Haber: DİLAN AYIRKAN - Kamera: ADEM KARABAYIR

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşen Altuğ, Marmara Denizi'ni etkisi altına alan ardından Ege ve Karadeniz'de görülen müsilajın dibe çökme sürecine girdiğini söyleyerek süratle önlem alınmasını gerektiğini söyledi. Altuğ, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un açıkladığı 22 maddelik Marmara Denizi Eylem Planı'na ilişkin de "Marmara Denizi'ne giren tüm karasal girdileri, gemi kaynaklı kirlilik girdilerini şu anda sıfırlasak bile sistemin kendini rehabilite etmesi yine zaman alacak. Ekosistemin nasıl bu hale gelmesi bir gecede olmuyorsa iyileşmesi de bir gecede olmayacak" dedi.

Deniz salyası olarak adlandırılan müsilajın Marmara Denizi'ndeki etkisi devam ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi'nin kurtarılması için 22 maddelik müsilaj eylem planını açıkladı. Bu kapsamda bugün itibariyle acil müdahale kapsamında müsilajın temizlenmesine yönelik çalışmalar başlatılıyor. 

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülşen Altuğ müsilaj tehlikesine ve açıklanan 22 maddelik eylem planına ilişkin ANKA Haber Ajansı’na konuştu.

Prof. Dr. Altuğ, müsilajın biyolojik parçalanma sürecine girdiğini, bakteriyolojik faaliyetlerin hızlanmasının ortamdaki oksijenin daha fazla tüketilmesine neden olacağına dikkat çekerek önlemlerin süratle alınması gereken noktada olunduğunun altını çizdi. Altuğ, eylem planının Marmara'ya yaşaması için zaman kazandıracağını söyleyerek "Bunlar hem zaman hem de maliyet isteyen çalışmalar. Bu eylem planında sözü edilen maddelerin hepsinin gerçekleşmesi halinde son derece yüz güldürücü sonuçlar alınacağını düşünüyorum" açıklamasını yaptı.

"MÜSİLAJIN PARÇALANMA DÖNEMİNE GİRDİK"

Prof. Dr. Altuğ, müsilajın denizin dip bölgesinde nasıl etkili olduğu konusunda şunları söyledi:

"Yüzeyde gördüğümüz müsilajın büyük bir kısmı dibe çökme sürecine girdi. Dolayısıyla dipte hem dip canlıların olumsuz etkilenmesi hem de ortamın oksijensiz kalması bakımından bir bakteriyolojik parçalanma sürecinin başladığını söyleyebiliriz. Zaten bu parçalanma büyük oranda dipte gerçekleşecek. Dolayısıyla şu anda var olan müsilajın yenisi eklenmemiş olsa bile dipteki müsilajın parçalanma süreci ile ilgili bir döneme girdik. Derin deniz dibinde yapılan çalışmalarda görüyoruz veya zaten net olarak da şunu söyleyebiliriz; ortamı halı gibi yorgan gibi örten bir kaba yapının olmuş olması dipteki canlıların üzerini tamamen kaplaması ve orada bakteriyolojik faaliyetlerin hızlanması veya bu çürükçül sürece girmiş olunması ortamdaki oksijenin daha fazla tüketilmesine yol açacak. Dolayısıyla süratle önlemlerin alınması gereken noktalardayız."

"MÜKEMMEL ŞEKİLDE OLACAK KOŞULLARI İNSAN ELİYLE BOZDUK"

Deniz dibinde bulunarak suyun temizlenmesi sağlayan deniz patlıcanı gibi canlıların avlanmasının müsilajı tetikleyip tetiklemediği sorusuna da cevap veren Altuğ, "Fayda üretilecek olan türlerin dağılımında da bir şekilde kırılmalar yaratıldığı için müsilaj problemi ile karşı karşıyayız" dedi. Altuğ, şöyle devam etti:

"Doğal süreçte zaten olması gereken zincirin, problem olmayan besin zincirinin ve ekosistem döngülerinin olmadığı noktalara geldiğimiz için bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Yani bu sistem kırılması. Normal koşullarda sizin haberiniz bile olmaz, denizde mikroorganizmalar başka bir organizmanın parçalarını diğer organizmalara kullanabilecekleri hale dönüştürecek şekilde işler yaparlar. Yaprağı parçalarlar, ölü bir organizmayı parçalarlar, bunlardan hiçbirimizin haberi olmaz. Dönüşümler yaparlar, diğer canlıların besin elementlerini hazırlarlar, hep doğanın sessiz işçileri dediğimiz bakteriler bunları normalde mükemmel bir şekilde zaten yapıyorlardı. Sorun bu mükemmel şekilde olacak koşulları insan eliyle bozmuş olmamız, zamana bağlı olarak bunu bu hale gelmiş olması. Sadece deniz patlıcanı açısından değil normal olarak fayda üretilecek olan türlerin dağılımında da bir şekilde kırılmalar yaratıldığı için müsilaj problemi ile karşı karşıyayız. Ama sistem tekrar kendini yenilediği zaman problemle baş edilebildiği zaman tür çeşitliliğinde tekrar düzelmeler görülecektir diye düşünüyorum."

"HEM ZAMAN HEM MALİYET İSTEYEN ÇALIŞMALAR"

Prof. Dr. Gülşen Altuğ, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un Marmara Denizi'nin kurtarılması için açıkladığı 22 maddelik eylem planında sözü edilen maddelerin gerçekleştirilmesi halinde yüz güldürücü sonuçlar doğabileceğine işaret etti. Altuğ, planın ortak kanaatleri yansıttığını belirterek şunları söyledi:

"Marmara'nın yaşaması için bu zaman ona tanınmış olacak. Bu eylem planında sözü edilen maddelerin hepsinin gerçekleşmesi halinde son derece yüz güldürücü sonuçlar alınacağını düşünüyorum. Çünkü bunlar çok uzun zamandır bir anlamda yapılması gereken iş birliklerini de içeriyor. Yani bir musibetten bin hayır doğdu gibi bir durum da söz konusu burada. Devletin bütün kurumları bu konu ile ilgili olan paydaşları bir araya gelerek akademisyenler de dahil olmak üzere farklı çalıştaylarla görüşler ortaya konuldu ve bunların sonrasında da işte bu eylem planı ortaya çıktı. Yeter ki bunların hepsi tahmin edilen zaman içerisinde başarıyla tamamlanmış olsun. Bütün arzumuz, temennimiz çabamız bu yönde. Bunun tamamlanması halinde zaten bilimsel simülasyonlarla ne kadar zaman alacağı ne kadar sürede tekrar normale döneceği, atıkların yüzde 40 azaltılırsa bu ne kadar sürecek diye yüzde hesaplarının da yapıldığı bir sonuçtan söz ediyoruz. Dolayısıyla şu anda biz sıfırlamış olsak Marmara Denizi'ne giren tüm karasal girdileri, gemi kaynaklı kirlilik girdilerini sistemin kendini rehabilite etmesi yine zaman alacak. O yüzden ekosistemin nasıl bu hale gelmesi bir gecede olmuyorsa iyileşmesi de bir gecede olmayacak. Üstelik bunlar hem zaman hem de maliyet isteyen çalışmalar. O yüzden tüm gayretimiz, çabamızı bizde bilim insanları olarak en doğru şekilde nasıl bu süreci hızlandırırız şeklinde koymaya çalışıyoruz.

"BU OLAYIN KAZANINI YOK, KAYBEDENİ İNSAN"

Ben kendi adıma gemi kaynaklı kirlilik ile ilgili oturumlara görüşlerimizi bildirdik. Çalıştayın içerisinde ifade ettiğimiz şeyleri de eylem maddelerini yansımış olarak bulduk. Hepimizin ortak bu üç ayrı çalıştay grubunda da gemi kaynaklı kirlilik, balıkçılık ve su ürünleri ve atık sularla ilgili üç ayrı çalıştayda da tüm üyelerin ortak dileği, bunlara bağlı kaynaklardan gelen kirliliğin sıfırlanması, sıfıra inmesi. Gemi kaynaklı kirliliğin sıfıra inmesi, atık sulara bağlı kirliliğin gitmesi, su ürünleri ve avcılık açısından en doğru olanı yapılmış olması. Çünkü bu olayın kazananı yok kaybedeni insanlar. Dolayısıyla hepimizin ortak kanaatini yansıtıyor şu andaki bildiri."

"ZARARIN NERESİNDEN DÖNÜLÜRSE KARDIR"

Prof. Dr. Altuğ, sözü edilen maddelerin şimdiye kadar neden uygulanmadığı konusunda ise "Marmara Denizi birden fazla belediyenin aynı anda etkisi altında olan bir yer. Burada A belediyesi çok iyi arıtımını yaparken B belediyesinin hala bir arıtma tesisinin olmamasının yaratacağı sıkıntıları uzun yıllar boyunca Marmara Belediyeler Birliği tarafından yapılan toplantılarda hep dile getirdik. Ama tam anlamıyla sağlanamadı" açıklamasını yaptı.

Geç kalınmış olsa da 'Zararın neresinden dönülse kardır' mantığı ile hareket edilmesinde fayda olduğunu belirten Altuğ, şöyle konuştu:

"Marmara Denizi'nin spesifik bir tarafı da var İstanbul gibi bir ile ev sahipliği yapıyor. Türkiye'nin sanayisinin büyük bir kısmı burada ve birden fazla belediyenin aynı anda etkisi altında olan bir yer. Yani nasıl Barselona Sözleşmesi, Bükreş Sözleşmesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in kıyıdaş ülkelerinin sorumlulukları paylaşarak oluşturmuş olduğu bir kararnameye bağlı olarak düzenleniyorsa, Adriyatik denizindeki müsilaj sonrasında da bu önlemler farklı ülkeler tarafından alındı. Burada A belediyesi çok iyi arıtımını yaparken B Belediyesi'nin hala bir arıtma tesisinin olmaması uzun yıllar boyunca Marmara Belediyeler Birliği tarafından yapılan toplantılarda da bunu hep dile getirdik tam anlamıyla sağlanamadı. İşte bu konsensüsün sağlanması herkesin birlikte ‘Evet ben sıfır atıkla bu işin içerisinden kalkacağım de sorumluluk alıyorum’ dediği bir an imza koyduğu bir an bu toplantıda oldu. Dolayısıyla yapmayanlara, sözünde durmayanların da ağır yaptırımlarla karşılaşacağına düşündüğümüz zaman bugüne kadar yapılmayan şeyleri de bu eylem planı kapsamında zararın neresinden dönülürse kardır hesabı gündeme girmesinden dolayı aslında memnunuz. Yani geç de olmuş olsa bazı önlemlerin belli bir konsensüs kapsamında sağlanması en azından bir başlangıç olmuş oldu."

"GERİ DÖNÜŞ YOK DİYEREK KARANLIK TABLO ÇİZİLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM"

Marmara Denizi ile ilgili kamuoyunda karanlık bir tablo çizilmesini eleştiren Altuğ, "Karalar bağlayarak beklemek zaten eylemsiz insanların da yapabileceği bir şey. Biz eyleme geçmeyi tercih ediyoruz" dedi. Herkesin uzmanlık alanına göre çözüm üretme konusunda odaklanması gerektiğini vurgulayan Altuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben bir bilim insanı olarak Marmara Denizi öldü ve buradan geri dönüş yok diye siyah karanlık bir tablo çizmeyi doğru bulmuyorum. Hiçbir hekim ölümcül bir teşhis konulan hastasının yakınlarına veya hastasına ‘Bu öldü artık bundan ümit yok’ demez. Son ana kadar o insanı yaşatmaya çalışır. Bizim de bilim insanı olarak görevimiz, sorumluluğumuz topluma aktardığımız şeyler kapsamında önemli olduğunu düşünüyorum. Herkes kendi uzmanlık alanına göre ben bunun nasıl parçası olabilirim, nasıl bir çözüm üretebilmeye odaklanmalı. Bizim de aylardır odaklandığımız şey bu. Biz 2000 yılından beri Marmara denizinden izole ettiğimiz bakterilerini arasından müsilajın parçalanmasını ve tüketimini hızlandıracak özellikte olanları seçerek oluşturduğumuz karışımlarla uygulamalar yapmak için bakanlıklara başvurduk. Çevre Şehircilik Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hepsinin de destekleriyle şu anda düzeneklerin kurulması kısmı olmak üzere bir çalışma başlatıyoruz. Müsilajın bakteriyel parçalanmasını yine denizden elde ettiğimiz yararlı bakterileri kullanarak yapmak şeklinde. Kimyasal oşinograf arkadaşlarımız bunun parçalanma sürecine yönelik polisakkarit türevlerinin analizlerini yapacaklar. Biz bu şekilde organize olup tüm enerjimizi müsijajın Marmara Denizi’nden bir an önce uzaklaşması için harcamayı düşünüyoruz. Yoksa karalar bağlayarak beklemek zaten eylemsiz insanların da yapabileceği bir şey. Biz eyleme geçmeyi tercih ediyoruz."

 

 

 

Kaynak: anka