TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, deprem bölgesi Malatya’da 140 bin metrekare alanda 2 bin insanın barınabileceği “Yaşam Üniteleri” projesini tanıttı. Karakuş Candan, “Biz bunu Türkiye’de üretmeye çalışırsak, 4-5 tane ailenin kalabileceği bir avlulu birimin maliyeti bize 500 bin liraya mal olacak. 2 bin kişinin yaşayacağı 97 tane avlulu birimin olduğu alanın maliyeti içindeki eşyaları, sosyal tesisleriyle yaklaşık 70 milyona mal oluyor" açıklamasını yaptı. Karakuş Candan ayrıca, “Sadece TOGO’da kazanılan o 5 milyar lira ile bunun gibi 70 ünite yapılabiliyor. Yani 140 bin kişi barınabiliyor" dedi. Projelerinin iktidara model olabileceğini belirten Karakuş Candan, bölgede hemen kalıcı konutların yapılmasının doğru olmadığını söyledi.

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, büyük bir yıkım ve can kaybına yol açan depremlerden etkilenen Malatya için yürütülen “Yaşam Üniteleri” projesine ilişkin bugün Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde bir basın toplantısı düzenledi. 11 ili etkileyen depremin üzerinden 32 gün geçtiğini belirten Karakuş Candan, şöyle konuştu:

“İKTİDAR, KALICI KONUTLAR YAPMA VE TOKİ ÜZERİNDEN BÖLGENİN ÖZGÜN ÖZELLİĞİNİ BİR TARAFA BIRAKARAK SADECE BİR YATAKHANE İNŞA ETME SÜRECİNE GİRDİ”

“32 günlük süreç içerisinde hâlâ ihtiyaçlar bitmedi. Sağlıklı geçici barınma üniteleri henüz gerçekleşemedi. İlk olarak yapılması gereken, çadır ve konteyner gibi daha öncelikli ilk geçici barınma üniteleri yapılmaya başladı ama bunlar, kalıcı konutlar yapılana kadarki süreçte insanların iskân edecekleri yerler değil. Dolayısıyla devletin aynı zamanda, geçici barınma üniteleri dediğimiz kalıcı konutlar sürecine kadar bir barınma sürecini koordine etmesi gerekiyor. Bir taraftan kalıcı konutlar üzerinden ihale yapılıyor. Kalıcı konutlar sürecinde hızlı davranılmaması gerektiği, bilimsel bilginin ışığında veriler toplandıktan sonra kalıcı konutlar sürecinin hızla değil sindire sindire yapılması gerektiğini ifade etmiş olmasına rağmen meslek örgütlerinin, ama buna rağmen iktidar, bütün ağırlığını kalıcı konutlar yapma ve TOKİ üzerinden bölgenin kendi özgün özelliğini bir tarafa bırakarak sadece bir yatakhane inşa etme sürecine girdiler. Bunun doğru olmadığının bir kez daha altını çizmek istiyoruz.

Size tanıtacağımız proje, Malatya’da bir alanda planlandı. Uluslararası bir vakıf bunları finanse etmek istiyor. Muhtemelen üretimi yurt dışında yapılıp, burada montajı yapılacak. Altyapısını yerel yönetimler koordine edecek. Bize, çok kısa zamanda proje üretmemiz ve bunun üzerinden çalışma yapma isteklerini ilettikleri için, hızlıca Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak üyelerimize çağrı yaptık. Kolektif bir çalışma sürecinde depremzedeler için geçici barınma üniteleri tasarlayalım, bu da örnek bir model hâline gelsin. Bir üretim sürecinin nasıl olacağına dair de belki iktidar kendisine yol mu çıkartır, örnek mi alır, bunu da düşündük.

“BİZE VERDİKLERİ ARAZİ 140 BİN METREKARE”

Çağrımıza 54 kişi cevap verdi. Burada 2 günlük bir çalıştay yapıldı. Bu çalıştayda ana konsept belirlendi. Çalıştaya katılanların yüzde 90’ı kadındı. Bu, kadınların duyarlılığını da gösteriyor. 54 kişinin 49’u kadındı. Bize verdikleri arazi 140 bin metrekare. 140 bin metrekare içinde insanların 1 yıl, 2 yıl yaşayabilecekleri barınma ünitelerini, aslında ‘Yaşam Üniteleri’ dedik biz. 1-2 yıl içerisinde insanlar konteynır, çadır gibi değil ama burası onların yaşam alanı olsun, hayata dönüşleri olsun. Kalıcı konutlarına geçtikten sonra da burası sosyal ve kültürel tesis olarak kalsın. Belki yaşlı bakım ünitesi ya da yurt olabilir.

“HER BİRİMDE 4-5 ÜNİTE VAR. BURADA SADECE BARINMA ÜZERİNDEN GİDİLMEDİ”

Tasarımlar yapılırken, insanların kültürel özelliklerini, yaşam tarzlarını da tartıştık. Malatya, kır-kent ilişkisi yoğun olan bir yer. Geçiminin büyük bir kısmını kayısıdan sağlayan belki kışın kentte ama yazın köyünde yaşayan bir yaşam tarzları olduğu için oranın kendi geleneksel dokusuyla uyumlu sosyal ve toplumsal bir mekânsal tasarıma gidildi. Bunlar avlulu birimler hâline getirildi. Her birimde 4-5 ünite var. Burası bir yaşam alanı olacağı için sadece barınma üzerinden gidilmedi, kreşinden eğitim birimine, idaresinden küçük ölçekli ticaret birimine, atölye çalışmalarına, yemekhanesine, toplu çamaşırhanesine kadar düşünülen hatta arazinin elverdiği noktalarda da güneş enerjisi santralleriyle kendi kendine yetebilen bir yaşam ünitesi tasarlandı.

Bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Yapılan şeyler insanlara layık olması gerekiyor. Konteynır ve çadırlar ilk etapta insanların ihtiyaçlarını gideriyor ama burada bir ömür geçmez. Birinci ayında bile insanlar, kendi yemeklerini kendi pişirmek ve yaşamlarını devam ettirmek istiyorlar. Hızlıca üretilebilecek, finansı sağlanabildiği anda 2-3 ayda insanların içine girip oturabileceği, belki de 1 yıl, 2 yıl oturabileceği, mutlu olabilecekleri bir yer olsun istedik.”

DENİZ CAN: YAKLAŞIK 2 BİN KİŞİLİK BİR ALAN OLUŞTURULACAK

Karakuş Candan’ın ardından söz alan TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Deniz Can ise projenin teknik detaylarını paylaştı. Deniz Can, şunları kaydetti:

“Bunu projelendirirken yaptığımız yerin yeni afetlere yol açmamasını özellikle tartıştık. Sosyal, ekonomik, ekolojik olarak sürdürülebilir olması bu konuları tartıştık.

Burada dört farklı grup olarak çalışıldı. Barınma birimleri, alternatif olarak 2-4-6 kişilik olarak yapıldı.

Konut birimleriyle işleyecek, sağlık birimleri, teknik altyapının tekrar çözülmesi, yeşil alanların olması, eğitim birimlerinin olması, sanitasyon alanlarının olması en çok dikkat edilen konular oldu. Sürdürülebilir olması için altyapıya destek olacak güneş enerji alanları düşünüldü. Arazi formundan dolayı iki mahal olarak düşünüldü. Bunlar ise 60 ve 37 birimden oluşuyor. Toplamda bin 986, yani yaklaşık 2 bin kişilik bir alan oluşturulması söz konusu.

Yaşam modülleri olabildiğince esnek şekilde, ihtiyaçlara göre yeniden birleştirilebilecek şekilde hazırlandı. Farklı birleşimlere olanak sağlandı. Buna göre üç tip önerisi yapıldı ve bu üç tipin farklı bir araya gelişleriyle kümeler oluşturuldu. Birinci yerleşim planında 18 kişilik, ikincisinde 22 kişilik alanlar düşünüldü. Kır ile kent ilişkisinin tekrar kurulabileceği öneriler de yapıldı.”

KARAKUŞ CANDAN: PROJENİN MALİYETİ 70 MİLYON LİRA

Can’ın ardından yeniden söz alan Karakuş Candan projenin maliyetine ilişkin şunları kaydetti:

“Bir uygulama projesi değil, onun altını çizmek lazım. Detaylarını çözmek gerekecek, onu yurt dışındaki ilişkide olduğumuz kesim mekanik ve diğer detaylarını çözecek. Biz bunu Türkiye’de üretmeye çalışırsak, bir birimin, bir avlulu birimin, yani 4-5 tane ailenin kalabileceği bir avlulu birimin maliyeti bize 500 bin liraya mal olacak. Yani, 22 kişinin kalabileceği bir yer 500 bin liraya mal olabilecek. Bunun içine eşyalarını da koyduğunuzda bir 100 bin lira daha koyun 600 bin diyebiliriz. 2 bin kişinin yaşayacağı 97 tane avlulu birimin olduğu alan, bu kadarlık alanın maliyeti, içindeki eşyaları, sosyal tesisleriyle yaklaşık 70 milyona mal oluyor. Bugün, çok büyük büyük ihaleler veriyor ya iktidar, çok hızlıca 3 ay içerisinde bunları inşa edilebileceğini, biz geçici olarak tanımladık ama çeliğin 100 yıl, 100 yıl kalabilecek ve farklı şekillerde kullanılabilecek bir modül, sadece 70 milyon liraya mal ediliyor.

“TOGO’DA KAZANILAN 5 MİLYAR İLE BUNUN GİBİ 70 ÜNİTE YAPILABİLİYOR”

Bunun maliyetini yaparken aklımıza şu geldi. Biliyorsunuz, TOGO İkiz Kuleleri iki kalem oynatmayla, iki plan değişikliğiyle tam maliyet olarak, haksız olarak elde ettiği kazanç 5 milyar lira. Sadece TOGO’da kazanılan o 5 milyar lira ile bunun gibi 70 ünite yapılabiliyor. Yani 140 bin kişi barınabiliyor. Bunun maliyetinin bulunması belki bir örnek olabilir. Biz bunu uluslararası bir vakıfla çözeceğiz, onlar finansını sağlayacaklar ve inşa sürecini yapacaklar. Yerel yönetim de altyapısını sağlayacak. Bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Katılımcı bir süreçle elde edilmiş. İnsanların kendisini mutlu hissedebileceği, sadece çadıra konteynıra girip yatacağı değil, çıkıp verandasında yakınını, akrabasını, komşusunu görebileceği ve bu alanda kendisine yeni bir yaşam ve hayata yeniden tutunmayı yakalayabilmeyi hissetmelerini istedik.

İktidarın gerçekten, bugün ihtiyacımız olan insanlar çadırda yaşamaktan da bıktı, bu çok açık. 5-6 ay çadırlarda yaşamak mümkün değil. Hayata yeniden tutunması gerekiyor.

İktidar hemen kalıcı konutlara yöneldi. Hemen kalıcı konutlara yönelmek doğru bir yaklaşım değil, bilimsel değil. Çünkü o bölgelerde hâlâ hareketler var, sürekli artçılar oluyor. Üstelik bölgede ciddi bir analiz yapılması gerekiyor. Hızlıca hemen ‘Bu ay sonunda başlayacağız, 1 yıl sonra bitireceğiz’ mümkün değil zaten. Kendilerinin de yayınladıkları yayınlarda 405 bin tane konuta ihtiyaç olduğu söyleniyor. Mart ayında başlanacakların sayısına bakıyorsunuz, dörtte biri bile değil. Dolayısıyla kalıcı konut üretme süreci 2-3 yıl sürecek gibi görünüyor.

İktidar beton yaklaşımıyla her yeri TOKİ’leştirme üzerine gidiyor. Plan ölçeklerine baktığımızda da tek tip plan yaklaşımıyla gidiyor. Bölgenin özgünlüğünü dikkate almıyor.”

 

Kaynak: anka