Malatya’nın Battalgazi ilçesi Beydağı Mahallesi sakinleri, depremlerde yıkılan binaların molozlarının mahallelerine dökülmesine tepki gösterdi. Molozların asbest içermesi nedeniyle çevreye zarar verdiğini belirten Haydar Oğuz, "Buralarda asbestin yayılmasından sonra yetiştirdiğimiz tarım ürünlerini insanlara satmak istemiyoruz. Bunun için buna acilen bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Bunu talep ediyoruz. Bunun mücadelesini de vereceğiz. Çünkü biz kanser olmak istemiyoruz. Kanser olmak istemiyoruz" dedi.

Malatya'da deprem nedeniyle yıkılan binaların enkaz kaldırma çalışmalarının sürdüğü Battalgazi ilçesi Beydağı Mahallesi sakinleri molozların mahallelerine dökülmesine tepki gösterdi. Mahalle sakinlerinden Haydar Oğuz, şunları söyledi:

 "DOĞAYA, EKOLOJİYE ZARAR VERMEYEN BİR YERE GÖTÜRÜLMELİ"

"Maalesef ülkemizde bir deprem olayı yaşadık 10 binlerce insanımızı kaybettik. Yüzbinlerce yaralı oldu, insanlar evini kaybetti. Büyük bir travma yaşadık. Ben kendim de kardeşimi kaybettim. İnsan ölümlerinin sayılarla ifade edilmesi çok doğru değil. Biz her bir canın dünya olduğuna inanıyoruz. O yüzden çok üzgünüz. Acılarımızı çok derinden hissediyoruz. Biz bunları hissederken, travma içerisinde yaşarken, halen depremler olurken birden başka bir travma karşımıza çıktı. Bu yerleşim yerinde 16 mahalle, köy bulunuyor. Buraya Mamurek köyü diyorlar çevremizde 16’ya yakın köy var bunların hepsi tarım ve hayvancılık ile geçimlerini sağlıyorlar. Yoksul bir halkız. Burada temel geçim kaynağımız hayvancılık ve tarımdır ama gel gör ki biz acılarımızı yaşarken buraya molozlar getirildi. Aslında molozlar da demek istemiyorum çünkü söylenenlere göre içerisinde insan cesetleri de bulunmaktadır. Buraya hiçbir önlem alınmadan halka hiç sorulmadan yerleşim yerlerine, evlere çok yakın yerlere döktüler. Biz biliyoruz ki Malatya’daki tüm evler yalıtımlıdır ve içerisinde asbestli olduğunu bunun da bütün canlılar için başta insan olmak üzere büyük zararı olduğunu, kansere yol açtığını biliyoruz. Bunun için hukuki olarak mücadelemizi verdik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na dilekçeler yazdık, şikâyette bulunduk hatta yol kapatma eyleminde bulunduk. Bundan dolayı sorumlular bize söz verdi buraya daha getirmeyeceklerine dair çünkü bizim artık buradan başka gidecek hiçbir yerimiz yoktur. Şehirler zaten yerle bir oldu. İnsanlar köylere, kırsal alanlara kaçtı. Şu anda her bir evde 4-5 aile birlikte yaşıyor. Eğer bunlar buraya dökülecekse aslında bizim temel insan hakkı olan yaşam hakkımıza bir ihlaldir, bir gasptır, bir tehdit olarak biz bunları görüyoruz. Biz bunların bir yere götürülmesini elbette istiyoruz ama doğaya, ekolojiye, insana, çevreye zarar vermeyecek bir yere götürülmesini istiyoruz ama bunlar yanı başımızda.

"ASBESTLİ TARIM ÜRÜNLERİNİ SATMAK İSTEMİYORUZ"

Gerekli yerlere müracaat ettik ama hiçbir çözüm bulamadık. Bu bölgede yaşayan hiç kimse bunların buraya dökülmesini istemiyor, izin vermiyor. Bizim talebimiz devlet yetkililerinin ciddi bir şekilde insan yaşamını tehdit eden duruma karşı gerekli tedbirleri alması bunların buralardan kaldırılması ve bir daha buralara dökülmemesini talep ediyoruz. Çünkü biz kanser olmak istemiyoruz. Bizim gidecek yurdumuz, barınacak yerimiz yoktur. Böyle düşünüyoruz. Bunun mücadelesini de sonuna kadar vereceğiz. Kimsenin insan hayatıyla oynamasına izin vermeyeceğiz. Bundan sonra da gereken mücadeleyi halkımız olarak vereceğiz. Biz şuna inanıyoruz bütün canlılar kutsaldır. Canlı yaşamı kutsaldır. Biz karıncayı bile incitmeyen yaşam felsefesi ile büyüdük. Buralarda asbestin yayılmasından sonra yetiştirdiğimiz tarım ürünlerini insanlara satmak istemiyoruz. Bunun için buna acilen bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Bunu talep ediyoruz. Bunun mücadelesini de vereceğiz. Çünkü biz kanser olmak istemiyoruz. Yitirdiğimiz canlar bize yeteri kadar acı biriktirdi. Onların acılarını yaşıyoruz. O betonların altında kalırken anıları, gelecekleri, sevgileri, umutları hepsi enkaz altında kaldı. Şu an biz ayakta yaşıyoruz ama canlı olarak yaşıyoruz. Onların anılarına bağlı kalmak adına bizi de vazgeçin biz artık küçük çocukların insanca yaşayacağı bir ülkede, dünyada yaşamalarını istiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Biz ne zaman insanca yaşayacağız onu da bilemiyorum. Yetkililere bunları sormak gerekir."

 

Kaynak: anka