Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Seçim sonucu ortaya çıktıktan sonra, ciddi bir risk var. Risk şu: Kazanmanın belli olması ile mazbatanın alınması arasındaki sürede dolar ne olacak? Şu anda altın satarak vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar. Dolar da kalmadı. Ya da Kapalı Çarşı’dan dolar toplayıp, doları frenlemek istiyorlar. O, 10 günlük sürede bundan vazgeçip, ne yaparlarsa yapsınlar deyip, ekonomiyi tümüyle boş bırakabilirler. Ekonomi kurmayları bizim, o konuyla ilgili de ayrıca çalışıyorlar” dedi. Kılıçdaroğlu, Deep Fake uyarısı ile ilgili olarak da “CHP’nin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olarak bu uyarıyı yapmak zorundaydım. Bir an önce bu işi durdursunlar, Türkiye yabancı istihbarat örgütlerinin, bizim sırlarımızı alacağı bir mekâna dönüşmesin diye” değerlendirmesini yaptı.

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da, KRT TV canlı yayınına konuk oldu. Kılıçdaroğlu, gazeteciler Elif Çakır, Akif Beki, Ahmet Taşgetiren ve Taha Akyol’un sorularına şu yanıtları verdi:

HİÇ KİMSENİN GÜCÜ, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NI KAPATMAYA YETMEZ: (‘CHP, Diyanet’i kaldıracak’ iddiaları) Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran CHP, niye kaldırsın. İmam hatip okullarını ilk açan parti CHP, niye kapatsın. İlk ilahiyat fakültesini açan zaten CHP, niye buraları kapatsın. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ülkenin temel kurumlarından birisidir. Atatürk; Diyanet İşleri Başkanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı’nı kurmak için aynı gün iki ayrı kanun çıkarmıştır, parlamentodan. Hiç kimsenin gücü, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatmaya yetmez.

BU SEÇİM, TÜRKİYE’NİN KADER SEÇİMİ: Centilmence bir yarış oluyor mu, hayır. Ben seçim meydanlarında hiçbir zaman Erdoğan’ın adını telaffuz dahi etmedim. Kendi düşüncelerimizi, neler yapacağımızı anlatmaya çalıştık. Karşı tarafta, benim aklımın almayacağı o kadar çok suçlamalar var ki… O noktaya bizi çekmek istiyor. Yani ekonomiden kopalım, Türkiye’nin geleceğinden kopalım, demokrasiden kopalım; oturalım kısır bir tartışma içine girelim… Seçime gidiyoruz. Bu seçim Türkiye’nin kader seçimi. Bu seçimde; otoriter bir yönetimden ana mı olacağız, demokratik bir yönetimden yana mı olacağız, bunun tartışılmazı lazım. Mutfaklarda yangın var. Eve girdiğiniz zaman, zaten bu tabloyu görüyorsunuz. İşsizlik ciddi noktaya gelmiş. Kısır tartışmaya girmeyi doğru bulmuyorum.

TSK’NIN GEMİSİ, İKTİDAR PARTİSİNİN SEÇİM OTOBÜSÜNE DÖNDÜ: Devletin temel kolonlarını tahrip ettiler. Adalet, parlamento öyle. Yürütme organı yok. Medya, tam bir kamplaşma. Benim bütün amacım, devletin kolonlarını yeniden inşa etmek. Yani demokrasiyi gerçek anlamda getirmek. Yargı bağımsız olmalı, siyaset yargıya karışmamalı. TMSF’yi yöneten kişiler, yolsuzluk yaparlarsa; soruşturma ve kovuşturma açılmayacağına dair kanun çıktı. Akıl alacak şey değil. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na mektup yazdım. ‘Bu parlamento için kara lekedir, lütfen bu açtığımız davayı erkene alın, bu yükten parlamentoyu kurtarın’ diye. Kurumlar kendi içinde çalışamaz noktaya geldi. Demokrasi olur; bir dönem A Partisi, bir başka dönem B partisi gelir. Devlet ile partiyi ayırmak lazım. Şu anda devlet partileşti. TSK’nin gemisi, iktidar partisinin seçim otobüsüne döndü… Bunlar seçim propagandası haline getirdiler. Sanki biz karşıymışız gibi bir atmosfer… Niye karşı olalım. Ne uçağa ne tanka… Tam tersine bunlar, milli meselelerdir. Bu işin sağı solu olmaz. Devlet ile partiyi ayıracağız. Bunu yaptığımız zaman, devletin kolonlarını yeniden sağlıklı bir zemine oturttuğumuz zaman, ben dünyanın en huzurlu insanı olacağım, gerçekten de çekilip torunlarımla oynayacağım. Torunlarımla yan yana geldiğimde bütün sorunları unutuyorum.

ÇOK BÜYÜK BİR PARAYI TASARRUF EDEBİLECEĞİMİZE İNANIYORUZ: (Vaatlerinin bütçesine ilişkin soru) Müthiş bir savurganlık var devlette. 1 numaralı kararname, savurganlıkla ilgili olacak. Çok büyük bir parayı tasarruf edebileceğimize inanıyoruz. Devletin bakanlıkları kiralarda olur mu? Çıkacağız, Çankaya’ya… Buraya, devletin bütün bakanlıkları; ‘buyurun kardeşim gidin, orada yer var, oralara…’ Kiradan kurtaracağız. (Beştepe’yi bakanlıklara mı vereceksiniz, sorusu üzerine) Geçici bir süre için bakanlıklar giderler, kira rezaletinden de biz kurtulmuş oluruz. Sonra da tasarruf yapacağız.

BÜROKRASİ NE KADAR LİYAKATLİ OLURSA, SİYASİ İKTİDAR DA O KADAR RAHAT EDER: Ücretlilere ve emeklilere bir şey vermezseniz, ekonominin çarkını döndüremezsiniz. Emekliye, ücretliye verdiğinizde, günlük ihtiyacını karşılayacaktır. Bu da üretimi artıracaktır, belli bir zaman dilimi içinde. Artı, biz zaten; gelir vergisi tarifesini değiştirecektik, söz vermiştik, asgari ücretten vergi almayacağız diye. Elbette, devlet ek gelir kaynakları bulmak zorunda. Altı partinin çok güçlü bürokratik kadroları var… Birikimli, deneyimli bürokratları var. Biz önce kendi düşüncemizi söylüyoruz, onlar kullanın veya kullanmayın diyor. Yarın, bu arkadaşların; her partiden ikişer kişi olsun dedik, bunlar aynı zamanda kamuoyunun önüne de çıksınlar istiyoruz. Yani, bazen şu soruluyor, ‘hangi bakanı, nereye atayacaksınız.’ Bakandan çok daha önemli olan bürokrasidir. Çünkü bakanı bilgilendirecek, siyasal talep geldiği zaman; değerlendirip, artısını eksisini bildirecek olan bürokrasidir. Bürokrasi ne kadar liyakatli olursa, siyasi iktidar da o kadar rahat eder. Öncelikle liyakatli bürokratları atamak, ilk yapacağımız işlerden birisi o. O zaman bakanlar da rahat edecekler. Altı partinin kurmayları bunlar, çalışıyorlar, birbirlerini tanıyorlar.

DEVAM EDİYOR İNİŞLER ÇIKIŞLAR, KÜÇÜK TASARRUF SAHİBİ PERİŞAN OLUYOR: Borsa, bir kumarhane değil. Onun arkasında Sermaye Piyasası Kurulu gibi yasa ile görev alanları tanımlanmış kurumlar olmak zorunda. Bu kurumlarda da çöküş başladı. Bu tam bir felaket. Biz bu uyarıyı yaptık ama yine devam ediyor, inişler çıkışlar. Küçük tasarruf sahibi, perişan oluyor. Yeniden yapılandırılması gerekiyor. Bu konu ile ilgili davalar için özel mahkemelerin kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu davaların süratle sonuçlanması lazım. Bunu da düşünüyoruz. Birisi geldi; önemli bir kurumdan emekli oluyor, İstanbul’a yerleşiyor, İstanbul’da bir şirket kuruyor. Altı milyon dolarlık bir hacme ulaşıyor, sonra bir gün kapısı çalınıyor, ‘Bana bir milyon dolar para vereceksin’ diyor. Diyor ki, ‘Niye?’ ‘Ben zaten halka açığım, denetim yapılıyor, hiçbir sorun yok.’ ‘Adamı kovdum’, diyor. ‘Fazla değil bir süre sonra, sabahın erken saatlerinde polisler geldi, götürdüler karakola, savcıya. Savcı beni oturtmadı, ellerimdeki kelepçeyi çözdürmedi’, diyor. ‘Sonra beni tutuklama talebiyle mahkemeye gönderdi. Hâkimin karşısına çıktım. Benden 1 milyon dolar para isteyen kişi, bu konularda yayın yapan birkaç internet sitesini arayarak, benim tutuklanacağımı önceden haber vermiş. Hakim, dosyaya baktı, beni serbest bıraktı’ diyor. ‘Bunlar beni aldı, İMKB ve Sermaye Piyasası Kurulu soruşturma açtı ve bunu bütün dünyaya duyurdular’ diyor ‘ve benim prestijim zedelendi’, diyor.  Girilirse bu alana, size bu hikayeleri anlatacak çok fazla iş insanı göreceksiniz.

A HABER MESELA VALLAHİ GİDERİM. İSTİYORLARSA TEK GELEYİM: AK Parti’ye oy veren sadece Erdoğan’ı dinliyor. Bize de oy veren sadece bizi dinliyor. Oysa ikimizi beraber aynı ortamda, beraber. Bize oy veren vatandaşlar, gelmeli dinleyebilmeli. Aklın sağduyusunu egemen kılmak zorundayız. Aksi halde, horoz dövüşü gibi bir şey çıkıyor ortaya. Arzu ederlerse onların televizyon kanalları var, A Haber mesela vallahi giderim. İstiyorlarsa tek geleyim. Sayın Erdoğan kurmayları ile gelecekse, gelebilir. Biz altı lider, onlar da beş lider oldu kendi aralarında… Onlar da gelebilirler. Biz düşman değiliz ki. Bu ülkenin çıkarı için mücadele ediyoruz. Londra’ya gittiğimde… Türkiye’ye yatırım yapmaları için istedikleri şey; ‘sizde demokrasi yok, can ve mal güvenliği yok.’ Biz demokrasiyi getireceğimizi, can ve mal güvenliği getireceğimizi söyledik. Yaparsanız biz geliriz, diyorlar.

O, 10 GÜNLÜK SÜREDE BUNDAN VAZGEÇİP, NE YAPARLARSA YAPSINLAR DEYİP, EKONOMİYİ TÜMÜYLE BOŞ BIRAKABİLİRLER: Seçim öncesi, seçim gecesi, seçim sonrası. Üçe ayırdık. Seçim öncesi, şu an çalışıyor; sandık güvenliği. YSK’ya güvenmiyoruz biz. İstanbul seçimlerinde bu çok net bir şekilde ortaya çıktı. Çünkü başka bir yerden talimat alıp, karar veren bir yargı kurumuna güvenme şansınız yoktur. Her bir sandıkta, mutlaka bir temsilcimizin olması lazım. Tam bir buçuk yıldır çalışıyoruz. Sandıklar açıldıktan sonra, temsilcimiz cep telefonu ile tutanakların fotoğrafını çekip genel merkeze gönderecek. Bütün teknik altyapı oluşturuldu. Hackerlerin dışarıdan yapacakları saldırılara karşı da bütün güvenlik önlemleri alındı. Hem içeride, hem dışarıda güvenliği sağlayacak mekanizmalar kuruldu. Ben bütün vatandaşların, olayı sükunetle izlemelerini istedim. Bunu her seferinde de dillendirdim. Kaybedeceğini anlayan bir siyasal iktidar, gitmemek için devletin bazı unsurlarını kullanarak olayı sabote edebilir. Uyarı yaptık, ne yaparlarsa yapsınlar, tahriklere kapılmayacaksınız.

Seçim sonucu ortaya çıktıktan sonra, önümüzde ciddi bir risk var. Risk şu: Kazanmanın belli olmasından sonra, mazbatanın alınması arasındaki sürede dolar ne olacak? Şu anda altın satarak vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar. Çünkü dolar da kalmadı. Ya da Kapalı Çarşı’dan dolar toplayıp, doları frenlemek istiyorlar. O, 10 günlük süre içerisinde bundan vazgeçip, ne yaparlarsa yapsınlar deyip, ekonomiyi tümüyle boş bırakabilirler. Ekonomi kurmayları bizim, o konuyla ilgili de ayrıca çalışıyorlar.

BU UYARIYI YAPMAK ZORUNDAYDIM: (Deep Fake ile ilgili) Duyum geldi. Birkaç kanaldan check ettik. İletişim Başkanlığı’ndan bir grubun yaptığını gayet iyi biliyoruz. Ben isimleri de verdim. İsimler de belli. Hangi trolleri hazırladıklarını da biz biliyoruz. Yasadışı bir alana girerseniz, devletin bütün sırlarını birileri ele geçirmiş olabilir. (Yabancı istihbarat servislerine koz verildiğinden mi kaygılanıyorsunuz, sorusu üzerine) Evet. (Açıklamanız bu operasyonları engelledi mi, sorusu üzerine) Bilmiyoruz. Ben, devletini ve milletini seven birisi olarak bu tür olayların Türkiye’ye ve Türkiye’nin geleceğine büyük zararlar vereceğini düşünen birisiyim. Sade bir yurttaş olmanın ötesinde, CHP’nin genel başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı olarak bu uyarıyı yapmak zorundaydım. Bir an önce bu işi durdursunlar, Türkiye yabancı istihbarat örgütlerinin, bizim sırlarımızı alacağı bir mekana dönüşmesin; diye. (Açıklamanın ardından, başka bilgiler geldi mi sorusu üzerine) Bazı bilgiler geldi ama şimdi söylemem çok doğru olmaz… İyi bir bürokratik kadro oluşturacağız. Aksi halde devleti yönetemezsiniz… Saraya bir sefer gittim. Sayın Erdoğan’a, ‘Siz devlette liyakat sistemini mahvettiniz’ dedim. Binali Bey oradaydı, ‘Kararı siyasiler verir’ dedi. Dedim, elbette. ‘Yanlış bir kararsa, bürokrata niye beni uyarmadınız deme hakkı olmaz artık.’ Bakanlardan çok daha önemli olan bürokratik kadrodur. Çünkü devlet onlardır.

SİYASETÇİ, KİN VE ÖFKE İLE HAREKET EDERSE; O ZAMAN BUNLARDAN BİR FARKI KALMAZ: 700’ün üzerinde bürokrat, yasaya göre istifa etmiş sayılıyor. Biz bunları hemen… Devlet öyle yönetilmez. Hemen hepsini atalım, yerine 700 kişiyi birden getirelim. Yok öyle. Devlet akılla, mantıkla, bilgi ile birikimle yönetilir. En önemlisi adaletle yönetilir. Siyasetçi, kin ve öfke ile hareket ederse; o zaman bunlardan bir farkı kalmaz. Ve Türkiye başka bir kaosun içine sürüklenmiş olur. Devr-i sabık doğru değildir. Ben o nedenle bürokratları uyardım, kanunsuz işlerin altına imza atmayın…

ALEVİ OLMAK SUÇ DEĞİL Kİ…: (Alevilik ile ilgili açıklamaları) Kapalı kapılar ardında, sanki kötü bir şeymiş gibi anlatılıyor. Alevi olmak suç değil ki… Haram yemem, kul hakkı yemem. Düşüncelerimi aktardım ki kapalı kapılar ardında artık bu söylenmesin… Toplumun önüne samimi bir şekilde çıkmamız lazım. Türkiye çok güzel bir ülke. Kimlik açısından da inanç açısından da zengin bir ülke, Türkiye. Kendi ülkemizde. Her inanca saygı göstermek zorundayız. Bizim bunu da topluma anlatmamız lazım. Böyle bakıldığı zaman, en büyük günah kul hakkı yemekse, boğazımızdan aşağı inmedi. Herkesin inancına saygı gösteririm. Herkesin inancı benim başımın üstüne. Toplumun yeni bir aşamayı kat etmesi lazım. Geçmişte başörtüsü konusunda bizim karnemiz kırıktı… Siyasetçinin meselesi onun sorununu çözmektir. Toplumu yeni bir noktaya taşımak… Hiçbir ayrım yapmayacağım, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım.

AKIL TUTULMASI: Terör bir insanlık suçudur. Teröre karşı hepimizin ortak hareket etmesi lazım. Birisini, terörist diye siyasetçinin suçlaması kadar yanlış bir şey yok. Bu ülkenin polisi var, MİT var. Varsa bir suçu yargılarsınız. HDP’yi terör örgütü olarak adeta tanımlıyorlar. İyi de bu TBMM’yi yönetiyor. Terörist yönetiyor mu diyeceğiz. ‘Teröre, terör örgütlerini sempati göstermek, gel ortak olalım…’ Bu akıl dışı bir şey. Türkiye’nin buradan çıkması lazım.”

7, 8, 10 AY İÇİNDE TÜRKİYE NEFES ALABİLİR: (İşe nereden başlayacaksınız?) Savurganlığı önleme kararnamesi. Durum ve Hasar Tespiti Komisyonu kuracağız. Bakanların ataması, liyakatli bürokratların belli yerlere atanmaları. Önce altı ay içinde bir nefes aldırırız diye düşünüyorduk ama giderek ağırlaşan tabloya baktığımızda, 7, 8, 10 ay içinde Türkiye nefes alabilir. Vize konusu var. Çok önemli bazı temel yatırımları yapacağız. Maden rafinerisi kurmak gibi…

BİRİNCİ TURDA KAZANACAĞIZ: Meydanlara baktığımda, birinci turda kazanacağız. Toplum, değişimden yana. Güzel şeyler yapacağız. Meydanlarda diyorum, iyilikte yarışalım diyorum.”

Kaynak: anka