Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Millet İttifakı’nın İzmir mitinginde, “Bugün bu ucube cumhurbaşkanlığı sistemi, tek akıl ve devlet kaynaklarını yakınlarına peşkeş çeken sistem, fakiri daha fakir; zengini daha zengin yaptı. Çiftçimiz üretti, faizciler yedi. Esnafımız çaba sarfetti, faiz altında kredi borçlarıyla ezildi. İşçimiz, emeğinin karşılığı olan ücreti aldığında, 1-2 ayda enflasyon altında ezildi. İşte biz, bu çürümüş düzene son vereceğiz. Kur Korumalı Mevduat adı altında faizcilere peşkeş çekilen 250 milyar Türk lirasını, Merkez Bankası’nın arka kapı operasyonlarıyla satılan 218 milyar doları, tek tek hesabını sorarak millete dağıtacağız. Aşık Mahsuni’nin dediği gibi; yiğidi bir kuru soğana muhtaç ettiler. Şimdi o yiğitler, soğan bile bulamıyorlar. Hakça bir paylaşım için, adil bir ekonomik düzen için, gerçek anlamda orta direği ayağa kaldıracak bir düzen için biz size söz veriyoruz” dedi.

Millet İttifakı, bugün İzmir’de miting düzenledi. Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Gündoğdu Meydanı’ndaki mitingde birer konuşma yaptı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, şunları söyledi:

“İZMİR DİYOR Kİ ‘BİZ BURAYA, YENİ BİR UFUK ÇİZMEYE, YENİ BİR KADER YAZMAYA GELDİK’”

“İzmir’e ‘ufuk şehri’ dedim, milletimizin yeni bir ufka ihtiyacı var. Aynen Kocatepe’den doğan yeni bir ufuk gibi, 21’inci yüzyıla, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına yeni bir ufuk çizmek için buradayız. İzmir’e ‘kader şehri’ dedim; çünkü İzmir, istiklalimizin ve Cumhuriyet’imizin kaderinin yazıldığı şehirdir. Ve işte İzmir, bugün destansı bir toplulukla buradan Ankara’ya, Beştepe’ye ve daha ötesinde dünyanın her bir köşesine, yurdun her bir ucuna diyor ki ‘Biz buraya, yeni bir ufuk çizmeye, yeni bir kader yazmaya geldik.’ Bu yola bu muhteşem toplulukla çıkan değerli İzmirlilere teşekkür ediyorum.

"SİYASİ REKABET YAPMIŞ FARKLI SİYASİ PARTİLERDEN GELEN ALTI GENEL BAŞKANLA HUZURUNUZDAYIZ”

Yeni bir ufka yürüyoruz. Hem İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yeni bir günün doğuşuna şahitlik etmek için hem de 85 milyona, 200 yıllık modernleşme tarihimizin, 150 yıllık meclis tarihimizin, 100 yıllık cumhuriyet tarihimizin, 75 yıllık demokrasi tarihimizin görmediği bir manzara, yaşamadığı bir tecrübeyle huzurunuzdayız. Farklı siyasi geleneklerden, daha önce siyasi rekabet yapmış farklı siyasi partilerden gelen altı genel başkanla huzurunuzdayız. Her şeyden önce, milli birliği ve demokrasi ruhunu yaşatan bu manzarayı, bu tabloyu ortaya çıkarmak için çaba sarf eden 13. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ve tüm genel başkanlara huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu manzara kolay olmadı. Aylarca toplandık, aylarca görüştük ama şahitsiniz, hiçbir şeyimiz gizli olmadı, her şey şeffaf bir şekilde dokümanlarla ortaya kondu.

“14 MAYIS GÜNÜ, CUMHURİYET’İMİZİN İKİNCİ YÜZYILININ YOL HARİTASINI ÇIKARACAĞIZ”

Şimdi ülkemizi, milletimizi iki kader yolu bekliyor. Ya şu anda otoriter yolsuzluk düzeniyle kirlenmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devam edecek ya da Türkiye’yi, milletimizi birleştiren Millet İttifakı yola devam edecek ve yeni bir ufuk çizecek. Bir tarafta birbirini doğru dürüst tanımadan bir araya gelen hepsi asık suratlı, öfkeli, yamalı bohça gibi Cumhur İttifakı, diğer tarafta nazik, güler yüzlü, sakin, vakur Millet İttifakı. Aramızdaki fark bu. 14 Mayıs günü sadece bir cumhurbaşkanı değişimine imza atmayacağız, sadece bir iktidar değişimi yaşatmayacağız. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılının yol haritasını çıkaracağız. İşte şimdi, Cumhur İttifak ile aramızdaki farklar büyük. Ama ben, size altı eksende aramızdaki farkı birer birer anlatayım ki onlar da öğrensin.

“YENİ TÜRKİYE’DE ÖZGÜRLÜKLER HÂKİM OLACAK”

Birincisi demokrasi, özgürlükler ve insan hakları. Eğer Cumhur İttifakı denilen bu yamalı bohça yoluna devam ederse -ki edemeyecek, izin vermeyeceğiz- bugünkü yasaklar, kısıtlamalar, baskılar, dezenformasyon yasası gibi medya baskıları devam edecek ve özgürlük alanımız kalmayacak. Ama biz gelirsek 13. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve cumhurbaşkanı yardımcıları olarak biz size söz veriyoruz; özgürlük alanlarını genişleteceğiz. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dışlanmayacak, hiç kimse ötekileştirilmeyecek. Herkes eşit T.C. vatandaşlığının onurunu, gururunu yaşayacak. Gençler, attıkları bir tweet dolayısıyla cezalandırılmayacak. Herkes istediği gibi konuşacak, yazacak, inanacak, giyinecek. Yeni bir Türkiye’de özgürlükler hâkim olacak. Bu özgürlüklerin hayata geçmesi, kutuplaştırmanın bitmesi, ötekileştirmenin sona ermesi, tam ve kâmil demokrasi için yola çıktık. Bu değişikliği yapacağız, destek istiyoruz.

“SİNAN ATEŞ’İN KATİLLERİNİ BULUP MAHKEMEYE ÇIKARACAĞIZ. HİÇ KİMSE, HİÇBİR CİNAYETİN ÜSTÜNÜ ÖRTEMEYECEK”

‘Devletin dini adalettir’ diyen bir inançtan geliyoruz. Adaletin olmadığı hiçbir yerde huzur, güven, geleceğe umutla bakış olmaz. İkinci sözümüz; bugün talimatla yürüyen yargı mekanizmasını, tam ve bağımsız bir yargı sistemine dönüştüreceğiz. Bugün birçok etkilerle neredeyse yolda yürüyenin güvende hissetmediği bu düzeni değiştireceğiz. İlk olarak Sinan Ateş’in katillerini bulup mahkemeye çıkaracağız. Hiç kimse, hiçbir cinayetin üstünü örtemeyecek. Hiç kimse, işlediği hiçbir suçtan kaçamayacak. Vatandaşlarımız, adalet için, hukuk için mahkeme önüne gittiğinde, arka kapılardan iktidara, Beştepe’ye yakın danışmanlar aramayacak. FETÖ borsaları gibi borsalar kurulmayacak. Talimatla değil vicdanla karar veren hakimlerin yargısı gelecek. Biz, size bu sözü veriyoruz.

“YİĞİDİ BİR KURU SOĞANA MUHTAÇ ETTİLER. ŞİMDİ O YİĞİTLER, SOĞAN BİLE BULAMIYOR”

Üçüncü sözümüz, insan onuruna yakışır bir hayat standardı ve ekonomik düzen. Bugün bu ucube cumhurbaşkanlığı sistemi, tek akıl ve devlet kaynaklarını yakınlarına peşkeş çeken sistem, fakiri daha fakir, zengini daha zengin yaptı. Çiftçimiz üretti, faizciler yedi. Esnafımız çaba sarfetti, faiz altında kredi borçlarıyla ezildi. İşçimiz emeğinin karşılığı olan ücreti aldığında, 1-2 ayda enflasyon altında ezildi. İşte biz, bu çürümüş düzene son vereceğiz. Kur Korumalı Mevduat adı altında faizcilere peşkeş çekilen 250 milyar Türk lirasını, Merkez Bankası’nın arka kapı operasyonlarıyla satılan 218 milyar doları, tek tek hesabını sorarak millete dağıtacağız. Aşık Mahsuni’nin dediği gibi, yiğidi bir kuru soğana muhtaç ettiler. Şimdi o yiğitler, soğan bile bulamıyorlar. İşte böyle bir eşitsizlik düzenine karşı, hakça bir paylaşımla bütün vatandaşlarımızın çocuklarına, torunlarına hiç çekinmeden hediye alabileceği yeni bir dönemi başlatacağız. Hakça bir paylaşım için, adil bir ekonomik düzen için, gerçek anlamda orta direği ayağa kaldıracak bir düzen için biz, size söz veriyoruz.

“SİYASETTEN ZENGNİLEŞME DÖNEMİ BİTECEK”

Dördüncüsü; size siyasi ahlak, temiz siyaset sözü veriyoruz.  Türkiye’de bir yolsuzluk düzeni hâkim. Her gün sosyal medyadan, nasıl bir yolsuzluk düzeni olduğuna dair videolar izliyorsunuz. Kimse hesap sormuyor. Bir bakan, kendi şirketinden bakanlığına dezenfektan sattı. Erdoğan, onu teşekkür ederek uğurladı. Ülkenin toprakları imar baronlarına peşkeş çekildi. İmar baronları, uyuşturucu baronları, faiz baronları millete hâkim oldu. Türkiye, dışarıda ‘narko-devlet’ diye anılan bir devlet haline geldi. O dedelerimizin Kocatepe’den İzmir’e yürürken kan dökerek ortaya koyduğu istiklalimiz bugün birtakım uyuşturucu baronlarının çizmesi altındaysa biz bunun hesabını sorarız. Başbakanlığımıza mal olan Siyasi Ahlak Yasa Tasarısı, İmar Yasası, İhale Yasası, hepsi tekrar gündeme gelecek. Sayın Kılıçdaroğlu ile el ele, siyasi ahlakı Türkiye’de egemen kılacağız. Kimse siyasi ahlakın dışında hareket edemeyecek. Herkes malvarlığı beyanında bulunacak. Siyasetten zenginleşme dönemi bitecek. Siyasetçilerle uyuşturucu baronları arasında ortak resimler çıkmayacak. Eğer bir ülkenin İçişleri Bakanı’nın kara para aklayıcısı Sezgin Baran Korkmaz ile, her türlü uyuşturucu baronuyla yan yana resimleri çıkarsa, işte o zaman bunların üstünü örtmek için vatan millet hamaseti yapar. Size söz veriyoruz; ananızın ak sütü gibi helal olan vergilerinizle verdiğiniz bütçemizin tek bir kuruşunu dahi haramzadelere yedirmeyeceğiz.

“BİR MALİYE BAKANI EĞER ‘GÖZÜMDEKİ IŞILTIYA BAKIN’ DİYORSA CEBİNDEKİ PARA ŞIKIRTISINI ÖRTMEYE ÇALIŞIYORDUR”

Devletimizin kurumları büyük ölçüde yıprandı. Türkiye Cumhuriyeti devleti, nevzuhur bir devlet değildir. Bütün bir tarihimiz, kurumlar tarihidir. Ehliyetsiz, liyakatsiz kadrolar elinde devletimiz itibar kaybetti. Mülakatlar üzerinden, niteliksiz insanlar devlet kadrolarını doldurdu. Bir Maliye Bakanı eğer ‘Gözümdeki ışıltıya bakın’ diyorsa cebindeki para şıkırtısını örtmeye çalışıyordur. Biz, bu yozlaşmaya, kurumsal çürümeye karşı size söz veriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini bütün kurumlarıyla ayağa kaldıracağız. Kimse, bu devlete herhangi bir şekilde tasallut ederek milletin kaynaklarını tüketemeyecek.

“TARİHİMİZDE OLMADIĞI GİBİ, GELECEĞİMİZDE DE HİÇBİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI’NA ‘APTAL OLMA’ DİYE MEKTUP YAZILAMAYACAK”

Altıncısı, dünyaya açık ve onurlu bir ülke… Dış politikasıyla, temiz siyasetiyle, şeffaflığıyla örnek alınan bir ülke… Bu kader kavşağında seçimi kaybedeceğini gören iktidar mensupları, birer birer saldırganlaştılar. Bu ülkede benden sonra başbakanlık yapan bir başbakan var. Tabii seçim kazanarak başbakan olmadı. Siz İzmirliler, onu belediye başkanı bile yapmadınız. Parti içi oyunlarla başbakanlığa geldi. Hiçbir zaman ben geçmiş siyasilerle böyle polemiğe gelmem ama millete hakaret eden biri olursa, milli iradeye laf eden biri olursa işte onunla hesaplaşırız. Diyor ki ‘14 Mayıs’ta, yabancı istilacılara memleketi terk etmeyeceğiz’. İşte, ‘Geldikleri giderler’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkenin bağımsızlığını kazandırdığı İzmir’den sesleniyorum: Biz, Millet İttifakı, bu ülkenin tek bir kuruşunun, tek bir emeğinin, tek bir terinin yabancılara istismar edilmesine izin vermeyeceğiz. Hiçbirimiz yabancılarla ilişkiler içinde değiliz. Ama Cumhurbaşkanı’mız Kemal Kılıçdaroğlu ile bütün cumhurbaşkanı yardımcılarımızla size söz veriyoruz; tarihimizde olmadığı gibi, geleceğimizde de hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na ‘aptal olma’ diye mektup yazılamayacak. 

“MOSKOVA’DAKİ BAZI ÇEVRELERDEN KORKULARAK ANKARA SİYASETİ BELİRLENMEYECEK”

New York mahkemelerindeki dosyalardan, Washington’daki malvarlığı dosyalarından, Moskova’daki bazı çevrelerden korkularak Ankara siyaseti belirlenmeyecek. Tam, gerçek ve bağımsız Türkiye, Millet İttifakı ile kurulacak. O başbakana, İzmirlilerin seçmediği siyasetçiye şunu söylemek isterim; Sen, önce yurt dışında olduğu iddia edilen milyar dolarları yabancı memleketlerden ülkemize getir, sonra yabancı istilasından bahset. Bizim, yurt dışında tek bir sentimiz yok. Bizim, yurt dışında bir santimetrekare toprağımız yok. Yaşarsak da burada yaşayacağız, ölürsek de burada öleceğiz, kalırsak da burada kalacağız.

“BU KADER ANINDA İKTİDAR, KAYBEDECEĞİNİ ANLAYINCA SALDIRGANLAŞTI”

Son 15 güne bu altı ilkeyle giriyoruz. Tam özgürlük ve demokrasi, adalet, insan onuruna yakışır ekonomik standart, temiz siyaset, devletin ihya edilmesi, güçlü devlet ve onurlu Türkiye. Bu kader anında iktidar, kaybedeceğini anlayınca saldırganlaştı. Pervasızca milletin bir kesimini diğer kesimine düşman edecek, kin ve düşmanlık tohumları ekecek bir yol takip ediyorlar. Ceza Kanunu’muzun 216’ncı maddesine göre suç. Yalanı, kutuplaştırmayı deniyorlar, milli ve manevi değerlerimizi istismar ediyorlar. Bir cuma günü, düşününüz ki 13. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kılıçdaroğlu, bütün diğer liderler, hep beraber deprem bölgesindeydik. Bir Müslüman, Fatiha okuyan bir Müslüman’a müdahale etmez. Gerçek bir inanan, Sahabe türbesini ziyaret edene dokunmaz. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’na tahrik yaptılar. Aynı gün yalanla, iftirayla Sayın Erdoğan, olmaması gereken, Sultanahmet Camii’nin avlusunda siyaset yaptı ve ‘Bunlar Diyanet İşleri Başkanlığını kapatacaklar’ dedi. Hangi metnimizde gördün ey Erdoğan? Sayın Kılıçdaroğlu mu, Sayın Akşener mi, ben mi, Sayın Karamollaoğlu mu, Sayın Babacan mı, Sayın Uysal mı söyledi? Nereden çıkartıyorsunuz? Ben, Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözün doğru olduğuna inanan biri olarak söylüyorum; çıktı dedi ki ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kimse kapatmaya cesaret edemez. Çünkü onu biz, CHP kurdu. Cumhuriyet’imizin kurumudur’.

“BİR SİYASETÇİ, İLK KEZ SEÇİMLERE ‘SİYASİ DARBE’ DEDİ”

Bu yetmiyormuş gibi, arkasından Cumhur İttifakı’na kapaklanan bir başka lider, -‘DSP lideri demek’ istemiyorum, rahmetli Ecevit’e söz gelsin istemem, ama bunlar neredeyse ‘küffar’ diye hitap etti- ‘14 Mayıs günü küffara terk etmeyeceğiz’ dedi. Şu deniz şahittir; imanlı Türk ordusu, küffarı gideceği yere gönderdi. Bu Ege, bu Akdeniz, bu İzmir şahittir; kimse bizi böyle suçlayamaz. Ama en vahimi, İçişleri Bakanı. Eskiden İçişleri, Adalet, Ulaştırma Bakanları, tarafsız olmak için istifa ederdi. Bir İçişleri Bakanı, kendisi hakkındaki iddiaları örtmek için her geçen gün daha çok bağıran bir bakan, çıktı dedi ki ‘14 Mayıs, bir sivil darbe girişimidir’. Bir siyasetçi, ilk kez seçimlere ‘siyasi darbe’ dedi. Çünkü kendisinin kafasında darbe mantığı var da ondan. Yüreğinize bir korku salmak istiyorlar. İşte biz altı genel başkan, iki büyükşehir belediye başkanımız buradan sesleniyoruz; korkmadık, korkmuyoruz, korkmayacağız. Hiçbir güç milli iradeye engel olamayacak. 14 Mayıs günü, her bir sandığa, her bir oya sahip çıkacağız.

“EĞER ERDOĞAN, SAMİMİ OLSAYDI, SAYIN KILIÇDAROĞLU’NUN BAŞÖRTÜ YASASINA DESTEK VERİRDİ”

Bir mesajım da Cumhur İttifakı’na oy vermeyi düşünen değerli vatandaşlarıma. AK Parti’ye, Milletçi Hareket Partisi’ne ve Cumhur İttifakı’nın partilerine oy veren kardeşlerim; bu 15 gün içinde bu saldırgan tutumu olan iktidar size şunları söyleyecek, sakın ha aldanmayın: ‘Eğer Millet İttifakı’na oy verirseniz, bütün kazanımlarınızı kaybedersiniz.’ Onlara diyeceksiniz ki ‘Biz, orada altı lidere, iki büyükşehir belediye başkanına güveniyoruz, hiçbir kazanımımız kaybolmayacak’. Eğer Erdoğan, samimi olsaydı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun başörtü yasasına destek verirdi. Sulandırdı ve rafa kaldırdı. Bizim temel ilkeler metnimizin altıncı maddesinde değimiz gibi, AK Parti’ye, MHP’ye oy veren kardeşlerim; din ve vicdan özgürlüğü korunacak, daha da geliştirilecek. Hiç kimse, hiçbir özgürlüğümüze dokunamayacak.

“ŞİDDETE BAŞVURMAYAN HİÇ KİMSE TERÖRLE SUÇLANMAYACAK”

Bizim terörle iş birliğimiz olduğu söylentisini yayıyorlar. Cumhuriyet tarihinde terörle en kararlı mücadeleyi yürütmüş bir başbakan olarak, aylarca bir gece Yüksekova’da, bir gece Gevaş’ta, bir gece Sur’da, bir gece Varto’da, bir gece Ceylanpınar’da kahraman Mehmetçiğimizle, polisimizle ve oradaki vatandaşlarımızla kalmış olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak söylüyorum; bu ülkeyi asla hiçbir terör örgütünün etkisine bırakmayız. Hiçbir terör faaliyetine izin vermeyiz. Bu, bizim size sözümüzdür. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan eden, mahkum ettiren bu demokrasi düşmanlarına da asla geçti vermeyeceğiz. Türk, Kürt, Sünni, Alevi, laik, muhafazakar; herkes özgürce yaşayacak. Şiddete başvurmayan hiç kimse terörle suçlanmayacak.

“TRT EKRANLARINA OSMAN ÖCALAN’I KİM ÇIKARMIŞSA HUKUK ÖNÜNDE ONLARDAN HESAP SORACAĞIZ”

‘Bunlar savunma sanayiini durduracaklar’ diyecekler. Silahlı kuvvetlerimizin gücünü, ülkemizin gücünü tahkim eden savunma sanayiimiz daha da güçlendirilecek. 15 Mayıs’tan sonra, TRT ekranlarına Osman Öcalan’ı kim çıkarmışsa hukuk önünde onlardan hesap soracağız. Sayın İmamoğlu’nun kazandığı İstanbul seçiminden sonra İmralı’dan kim mektup getirmişse terörle iş birliği yapan odur. Onun da hesabını soracağız.14 Mayıs demokrasi bayramımız şimdiden mübarek olsun.”

Kaynak: anka