10 Ekim Katliamı Davası Avukat Komisyonu, davada dokuz klasörü mahkemeye dört yıl sonra teslim eden üç savcıyla ilgili yaptığı şikayetin reddedildiğini duyurdu. Komisyon, Yargıtay’ın ret işlemine karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

IŞİD’in 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı’nda gerçekleştirdiği katliama ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, dokuz klasörden oluşan soruşturma evrakının 16 Ekim 2019 tarihinde, yani katliamdan dört yıl sonra mahkemeye teslim edildiği ortaya çıkmıştı. 10 Ekim katliamında ölenlerin yakınları ve yaralıların avukatlarının oluşturduğu 10 Ekim Davası Avukat Komisyonu ise delilleri gizlediği gerekçesiyle savcılar R. D., T. K. ve D. G. hakkında 13 Mayıs 2020 tarihinde Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikayette bulunulmuştu. R.D. ve T. K. hakkındaki şikayet, görevlerine Yargıtay’da devam etmeleri nedeniyle HSK tarafından Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu’na gönderilmişti.

Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu, 25 Ekim 2021 tarihli kararıyla, R.D. ve T. K. hakkındaki şikayetin "yakınmanın konusu, yargı yetkisinin kullanılmasından kaynaklanan bir konuya ilişkin olması ve iddialar soyut içerikli olduğundan dosyanın işlemden kaldırılmasına" kesin olarak karar verdi. D.G. hakkındaki şikayet süreci ise hala HSK önünde.

Avukatlar, bugün Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu kararına karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruya ilişkin yazılı açıklama yapan avukatlar, “Hiçbir savcının dosya ‘gizlemek’ gibi bir yargı yetkisi bulunmamaktadır” dedi.

DOKUZ KLASÖR DAVA AÇISINDAN ÖNEMLİYDİ

Savcıların “görevlerini kötüye kullandığı” ileri sürülen açıklamada, sonradan davaya dahil olan dokuz klasördeki bilgilerin önemi şöyle anlatıldı:

“10 Ekim Ankara Katliamı Gaziantep IŞİD hücresi tarafından örgütlenmiş, iki canlı bomba 9 Ekim 2015 gecesi karayolu ile Ankara'ya yola çıkmış, canlı bombaları taşıyan aracı Halil İbrahim Durgun kullanmış, araca Yakub Şahin eskortluk etmiştir. Canlı bombaların Ankara'ya ulaşmasında en önemli sanıklardan biri Yakub Şahin’dir.  Bahis konusu 9 adet kayıp klasörde canlı bomba aracına eskortluk yapan sanık Yakub Şahin ve örgütün nakliyecisi olan sanık Hüseyin Tunç ile ilgili soruşturma evrakı yer almaktadır. Bu evrakta Yakub Şahin ve Hüseyin Tunç'un katliamdan 10 gün önce, 30 Eylül 2015 tarihinde, Nizip'te 2 ton gübre satın almak istedikleri, gübrenin artan terör eylemlerinde kullanılabileceğinden şüphelenen satıcının kimlik soruması üzerine alamadan ayrıldıkları ve gübre satıcısının şikayeti üzerine haklarında soruşturma başlatıldığı anlaşılmaktadır. Soruşturma kapsamında Hüseyin Tunç ve Yakup Şahin’in kimlikleri tespit edilmiştir. 2 Ekim 2015 tarihinde dosya kapsamında Gaziantep Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Büro Amirliğine ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne yazılar yazılmış ancak Gaziantep Emniyeti tarafından hiçbir işlem yapılmamıştır. Terör eylemi yapabileceği, bir gübre satıcısı tarafından değerlendirilen Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç katliamdan 10 gün önce emniyet tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen 10 Ekim Ankara Katliamında etkin rol alabilmiştir. Bu soruşturmanın akıbeti belli bile değildir. Soruşturma savcıları katliamın aydınlatılmasına olanak sağlayacak bilgileri değerlendirmediği gibi, bu soruşturmanın ilerletilmesi ile ilgili de herhangi bir işlem yapmamıştır.”

“GİZLEMEK İÇİN Mİ GÖREVLENDİRİLDİLER?”

Açıklamada, Yargıtay’a şu sorular yönetildi:

10 Ekim Ankara Katliamı soruşturmasını yürüten savcılar katliamı gerçek anlamda soruşturmamak ve katliamın gerçekleşmesine olanak sağlayan kamu görevlilerinin açığa çıkmasına neden olacak bilgi ve belgeleri gizlemekle mi görevlendirilmiştir? Katliamın aydınlatılmasına katkı sunacak 9 klasör evrak bu görev kapsamında mı gizlenmiştir? Yine Nizip’te başlatılan soruşturma akıbetinin savcılarca takip edilmemesi bu görev kapsamında mıdır? Soruşturma savcısı T.K. 16 Temmuz 2018’de, R.D. ise 17 Eylül 2019’da HSK Genel Kurulu tarafından Yargıtay üyeliğine atanmıştır. Görevde yükselmelerine olanak sağlayan soruşturmalardan biri de bu görevi gereği gibi yerine getirmiş olmaları mıdır? Yargıtay 1. Başkanlar Kurulunun, hukukçu olmayan ortalama vatandaşlar için bile gayet açık olan şikayetimiz karşısında ifade dahi almadan verdiği kararın gerekçesi bu kişilere dokunulmazlık ve cezasızlık konusunda verilmiş bir güvence midir? Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar “Hayır” ise, yazarak paylaşma gereği duymadığınız kararınızın gerekçesi nedir?”

 

Kaynak: anka