CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “İhracatçının dövizinin yüzde 40’ına el koyan iktidar, 13 Haziran’da aldığı vahim bir kararla ihracatçılara düşük faizli reeskont kredisinden yararlanabilmeleri için döviz gelirinin yüzde 30’unu bankaya satma ve en az bir ay döviz almama taahhüdünde bulunma şartı getirdi. İhracatçı, dövizinin yüzde 70’ini bloke eden bu adımlarla bizzat iktidar eliyle baltalanıyor” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:

“Ülkemiz, iktidarın hukuk devletini ayaklar altına alan tavrıyla hızla hukuksuzlukların arttığı ve yargıya güvenin erozyona uğradığı bir konuma geliyor. Anayasa Mahkemesi Başkanının bireysel başvuru davalarının beş buçuk ayda 51 bin artarak 110 bine ulaştığını açıklaması, yargının felç olduğunu göstermektedir!

Kamu ve toplum vicdanında karşılık bulmayan yargı kararlarının hukuk devletine verdiği zararın, yarattığı tahribatın büyüklüğü apaçık ortada. AYM Başkanını duymazlıktan gelen iktidar, TBMM’ye getirdiği ‘Dezenformasyon Yasası’ ile daha ağır adaletsizlikleri, haksızlıkları, yargı mağduriyetlerini devreye sokacağını, ülkeyi adaletle yönetme ilkesinden koptuğunu, adil olma duygusunu yitirdiğini ortaya koyuyor!

“HALKIN BİR BÖLÜMÜNÜ DIŞLAYAN, HAKARET İFADELERİYLE TANIMLAYAN ERDOĞAN’IN AYNI TAVRI İŞ DÜNYASI VE İŞ İNSANLARI İÇİN SERGİLEMESİ ŞAŞIRTICI DEĞİL”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD’ın uygulanan ekonomi politikalarına ve dış politikada sergilenen tavra yönelik eleştirilerini ‘hadsizlik’ olarak nitelendirerek, iktidarın kapısını çalamayacaklarını ifade etti. Sadece bu sözleri bile iktidarın iş insanları ile ilişkisini açığa çıkardı!

Demokratik bir ülkede; anayasa üzerine tarafsızlık yemini etmiş, tüm yurttaşlarına eşit ve adil olma sözü vermiş bir cumhurbaşkanının böyle davranması, tehditler savurması söz konusu olamaz. Halkın bir bölümünü dışlayan, hakaret ifadeleriyle tanımlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı tavrı iş dünyası ve iş insanları için sergilemesi şaşırtıcı değil!

“GIDADA FAHİŞ FİYATIN TEK SORUMLUSU İKTİDAR VE UYGULADIĞI EKONOMİ MODELİDİR”

Tarım Üretici Fiyat Endeksi’nde (Tarım-ÜFE) mayısta aylık yüzde 16,18, yıllık yüzde 154,97 olarak gerçekleşen artış, iktidarın yanlışlarıyla yaz aylarında ucuz gıda, sebze ve meyvenin hayal olduğunu, pazarda-markette fiyatların artmaya devam edeceğini gösterdi. Tarım-ÜFE’nin yüzde 770 artmasının ve gıdada fahiş fiyatın tek sorumlusu iktidar ve uyguladığı ekonomi modelidir!

2021 Mayıs ayında Tarım-ÜFE’nin bir önceki yıla göre yıllık yüzde 20 olduğu, şu anda ise yüzde 770 arttığı dikkate alındığında, iktidarın aklı-bilimi dışlayan, ekonominin ilkeleri ve kurallarıyla inatlaşan politikalarının insanların, ailelerin mutfağına, çocukların sağlıklı beslenmesine yüklediği ağır maliyetin faturasını daha iyi anlamak olanaklı!

“İHRACATÇI, DÖVİZİNİN YÜZDE 70’İNİ BLOKE EDEN BU ADIMLARLA BİZZAT İKTİDAR ELİYLE BALTALANIYOR”

İhracatçının dövizinin yüzde 40’ına el koyan iktidar, 13 Haziran’da aldığı vahim bir kararla ihracatçılara düşük faizli reeskont kredisinden yararlanabilmeleri için döviz gelirinin yüzde 30’unu bankaya satma ve en az bir ay döviz almama taahhüdünde bulunma şartı getirdi. İhracatçı, dövizinin yüzde 70’ini bloke eden bu adımlarla bizzat iktidar eliyle baltalanıyor!

Kaldı ki dövizinin yüzde 30’unu bankaya satıp bir ay döviz almama taahhüdünde bulunan ihracatçı, bir ay sonra aynı dövizi alabilmek için daha yüksek kurdan ödeme yapması durumunda kur farkı zararını üstlenmek zorunda kalacak. Bu kararlar, siparişleri zamanında yerine getirmeme ya da fiyat artırmaya mecbur kalan ihracatçılarımızın pazar kaybına zemin hazırlayacaktır. Döviz ve faizde yaptığı yanlışların bedelini ihracatçıya, sanayiciye ödeten iktidar, daha ağır bedelleri ise tüm ülke ekonomisine ödetmektedir! 

“MAYIS AYINDA YENİ KURULAN YABANCI ORTAKLI ŞİRKETLERDE TÜRK GİRİŞİMCİLERİN ARDINDAN RUSLARIN VE İRANLILARIN İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ SIRAYA YÜKSELİŞİ DİKKAT ÇEKİCİDİR”

Kapanan, faaliyetini sonlandıran şirketlerin sayısında yüzde 300’e yaklaşan artış, büyük iflas furyasının ve işsizlikte artış fırtınasının habercisi. Her kapanan şirket aynı zamanda ‘yeni işsizler’ demektir. Yabancı ortaklı-sermayeli şirket kuruluşlarında Rusların ve İranlıların öne çıkması dikkat çekicidir!

Mayıs ayında yeni kurulan yabancı ortaklı şirketlerde Türk girişimcilerin ardından Rusların ve İranlıların ikinci ve üçüncü sıraya yükselişi dikkat çekicidir. Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle Rusya’dan ülkemize yönelik sermaye akışının, konut alımları yanında ticari hayata da yaygınlaştığı bu verilerle somutlaşmaktadır. Hızla yükselen iflas ve kapanma furyası, aynı zamanda iktidarın ve ekonomi yönetiminin iflasının habercisidir!

“TÜRK VATANDAŞLARININ BÜYÜK KESİMİ İÇİN MEVCUT KOŞULLARDA NE YENİ NE DE İKİNCİ EL KONUT SAHİBİ OLMAK UZUN SÜRE MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR”

Yabancılara konut satışının mayısta yüzde 236 artması, gayrimenkul karşılığı vatandaşlık limitinin 13 Haziran’dan itibaren 250 bin dolardan 400 bin dolara yükseleceğinin açıklanmasından kaynaklanabilir. Konut fiyat artışı endeksinin yıllık yüzde 127 ile enflasyonun iki katına yaklaşmasına karşılık iktidarın vatandaşa hazine arsası satarak kendi evini yapması vaadi, yandaşlarına yeni bir rant aktarma planıdır!

Merkez Bankası’nın konut fiyat artışları endeksi nisanda aylık yüzde 10,2, yıllık yüzde 127 arttı. İnşaat maliyet endeksindeki olağanüstü artışlar, beraberinde konut fiyatlarının da erişilemez düzeye gelmesine zemin yaratıyor. Türk vatandaşlarının büyük kesimi için mevcut koşullarda ne yeni ne de ikinci el konut sahibi olmak uzun süre mümkün görünmüyor!

“KÜRESEL PİYASALARDA BİLE ‘TEFECİ FAİZİ’ OLARAK NİTELENDİRİLEN BU ORANLARLA YURT DIŞINDAN DÖVİZ BORÇLANMASINA GİTMEK OLANAKSIZ”

Nisan ayında aylık cari açık 2,7 milyar dolar olarak gerçekleşti.  Ocak-Nisan dönemi 4 aylık cari açık 21 milyar dolara, yıllık açık 25,7 milyar dolara yükseldi. İktidarın uyguladığı cari fazla verme iddiasındaki ekonomik model, kaynağı belirsiz milyarlarca dolarlık döviz girişlerine rağmen çatırdıyor!

Küresel piyasalarda bile ‘tefeci faizi’ olarak nitelendirilen bu oranlarla yurt dışından döviz borçlanmasına gitmek olanaksız. Şayet iktidar bu faizlerle döviz borçlanması yaparsa bu ekonomik intihar olur!

“PEYNİRDEN SONRA ŞİMDİ DE İKTİDARIN VENEZUELA’DA BUĞDAY ÜRETME SEVDASININ DİKKATLE İZLENMESİ KANISINDAYIM”

Planlama ve önlemlerle ülkemizdeki üretimi artırmak ve önde gelen ürün ihracatçısı olmak mümkün iken; geçen yıl 10 bin 500 kilometre uzaklıktaki Venezuela’dan sıfır gümrükle peynir ithali kararı alan iktidar, şimdi Venezuela’da buğday üretme peşinde koşuyor!

Peynirden sonra şimdi de iktidarın Venezuela’da buğday üretme sevdasının dikkatle izlenmesi kanısındayım. İktidar, bir yandan “buğday sorunumuz yok biz kendi kendimize yetecek buğdayı üretiyoruz” derken diğer yandan Venezuela’da buğday hayalinin perde arkasında farklı pazarlıkların olduğunu öngörmekteyim!

“2002’DEN BU YANA EKİLEN TARIM ARAZİLERİ 26,5 MİLYON HEKTARDAN 23,1 MİLYON HEKTARA GERİLEDİ”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) ülke tarımının halini ortaya koyan vahim tablo, iktidar açısından yüz kızartıcıdır. 2002’den bu yana ekilen tarım arazileri 26,5 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Bu tarım arazilerinin 15,2 milyon hektarı Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı!

İktidar yapılan çağrıları duymuyor! Üstelik zeytinliklerin, meyve bahçelerinin imara açılması, maden şirketlerine devredilmesi, termik santral projelerine tahsis edilmesi yönünde peş peşe Cumhurbaşkanı kararları yayınlanıyor!

Tüm bu kararlar ve atılan adımlar, iktidarın bilinçli bir şekilde ülke tarım ve hayvancılığını ve yerli üreticiyi bitirme amacında olduğunu, bunun için adeta gözünü kararttığını apaçık ortaya koymaktadır.

“AB ŞAYET UKRAYNA’YI ÜYELİĞE ALIRSA HANGİ HARİTA ÇERÇEVESİNDE VE HANGİ EGEMENLİK TANIMIYLA BUNU YAPACAK?”

AB Komisyonu, AB üyeliği için başvuran Ukrayna ve Moldova’ya adaylık statüsü verilmesini AB liderlerine önermeyi kararlaştırdı. AB, Ukrayna’ya yönelik bu tavrı ile ülkenin fiilen bölünmesine de zemin hazırlamış olacak. Ukrayna için alınan bu karar AB’nin Türkiye’ye ve KKTC’ye yönelik tavrının da ilkelerden, kriterlerden uzak tamamıyla siyasi olduğunu bir kez daha gösterdi.

Halen Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna’nın üyeliğe adaylığı 2014’ten bu yana Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını tanımayan AB açısından oldukça sıkıntılı görünüyor. Doğu Ukrayna’da Luhans ve Donetsk’te hakimiyetini ve kontrolünü genişleten Rusya, buralardaki iki özerk cumhuriyeti tanıdı. AB şayet Ukrayna’yı üyeliğe alırsa hangi harita çerçevesinde ve hangi egemenlik tanımıyla bunu yapacak?

“İSRAİL GAZININ TÜRKİYE BORU HATTINDAN TAŞINMASI PROJESİNİN YENİDEN GÜNDEME GELDİĞİNİ AÇIKLAMIŞTI”

Mısır-İsrail-AB arasında imzalanan doğalgaz tedarik anlaşması, İsrail doğalgazının Mısır üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını öngörüyor. Normalleşme girişimleri sonrası iktidar, İsrail gazının Türkiye boru hattından taşınması projesinin yeniden gündeme geldiğini açıklamıştı. İmzalanan anlaşma, Doğu Akdeniz’de yeni bir süreci işaret ediyor!

Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle küresel enerji piyasalarında petrol fiyatlarının ve buna endeksli olarak doğalgaz fiyatlarının olağanüstü yükselmesi ABD ve AB’yi alternatif arayışlara yöneltti. Suudi Arabistan üzerinde petrol üretimini artırma ve fiyatların gevşemesini sağlamak için baskı kurmaya çalışan ABD, Rusya ile OPEC+ oluşumunda yer alan Suudi Arabistan’ı ikna edemedi.

Gerek İsrail-Mısır-AB anlaşması gerekse ABD Başkanı Biden’ın ziyaret programına sadece İsrail ve Suudi Arabistan’ı alması, iktidarın normalleşme adımlarının ve bu ülkelerin kapısına gitmesinin umulan sonuçları vermediğini ortaya koydu!”

 

Kaynak: anka