CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yalova’daki Grup Toplantısı’nda; “Kızıyor ya bana, ‘Bay Kemal’ diyor. Bay Kemal'e güveneceksiniz, bir. Bay Kemal kul hakkı yemez, iki. Bay Kemal devleti soyanların karşısındadır ve o paraların tamamını alıp bu millete verecektir. Oraya verilen paraların tamamı bu millete aittir… Krallar gibi, 13 tane uçağı var. Bay Kemal gelince o 13 uçağı da satacak. Devletin hazinesine gelir yazacak” dedi.

CHP Grup Toplantısı, bugün Yalova’da; Raif Dinçkök Kültür Merkezi’nde düzenlendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından önce, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “Millet iradesinin Yalova’da seçtiği ve belediye başkanlığı koltuğuna oturttuğu; dürüstlüğü ve namusuyla tanınan, kendisinden önceki olayları da tespit ederek onları ilgili makamlara bildiren ancak büyük bir haksızlığa uğrayarak şu anda çok sevdiği kendi kentini yönetmekten uzaklaştırılan sayın Vefa Salman’ı kısa bir konuşma yapmak için kürsüye davet ediyorum” dedi ve sözü görevinden uzaklaştırılan CHP’li Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’a bıraktı. Vefa Salman, şunları söyledi:

“Hepinizin adına Yalovalıların adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kenti Yalova’ya, Sayın Genel Başkanımıza yine, yeni, yeniden hoş geldiniz diyorum. Yalova’da diyor ki ‘Geliyor gelmekte olan.’ Hoş geldiniz, şeref verdiniz. Yalova’yı çok ama çok mutlu ettiniz.’ Salon kalabalık, grup toplantısı yapılacak. Hepiniz sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasını bekliyorsunuz. 14. Cumhurbaşkanımızın. Ağzınız, yüreğiniz, beyniniz alışsın. Ben sokakta gezmeye devam ediyorum. Bunu kendi fikrim olarak değil, sokağın sesi olarak dile getiriyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. En kötü günümüz böyle olsun.”

Daha sonra Engin Özkoç, “Türkiye’de bir siyasi parti, Millet İttifakı’yla birlikte iktidara yürüyor. O siyasi partinin lideri, çok sevdiği milletini tek bir gün bile yalnız bırakmıyor. Bir gün Ağrı’da, bir gün Erzurum’da, bir gün Hakkari’de, bir gün Edirne’de; bugün de Yalova’da milletiyle beraber iktidara yürüyor. O sadece tek bir ideal için uğraşıyor. Türkiye’de hiçbir çocuk, yatağa aç girmeyecek. Herkes huzur içerisinde, adalet içerisinde bu ülkede yaşayacak diyor” diyerek Kılıçdaroğlu’nu davet etti.

Kılıçdaroğlu, konuşmasına başlamadan önce, CHP’ye katılan Belediye Meclis Üyesi Ali Altınparmak’a rozet taktı.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“BİR HEDEFİM, BİR AMACIM VAR: Yalova’dayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün şehrindeyim, cennet gibi bir yerdeyim. Derdinizi biliyorum. Üreticileri ziyaret ettim, üreticilerle beraber oldum. Biraz sonra esnafımızla beraber olacağız. Dolayısıyla hiç kimse en ufak bir endişeye kapılmasın. Türkiye büyük bir ülkedir, Türkiye güzel bir ülkedir. Türkiye'de hepimiz huzur içinde yaşayabiliriz. Bir ahdim var. Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmesin, hiç kimse inancı dolayısıyla ötekileştirilmesin, hiç kimse kimliği dolayısıyla ötekileştirilmesin, hiç kimse yaşam tarzı itibariyle ötekileştirilmesin. Bir hedefim var. Herkesin işi, herkesin aşı olsun. Bir amacım var. Kadın erkek eşitliği olsun. Bir hedefim, bir amacım bir ahdim var. Bu ülkede hepimiz bu cennet gibi vatanda hepimiz huzur içinde yaşayalım. Her evde huzur, her evde bereket olsun.

HİÇ KİMSE BU TOPRAKLARDA ALTTA KALMAYACAK: Sizin yaşadığınız sorunları biliyorum. Sorunların kaynağını da biliyorum. Sorunların kaynağı sizi yönetenler. Şu anda Türkiye'yi yönetenler, Türkiye'nin sorunlarını bilmiyorlar. Saraylarda yaşıyorlar. Şundan emin olmanızı isterim; saraylarda yaşayıp halkta kopuk olan insanlar halkın sorununu bilemez, halkın sorununu çözemez. Sarayda yaşayanların izlediği politika şudur, altta kalanın canı sıksın. Yani Erdoğan'ın ve arkadaşlarının izlediği ekonomik politikanın temel felsefesi, altta kalanın canı çıksın. Bunu yapmayacağız. Hiç kimse bu topraklarda altta kalmayacak, hiç kimsenin canı çıkmayacak. Herkes düşüncesini özgürce ifade edecek doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi hep beraber bu ülkenin büyümesi, gelişmesi, kalkınması için mücadele edeceğiz.

TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİMİN HAKKINI SAVUNACAĞIM: Şu soru akla gelebilir. ‘Ne demek altta kalanın canı çıksın’, böyle bir politika mı olur? Evet böyle bir politika var. Örnek vereceğim size. Ben sık sık ‘beşli çetelerden’ söz ederim. Beşli çetelerin bu ülkeye açtığı felaketlerden de söz ederim. Bu beşli çeteye son 18 yılda, 203 milyar 700 milyon dolarlık iş verildi, ihale verildi. Sadece beş firmaya. Allah aşkına başka bu işi yapacak adam yok mu? Bu memlekette neden beş kişiye verir? Bunların büyük bir kısmı daha doğrusu tamamı diyeyim mallarının büyük bir kısmını da paralarını da İngiltere'ye götürdüler. Vergi cennetlerine götürdüler. Oralarda malı mülkü alıyorlar, Amerika'ya götürdüler. Sanıyorlar ki ‘Kılıçdaroğlu gelirse biz kurtaracağız.’ Sözüm söz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağım. O paraların tamamını getireceğim. Bunlara bir de gelir garantisi veriyorlar. Yani işi yap asla zarar etmeyeceksin. Bu memleketin nasıl soyulduğunu herkesin bilmesi lazım. Sadece benim değil; vatanını seven, ülkesinin bağımsızlığı, güzelliği için mücadele eden, hak, hukuk ve adaleti savunan herkesin bu gerçekleri bilmesi lazım. Bakınız, şehir hastaneleri yapıyorlar. Eyvallah karşı çıkmıyoruz ki ihaleye birisi çıkar yapar ama diyor ki ‘sen yap sana ayrıca gelir garantisi vereceğim, sen hiç zarar etmeyeceksin’ diyor. 25 yıllık garanti vermişler, 25 milyar dolar, 12 milyara yapıyorsun. 25 milyar dolar para kazanıyorsun. Ya böyle bir pazarlık olur mu böyle bir şey olur mu? 85 milyon ödeyecek, hepimiz ödeyeceğiz.

PARASINI BENİM VERDİĞİM ŞEY GİZLİ Mİ OLUR?: Ben ‘maliyeti açıklayın, garantileri açıklayın’ derken efendim ‘bunlar gizlidir’ diyorlar. Ne gizlisi kardeşim ya, parasını benim verdiğim şey gizli mi olur? Alacağız çözeceğiz bu işi. Başka bir şey daha Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Yapım maliyeti 3,3 milyar dolar. 3,3 milyar dolara Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yapmışlar eyvallah. Verilen garanti ne kadar? 9 milyar dolar. 3 milyar yapıyorsun yüzde 100’ün yüzün üstünde neredeyse yüzde 200 para kazanıyorsun. Kimin parası? Fakirin fukaranın parası, tüyü bitmemiş yetimin parası. Diyebilirler ki, ‘ey Bay Kemal sen doğruları söylemiyorsun.’ Ben de açık ve net, söylüyorum, eğer yüreğin varsa benim verdiğim rakamlardan şüphem varsa çıkarsın televizyonda karşıma, sana dersi veririm, ders veririm. Çıkar mı? Kabahati var, çıkamaz. Haklı olsa çıkar değil mi? Haklı olsa ‘gel kardeşim, ben haklıyım, sen yanlış biliyorsun’ der. Ama çıkamaz. Çıkamaz.

ONLARIN HAKKINI HUKUKUNU TESLİM EDECEĞİM: Zafer Havaalanı, Kütahya. 50 milyon avroya yapılmış, maliyeti. Verilen garanti 208 milyon avro. Kim ödüyor parayı? Bu milletin fakir fukarası ödüyor. Peki diğer kamu müteahhitlerine bakalım. Onların hepsi perişan vaziyette. Demir fiyatı, çimento fiyatı, mazot fiyatı, işçilik arttı. Dolayısıyla onların hepsi perişan vaziyette ve ‘iflasla karşı karşıyayız, bize de bir şey yapın’ diyorlar. E beşli çetenin altında olursan, sana da bir şeyler yapılır. Benimle temasa geçmek istediler. Ama bu kardeşiniz hak hukuk adaletten yanadır. Onların hakkını hukukunu teslim edeceğim. Yok öyle bir şey. Ben bu milletin, bu fakir milletin, vatandaşın hakkını ve hukukunu savunacağım. Bunu herkesin bilmesini isterim. Bu dediğim birinci birinci ayak, ikinci ayağı var.

BAY KEMAL GELİNCE O 13 UÇAĞI DA SATACAK: Ne diyorlardı? ‘Faize karşıyız’ diyorlardı değil mi? Bir adam durup dururken niye ‘ben faize karşıyım’ der? Çünkü çok faiz ödüyordur onun gizlenmesini ister. Bakınız, tefecilere çalışan bir iktidar var. 2002-2003-2022… Bu yıllarda bizim devlet bütçesinden ödediğimiz faiz, sadece faiz; 253 milyar 541 milyon dolar. Devlet bir avuç kişiye faiz ödemiş. Her ay ödediğimiz faiz 2 milyar 27 milyon 407 bin dolar. Her saat ödediğimiz faiz, 3 milyon 51 bin dolar. Bu faizi kim ödüyor? Sizler ödüyorsunuz, çiftçi ödüyor, esnaf ödüyor, taksici ödüyor, kasap ödüyor, apartman görevlisi ödüyor, çalışan işçi ödüyor. Hepimizin gırtlağından kesiyorlar. Bunlara faiz ödüyorlar. Yetiyor mu? Bir şey daha var. ‘Efendim doları düşüreceğiz, kur korumalı mevduat getirdik.’ Yeni bir soygun şekli, diyor ki, ‘getir paranı bankaya yatır sana faiz vereceğim, dolar artarsa onun da farkını vereceğim, vergiden muaf tutacağım. Üç ayağı var. Vergi vermeyeceksin. 6 ayda ödenen para ne kadar? 60 milyar lira, kur korumalı mevduat sahiplerine ödenen para, 60 milyar 600 milyon TL. E sen faize karşıydın? Daha Merkez Bankası'nın garantisini bilmiyoruz. O daha gizli onu açıklamıyorlar. Ama bu para bütçeden gittiği için biz bunu biliyoruz.

Kur korumalı mevduat ekonominin kalbine konmuş atom bombasıdır. Bir avuç kişi orada dünyanın parasını kazanıyor. Elini kolunu sallamadan kazanıyor. Keyfi yerinde. Devlete beş kuruş vergi vermeyecek. Sizler ödüyorsunuz. Kızıyor ya bana, ‘Bay Kemal’ diyor. Bay Kemal'e güveneceksiniz, bir. Bay Kemal kul hakkı yemez, iki. Bay Kemal devleti soyanların karşısındadır ve o paraların tamamını alıp bu millete verecektir. Oraya verilen paraların tamamı bu millete aittir. Peki Bay Kemal kimden yana? Alın teri dökenden yana. Helalinden kazanan yana çalışandan yana. Üretimde üretenden yana. Apartman görevlisinden yana. Taksi şoföründen yana ev kadınından yana her evde bereket olsun demiyor muyuz? Her evde huzur olsun demiyor muyuz? Herkesin işi gücü olsun demiyor muyuz? Kendileri krallar gibi yaşıyorlar, Avrupalarda, Amerikalarda yaşıyorlar. Krallar gibi, 13 tane uçağı var. Bay Kemal gelince o 13 uçağı da satacak. Devletin hazinesine gelir yazacak.

ONLARA GÖRE İTİBAR BİZE GÖRE HARAM: Bir israf genelgesi çıkarıyorlar mı? ‘İsraf yapmayalım’ diyorlar mı? Demezler. ‘Fazla israf itibarıdır’ diyor. Onlara göre itibar, bize göre haram. Onlara göre yiyeceksin. Bize göre yemeyeceksin. Onlara göre kul hakkı yemek helaldir. Bize göre kul hakkı yemek haramdır. Aramızda siyahla beyaz kadar fark var, bilmenizi isterim.

Altı lider buluştuk. İttifakımız güzel bir ittifaktır. Vatandaşlarımızın siyasi görüşü ne olursa olsun o masada kendisini temsil eden birisini görüyor. O masada kendisini temsil eden birisini, bir lideri görüyor. Liderler ahlaklı, inançlı, ülkesini seven liderler bir araya geldik. Bu ülkeye demokrasiyi getireceğiz. Bu ülkede kardeş kavgasını bitireceğiz. Bu ülkeye huzuru getireceğiz. Bu ülkede sendin bendin, oydu diye bunları bitireceğiz. Bu ülkede siyaset kurumu vatandaşların aldığı her kuruşun hesabını verecek bu ülkede israfı sonlandıracağız. Bu ülkeye demokrasiyi getirdiğimiz zaman herkesin ekmeği büyüyecek, herkesin işi gücü olacak. Biz bunun mücadelesini vereceğiz ve veriyoruz da zaten bunun mücadelesini o nedenle bize güvenin, bize inanın ve biz bugün bozulan bütün çarkları onaracağız. Türkiye’nin çarkları, şaşmaz saat gibi; sağlıklı ve tutarlı çalışacak. Bundan emin olmanızı isterim.

CUMHURİYETİN KURULUŞ AYARLARINA GERİ DÖNECEĞİZ Aile destekleri sigortası getireceğiz. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bizim inancımızda sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Aile destekleri sigortası nedir? Bir aile fakirse bir aile yoksulsa onun yoksulluğunu afişe etmeden, insanın onurunu koruyarak, o ailede kadının banka hesabına düzenli her ay bir aylık yatıracaksın, kadın gidecek işçi gibi memur gibi emekli gibi, parasını çekecek çoluk çocuğunun ihtiyacını karşılayacak, buna aile destekleri sigortası diyoruz. Aile destekleri sigortasını getirmeyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne zaman vaat etmiş? 1971. 2022, uygulamıyorlar neden? ‘Sen bana oy ver, ben sana para vereyim. Sen bana oy ver ben sana makarna vereyim sen bana oy ver ben sana şunu vereyim.’ İster oy versin ister vermesin. Bu ülkede bu coğrafyada, bu güzel ülkede kesinlikle yoksulluğu bitireceğiz. Kesinlikle sosyal devlet dediğiniz, fakirin, fukaranın yanında duran devlettir zaten. Beşli çeteye çalışanlar ayrı. Vatandaştan yana çalışanlar ayrı aramızda dağlar kadar fark var. Dediğim gibi siyahla beyaz kadar fark var.

Çiftçi. Mazot aldı başını gidiyor, gübre aldı başını gidiyor, ilaç aldı başını gidiyor. Nasıl geçinecek? Çiftçi söylüyor bana, 'nasıl yapacağız' diye. Söyledim. Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına geri döneceğiz. O zaman Toprak Mahsulleri Ofisi vardı. 'Çiftçinin kara gün dostudur' diye yazarlardı. 

BU BİR LÜTUF DEĞİL, BU BİR HAKTIR: Kadınlarla toplantı yaptığımızda ‘sizi asla bir erkeğe muhtaç etmeyeceğiz’ diyorum. Asla bir erkeğe muhtaç etmeyeceğiz. Kadın onuruyla, gururuyla, sosyal devletin güvencesi içinde gidecek, devletten hakkını isteyecek, hakkını isteyecek. Bu bir lütuf değil, bu bir haktır. Çünkü ‘çalışmak herkesin hakkıdır’ diyor Anayasa ve ‘benim hakkımda bana iş ver iş bulamıyorum.’ ‘O zaman benim geçimimi sağlayacaksın,’ Anayasa bunu diyor. Biz bunu sağlayacağız efendim.  Milli irade dediğimiz bir şey vardır. Milli irade nedir? Millet sandığa gider, oyunu kurar, önerir ve milli irade gerçekleşir. A partisi, B partisi, C partisi hangi partiden olursa olsun milli iradeye saygı göstermek, demokrasilerde temel kuraldır ve biz de saygı gösteririz.

BİZ CUMHURİYETİN SAVCISINA GÜVENİYORUZ: Vefa Başkanımız konuştu. Siz seçtiniz. Bir olay oluyor, öğrenir öğrenmez olayı hemen ilgili yerlere bildiriyor. Soruşturma açılmasını istiyor, soruşturma açmıyorlar, doğrudan doğruya dava açıyorlar başkan hakkında. Ne buldunuz? Yok. Para almış mı? Yok. Banka hesapları 72 göbeği araştırdılar. Hiçbir şey yok. ‘O zaman göreve iade et’, ‘etmem’ diyor. Neden efendim? AK Partili birisi seçildi ve o burayı yönetecek? Milletin iradesine ipotek konulamaz demokrasiyi savunan herkesin milletin iradesine saygı göstermesi lazım. Bilirkişiye gönderdiler. Bilirkişi üç tane eski sayıştay denetçisi, rapor verdiler. Hiçbir kusuru yok. ‘Burada Belediye Başkanı suçlayacak hiçbir şey yok’ dediler. Rapor geldi, savcı itiraz etti. ‘Efendim bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunun’ diye. Neden? Öyle talimat almış o savcıya buradan sesleniyorum, benim gözümde iki savcı var. Bir sarayın savcısı, iki cumhuriyetin savcısı, biz cumhuriyetin savcısına güveniyoruz. Neden göreve iade etmiyorsunuz? Demokrasi demokrasi, diyorlar değil mi? Demokrasinin d’sinden bile anlamıyorlar. Demokrasinin ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Başkan görevden alındın ve beklediğin bu süre senin gelecekte onurla anlatacağın bir süre olacaktır. ‘Ben hak mücadelesi yaptım’ diyeceksin. Bizler de hakkını, hukukunu ve onurunu koruyacağız… Hâkim, sürekli erteliyorsun. Otur kararını ver. Hakimsen hakimliğini bil. Vicdani kanaatine göre kararını ver ve biz bu olayı kapatalım yazıktır, günahtır. Kim milli iradeyi gasp ederse karşısında milleti bulur.

MUHTARLIK GERÇEK ANLAMI GERÇEK ANLAMDA MUHTARLIK OLACAK: Muhtar kardeşlerime söylüyorum. Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. 1833 yılında bu topraklarda yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimidir. Kastamonu'da yapılan bir muhtarlık seçimidir. O nedenle muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Muhtarların pozisyonunu düzelteceğiz. Muhtarlar için birleşik oy pusulası getireceğiz. Muhtarlar için, siz aylık aldığınızı sanıyorsunuz. Aslında ödenek alıyorsunuz. İzin aldığınız zaman aylıklarını kesiliyor. Bu düzeninde kaldıracağız artı muhtarlar kendi mahalleleriyle ilgili bir karar alınacaksa belediye meclisi toplantılarına katılacaklar, söz ve karar sahibi olacaklar. Dolayısıyla sosyal yardımlar eğer dağıtılacak ise muhtarlar aracılığıyla dağıtılacak. Bunların tamamını içeren bir muhtarlık kanunu hazırladık. Parlamentoya sunduk AK Parti'nin ve MHP’nin oylarıyla reddedildi ama hiç endişe etmeyin, iktidarımızda göreceksiniz. Muhtarlık gerçek anlamı gerçek anlamda muhtarlık olacak. Bunların tamamını gerçekleştireceğiz. Bunu muhtarları çok sevdiğimiz için değil, demokrasiyi çok sevdiğimiz için yapıyoruz. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa demokrasimiz de o kadar güçlü olacak.

VERGİ ÖDEMEDİĞİNİZ TEK ŞEY VAR TENEFFÜS ETTİĞİMİZ HAVA: Bütün bunları yapmak için bize katılın. Bize katılın. Bir yüzyılı devirdik. Başbakanlar idam edildi. Gencecik fidan gibi evlatlarımız idam edildi. Bu ülkede darbeler oldu. Bu ülkede artık cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırma zamanı. Artık kucaklaşma, artık helalleşme zamanı, artık hatalarımızla yüzleşme zamanı. Biz bunu yapacağız ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurumlarını yeniden inşa edeceğiz. Liyakat sistemini yeniden getireceğiz. Devlet saydam olacak, devlet açık olacak. Devlet zahir olacak. Yani eğer sen elde ettiğin topladığın verginin hesabını veremiyorsan devlet olarak görevini yapmıyorsun demektir. Vatandaştan vergi alıyorsun belki bazı arkadaşlar diyebilirler ki, ‘efendim bizim vergi dairesinde kaydımız yok; biz vergi ödemiyoruz’, hayır efendim. Elektrik düğmesine bastığınızda dört çeşit vergi ödüyorsunuz, musluğu açtığınızda beş çeşit vergi ödüyorsunuz. Ekmek alırken kefen bezi alırken hepsinde vergi ödersiniz. Şu anda vergi ödemediğiniz tek şey var teneffüs ettiğimiz hava. Ona da bir formül bulurlar mı bilmiyorum ama şimdilik sadece bundan vergi alınmıyor. O nedenle. Demokrasinin temel kuralı siyasi otoritenin vatandaşların topladığı verginin hesabını vatandaşa vermektir. Bu hesap verildiği zaman demokrasi gerçek anlamda gerçekleşmiş olur.

Bunun için, altı lider anlaştık, söz verdik. Parlamentoda iç tüzüğünü değiştirerek kesin hesap komisyonu kuracağız. Yani bir önceki yılın paraları nerelere harcandı, kesin hesap komisyonunda görüşülecek. Orada mesela hesap komisyonunun başkanlığını da ana muhalefet partisine vereceğiz. Her kuruşun hesabını vereceğiz ki sadece Türkiye'ye değil, dünyaya örnek olan bir ülke olalım. Hesabını veren hesap vermekten korkmayan hesap vermeyi onurlu bir görev kabul eden bir süreci yaşayacağız.

BAY KEMAL BÜTÜN ENGELLERİ AŞIP HALKIYLA KUCAKLAŞACAKTIR: Daha pek çok şey var. Ama dediğim gibi atmosfer çok sıcak. Daha Akkuyu'da yapılan nükleer santralinde nelerin yapıldığını bilmiyoruz. O limanın kimlere nasıl tahsil edildiğini bilmiyoruz. Bizim ülkemize geldiler. Akkuyu nükleer santralini kuruyorlar, teknolojiyi bize vermiyorlar. Belli bölümlerinde hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dahi oraya giremez. Hesaplar gizli kapaklı yapılıyor. Ama bunların tamamını ortaya çıkaracağım ve bu millete bütün bunların hesabını vereceğim ve göreceksiniz güzel Türkiye'yi huzur içinde yaşadığımız bir Türkiye'yi beraber inşa edeceğiz. Asla umutsuzluğa kapılmayın. Beraber, birlikte, omuz omuza kucaklaşarak Türkiye'nin sorunlarını çözeceğiz engel çıkarıyorlar. Hiç endişe etmeyin. Engel çıkarıyorlar. Hiç endişe etmeyin. Bay Kemal bütün engelleri aşıp halkıyla kucaklaşacaktır.”

Kaynak: anka