ZEHRA DEĞİRMENCİ / SİBEL KAHRAMAN

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 6 Şubat depremlerinin ardından depremzede çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğini belirterek, "Deprem enkazı çok büyük ama dayanışmayla devletin, hükümetin bizzat işin içine girerek ve halkın örgütleri, bütün sivil toplum örgütleri, STK’lar bir araya gelerek dayanışma içinde bu işi götürebilirler" dedi.

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin ardından 11 il afet bölgesi olarak ilan edildi. Büyük yıkımların yaşandığı bu iller, aynı zamanda Türkiye’de tarım ve hayvancılığın da önemli merkezleri arasında yer alıyor. Deprem nedeniyle çiftçiler de hayatını kaybederken, tarım ürünleri ve tarım aletleri de zarar gördü. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, deprem bölgesindeki tarım miktarına dair bilgi verirken, bölgede tarımın yeniden canlanması için de çağrıda bulundu.

"YÜZLERCE TRAKTÖR VE YEM ENKAZ ALTINDA KALDI"

Orhan Sarıbal şunları söyledi:

"Deprem bölgesi 11 ilden oluşan, gerçekten Türkiye’nin katma değerine ve gayri milli hasılasına büyük etkisi olan bir bölge. Bir trilyonun üzerinde gayri safi milli hasılasına etkisi olan, 300 binden fazla çiftçinin kayıtlı olduğu, 36 milyon dönüm tarım alanının işlendiği ve 10 milyar dolarlık tarımsal ihracatın yapıldığı bir bölge. Bütününe baktığımızda yaklaşık 7 milyon ton tahıl, 2 milyon ton narenciye, Antep fıstığının yüzde 90’ı, nar, tütün ve kuru kayısı gibi ülkenin önemli ürünlerinin üretildiği bir bölge."

Bölgede hayatını kaybeden çiftçi sayısına dair bugünden bir ifadede bulunmanın güç olduğunu söyleyen Sarıbal, hayvancılıkta da çok fazla kayıp yaşandığını aktardı. Bölgede 2 milyondan fazla büyükbaş, 10 milyondan fazla da küçükbaş hayvan bulunduğunu aktaran Sarıbal, depremden kurtulan hayvanların fırsatçılar tarafından haraç mezat yarı fiyatına depremzedelerden satın alındığını, geri kalanların ise yem sorunuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Yüzlerce traktörün ve yemin enkaz altından kaldığı bilgisini veren Sarıbal, "Bütünüyle baktığımızda bugün yaşadığımız et fiyatlarındaki artış ve bundan sonraki gıda fiyatları özellikle tahıl, mısır, buğday, arpa, pamuk gibi ürünlerde 2023 yılının üretim döneminde bir eksiklik olacağını şimdiden söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

"ÇİFTÇİLER BÜYÜK BORÇ BATAĞINDA"

Sarıbal sözlerini şöyle sürdürdü:

"Peki ya ekilmiş şu an kardeşlenmiş döneminde olan ürünler için gübre, tarım ilacı, gübre atma ilacı, traktör sulama aparatları bütünüyle çok ciddi zararların olduğu ve acilen bu ihtiyaçların karşılanması gereken bölge. Bütünüyle baktığımızda bu bölge Türkiye’nin tarımsal değerine ciddi katkılar koyan bir bölge ve bugüne kadar çiftçilerin başta yem, gübre, tarım ilacı, mazot, akaryakıt sorunu çözülmüş değil. Destek geliyor mu, geliyor. Nerelerden? Belediyelerden, sivil toplumdan, özel kuruluşlardan. Tarım Bakanlığı bunun bir kısmını gidermeye çalışıyor ama tarımsal potansiyeline, dekar alanına, çiftçi sayısı ve üretim miktarına baktığımızda bu yapılan yardımlar adeta çok çok az. Devam etmesi gerekir, dayanışmayı büyütmemiz gerekir. Ama ciddi tedbir almamız gerekir. Önce çiftçiyi yerinde yaşatmamız lazım. Çiftçilerin acil konteyner ihtiyaçları var. Traktör sağlamamız lazım, ekim dikim aletlerini kazandırmamız lazım, ortak makine parkları yaratmamız lazım. Bunun için tarım kredi kooperatiflerini ve ziraat odalarını göreve çağırdık. Ayrıca bakanlığa şu öneride bulunduk; Kırsal Kalkınma Destekleme Programı içinde ayrılan kaynağın 2023 yılı içerisinde bu bölgede zarar gören çiftçilerimize sağlanması. Traktör, alet, ekipman bütün bu kaynakların buraya sağlanması lazım. Çiftçiler büyük bir borç batağında. Çiftçilerin borçları faizsiz olarak uzun vadeli olarak ertelenmesi. En önemlisi kuraklık var, barajlardan kaynaklanan sorunlar var. Depremlerden kaynaklı barajlarda çatlaklar var, su tutmuyor büyük bir su problemi var. DSİ’nin köy köy sondaj yapması lazım. Derhal o sondajların çalışması lazım şu an çiftçiye ait sondajların ne olacağını da bilmiyoruz ancak çalıştıracakları gün ortaya çıkacak ne olacağı. Dolayısıyla böyle bakıldığında ürün değişikliğine ihtiyaç var. Pamuk, mısır gibi suya bağlı olan ürünlerin yerine ayçiçeği, nohut gibi ürünlere dönmek lazım. Tohum vermek lazım çiftçiye, çünkü bunların ekilmesi lazım. Bu desteklerin mutlaka ve mutlaka sağlanması lazım."

"TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ ÇİFTÇİNİN YANINDA OLMALI"

Depremin ardından yapı stokunun yerle bir olduğunu ve ciddi bir barınma sorununun ortaya çıktığını kaydeden Sarıbal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunların sağlanması lazım ve bütün bunlar yapılırken depolarda özellikle gördüğümüz un, makarna, irmik, bulgur gibi ekin yapılan ürünlerin depolarda, silolarda yıkılması var. Bugüne kadar Toprak Mahsulleri Ofisi bunlara sahip çıkmadı. Tarım Kredi Kooperatifleri bir açıklama yaptı gelecek yılın ürünlerini alacağız dedi. Silolarda yere dökülmüş ürünler şu an haraç mezat satılmakta. Toprak Mahsulleri Ofisi bugün orada çiftçinin yanında olmalı. Bu ürünlerin tümünü almalı, yem, bulgur, un sanayine kendi eliyle vermeli. Çiftçiler ve özellikle bu çiftçilerin ürünleri silolarda emanete bırakılmış durumda. Sanayicinin sıkıntısı var, bununla ilgili tedbir almak zorunda. Özellikle Hatay’da 2 milyon tona yakın narenciye üretilmekte. Hatay’da özellikle tüccarlar ellerindeki depolardaki ürünleri pazarlamakta sıkıntı yaşıyorlar. Neden? Hatay alınan bir kararla ihracat kısıtlaması gelen bir il oldu. Şimdi Hataylı bir tüccar deposunda ürünü alacak Mersin’e götürecek. Mersin’de onu işleyecek oradan ihracata gönderecek. Depremden zaten yerle bir olmuş, insanını, canını, malını, mülkünü kaybetmiş insanlara ekonomik olarak yeni bir sıkıntı. Hızlıca bir konteyner Tarım İl Müdürlüğü oluşturun. Orada inspektör arkadaşlar görevlerini yapsınlar. Orada ihracata izin verin. Erzin bölgesinde yaklaşık 100 bin ton limon dalda, birçok çağrı yapıldı, bir çaba var, marketler orada alım yapmaya çalışıyor ama tüccarlar bütün hepsini göreve çağırıyoruz. 100 bin ton limon eğer dalından koparılıp satılmazsa gelecek yıl o limon ağaçları ürün vermeyecek çünkü onların mutlaka daldan inmesi, meyvenin tekrar kendi gözünü yakması lazım. Bunun için de bir çağrıda bulunuyoruz. Hem bakanlığa hem büyükşehirlere, bu ülkede yaşayan bütün insanlara çağrıda bulunuyoruz.

"VERGİYİ SIFIRLAYIN"

Erzin limonu satın alın, Erzin limonu alın ki gelecek yıl yine Erzin limonu olsun. Öbür taraftan kayısı kenti olan Malatya ve tütün kenti olan Adıyaman, çıktı Cumhurbaşkanı ‘tütündeki vergiyi yüzde 50 düşürüyorum’ dedi. Zaten bu vergiyi almasaydın o çiftçinin elinde tütün bugün olmayacaktı ve enkazın altında olmayacaktı. Senin yanlış tarım politikaların ve yanlış vergilendirme sisteminde oldu bunlar. Adeta Adıyaman, Malatya tütün üreticisini cezalandırıp orada büyük şirketlere tahsil ettin. Oysa geleneksel yerel tütün çiftçinin elinde ya da tüccarın elinde depolarda, binaların altında. Bunların birçoğu yerle bir oldu. Şimdi ne vergisi, hemen derhal sıfırlayın ve bu tütünlerin alımını sağlayın. Bu insanların ekmeği, bu canını malını kaybetmiş insanların bu defa ellerinde var olan üç beş tütünü de böylece yok olup gidecek. Kayısı önemli bir ihracat ürünü, o da kaldı depoların altında, yıkılan evlerin, mahzenlerin altında. Bununla ilgili de bir çaba var Eskişehir Belediyemiz ve diğer belediyeler devreye girdiler, bir çaba içerisindeler. Şu ana kadar 30 ton civarında kuru kayısı enkazların altından alındı, yıkandı ve piyasa sürüldü. Yani bütünüyle baktığımızda bugün için acil yapılaması gereken şeyler var, var olan ürünlerin alınması ve değerlendirilmesi. Üretim aşamasında olan ürünler var. Onlara alet, ekipman, mazot, gübre, ilaç, tohum, yem desteği sağlanması lazım. Üretilecek bütün ürünler için planlama yapılıp kuraklık, depremin yarattığı zararlar bütün bunlar göz önüne alınarak bütün olanaklar sağlanmalı. Ürün alım garantisi verilmeli ki çiftçiler üretime devam etsin. Eğer yapılmazsa kırmızı ette yaşadığımız sorun yarın ekmekte öbür gün diğer ürünlerde karşımıza çıkacak. Mercimeğin en çok üretildiği bölgeler buralar. Dolayısıyla bütününe baktığımızda deprem enkazı çok büyük ama dayanışmayla devletin, hükümetin bizzat işin içine girerek ve halkın örgütleri, bütün sivil toplum örgütleri, STK’lar bir araya gelerek dayanışma içinde bu işi götürebilirler."

 

Kaynak: anka