Antrenman bilindiği gibi sporcuların istenilen hedeflere ulaşmak için yaptıkları kendi spor branşına özgü,  teknik, kondisyon ve psikolojik çalışmaların bütünü olarak kabul edilir.

Sporcu üst seviyede performans gösterebilmesi ve yarışmalara ve maçlara hazırlanabilmesi için bilimsel verilerin ışığında, bu çalışmaları sürekli, aralıksız ve belirli bir disiplin içinde ve eksiksiz yapmak zorundadır.

Bu çalışmalar eksiksiz yapılsa bile, sporcunun doruk performans olarak kabul edilen özel duruma ulaşması için yeterli olmayabilir. Sporcuyu doruk performanstan alıkoyan çok çeşitli engeller vardır. Sporcunun duyguları, içinde bulunduğu ruhsal yapısı, zihinsel durumu, iklim koşulları, takım atmosferi, sporcunun beklentileri, dış baskılar, stres ve endişeler sporcunun doruk performans gösterme yolundaki önemli engellerinden bazılarıdır.

Sporcu, bir anlamda rakipleri ile yarışırken aynı zamanda kendi performansını doruğa çıkarma konusunda kendi içinde de bir yarış içerisindedir ki, belki de anlaşılması en durumlardan biriside budur. Sporcu her zaman ve her durumda doruk performansa ulaşamaz ve böyle bir durum hiç zaman da mümkün değildir.

Sporcu belirli bir performans seyri yakalayabilir ve bu seyir sporcunun kişilik yapısına, içinde bulunduğu koşullara, ve durumlara göre sistemli ve düzenli olarak geliştirilebilir.

Sporcunun önemli engellerinden birisi de her zaman olmasa da çok zaman sahip olduğu her türlü becerileri ( teknik, kondisyon ve psikolojik) uyumlu, ahenkli ve istenen biçimde sonuca yönelik kullanabilmesidir. Sporcu tabiri ile ‘’gününde olmak’’ olarak adlandırılan bu özel durum spor psikolojisinin önemli araştırma konuları olmasının yanı sıra, değişik araştırmacılar bu özel duruma büyük önem vermekte ve sporda doruk performans için gününde olmanın şansa bırakılamayacağını, bu özel durumu yeniden ve istenildiğinde ortaya konulması gerektiğini üzerinde durmaktadırlar.

Gününde olmanın en önemli kriteri, sporcunun içinde bulunduğu psikolojik ve ruhsal atmosferdir. Sporcu kendini rahat, sakin, huzurlu hissettiğinde yapacaklarına daha kolay odaklanıyor, konsantrasyonu artıyor ve yarış veya maçlardaki zorlanmalar yerine, kendini gerçekleştirmeye, en iyiyi yapmaya, en mükemmelini ortaya koymaya doğru gidiyor. Yani sporcu bu durumda çok doğal, rahat, spontan, düşündüğünü yapabilen, konsantrasyonu ve motivasyonu yüksek, dış baskı ve engellere rağmen iç huzuru olan, kendinden emin, rahat ve huzurlu, canlı neşeli, özgüveni ve öz saygısı yüksek bir durumda görmeye, hissetmeye ve davranmaya başlıyor. Bu duyguları yaşayan sporcu doğal olarak ta yarış ve maçlarda son derece başarılı bir performans ortaya koyuyor.

Amerikalı spor psikologlarından James E, Loehr, dünya çapında başarı göstermiş çeşitli branşlardan 300 den fazla sporcu ile yaptığı çalışmada, sporcuların en iyi performans gösterdikleri durumları incelemiş ve araştırmalarında yukarıda belirttiğimiz verilere ulaşmıştır. Loehr,   sporcuların en iyi performans gösterdikleri duruma ideal performans durumu (İPD) adını vermiştir.  Loehr, sporcuların mükemmel bir performans göstermelerinin en büyük özelliğinin, içinde bulundukları psikolojik atmosferden kaynaklanmakta olduğunu ileri sürmekte, bu özelliklerin psikolojik antrenmanlarla geliştireceğini söylemekte ve aşağıdaki noktalara dikkat çekmektedir.(1)

  • Fiziksel faktörleri önemli olmakla birlikte performansın sürekliliğinin en önemli faktörü psikolojik faktörlerdir.
  • Sporcuların ve takımların yeteneklerinin üstünde performans göstermeleri, kendi içlerinde yaratacakları zihinsel, duygusal ve ruhsal atmosfer yatabilmedeki başarılarına bağlıdır.
  • Eğer sporcu sahip oldukları kaynakları uyumlu ve ahenkli kullanabiliyor ve maç ve yarışmada mükemmel bir performans gösteriyorsa, bu sporcunun çok özel bir psikolojik atmosfer içinde olduğunu göstermektedir
  • Her takım , her sporcuda İPD durumu vardır. Özel şartlar sağlandığında sporcu veya takımlar bu durumu yaşayabilirler ve İPD, bütün sporlar için ortak bir durumdur
  • Farklı sporlar ve sporcular farklı deneyimler yaşamasına rağmen İPD durumu hepsinde ortaktır.
  • Zihinsel antrenmanlarla her sporcu ve takım, mentorları, mental antrenörleri, veya uygulamalı spor psikologları ile kendi İPD durumunu yaratabilirler. İPD öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir durumdur.

Sporcunun İPD durumuna ulaşabilmesi için 3 ana faktör vardır. Bunlar:

Sporcunun kasları rahattır

Sporcunun kasları ne gevşek ne de gergindir. Uyarılma optimumdur. Sporcunun kasların rahat olması, sporcunun tehlikelerden uzak, ve  her şeyin yolunda ve kontrol altında olduğunun bir göstergesidir.

Zihin sakindir

İnsan doğası gereği zihin ve vücut bir bütün olarak çalışır ve birbirlerini etkilerler. Bazı kabullere göre insan bedeni insan zihninin fiziksel uzantısıdır. Sporcu kasları rahat olduğunda, doğal olarak zihinsel açıdan da rahat ve sakindir. Sporcu bu durumda sakinliğini ve iç huzurunu koruyacak, kaynaklarını daha iyi kullanabilme durumuna girecektir.

Duyguları olumludur

Sporcu kasları rahat, zihinsel olarak sakin olduğu durumda duygu durumu olarak kendini enerjik, canlı, hazır, kendi kaynaklarının ve gücünün  farkına varmış, meydan okuyan, yapacağına inanan, olumlu, iyimser, özgüveni yüksek, kendini kontrol edebilen, sorumluluklarının farkına varmış ve yaptığı işten büyük bir haz alan bir durumda olacaktır.

Kasları rahat, zihinsel olarak içi dinginliğini ve huzurunu yakalamış, psikolojik olarak canlı, neşeli ve coşkulu olan sporcu doğal olarak gününde olacak, İPD durumunu  yakalayacak ve üstün bir başarı gösterecektir. Belki sporcunun kendi ideal performans durumunda yani günüde olması sonuç olarak kazanmayı garanti etmese de, ortaya konulan performans her açıdan ve herkes açısından tatmin edici olacaktır.

Klasik olarak teknik ve kondisyon antrenmanlarla yarış ve maçlara hazırlanmak artık yetmemektedir. Özellikle ülkemizde hemen hemen her spor dalındaki sporcuların içinde bulundukları değişken ve bir günü diğerini tutmayan performans durumlarını gördükçe ve yaşadıkça, İPD durumunun acil ve öğrenilmesi gereken önemli bir durum olduğu göze çarpmaktadır.

Daha büyük başarılar bilimsel ve sistemli çalışmalarla gelir. Bu çalışmaları günlük davranışlar haline gelmediği takdirde sporda yaşanan hüzünler daha da artabilir, umutlar kırılabilir, yaşanan mutsuzluklar daha da artabilir.

İşleri doğru yapmaktan daha çok doğru işleri yapmak önemli ve gereklidir.Doğru işler doğru ve tam yapıldığında her alanda arzu edilen büyük başarılar gerçekleşebilir ve yapılabilir. Eğer bir yapılabiliyor ve olabiliyorsa onları yapmak neden olmasın!

Prof. Dr. Turgay Biçer