CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul’da düzenlediği Helalleşme Buluşması’na katıldı. Programda konuşan Şeref Yılmaz, “‘Adalet Yürüyüşü’ deyip halka doğru bir adım attınız. Zora talip oldunuz. Milletin umut ışığı oldunuz. Bugün ‘helalleşme’ başlığı altında halka doğru bir adım daha attınız. Biz de size doğru iki adım atacağız. Helalleşme, elbette ki karşılıklı olur… Bu mağduriyeti vicdanınızda duymuş olmalısınız ki onlara ders verircesine helalleşmek için yola çıktınız. Bu ülkenin normalleşmesi için attığınız ve atacağınız her adımda arkanızda ve yanınızda olacağım” dedi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı, bugün Helalleşme Buluşması düzenledi. Buluşmaya Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Kılıçdaroğlu, buradaki konuşmasından önce, kürsüye gelen vatandaşları dinledi. Kılıçdaroğlu’nun, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte, toplantı salonunun ön sıralarında değil, daha arka sıralarda vatandaşlarla birlikte oturduğu görüldü.

“LÜTFEN SİZ DE HAKKINIZI HELAL EDİN”

Buluşma katılan Fatma Yavuz, “Sayın Kılıçdaroğlu, biz de çok hata yaptık. Bu hatalar, sıradan hatalar değildi. Sizlerin de hayatları mahvoldu, lütfen siz de hakkınızı helal edin. Burada biz ne size dönüşmeye geldik ne de sizi kendimize dönüştürmeye geldik. Kendi kimliklerimizi koruyarak bir kazanda hemhal olmaya geldik” dedi.

Daha sonra kürsüye gelen vatandaşlar, şunları söyledi:

“CHP’Yİ TANIMIYORMUŞUZ ASLINDA”

Ayşe Şafak: Kemal Bey’in bu davetini çok samimi buluyorum. Hepimizin bu düşünce etrafında birleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben, aynı zamanda gazetecilik de okudum, 50 yaşından sonra. Hepimizin birbirimizi anlamaya, birbirimizin dertleri ile dertlenmeye ihtiyacımız var. Bin yıldır beraber yaşıyoruz. Alevilik, Kürtlük, Lazlık diye bir olgu olmamalı. CHP’yi tanımıyormuşuz aslında. Birbirimizin düşüncelerine açık olmamız gerektiği o kadar aşikar ki… Bu, sadece karşı mahallenin birbirine sarılması olmamalı. Helalleşme kavramı, sadece CHP’den bize gelmemeli. Diğer siyasi partiler de bunu yapabilmeli.

“TARİHİN EN BÜYÜK FIRSATINI YAKALIYORSUNUZ”

Şakir Diclehan: Tarihin en büyük fırsatını yakalıyorsunuz. Bu kördüğümü çözmek için İskender aramaya ihtiyaç yok. Çünkü İskenderler bizim içimizdedirler. Siz de büyük bilgileri düşündüğünüz ve dinlediğiniz taktirde başarıyı elde edeceksiniz. Ekibinizin içinde derdi olan insanları seçmelisiniz. Artık derdi olmayan bir insandan hayır yok. Derdi para kazanmak, ihale olan insanlar değil, memleketi ayağa kaldıracak, tahrip edilmiş viraneyi tekrar düzeltecek dertli insanlara ihtiyaç vardır. Memleket sevdasını göğsünde kurşun gibi taşıyan insanlara ihtiyaç vardır. Memleket, maddi ve manevi büyük sıkıntılar yaşıyor. İnanın, bu üç kuralı yerine getirdiğiniz taktirde ülke tekrar eski günlerine gelecektir. Yeter ki akılla, izanla, imanla hareket edelim. İmanın şartı altıdır ve ona ilave olarak yedinci şart da bir insanın kendi haddini bilmesidir. Altı parti vardır. Bu partilerin de sizin kadar bu işte bir çaba içinde olmaları gerekir. Bir yedinci parti daha vardır. Yanınıza almadığınız taktirde bu ülkenin şartlarında başarı elde etmek mümkün değildir. Ben, bunu başaracağınıza inanıyorum. Üç Y ile mücadele edeceksiniz. Yoksullukla, yoklukla, yasaklarla. En büyük sıkıntımız budur. Demokrasi gelirse inanın ki güllük gülistanlık olacaktır.

“SİZİN BU ÜLKENİN NORMALLEŞMESİ İÇİN ATTIĞINIZ VE ATACAĞINIZ HER ADIMDA ARKANIZDA VE YANINIZDA OLACAĞIM”

Şeref Yılmaz: Toplumun 20 yıldan bu yana karpuz gibi ortadan ayrıldığı, küçük küçük dilimlere bölündüğü, o dilimlerin kolayca yutulmaya çalışıldığı, hak ve hukuk, adaletin askıya alınmaya çalışıldığı, Cumhuriyet mirasının hoyratça savrulduğu zamanda, ‘Adalet Yürüyüşü’ deyip Ankara’dan halka doğru bir adım attınız. Siz, zora talip oldunuz. İyi de ettiniz. 15 Temmuz’un her türlü hukuksuzluğa perde yapılmak istendiği bir dönemde, Meclis’in askıya alınmak istendiği bir dönemde, muhalif seslerin susturulmak istendiği bir dönemde, ana muhalefetin varlığına tahammül edilemediği bir dönemde, iyi insanların iyi düşüncelerle Meclis’te sesini duyurmak istediği bir dönemde siz, milletvekili transferi yaparak büyük bir risk aldınız. Ama aynı zamanda Türk demokrasisine büyük bir katkıda bulundunuz. İktidarın planlarını altüst etmeyi başardınız. Milletin umut ışığı oldunuz. Bugün, ‘helalleşme’ başlığı altında halka doğru tekrar bir adım daha attınız. Biz de size doğru iki adım atacağız. Helalleşme, elbette ki karşılıklı olur. Ancak siz, bu halka yaşatılan mağduriyetlerin aslında hiçbir yerinde yoksunuz. Bunları bu millete reva görenler, bugün bir yerlerde sorumsuzca çaylarını içiyor, kahvelerini yudumluyor olabilirler. Siz, onların o yüzsüzlüklerine karşılık bu mağduriyeti vicdanınızda duymuş olmalısınız ki onlara ders verircesine helalleşmek için yola çıktınız. Şahsım adına, sizin bu ülkenin normalleşmesi için attığınız ve atacağınız her adımda arkanızda ve yanınızda olacağım.

“BEN BİR KADINIM VE BEN YAŞAMAK İSTİYORUM”

Meryem Altunkaynak: Üsküdar Müftülüğü’nde Kuran hocasıyım. Konum siyaset değil, insan. Bir hayat felsefesi olarak hayatımı örtülü bir kadın olarak yaşadığım için mağduriyetler geçirdim. Bu, benim hayat tercihimdi. Neden bu aşağılamalar? Gördüm ki bu, kişinin küçük düşüncesi, görüntüye göre değer vermesi… Öğrendim ki insan, dış görünüşü ile Müslüman değil, yüreği ile Müslümandır. Dolayısıyla karşımdaki kim olursa olsun, inancına bakmadan, dış görüntüsüne bakmadan elinden tutup kaldırmayı hedefledim. Ben, altı çocuk annesi olarak, kadın olarak bir sürü şeyin üstesinden geldiğimi düşünerek; bir kadın olarak dertlerim var. 40’a varan kadının öldürüldüğü, taciz edildiği bir ülkede yaşamak istemiyorum. Ben, kadınların hayatlarını rahat bir şekilde sürdürebildikleri, eşinden ayrılabildikleri, ‘ayrılmak istiyorum ve ayrılacağım’… Ben bir kadınım ve ben yaşamak istiyorum. Dolayısıyla siyasi büyüklerimin bu tarz cüretkâr, hadsiz çıkışı olan, -sizleri tenzih ediyorum- kendine erkek diyen bu cinslerin cezai müeyyidelerinin çok yüksek olmasını, ‘üç ay yatarım çıkarım, ne olacak’ diyebilecek bir mantığa sahip olmaması gerektiğini bildirmesi gerekir diye düşünüyorum. Kadınların hür dolaştığı, çocuklarımızın erkeklerin iradesi olduğu kadar yaşayabildiği bir ülkede değil, her alanda rahat bir şekilde, olması gerektiği kadar özgür bir şekilde hayatını devam ettirmesi gerektiğini düşünüyorum.

“ADALETLİ OLUNSAYDI NE HELALLEŞME OLURDU NE DE BÖYLE BİR TOPLANTIYA İHTİYAÇ DUYULURDU”

Ömer İçmeli: Bu helalleşmenin sadece örtülülerle, açıklarla, 28 Şubat dönemindeki acılarla ilgili olmaması gerektiğini düşünüyorum. Herkes makam sahibi olabilir. İnsan olmak sadece insanın elindedir. Eğer adaletli olunsaydı ne helalleşme olurdu ne de böyle bir toplantıya ihtiyaç duyulurdu. Biz neden Sünniyiz, neden Aleviyiz? Eğer Müslümansak Allah’ımız bir, peygamberimiz bir, Kuran’ımız bir. Diğer mezheplerin oluşmasının tamamen bizi bölüp parçalamaya dönük olduğuna inanıyorum. Ben, Sünni biri olarak Alevi kardeşlerime de soruyorum zaman zaman, ‘Neden Alevisiniz’ diye. Kuran’da yok, hadislerde yok, varsa da beni düzeltin, olmayan bir şeyi sonradan çıkarıp, birbirimizi tırnaklayıp, birbirimizi haşat etmenin ne anlamı olduğunu düşünüyorum. Bu vesile ile çıkışınızı kutluyorum.

“HÂLÂ ENDİŞELİ MUHAFAZAKÂR BİR SEÇMEN VAR”

Muharrem Kaşıtoğlu: Muhafazakâr bir insan olarak karşınızdayım. Üç evladım var, üçü de imam hatip öğrencisi. AK Parti, 2002 seçimleri öncesinde, pek çok mağduriyetin yaşandığı ülkede ‘Mağduriyetleri, adaletsizlikleri, hukuksuzlukları ortadan kaldıracağız’ diye yola çıkmıştı. Adaletsizliklerin ve hukuksuzlukların muhatabı olan Türkiye seçmeni de AK Parti’ye destek vermişti. Askerde ‘devrecilik’ diye bir kavram vardır. Yeni askerler, askere gittiklerinde büyük eziyet görür, baskı görür. Yeni askerler, buna isyan ederlerdi. ‘Üst devre olunca bu baskıyı kaldıracağız’ derlerdi. Üst devre olunca, eski zulmü bile aratır hale gelirlerdi. AK Parti budur. Geçmişte yapılan haksızlıkların, adaletsizliklerin yüz katını, bin katını yapar bir hale gelmiştir. Benim mücadelem, bu muhafazakarlık kimliğini kullanarak insanların daha fazla aldatılmalarına karşı bir duruştur. Sizin yaptıklarınızın yapacaklarınızın teminatı olduğunu ben içselleştirdim. Sizin, daha sık, daha net; karşı mahalleyi, endişeli muhafazakâr seçmeni rahatlatacak somut açıklamaları daha net vurguluyor olmanız gerektiğini düşünüyorum. Hâlâ endişeli muhafazakâr bir seçmen var; iktidara kızgın, kırgın, kopuş noktasında olan bir kitle var. Helalleşme meselesinin daha etkili hale gelmesi için bu fikrin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu toplumun bu anlamda sizden beklentileri büyük.

Zeki Görgün: Düşünce suçundan dolayı bedelini ödemiş bir insan olarak huzurlarınızda bulunuyorum. Bütün dünyanın bir tek temel ihtiyacı var. İsterseniz dini açıdan bakın, isterseniz toplumsal açıdan bakın, bütün dünya toplumlarının aradığı çok önemli bir kavram var. Yani modern aklın, eleştirinin ve özeleştirinin yitirildiği bir dünyada herkes hak, hukuk ve adalet kavramlarını arıyor. Yurttaşlık bilinci içerisinde herkese eşit; dinine, kültürüne, giyimine bakılmaksızın evrensel olarak insan olmayı aramaya çalışıyorlar. Biz, hiçbir zaman kişilerin inançları, kimlikleri üzerinden bir şey öğrenmedik. Biz, bu ülkede yeni bir kargaşanın içine sürüklenmek istemiyoruz. Çocuklarımızın bu ülkede gelecekleri var. Sürekli ülkemizden bir beyin göçü ile karşı karşıyayız. Hem de yetişmiş insan beyni. Bunların önüne geçmenizi özellikle talep ediyoruz.”

Kaynak: anka