Saadet Partisi tarafından düzenlenen Öğrenci Kongresi’ne katılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) adayı İrfan Başkaya, “KPSS’den 88 aldım, Türkiye’de 59. oldum ve atanamıyorum. Puanım 25 gün sonra geçersiz kılınacak. Yılın başında KHK çıkarıldı; iki yıl geçerli olan puan bir yıla düşürüldü. Kafamda yara çıkmış, sırtımda yara çıkmış. Doktor bana diyor ki ‘Kanser olacaksın böyle gidersen” dedi.

Saadet Partisi, “Geçim İttifakı” programı kapsamında başlattığı kongrelere bugün Öğrenci Kongresi ile devam etti. Saadet Partisi'nin Youtube kanalından yayınlanan ve Zoom üzerinden yapılan kongreye, ülkenin farklı şehirlerinden öğrenciler katıldığı. Kongrede, öğrencilerin temel sorunların mezun olduktan sonra atanamamak ve kredisi borçları olduğu görüldü.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, kongrenin açılış konuşmasında şunları söyledi:

"BAŞARILI ÖĞRENCİLER MÜLAKATTAN GEÇEMİYORSA BİR PROBLEM VAR DEMEKTİR"

"Türkiye, imtihan cenneti haline geldi. Her çeşit imtihan var ama bu imtihanlar hakikaten doğru teşhiste, doğru tespitte bulunmak için mi kullanılıyor, yoksa birazcık da ayrım yapmak için mi? Yüzde 90 başarılı olan öğrencilerden eğer kimse mülakattan geçemiyorsa işte orada bir problem var demektir. Burada açıkça söylüyorum, doğrudan doğruya torpil devreye giriyor demektir.

"ESAS PROBLEM İŞ TEMİNİNDE ORTAYA ÇIKIYOR"

Sizin birçok probleminiz var; barınma problemi, geçim problemi, kaynaklara ulaşma problemi; üniversitede daha sağlıklı bir eğitim görebilmek için bütün imkanları elinizin altında toplamanız, bunun problemi. Birçok problem var ama öbür taraftan da üniversite binalarımız, dershanelerimiz daha vasıflı, daha kaliteli eskiye nispetle. Ama esas problem, özellikle üniversiteyi bitiren kardeşlerimiz için, iş temininde ortaya çıkıyor. Kredi almışsanız borcunuzu ödeyemiyorsunuz. Borcu ödemeden önce bir yuva kurup hayata atılamıyorsunuz. Bunların hepsi elbette dert."

Kongreye katılan öğrenciler, sorunlarını şöyle dile getirdiler:

Kayseri’den Kamile Kılıçkaya: Eğitim fakültesi mezunuyum, şu anda da yüksek lisans yapıyorum. Atama sıkıntısı, kontenjanların az olması, KPSS ile atanmamız… Ben zaten üniversiteye hazırlanırken bir sürü çaba gösterdim. 4 yıl boyunca da bir sürü çaba gösterdim. Bir kez daha kendimi ispat etmem ya da bu yarışı kazanmam için sürekli soru bankalarıyla zamanımın alınması bende belli bir süre sonra tükenmişlik hissi yaratıyor. Bunun yanı sıra sadece sınavlara hazırlanmak kaygısı değil, ekonomik kaygı da oluyor. Soru bankaları, dershane ücretleri, deneme ücretleri… Bunlar da ekstradan bize külfet oluyor.

Antalya’dan Tayyip Erdoğan Akdeniz: Finans bölümünden henüz yeni mezun oldum. Bölümümüz genel olarak adil ekonomik düzen ve onun varyantlarını inceleyen, alternatif ekonomi modeli geliştiren bir bölüm. Yeni mezun olanlar hayatlarına çok büyük bir kamburla başlıyor. KYK borçları, mezun psikolojisi, aile beklentiler, çevre beklentileri yani daha bir sürü engelden bahsediyoruz. Okul bittiği an sanki herkesin memur olma zorunluluğu varmışçasına devletin, kamunun sınavlarına teker teker girmeye başlıyorlar. Bunlara ve YÖK’ün hesabına mini bir servet akıtmak zorunda kalıyorlar. Yani maddi yönden hiç de pozitif bir anlamda başlamıyorlar. Kendi okuduğum dönemde hiçbir öğrencinin, lisansın yeterliliğini kabullenmediğini fark ettim. Çareyi biraz da yüksek lisans tarafında arıyorlar. Ancak burada da farklı sıkıntılar karşılarına çıkıyor. Gençlerde şöyle bir psikoloji hâkim; zorunlu eğitim sonrasında ya hemen işine girecek ya da okul yolunda bir ömür çürütecek. Ben 1999 doğumluyum. 2005-2006 yıllarında eğitim hayatıma başladım ve mezun olduğumu sürece kadar başka hiçbir hükumet görmedim. Tek bir hükumetin eğitim sisteminde büyüdüm. Benim girdiğim sınavlara artık hiç kimse girmiyor, çünkü hepsi yıldan yıla değişiyor. Bunların ortaya saçtığı birtakım sorunlar var. Nasıl düzelir bilmiyorum. 1,5 milyon kişi bu yıl tekrardan sınava girdi. Ne oldu da 1,5 milyon insan üniversiteyi bitirdiği halde tekrardan bu sınava girdi? Bunun sorgulanması gerekiyor. Çünkü aynı şey imam hatipte başımıza geldi, başka kulvarlarda başımıza geldi. Bir şeyin sayısının artması, o şeyin niteliğinin arttığı anlamına gelmiyor.

"TÜRKİYE'DE ÜNİVERSİTELER İŞKUR SİSTEMİYLE İŞLETİLİYOR"

Ankara’dan Mehmet Emir Taş: Yalova Fen Lisesi’nden mezun oldum. Aynı zamanda Mülkiye’de ikinci sınıf öğrencisiyim. Bizim öğrenciler olarak en büyük problemimiz kültürel birikimin azalması. Türkiye’de üniversiteler İŞKUR sistemiyle işletiliyor. Üniversite mezuniyeti sonrası öğrencilerin kesin bir iş sahibi olacağı vaat edilerek bir üniversiteye yerleştiriliyor, daha sonra üniversiteden mezun olan öğrenciler iş sahibi olamayınca bunalıma giriyorlar. Bunu aşmak için ilk önce öğrencilere üniversitenin bir iş kapısı olmadığını, üniversitenin bir entelektüel birikim yapma amacıyla akademik kariyere odaklandığını anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu kapsamda devletin bize vermesi gereken desteklerin de artırılmasından yanayım. Çünkü özel üniversiteler; kendi kütüphaneleriyle, akademik kadrolarıyla öğrencilere tam anlamıyla hitap etmektedir. Fakat devlet üniversiteleri bu imkanlarda yetersiz kalıyorlar. 2006 sonrasında üniversitelerin açılmasıyla birlikte üniversitelerde kültür seviyesi düşürülmüştür. Üniversiteli mantığı tam olarak oturtulamamaktadır. Özellikle kıdemli üniversitelerin itibarı da zayıflamaktadır.

"DOKTORA YAPAN BİRİ OLARAK BİZLER DAHİ GELECEĞE ÜMİTLE BAKAMIYORUZ"

İzmir’den Mustafa Çiçek: Doktora öğrencisiyim. Lisansüstü eğitimdeki sorunlara değinmek istiyorum. Doktora yapan biri olarak bizler dahi geleceğe ümitle bakamıyoruz. Yani bugün bir sosyoloğu dışarıdan bu ülkeye getirseniz, bu tespiti önüne koysanız, tek başına bu ülkenin eğitim sistemini direkt olarak ortaya çıkaracaktır diye düşünüyorum. Hiçbir şekilde kadro bulamıyoruz. Doktora mezunu olduktan sonra bile hayata ümitle bakamıyorsunuz. Bugün kitap ücretleri çok pahalı. Bir alan kitabının fiyatları çok yüksek. Bu da bizim için ayrı bir problem.

Ankara’dan İbrahim Temel: Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Diş Hekimliği Fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim. Hepimizin bildiği gibi diş hekimliği uygulamalı derslerin çok yoğun olduğu bir bölüm. Biz bu derslerde birçok malzeme kullanıyoruz ve bu malzemeleri kendi cebimizden ödüyoruz. Bu ödemeler, Türkiye şartlarında bir öğrenci için yüksek rakamlardır. Eğitim süresince diş depolarına ödediğimiz paralar, birçok öğrenci için maddi manevi sıkıntı oluyor; bu konuda devletten yardım bekliyoruz. Diş hekimliğinde herhangi bir dersten kaldığınız zaman bir sene kaybetmiş oluyorsunuz. Aldığınız bütün kredileri başarıyla vermeniz gerekiyor. Haliyle çok zor bir öğrencilik dönemi geçiriyoruz. Diğer bir konu ise tıp fakültesindeki intern öğrenci arkadaşlara çok az da olsa bir miktar maaş veriliyor. Biz de fakültede hasta kabul eden, tedavisini gerçekleştiren diş hekimliği öğrencileri için maaş talep ediyoruz.

"HENÜZ 20'Lİ YAŞLARIMIZDA 10 BİNLERCE LİRALIK BORÇLA MEZUN OLUYORUZ"

Gaziantep’ten Elif Çin: Bugün burada KYK Borçluları Hareketi’ni temsilen bulunuyorum. Biz, KYK Borçluları Hareketi’ni, Ekim 2020’de ‘Söz, vaat, müjde değil yasa bekliyoruz’ diyerek başlattık. Bu sayede hiç hesapta olmayan bir yapılandırma kazanımı elde ettik. Bu yeterli bir kazanım değil tabii ki. Ülkede yaklaşık 5,5 milyon KYK borçlusu var. TÜİK verilerine göre de 5 milyona yakın işsiz var. Bu da demek oluyor ki bize istihdam sağlanmıyor ve biz bu borcu ödeyemiyoruz. Henüz 20’li yaşlarımızda 10 binlerce liralık borçlarımızla mezun oluyoruz. KYK borcu sadece bugünün değil, dünün ve yarının meselesi.

"MUHACERET DİYE BİR ŞEY ÇIKARDILAR, DEVLETE SENEDE YAKLAŞIK BİN TL ÖDÜYORUZ"

Kıbrıs’tan Muhammet Yetim: Kıbrıs’taki 90 bine yakın Türkiye’den gelen öğrencilerin ve genel olarak Kıbrıs’ta yaşayan öğrencilerin sorunlarından bahsedeceğim. Kıbrıs’ta iki tane havayolu şirketi var. Önceden daha fazla şirket vardı ve uçak bileti fiyatları daha uygundu. Şimdi öğrenciler uçak biletlerini bir ay öncesinden almasına rağmen uçak biletlerini uygun fiyata bulamıyorlar. Bu noktada Kıbrıs’a ulaşmak masraflı oluyor. Kıbrıs’ta öğrenciler 1+1 evde dahi 4-5 kişi kalmak zorunda kalıyor. Önceden strelinle kiralar ödenirken, dolar kurunun artmasıyla birlikte TL’ye dönüştürüldü. Ama maalesef fiyatlarda bir fark olmadı, ev kiraları bu noktada pahalı. Öğrenciler, dışarıda en az 30 TL ödeyerek yemek yiyebiliyor. Kıbrıs’ta sağlık alanı çok geride. Devlet hastanesinde öğrenciler, tedavilerini olamıyorlar. Özel hastanelerde ise çok yüksek meblağlar var. Bundan dolayı öğrenciler sağlık noktasında da sorun yaşıyorlar. Muhaceret diye bir şey çıkardılar, son 3-4 yıldır. Bu muhaceret ücreti yaklaşık senede bin TL oluyor ve devlete ödeniyor. Hükumetin eğitim alanında çalışmalar yapması gerekirken böyle bir ücreti çıkarması, bizi daha da sıkıntıya sokuyor.

"KPSS'DEN 88 ALDIM, TÜRKİYE'DE 59. OLDUM, ATANAMIYORUM"

Trabzon’dan İrfan Başkaya: Ben artık intihar aşamasına geldim. Hacettepe Üniversitesi bilgisayar öğretmenliğinden mezun oldum. KPSS’den 88 aldım, Türkiye’de 59. oldum ve atanamıyorum. 19 Mayıs’ta yüksek lisans yapıyorum. Uluslararası birçok projeye katıldım, 9 yıldır. Puanım 25 gün sonra geçersiz kılınacak. Yılın başında KHK çıkarıldı; iki yıl geçerli olan puan bir yıla düşürüldü. Kafamda yara çıkmış, sırtımda yara çıkmış. Doktor bana diyor ki ‘Kanser olacaksın böyle gidersen.’ Şu anda Ankara’dayım; direnmeye geldim, milletvekilleriyle konuşmaya geldim. Benim ağabeyim ASELSAN’da çalışıyordu şu an yurt dışına gitti. Neden gitti, çünkü ülkede değer yok. Allah rızası için bunları dile getirin. Benim 25 gün sonra puanım yanacak, belki de şu an hain ilan edileceğim. Az önce mülakat sonucuma baktım, sistemi kapattılar. Ve şu an bilişimden 50 kişi atanacak. Türkiye’nin geleceğini kurtaracak bölüm bilişim, yazılım ve bu bölümden şu an 50 kişi atıyorlar. 20 bin kişide 50 kişi. Geçtiğimiz yıllarda 1000-1500 kişi atayan bölüm, şimdi 50 kişi atıyor ve bunu kimse dile getirmiyor. Biz 18-19. yüzyılda sanayi devrimini kaçırdık, şimdi de teknoloji devrimini mi kaçıralım, bunu mu istiyorlar?”

Kaynak: anka