teşebbüsü. Gözetmenin kişisel takdiriyle de o teşebbüs olup olmadığı olabiliyor, çok hakkaniyetli davranmak gerekiyor; bu zor bir şey. Kişisel kararınızla, kişisel vicdanınızla baş başa kalabiliyorsunuz. Ama burada yani o hakkaniyet ve kişisel takdirle verilen cezanın orantısı biraz sorunlu. Buna daha dikkat etmek gerekiyor çünkü bunlar kesinleşmiş kanun maddesi olarak ortaya konulmuş. Çünkü her üniversite genel kanun çerçevesinde yönetmeliğini hazırlıyordu, şimdi, doğrudan bu yönetmelik bir maddeye dönüşmüş. Uyarma cezası mutlaka kalmalıydı çünkü bazen o kişisel vicdan ve soruşturma komisyonunun takdiriyle ceza indirimini verebiliyordu, ceza indirimi de uyarmaya dönüşebiliyordu; bu hak ellerinden alınıyor öğrencilerin. Yine muallak ifadeler var; ‘...şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı...’ veya ‘örgüt üyeliği ve terörle iltisakı’ ifadeleri var. Bunlar da çok sorunlu alanlar. Neye göre, nasıl vereceksiniz? ‘Yükseköğretim kurumu personeli veya öğrencilerini tehdit etmek’ ifadeleri de çok belirsiz. İntihal konusu, bu konu önemli ve kişisel emeği dışında alıntı, başkalarına yazdırmak, bu çok yaygınlaşan ve temel sorun alanlarından bir tanesi. Buradaki ceza bir yarıyıl uzaklaştırma, belki bu daha ağırlaştırılabilir. Burada bazı alanlar o cezanın orantısından ziyade kesinleşmiş yargı kararlarını da gerektirebiliyor. Şimdi, bu ayrım nasıl olacak? Lekelenme olacak, bir suç isnat edilecek öğrenciye; biraz sorunlu alanlar olarak görüyorum.”

“100/2000 YÖK DOKTORA BURS PROGRAMI MEZUNU 191 ARAŞTIRMACI ATIL DURUMDA”

100/2000 YÖK Doktora Burs Programının uygulanması ve programdan yararlanan akademisyenlerle sorunları gündeme getiren Sibel Özdemir, şunları kaydetti:

“Bu programın uygulanması için YÖK'e yetki verdik ve YÖK bir yönetmelikle bu programı uygulamaya başladı. Bir kamu kaynağı ayırdık ve biz buraya yani o yurt dışındaki üniversitelerdeki öğretici ve ‘researcher’, ‘teaching-researcher’ ayrımını yapmaya çalıştık, tematik alanlar belirledik, kalkınma modelimize uygun tematik alanlar belirledik, 100 önemli alan belirledik ve buraya seçilmiş, doktora, araştırmacı seçtik. Ve bu araştırmacılar, bu meslektaşlarımız üniversitelerinde, seçilmiş üniversitelerde kadrolarına, eğitimlerine başladılar. Programın eksikliği, yurt dışında da onlara kamu kaynaklarıyla, devlet bursuyla belki eğitmemiz gerekiyor, belki onu da tamamlayabiliriz ama şimdi ciddi bir sorun ortaya çıktı. Bu programı tamamlayan 515 araştırmacının tamamı araştırma üniversiteleri kadrolarında veya farklı sektörlerde yer almaları gerekirken bu araştırmacıların 191’i atıl ve işsiz durumdadır. Diğer yandan, 2018’den sonra 50/d statüsüyle istihdam edilen bin 816 araştırma görevlisinden 589’u üniversitelerde öğretim elemanı olarak görev yaparken bin 227’si şu an itibarıyla yükseköğretim sisteminin dışında yani atıl durumda bulunmaktadır.”

“BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NDE BİR DEKANIN VEKÂLETEN 3 BÖLÜME KENDİNİ BÖLÜM BAŞKANI OLARAK ATAMASI KABUL EDİLEBİLİR Mİ?”

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar’a Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananları soran Sibel Özdemir, şunları kaydetti:

“Erol Hocam, Boğaziçi Üniversitesi’nin çok ciddi sorunlar var. Üniversitelerde atanmış rektörlerin uygulamalarının en son örneği Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanıyor ve burada, YÖK bu süreçlerin hiçbirine müdahale etmiyor. Görevden alınan bölüm başkanları... Boğaziçi Üniversitesi’nde bir dekanın vekâleten 3 bölüme kendini bölüm başkanı olarak ataması kabul edilebilir mi Erol Hocam, buna nasıl izin veriyorsunuz? Hani en azından tamam, rektörün inisiyatifiyle atamalar yapılıyor, kadrolaşmalar yapılıyor ama- bununla bu uç örneklere bu üniversitelerde izin verilmemeli, kişiye özel kadroların yapılmasına izin verilmemeli, ‘rektörle uyumlu çalışmadığı’ için bir dekan bir bölüm başkanı görevden alınmamalı. Bunlar üniversitelerimizin bizlere ulaşan ciddi sorun alanları olarak ortada duruyorken biz üniversiteleri isim değişikliği ki tartışmalı, sorunlu. İşte, disiplin yönetmeliğinde yine muallak ifadelerle yer alan bir düzenleme” dedi.

YÖK Başkanı Erol Özvar ise Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili bu soruları yanıtsız bıraktı.

Kaynak: anka