Haber: TAMER ARDA ERŞİN - Kamera: FURKAN ERDEM

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Gaziantep’te depremzede kadınların sorunlarını dinledi. Bir yurttaş, “Biz yıllarca bu çadırda kalacağız. Durum bunu gösteriyor… Şu an önümüzü göremiyoruz. Çadırda, haydi yazı geçirdik, ama kışı düşünemiyoruz. Ne haldesiniz diye sormuyorlar bile. Bitti artık. Yardım da bitti, her şey bitti. Biz kendi kendimize… Ne yapacaksak, kendi kendimize yapıyoruz. Perişanlık diz boyu. Nasıl geçecek bilmiyoruz” dedi.

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Gaziantep’te; depremzede kadınların sorunlarını dinledi. Nazlıaka’nın, İslâhiye’de Tek-Gıda İş’in kurduğu çadır alanında; “Hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz. Yan yana durursak bugünleri de aşarız” dediği, kadın depremzede; “Ben inanmıyorum. Aşmayacağız. Biz yıllarca bu çadırda kalacağız. Durum bunu gösteriyor” diye konuştu. Nazlıaka ise “14 Mayıs’ta bir değişiklik olmazsa bilemem. Ama 14 Mayıs’ta bir değişiklik olduğu taktirde bambaşka bir Türkiye’yi kucaklayacağız hepimiz” karşılığını verdiği depremzede ise “Dört gözle bekliyoruz” dedi.

“ÖNÜMÜZÜ GÖREMİYORUZ”

Depremzede, “Şu an önümüzü göremiyoruz. Yok yani. Çadırda, haydi yazı geçirdik, ama kışı düşünemiyoruz. Bir de hastalarımız var. Ne haldesiniz diye sormuyorlar bile. Bitti artık. Yardım da bitti, her şey bitti. Biz kendi kendimize… Ne yapacaksak, kendi kendimize yapıyoruz. Perişanlık diz boyu. Nasıl geçecek bilmiyoruz” diye konuştu.

Bir başka depremzede ise engelli ağabeyiyle birlikte yaşadığı evin depremde hasar gördüğünü, ev sahibinin kendilerini evden çıkarmak istediğini anlattı. Depremzede, şunları söyledi:

“Evden çıkın’ dedi. Ben dedim, ‘çıkamam.’ Engelli ağabeyim var. Hakaretler ettiler bize. Çok rezil ettiler. Ağabeyim günlerce eve gelmedi. Adamcağız, şuradan şuraya yürüyemiyor. Herkes biliyor. Bana çok kötü hakaret etti akrabaları. Bahçede bulaşık yıkadım, ona bağırdı. Ağabeyim kaç gün eve gelmedi de bize bu çadırı verdiler, buraya geldik.”

Aylin Nazlıaka, Nurdağı’nda da kadın depremzedelerle bir araya geldi. Yurttaşlar, sorunlarını anlatırken, gözyaşlarını tutamadı. Bir kadın depremzede şunları söyledi:

“Benim bacım hem yanarak öldü, hem hiçbir şeyi kalmadı. Soba devrildi evin içinde, bacım yanarak öldü. Külü bile kalmadı. Yandı gitti… Hiçbir şeyimiz yok bizim. Buradan koyduk gittik. Bir şeyden yararlanamadık. Biraz battaniye filan aldık, bu çadıra geldik. Verdiler, battaniye ve azıcık yatak verdiler. Çay içecek çaydanlığımız yoktu, bugün getirdiler. (Yağan yağmurda çadırlarına) Bizimkinin içine su geliyor. Üşüyoruz, soba verdiler yakıyoruz ama gece soğuk oluyor. Gece yaktık sobayı, nöbet tuttuk. Çocuklar yatmadı, biri yattı, biri kalktı.”

Yurttaş, kardeşinin çocuklarının 5 gün enkaz başında anneleri için nöbet tuttuğunu aktararak, “Çocukları uzmandı. Geldiler, içeride kokuyor diyorlar. Anam yandı diyorlar. Bir şey yapamıyorlar, çırpınıyorlar, ediyorlar. 4 gün sonra benim erkek kardeşim girdi içeri. Gitti, dedi ‘Bir kafa tası kaldı, hiçbir şeyleri yok’. Bir kafa tasları kalmış, yanmış, bitmiş. Kendimiz çıkardık, kepçe gelmedi. Biraz yüksek yerdeydi evleri. Kepçe gelmedi, daha halen gelmedi. Öyle duruyor. Çocukları oraya çadır kurdu, orada bekliyorlar. Oradan bir yere gitmiyorlar, ‘Anamın her şeyi burada, anamın külü burada. Mezarı burada. Biz nereye gidelim’ diyorlar. Orayı bekliyorlar” dedi.

Depremden 10 gün sonra çocuğunu dünyaya getiren depremzede yurttaş, Hatice adını verdiği küçük kızıyla yaşam mücadelesine devam ediyor. Yurttaş, Nazlıaka’ya bu mücadelelerini aktararak, “Depremden korktuğumuz için 1 ay erken oldu” diye bilgi verdi.

Yufka satarak geçimini sağlayan yaşlı yurttaş, 500 yufkayı depremden sonra yurttaşlara dağıttığını ve ilk günler insanların öyle karnını doyura bildiğini anlattı. Yurttaş, çadırda kalmanın zorluğunu “Torunlar var yanımda. Gece geliyorlar, kedi gelmiş, çocuklar bağırıyor ‘Nene yatağımıza kedi geldi’ diye. Ben ne yapayım onlara? Antep’ten anne ve babaları işe gidip geliyorlar” dedi. Yurttaş evinin etrafındaki bütün binaların yıkıldığını ve evi sağlam olsa da korkudan evde oturamayacağını dile getirerek, “Benim burayı kerpti, burayı kerpti, burayı kerpti. Ortada ben. Benim burada yalnız başıma, bir erkeğim yok benim. Kocam öleli 15 sene oldu. Ben orada nasıl oturayım?” diye sordu.

Birçok yakınını kaybeden bir başka depremzede, “Astımım var, şekerim var. Eşimin de romatizması var. İstanbul’da çalışıyor şu an” dedi. Yurttaş, ilaçlarını idare eder şekilde alabildiğini ifade ederek, depremden sonraki ilk günleri anlatırken, gözyaşlarını tutamadı.

KIZINA 14 YILDA HAZIRLADIĞI ÇEYİZ ENKAZ ALTINDA KALDI

Mayıs ayında evlenecek kızı için hazırladığı çeyizi enkaz altında kalan yurttaş ise şimdi yaptığı çeyizlikleri çadırkentte tek tek yeniden örmeye başladığını anlattı. Nazlıaka’ya durumunu anlatan yurttaş, beyaz eşya takımının tamamen enkaz altında kaldığını dile getirerek, tek kızı için yılmadığını ve çeyizini yeniden yapmaya çalıştığını söyledi. Yurttaş, “Cana gelmesin, mala gelsin. Çok şükür yara almadan kurtulduk enkaz altından. Yavaş yavaş yaparız, öbürlerini çalışır yaparlar kendileri. Elişi 14 sene oldu. Yavaş yavaş yaptım. Bir sürü el emeği, ince danteller. Yazmalı iğne oyası…” diye konuştu.

Çadırda 7 kişi kaldıklarını aktaran yurttaş ise yağmur yağdığı zaman torunlarının “Deprem oluyor” diye korktuğunu dile getirerek, “Gök gürüldüyor ya, babaanne deprem babaanne deprem. Sarılıp birbirimize yatıyoruz. (Zemin) Islanıyor. İlk gün zaten aşağıdaydık, hepimiz birbirimizin ayaklarına kenetlendik” dedi. Devletten ev beklediklerini dile getiren yurttaş, “İyiydik, kimseye muhtaç değildik. Kendi yağımızda kavruluyorduk” diyerek, içlendi. Başka bir yurttaş ise “Yardım almak ağrımıza gidiyor. Muhtaç değildik. Utanıyor, çekiniyoruz. Alışkın olmadığımızdan” dedi.

Kaynak: anka