Haber: MUSTAFA AKBAŞ - Kamera: KERİM UĞUR

Gaziemir'de nükleer atıkların bulunduğu eski kurşun fabrikası arazisinin alt kısmında yer alan okul, kapatılan başka bir okulun öğrencilerinin taşınmasıyla kapasitesini aştı. 900 kişinin öğrenim gördüğü okula 2 bin öğrencinin doldurulduğunu, 10-15 metrekarelik sınıflarda en az 40 öğrencinin ders görmek zorunda kaldığını söyleyen aileler, hiçbir temizlik ve güvenlik önlemi de alınmadığına dikkat çekti. Muhtar Ramazan Arslanalp, "Nükleer atıkların temizlenmesini beklerken bir de böylesi bir durumla karşılaştık. Siz olsanız çocuklarınızı bu okula gönderir miydiniz" diye yetkililere seslendi.

İzmir'in Gaziemir İlçesi'ne bağlı Emrez Mahallesi'nde bulunan Mustafa Kemal Paşa İlk ve Ortaokulu'nda yüz yüze eğitim sancılı başladı. Komşu Aktepe Mahallesi'ndeki yaklaşık 900 öğrenci kapasiteli Anafartalar İlkokulu, yanı başındaki polis lojmanlarının yıkımına başlanmasıyla oluşan toz nedeniyle kapatıldı. Anafartalar İlkokulu'ndaki öğrenciler, en yakındaki Mustafa Kemal Paşa İlk ve Ortaokulu'na kaydırıldı. Önceden yaklaşık 900 kişi olan Mustafa Kemal Paşa İlk ve Ortaokulu'nda öğrenci sayısı 2 bine ulaştı. Zaten mevcut öğrenciler için fiziki yapısı yetersiz olan okulda, komşu okuldaki öğrencilerin de gelmesiyle birlikte izdiham oluştu.

İZMİR'İN ÇERNOBİLİ'NİN YANI BAŞINDA ÜST ÜSTE EĞİTİM!

"İzmir'in Çernobili" olarak bilinen, nükleer atıkların bulunduğu eski kurşun fabrikası arazisine bitişik Mustafa Kemal Paşa İlk ve Ortaokulu'nda aileler duruma isyan etti. Okulun çok eski olduğunu, sınıfların en fazla 16 metrekare büyüklüğünde olduğunu anlatan aileler, 40'a yakın öğrencinin üst üste ders gördüğünü, ayrıca pandemiye yönelik hiçbir temizlik önleminin de alınmadığını ileri sürdü. Aileler, okulda temizlik ve güvenlik görevlisi çalıştırılmadığını, dış kapının birkaç metre ötesindeki yoldan geçen araçlar yüzünden öğrencilerin ezilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını dile getirdi.

"EN FAZLA 16 METREKARE SINIF, 40 ÇOCUK..."

Öğrenci velisi Türkan Bulut, "Oğlum Anafartalar'da 4'üncü sınıfa gidiyor. Geçen sene 22'lik sınıflar şu an 40 kişilik sınıflara döndü. Sınıfların metrekaresi çok düşük. Bu okul çok eski, yenilensin istiyoruz. Bu sınıfların azaltılmasını istiyoruz. Bir düzen kurulmalı. İlk okul öğlenci, orta okul sabahçı olsun. Ya da konteynerler getirsinler, çocukların sınıfları azalsın. Çocuklar nefes nefese birbirlerine sarılıyor. Sınıfların içini gezin görün. En fazla 16 metrekare sınıflar. Tuvaletimiz kazan dairesiyle arka arkaya. Kazanda bir patlama olsa oradaki çocukların ne hale geleceğini siz düşünün artık. Okulun tesisatı her şeyi bozuk ama biz kimseye derdimizi anlatamıyoruz. Kimse de sesimizi duymuyor" dedi.

"YETKİLİLER KENDİ ÇOCUKLARINI BURAYA GÖNDERİR Mİ"

Okulda iki çocuğu eğitim gören Mehmet Kökçe ise şunları söyledi:

"İki okul birleşti, aşağı yukarı 2 bine yakın öğrenci var. Bir sınıfta 40- 50 öğrenci... Yetkililer kendi çocuklarını buraya gönderir mi? Gönderirlerse biz de gönderelim. Ayrıca burası şu an yıkılıp yapılırsa da çocuklar nereye gidecek, nerede okuyacak? Trafik de büyük dert. Çoğu kişi çocuklarını arabasıyla getiriyor. Yol tek yön olmuş. Millet de bilmiyor, sağdan soldan giriliyor, trafik allak bullak oluyor. Çocuklar ezilme tehlikesi yaşıyor. Yetkililer buna bir an önce çözüm bulmalı. Her şeyden önce hastalık, Covid var deniliyor. O kadar sıkı tutuldu, çalışılmadı, kısıtlandı. Şu an bir okulda 40- 50 öğrenci. Bunun ne anlamı kaldı?"

"ÇOCUKLAR ALLAHA EMANET, SU ALACAK KANTİN BİLE YOK"

Öğrenci velisi Nihan Akdeniz, kapatılan diğer okuldan geldiklerini anlatırken, şöyle konuştu:

"Bir hafta oraya gittik, toz, toprak, pislik içindeydi, çoluğumuzla çocuğumuzla perişan olduk. Buraya geldik, burası da aynı. Çocuklar 40 kişilik sınıflarda. Hani bu salgın ne oldu? Bakın insanlar üst üste. Burada eğitim mümkün değil. Bir sınıf 50 kişi olmuş neredeyse, yetiştirememiş, dışarıda eğitim yapıyorlar. Böyle olur mu? Yetkililere sesleniyorum; lütfen ek okul, ek bina bize şart. Pislik, rezillik her şey almış başını gidiyor. Kalabalık, iç içe, perişanlık. Allah aşkına buradan çıkan çocuk ne olacak? Kantinimiz bile yok. Çit çekmişler önüne, yasak. Çocuklar gidip bir su dahi alamıyor. Bu çocuk susadığı, acıktığı zaman nereye gidecek! Güvenliğimiz yok, hiçbir şeyimiz yok. Her şey pislik içinde. Sıralar, içeriler leş gibi. Burası belki 40 senelik okul. Düzen istiyoruz. Aldığımız sıvı sabun, deterjan, peçeteler, temizlik malzemeleri nereye gidiyor? Dönem başı 400'er lira yatırıyor ana okullar. Hani niye yok. Güvenlik yok, polis ekibi yok, hiçbir şey yok. Kara düzen geliyoruz, bir sınıfa bırakıyoruz çocuğu, Allaha emanet diyoruz. Arabalar vızır vızır geçiyor. Yol şeridi, trafik polisi, güvenlik yok. Biz ne yapalım? Hadi desinler ki yetkililer 'siz halk olarak şunu yapın', yaparız. Ama o da yok."

"NÜKLEER ATIK VAR, ÇOCUĞUMU YOLLAMAK İSTEMİYORUM"

2'inci sınıf öğrencisi oğlunu nakille okula taşıdığını belirten veli Meral Ağ, ise şunları söyledi:

"Burası nükleer atığın olduğu yer. 800 öğrenciyi hiç düşünmeden buraya verdiler. Nükleer atık zamanında olmuş, alttan yayılmış. Ben çocuğumu buraya yollamak istemiyorum. Herkes öğrencisini düşünmek zorunda. Duran Adam eylemi yapıldı sürekli ama bu çocukları buraya niye taşıdılar. Oraya da bir işlem yapmadılar. Zaten okul tıklım tıklım. Hem öğrenci kalabalığı hem hastalık; çok korkuyorum. Bu çocukların eğitimi ne olacak, bizi ne yapacaklar çok merak ediyorum. Devlet buradaki sağlık problemini düşünecekti. Okullar pislik içinde. Temizlik de yapılmamış. Biz şimdi gidip temizleyeceğiz. Bunları daha önce düşünmeleri gerekirdi."

"ÇOCUKLARIMDAN BİR GELECEK BEKLEMİYORUM..."

Kronik hastalığı bulunan bir öğrencinin velisi Leyla Aslan da şöyle konuştu:

"Çernobil için bir sürü insan geldi, toplantılar yapıldı ama bir çare bulunmadı. Biz her türlü mağduruz. Kaynımda, kaynananamda, 4 yaşındaki kızımda kanser hastalığı çıktı. Daha ne kadar mağdur olabiliriz ki? Çaresiz bekliyoruz. Kanser grip gibi yaygınlaşmış. Bu bölgede kanser yüzde 90 artmış. Araştırın, görün. Ben sizce hasta bir çocuğu nasıl koruyabilirim. Sınıflar 40 kişilik, her türlü mağduruz, sesimizi de duyan yok. Yetkililere sesleniyorum; lütfen rica ediyorum, sesimizi duyun. Kendimiz için bir şey istemiyoruz, ama çocuklarımız için istiyoruz. 4 öğrencim var benim. Hangi koşullarda gönderiyorum biliyor musunuz? Ben o kadar zor koşullarda gönderirken okulun durumuna bir bakar mısınız? Ben bir gelecek beklemiyorum zaten çocuklarımdan. Çocuklarımın da beklentisi yok. Çünkü sistem yok. Madem açıyorsunuz okulları, o zaman pandemi koşullarına göre yapın her şeyi. Benim maddi gelirim olsa koleje göndereceğim zaten."

"DAHA KAYIT YAPTIRMAYAN ÇOCUKLAR VAR..."

Öğrenci velisi Gülten Yenilmez ise şunları söyledi:

"Çocukları görün dip dibe. Rezalet bir şekilde. Temizlikçi, güvenlikçi desen yok. Arabalar burayı tıklım tıklım kapatıyor. Öğrenciler de memnun değil, öğretmenler de memnun değil. Korona var zaten. Büyüklerimizden buna bir çare istiyoruz. Daha kayıt yaptırmayan çocuklar var. Onları nereye sıkıştıracaklar. 1,5 yıldan beri bir çare bulsalardı, biz yerimizde kalsaydık. Biz mecburiyetten geldik bu okula ama neyle karşılaştık, görün!"

OKUL İÇİN YIKIM KARARI VERİLMİŞ!

Emrez Mahallesi Muhtarı Ramazan Arslanalp ise daha önce Mustafa Kemal Paşa Ortaokulu'nun fiziki anlamda yetersiz olduğu ve yıkılıp yeniden yapılması gerektiği yönünde imzalı dilekçeler toplayıp Ankara'da bakanlığa kadar ilettiğini anlattı. 5 yıllık mücadelenin sonunda okulun yıkılmasına karar verildiğini ancak 2 yıldır proje aşamasında beklediğini aktaran Muhtar Arslanalp, "Mücadeleyi kazandık ama 2 senedir 'bunu yapın' diyoruz yapmıyorlar. 'Verin hayırseverlere yaptıralım', yapmıyorlar. Bu arada, Anafartalar İlk Okulu yıkıldı, iki okul birleştirildi. 2 bin öğrenci yan yana geldi. Zaten fiziki anlamda yetmiyordu bu okul. 22 kişilik sınıflar 40 kişi oldu. 30 öğrenci doluluktan kaydolamıyor. Covid şartlarında 40 kişi, öğretmen zor geçiyor aralarından, reva mıdır? Burası Türkiye'nin üçüncü büyük vilayeti, metropol ve İzmir'in göbeğinde bir okul" dedi.

"BUNLAR TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN ÇOCUKLARI DEĞİL Mİ"

Muhtar Arslanalp, okul dağıldığında çocukların taşıtlarla karşı karşıya geldiğini belirtirken, şunları söyledi:

"Okulun bir güvenliği, temizlik personeli yok. Hijyen yok. Kapı pencere randımanlı değil, havalandırma yok. Covid’de orada 40 çocuğun eğitim gördüğünü düşünün. Öğretmen ne kadar verimli olabilir, öğrenci ne kadar verim alabilir? Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ta bakanlığa kadar tüm mülki amirlere diyorum ki, 'gelin siz çocuğunuzu buraya bir gönderin.' Çocuğunuzu gönderir misiniz bu okula, göndermezsiniz. O zaman bu çocuklar kimin, Türkiye Cumhuriyeti'nin çocukları değil mi? Türkiye'nin üçüncü büyük vilayetinden bahsediyoruz. Doğu'da mezradan bahsetmiyoruz. Orada böyle bir okul yoktur. Tüm yetkililerin, okulun fiziki anlamda ne durumda olduğundan haberi var. Burada acilen iki önerimiz var; ilk okul ve ortaokul olan iki binanın önündeki boş alana hazır konteyner okulların konulması, sınıfların 40'tan 20'ye düşürülmesi, açıkta kalan çocukların da kaydedilmesi. İkinci önerim de onaylanmış 22 dönümlük boş araziye bir okul yapılması."

"BÜROKRASİ YERİNDEN KIMILDAMIYOR"

Türkiye'de hantallaşmış bir bürokrasi olduğunu vurgulayan Arslanalp, "Bürokrasi maalesef yerinden kımıldamıyor. Yerinden kımıldayıp masa başından yönetmeyip de sahaya inseler Türkiye çağ atlar. Acilen yetkililerin buna çözüm bulmasını istiyoruz" dedi.

Muhtar Arslanalp, okuldaki nükleer tehlike ile ilgili ise "Üstte nükleer atık alanı var. Çözüm bulunamadı. Yıllarca mücadele verdik, fabrikayı kapattırdık. Akşamları insanların kokuyu nasıl hissettiğini görün. Bunun altında okul olduğunu düşünün. 30 bin nüfus olduğunu düşünün. Nükleer atık havadan 5 km, topraktan ise nereye kadar zarar verdiği kesin kanıtlanmış değil. Bunu uzmanlar söylüyor" ifadelerini kullandı.

NORMAL DEĞERİN 7 BİN 219 KATI RADYASYON VAR!

Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki "İzmir’in Çernobili" olarak bilinen ve normal değerin 7 bin 219 katı oranında radyasyon yayan atıklar 14 yıldır temizlenmiyor. Gaziemir Belediye Başkanı CHP'li Halil Arda'nın da temizlenmesi için "Duran Adam" eylemi başlattığı alan, 1940 yılında kurşun fabrikası olarak hizmet vermişti. Aslan Avcı'ya ait kurşun ve döküm fabrikasındaki korkunç gerçek 2007 yılında ortaya çıkmıştı. Fabrika alanında, rastgele etrafa atılmış nükleer çubuklar tespit edilmişti. Olaya el koyan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) o dönem 70 dönümlük arazide radyoaktif ve tehlikeli atık miktarının yaklaşık 100 bin ton olduğunu açıklamıştı. Bölgedeki radyasyon miktarının ise normal değerin 219 kat üstünde olduğunu ifade etmişti. Ancak, bölgede yeni bir araştırma yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Çevre Bilimleri Anabilim Dalı’ndan emekli, Öğretim Üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, bölgedeki radyasyon miktarının normal değerin 7 bin 219 katı olduğunu, 500 bin tonun üzerinde de nükleer radyoaktif madde bulunduğunu duyurmuştu. Ayrıca, alanda büyük miktarda ağır metal atıkların yer aldığı da kayıtlara girmişti.

HER YAĞMUR YAĞDIĞINDA ARAZİDEN DUMANLAR YÜKSELİYOR!

2010 yılında fabrika kapatılırken, tehlikeli arazinin etrafı da tel örgüyle çevrilmişti. Nükleer atıkların nereden ve nasıl getirildiği tespit edilemezken, 5,7 milyon TL para cezası kesilen şirket daha sonra isim değişikliğine gidip İzmir'in Torbalı İlçesi'nde Heper Metal Döküm Sanayi A.Ş. adıyla faaliyete başlamıştı. Hiçbir devlet görevlisine de yasal işlem yapılmayan nükleer skandalın ardından İzmir'in göbeğindeki ölümcül atıklar öylece bırakılmıştı. 14 yıldır çözüm bekleyen ve etrafındaki evlere, okulda eğitim gören çocuklara zehir solutan atık alanı son yıllarda her yağmurun ardından için için yanmaya devam ediyor. Araziden yükselen dumanlar ANKA Haber Ajansı tarafından da görüntülenmişti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

1.VİDEO

VELİLERLE VE MAHHALE MUHARI İLE RÖPORTAJ 

Öğrenci velisi Türkan Bulut

Öğrenci velisi Mehmet Kökçe

Öğrenci velisi Nihan Akdeniz

Öğrenci velisi Meral Ağ

Öğrenci velisi Leyla Aslan

Öğrenci velisi Gülten Yenilmez

Emrez Mahalle Muhtarı Ramazan Arslanalp

2.Video 

Okuldan ve çevresinden detay

3.video

Nükleer atık alanından detay arşiv ve duran adam eyleminden arşiv

 

Kaynak: anka