Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT’de yayınlanan propaganda konuşmasında, “Ülkenin ve milletin istikbaline yönelik bir tehdit olarak gördüğümüz tüm bu yaklaşımları reddediyoruz. Marjinal fikirler, ideolojik sivrilikler, küçük gruplara mahsus aykırılıklar, demokratik yelpazenin zenginliği içinde elbette hoş görülebilir. Ancak, Türkiye’nin yönetimine, dolayısıyla milletin yarınlarına inşa etmeye talip merkez siyasetin böyle bir lüksü yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde milletler kendilerini, bu tarz savrulmalarına itecek siyasi oluşumların önünü açmaz. Türkiye, 14 Mayıs seçimleri öncesinde böyle bir durumla karşı karşıyadır. Milletimizin, her zaman hayranlık duyduğumuz o engin feraseti, basireti ve irfanı ile rayından çıkma eğilimi gösteren siyasi yapıları yeniden Türkiye merkezli rotaya oturtacağına inanıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT’de yayınlanan propaganda konuşmasında, şunları söyledi:

“MİLLİ İRADENİN ÜSTÜNLÜĞÜNDEN TAVİZ VERMEYEN BİR TOPLUM OLARAK SANDIKTAN ÇIKAN SONUCU HERKESİN KABUL EDECEĞİNDEN ŞÜPHE DUYMUYORUZ”

“Ülkemizin gerçek anlamda ilk demokratik seçimi olan 14 Mayıs 1950’den sonra yine bir 14 Mayıs günü milletçe geleceğimize karar vereceğiz. Hiç şüphesiz seçimler, demokrasinin en güzel tezahürüdür. Hamdolsun Türkiye vesayete, darbelere ve karşılaştığı pek çok badireye rağmen her seçimini demokrasi şöleni şeklinde gerçekleştirmeyi başarmış bir ülkedir. Yarın da inşallah hep beraber bir demokrasi şöleni yaşayacağız. Siyasetin doğasında var olan rekabetin, çekişmelerin, hatta gerilimlerin hepsini de sandık sonuçlarının belli olmasıyla geride bırakacağız. Milli iradenin üstünlüğünden taviz vermeyen bir toplum olarak sandıktan çıkan sonucu herkesin kabul edeceğinden şüphe duymuyoruz.

Biz yarın akşam milletimizin tercihini, yürütmeyi beş yıllığına tekrar bize, yasamayı da Cumhur İttifakı’na tevdi etmekten yana olacağına inanıyoruz. Milletimizle kurduğumuz gönül bağından gelen mesajlar, ülkemizin dört bir yanından meydanlardan yükselen sesler bize bunu müjdeliyor. Bizim için seçim kazanmak daha fazla koşturacağımız eser ve hizmet döneminin başlangıcı demektir. İnşallah önümüzdeki dönemde Cumhuriyetimizin ilk asrında kurduğumuz sağlam demokrasi ve kalkınma altyapısı üzerinde Türkiye Yüzyılı’nı 85 milyon olarak hep birlikte yükselteceğiz. Geçtiğimiz 21 yılda ülkemizi eser ve hizmet siyasetiyle nereden nereye getirdiğimizin şahidi bizatihi sizlersiniz. Üstelik bu başarıları, yaşadığımız nice badirelere, küresel krizlere, afetlere rağmen elde ettik. Yol açtığı can kaybı ve yıkım ile tarihimizin en acı afeti olan 6 Şubat depremleri bunun son örneğidir. Başka hangi işle uğraşırsak uğraşalım kalbimiz deprem bölgesindeki kardeşlerimizle birlikte atıyor, onlar için atıyor. Gündemimizin birinci maddesi daima deprem bölgesinin yeniden ayağa kaldırılması olmayı sürdürecektir.

“ARTIK TEMEL ALTYAPI EKSİKLERİNİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE GİDERMİŞ BİR ÜLKE OLMANIN GÜVENİYLE, ÖNCELİĞİMİZİ MİLLETİMİZİN HER BİR FERDİNİN REFAHINI ARTTIRMAYA VERİYORUZ”

Aziz milletim, deprem yaralarını sararken ülkenin ve milletin diğer meselelerini de ihmal etmiyoruz. Bilhassa, ülkemizdeki huzur iklimini güçlendirmeye ve ekonomik sıkıntıları çözmeye yönelik çalışmalarımızı kararlılıkla yürütüyoruz. Cumhuriyetimizin yeni asrı için hazırladığımız Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu siyasi, sosyal, ekonomik tüm yönleriyle sürekli geliştiriyoruz. Bu çerçevede artık temel altyapı eksiklerini önemli ölçüde gidermiş bir ülke olmanın güveniyle, önceliğimizi milletimizin her bir ferdinin refahını arttırmaya veriyoruz. Gerçekten de artık eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, enerjide, sanayide, savunmada, tarımda, turizmde, sporda ve diğer pek çok alanda gelişmiş ülkelerle yarışabilecek altyapıya sahibiz. Ülkemizin tüm bu alanlarda kat ettiği mesafe ile artan kamu gelirlerini, üretim ve istihdamı güçlendirecek şekilde değerlendiriyoruz. Türkiye’nin dünyanın ve bölgesinin gerçekleri ışığında her alanda güçlü olmaktan başka alternatifi bulunmadığının bilinciyle hareket ediyoruz.

Savunma sanayi projelerinin hem bu amaçla hem de sağladığı yüksek teknoloji birikimi ile ülkemizin en önemli güç çarpanlarından biri olarak görüyoruz. Asgari ücretten, memur ve emekli maaşlarına kadar çalışanlarımızın gelirlerinde yüksek oranlı artışlar yapıyoruz. Son toplu iş sözleşmelerini ve Temmuz ayındaki düzenlemeleri de bu yaklaşımla gerçekleştirdik. Dünyanın en kapsamlı sosyal yardım şemsiyesini oluşturarak hiçbir vatandaşımızın kendisini sahipsiz hissetmemesini sağladık.

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE, SOSYAL YARDIM POLİTİKAMIZI HER BİREYİN HAYAT SEVİYESİNİ BELİRLİ BİR SINIRIN ALTINDA BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE İNŞALLAH DAHA DA GENİŞLETECEĞİZ”

Önümüzdeki dönemde, sosyal yardım politikamızı her bireyin hayat seviyesini belirli bir sınırın altında bırakmayacak şekilde inşallah daha da genişleteceğiz. Doğal gaz ve petrol gelirlerimizin bir kısmını bu amaçla kullanacağız. Karadeniz doğal gazının sevincini, hanelerde kullanılan doğal gazı bu ay tamamen ücretsiz yaparak; 1 yıl boyunca da mutfak ve sıcak su tüketimini faturalardan düşerek milletimizle paylaştık. Terörden arındırdığımız Gabar’da bulduğumuz ve ülke tüketiminin onda birine denk gelen petrolü yeni keşiflerle arttırdıkça enerji bağımsızlığımızı tahkim edeceğiz. Ayrıca kaynağını kendi enerji gelirlerimizden alacak, bir Aile ve Gençlik Bankası kuruyoruz. Bu Banka’yı gelişmiş ülkelerdeki örnekleri gibi özellikle kadınlarımıza ve gençlerimize yönelik çalışmaların finansmanında kullanacağız. Toplumun temel direği olan ailenin korunması ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin desteklenmesi hususunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağız.

Aziz milletim, ülkeye ve millete siyaset yoluyla hizmet etmek, bunun için de seçimlerden başarılı çıkmak için çeşitli stratejiler uygulamak, her liderin, her partinin hakkıdır. İktidara gelirken ve hükümetlerimiz döneminde biz de ülkemize eser kazandırmak, milletimize hizmet etmek için çeşitli politikalar uyguladık. Gerektiğinde çok büyük riskler alarak yürüttüğümüz her çalışmanın gayesi ülkemizin bir meselesini çözmek, milletimize ilave bir kazanım sağlamak olmuştur. Bu meşru sınırın dışında hiçbir arayışa girmedik. Hiçbir çaba göstermedik.

“TÜRKİYE’NİN YÖNETİMİNE, DOLAYISIYLA MİLLETİN YARINLARINA İNŞA ETMEYE TALİP MERKEZ SİYASETİN BÖYLE BİR LÜKSÜ YOKTUR”

Türk siyaseti bu çerçevede, son dönemde maalesef istemediğimiz tablolar yaşamaya başladı. Bir yandan terör örgütleri ve onların temsilcileri ile yapılan gizli pazarlıklara dair inkârı mümkün olmayan beyanlar duyuyoruz. Diğer yandan uluslararası medyada, ülkemizdeki seçimlerin sonuçları ile ilgili analiz sınırlarını çok aşan niyetler, hatta temenniler okuyoruz. Öte yandan milli birliğimize, beraberliğimize, aile yapımıza, evlatlarımızın geleceğine tehdit mahiyetinde iş birliklerinin işaretlerini alıyoruz. Hiçbir siyasi hedef, hiçbir seçim stratejisi ülkenin böyle bir iklime sürüklenmesine bahanesi olamaz. Biz, ülkenin ve milletin istikbaline yönelik bir tehdit olarak gördüğümüz tüm bu yaklaşımları reddediyoruz. Marjinal fikirler, ideolojik sivrilikler, küçük gruplara mahsus aykırılıklar, demokratik yelpazenin zenginliği içinde elbette hoş görülebilir. Ancak, Türkiye’nin yönetimine, dolayısıyla milletin yarınlarına inşa etmeye talip merkez siyasetin böyle bir lüksü yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde milletler kendilerini, bu tarz savrulmalarına itecek siyasi oluşumların önünü açmaz. Türkiye, 14 Mayıs seçimleri öncesinde böyle bir durumla karşı karşıyadır. Milletimizin, her zaman hayranlık duyduğumuz o engin feraseti, basireti ve irfanı ile rayından çıkma eğilimi gösteren siyasi yapıları yeniden Türkiye merkezli rotaya oturtacağına inanıyoruz. En güzeli de bunun milli iradenin üstünlüğü ilkesine uygun olarak demokratik yöntem ile seçimle, sandıkla yapılacak olmasıdır. Yarınki seçimler bu bakımdan da tarihi öneme sahiptir. Milletimize güveniyor ve iradesine teslim oluyoruz. Bir kez daha, 14 Mayıs seçimlerinin hayırlara vesile olmasını dileyerek sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla."

Kaynak: anka