CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, “Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim tarihi verdi. Oysa bundan neredeyse 15 gün önce ortağı Devlet Bahçeli’yle beraber ‘seçim tam zamanında yapılacak’ diyordu. Şimdi diyorlar ki ‘biz seçim tarihini öne çekeceğiz.’ Bir de ‘yeter, söz milletin.’ Söz de, karar da aslında milletin değil. Bunların hepsi sarayın. Saray koltuğunu koruyabilmek için milletin Meclis’ini feshederek seçim kararı alıyor. Onun adına da ‘yenileme’ diyor. Eski sistemde yetki Meclis’teydi. Şimdi tek başına yetki Erdoğan’da. Erdoğan saray rejiminde kendi sözünü Meclis iradesinin üstüne yerleştirmiş durumda. Şimdi bize diyor ki ‘ya Meclis olarak seçim kararı alırsınız, ya da Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle benim elde ettiğim yetki var. Ben bu Meclis’i feshederim’ diyor. Yani bir kişinin kararıyla, Meclis’in kararıyla değil. Yani ortak akılla değil, tek başına Erdoğan, ‘ben Meclis’i feshederim’ diyor. Kişisel keyfiyle seçim tarihinin belirlendiği bir seçim takvimi dönemi yaşıyoruz” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç bugün TBMM’de basın toplantısı yaptı. Özkoç, şunları söyledi:

“ERDOĞAN SARAY REJİMİNDE KENDİ SÖZÜNÜ MECLİS İRADESİNİN ÜSTÜNE YERLEŞTİRMİŞ DURUMDA”

“Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan; seçim tarihi verdi. Oysa bundan neredeyse 15 gün önce ortağı Devlet Bahçeli’yle beraber ‘seçim tam zamanında yapılacak’ diyordu. Şimdi diyorlar ki ‘biz seçim tarihini öne çekeceğiz.’

Bir de ‘yeter, söz milletin.’ Söz de karar da aslında milletin değil. Bunların hepsi sarayın. Saray, koltuğunu koruyabilmek için milletin Meclis’ini feshederek seçim kararı alıyor. Onun adına da ‘yenileme’ diyor.

Eski sistemde yetki Meclis’teydi. Şimdi tek başına yetki Erdoğan’da. Erdoğan saray rejiminde kendi sözünü Meclis iradesinin üstüne yerleştirmiş durumda. Şimdi bize diyor ki ‘ya Meclis olarak seçim kararı alırsınız, ya da Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle benim elde ettiğim yetki var. Ben bu Meclis’i feshederim’ diyor. Yani bir kişinin kararıyla, Meclis’in kararıyla değil. Yani ortak akılla değil. Tek başına Erdoğan, ‘ben Meclis’i feshederim’ diyor. Kişisel keyfiyle seçim tarihinin belirlendiği bir seçim takvimi dönemi yaşıyoruz.

“EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ TAYYİP ERDOĞAN’IN ELİNDE”

Halkımız tam da bunu onaylayacak. Özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti, kurumların ehil insanlar tarafından yönetilip, yönetilmediği bir Türkiye’yi birlikte yaratabilmek için oylarımızı kullanacağız. Tek adam mı? Ortak akıl mı? Türkiye’de bırakın millet egemenliğini aslında tek parti bile egemen sayılmaz. Egemenlik kayıtsız şartsız Tayyip Erdoğan’ın elinde.

Halk yoksulluk çekiyor. Burada bizim onaylayacağımız şey Tayyip Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanı seçilip seçilmeyeceğidir. Burada bizim onaylayacağımız şey aslında kendi özgürlüğümüz değil, demokrasimiz değil, bizim kararlarımızla seçilen bakanların görev yapması değil saray iktidarının tekrar göreve gelip gelmemesidir.

“AİLE ŞİRKETİYLE İLGİLİ DEVLETİN BANKASI OLAN HALK BANK’TAN KREDİ ALIYOR. SONRA KİLER HALK BANK’A BORCUNU ÖDEMİYOR”

Şöyle bir saray iktidarı bu görevde kalmalı mı? Adı Vahit Kiler. AK Parti milletvekili. Bir avuç insanın içerisinde bulunan bu adam AKP’nin milletvekili olan bu kişi bütün insanların vicdanlarına seslenerek söylüyorum; kendisinin yönetim kurulu başkanvekili olduğu aile şirketiyle ilgili devletin bankası olan Halk Bank’tan kredi alıyor. Sonra Kiler, Halk Bank’a borcunu ödemiyor. Halk Bank, Kiler’i kurtarmak için 2021’de Safir AVM’yi 585 milyon liraya satın alıyor. Dönemin kuruyla 99 milyon dolar. Şimdi banka, Ocak 2023’te aldığı bu AVM’yi sahibine 905 milyon liraya yani döviz hesabıyla ödediği fiyatın yarısına geriye satıyor. 48 milyon dolara geriye veriyor. Nakit olarak Vahit Kiler’in burada elde ettiği rant 51 milyon dolar. İşte AKP iktidarının rantla olan bağlantısı. İşte bir avuç insanın saray yönetiminin devletin imkanlarını kullanış biçimi. İşte milletimizin belirledikleri seçim tarihinde milletimizin neye oy verip neye oy vermeyeceği. Ya bu ranta talana millet oy verecek ya özgürlüğe, parlamenter sisteme oy verecek.

“HALK BANKASI AKP’Lİ KİLER’E EN AZ 2 MİLYAR TÜRK LİRASI BİR RANT SAĞLAMIŞ OLUYOR”

Emlak piyasasında dahi fiyatların 3 yılda 5’e katlandığı bir dönemde bu vurgun değil de aslında tam da nedir? Kendilerinin savundukları gibi biz Türk lirası üzerinden hesaplasak dahi sadece inşaat maliyetindeki artışı, İstanbul’daki konut fiyatlarındaki yükselişi hesaba kattığımızda; Halk Bankası, AKP’li Kiler’e en az 2 milyar Türk lirası bir rant sağlamış oluyor. Milletimiz neden yoksulluk çekiyor? Tarıma neden gerekli destek verilmiyor? Neden Halk Bankası bizim insanlarımızı değil de Kiler’i koruyor? İşte tamda bu yüzden. Bu saray anlayışı yüzünden.

Böyle bir vurgun aslında Tayyip Erdoğan’ın rızası olmadan yapılamaz. Tayyip Erdoğan böyle bir vurgunla ilgili rıza göstermiş ki; Kiler’e, Halk Bankası böyle bir vurgun yapabileceği imkânı sağlıyor.

Bu gerçekten insanların içini acıtıyor mu? Merak ediyorum. Örneğin bu işle ilgili altına imza koyanların içini acıtıyor mu acaba? Gerçekten bunu duyanlar ‘yetti artık söz milletin olsun’ diyorlar mı? Bütün vurgunu talanı, uyuşturucu baronlarıyla olan birlikteliği gören ve bilen insanlar, ‘yetti artık bu AKP iktidarına’ diyecekler mi?

Böbrek Vakfı Başkanı yokluktan böbreğini satmak için günde ortalama 10-15 kişinin başvurduğunu söylüyor. Ben söylemiyorum. Böbrek Vakfı Başkanı söylüyor. Ne için, insanlar yoksulluktan dolayı böbreğini satılığa çıkartıyorlar? Tam da böyle bir yerde AKP’nin bir avuç insanının rant kazanabilmesi için devletin imkanları çalışıyor ve bunlar 2 milyar TL’yi Kiler’in cebine indiriyorlar. Millet? Millet yoksulluk çekecek.

“ONLAR KENDİLERİ İÇİN RANT, HALK İÇİN HAYAL PAZARLIĞINDALAR”

AKP iktidarı yalan üzerine kurulmuş bir iktidar. AKP iktidarı rant üzerine, talan üzerine kurulmuş bir iktidar. Onlar kendileri için rant halk için hayal pazarlığındalar. Biz ise sınırlı imkanlarımızla halkımıza söz verdiğimiz evleri teslim etmeye başladık. Biz söz veriyoruz belediyelerimizle hayata geçirdiğimiz konut politikasıyla tüm Türkiye’de bütün bu sözlerimizi yerine getiren uygulamayı hayata geçireceğiz. İstanbul Büyükşehir Belediyemizin iştiraki KİPTAŞ, TOKİ’den bir ay önce başladığı projede TOKİ daha kaba inşaatını bitirmemişken projeyi tamamladı ve dün kura çekilişleri gerçekleşti, insanlarımız evlerine kavuştu.

Çevre Bakanlığı orta gelirliler için 10 ila 20 bin lira taksitle konut projesi yapıyor. Gerçekten vicdanımızla bu işe bakmamız lazım. Şu anda Türkiye’de hangi orta gelirli aile 10 ila 20 bin liralık bir krediyi ödeyebilir? İktidarımızın en önemli adımlarından bir tanesi ülke gerçeğine uygun vatandaşımızı esas alan konut projeleri üretmek olacak. Biz geleceğiz vatandaşımızın gelir durumuna göre imkanlarına göre insanlarımızın konut sahibi olabilmesi için gerekli tedbirleri alıp, bunu bir an önce gerçekleştireceğiz.

Bu sözümüzün teminatı yerel yönetimlerdeki iktidarımızın yaptıklarıdır. Onlar söz verdiler evlerini teslim ettiler. Biz söz veriyoruz geldiğimizde uygun krediyle vatandaşlarımıza evlerini teslim edeceğiz.

“HEPSİ İSTER, SENİN GİBİ BİRİSİYLE ÇALIŞMAK”

Dünya lideri, Tayyip Erdoğan… Dün de Genel Kurul’da konuşmalar yapılırken kendisinden tam da böyle bahsediyorlar. ‘Dünya liderimiz Tayyip Erdoğan’a bağlılıklarımızı bildiriyoruz’, diyorlar. Seçimler de yaklaştığı için bunu çok sık tekrarlıyor, AKP milletvekilleri.

Erdoğan partisinin MYK’sında demiş ki: ‘Dünya liderleri 2023 sonrası bizimle çalışmak istiyor.’ Seninle tabi çalışmak isterler. Senin gibi birisiyle diğer ülkelerin liderleri çalışmak isterler. Ülkesinin insanını böbrek sattıracak noktaya kadar getirip, yoksullaştıran bir cumhurbaşkanıyla dünya liderleri gerçekten çalışmak isterler. Bundan daha açık bir itiraf olabilir mi?

Pazarlıkla 5 milyon göçmeni Türkiye’de tutan, onları para karşılığında burada tuttuğunu da defalarca ifade eden bir kişiyle dünya liderleri Türkiye’de çalışmak ister. Yargı, devlet kurumları, Meclis’in işleyişini tek bir cümleyle silen bir liderle dünya liderleri çalışmak ister. Kendisine ‘aptal olma’ diye hitap edebildikleri, iadesini istedikleri papazı bile bir gün içerisinde adaleti baypas edip teslim eden bir liderle çalışmak isterler. 34 askerimizin Suriye’de şehit edildikten sonra Rusya’da gidip kapı önünde bekleyen bir lideri onlar tercih ederler. Tüm dünya liderlerinin, böyle bir lider rızasını alır. Hangi dünya lideri dünyanın gözü önünde konsolosluk binası içinde katlettiği bir gazeteci için ‘dosyasını kapat’ dediğinde sözünü dinleyen, ‘emredersin’ diyen bir kişiyle çalışmak istemez. Hepsi ister, senin gibi birisiyle çalışmak. Çünkü onlar kendi menfaatlerini değil, kendi ülkelerinin menfaatlerini düşünüyorlar. Sen ülkenin menfaatlerini değil, kendi menfaatlerin doğrultusunda bu söylediklerimin hepsinin altına imza atıyorsun.

Hepimiz çok iyi biliyoruz tarih boyunca potansiyeli büyük, jeopolitik önemi yüksek bir ülkede yaşıyoruz. Dünya liderleri Türkiye’nin lideri olarak ülkemizi iyi yönetecek, direnecek, ülkesinin menfaatleri için savaşacak bir insanı isterler mi, istemezler mi bunu milletin takdirine bırakıyorum.

Erdoğan ve yarattığı rejim onlar için aslında biçilmiş kaftandır. Eski rejimde parlamenter sistemde yalnız Erdoğan’ı değil, tüm Meclis’i ikna etmeleri gerekiyordu. Parlamentonun henüz gücünü kaybetmediği 2003 yılı… Ancak bu Meclis milletin iradesiyle Irak Tezkeresi’ni reddetmesini gündeme getiren Erdoğan’a karşı net bir tavır aldı ve tezkereyi reddetti. Ne oldu itibarımız gücümüzle birlikte yükseldi. Ancak Meclis’i, adaleti, devletimizi Meclis’in parlamenter sistemini güçlendirerek baş edebiliriz. Biz buna talibiz. Söz veriyoruz iktidarımızda hiçbir dünya lideri tek bir sözüyle bizden mahkûm alamayacak. En güzel topraklarımız, en verimli kuruluşlarımızı 3 kuruşa gasp edemeyecek. Cinayetlerini, kirli işlerini ülkemizin topraklarında yapamayacaklar. Askerimiz, insanımız, toprağımız, vatandaşlığımız, ülkemiz itibarlı hale gelecek. Bizim arkamızda dünya liderleri olması gerektiği gibi bir milletin var olduğunu görecekler.

“TÜRKİYE F-35’İN ÇOK GERİSİNDEKİ F-16’LARI ALABİLMEK İÇİN KAPILARDA BEKLİYOR”

Dış politikayla ilgili sıkıntılar da devam ediyor. Türkiye F-35 Projesi’nin bir parçasıydı. Milyonlarca dolar zarar ettirerek projenin dışına bırakıldık. Kim sayesinde? Kendisine ‘dünya lideri’ dedirten Recep Erdoğan sayesinde. Şimdi F-16’lar için kongre kapısında bizi bekletiyorlar. Yunanistan’a F-35 satarak yığınak yapan ABD, bizi bu konuda desteklemiyor, bu konuda.

ABD, Erdoğan’ın liderliğini destekliyor. Yunanistan Savunma Sanayii’nde gittikçe güçlenirken, ABD silah satışı yaparken Türkiye F-35’in çok gerisindeki F-16’ları alabilmek için kapılarda bekliyor. Bunun için Türkiye’de ‘yetti artık’ demek gerekiyor. Bunun için Türkiye’de artık istikrarlı bir iradenin gelmesi gerekiyor. Bunun için milletin sandığa giderek bu ucube Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne ‘hayır’ demesi ve gerçekten milletin temsilcilerini seçmesi gerekiyor.

“MİLLET İRADESİNE SAYGILI MİLLETİN TEMSİLCİLERİ TÜRKİYE’Yİ YÖNETECEK”

Özkoç, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Erdoğan’ın adaylığının Anayasa’ya aykırı olup olmadığına ilişkin soruya Özkoç, şu yanıtı verdi:

“Biz Tayyip Erdoğan’ın adaylığının Anayasa’ya aykırı olduğunu biliyoruz. Biz bu seçim tarihiyle ilgili alınan kararın getirdikleri seçim sistemiyle ilgili birlikte uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu da biliyoruz. Ancak Erdoğan ve Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa’yı ve hukuku çiğneyerek kendilerinin bugüne kadar yaptıkları gibi aday olacaklar ve milletin karşısına çıkacaklar. Söz o zaman milletin olacak. Bu Anayasa’ya ve hukuka aykırı bütün yaptırımlara karşı, ortak akla karşı tek iradenin bize dayattığı sisteme karşı sözü milletimiz verecek. Ve onlar Türkiye’nin başından gidecekler. Böylece tekrar Türkiye’nin Anayasasına saygılı, hukuka saygılı, millet iradesine saygılı milletin temsilcileri Türkiye’yi yönetecek.”

“BİZ GETİRDİĞİMİZ TEKLİFİN ARKASINDA DURUYORUZ”

AKP ve MHP’nin hazırlayıp sunduğu, TBMM Anayasa Komisyonu’nda görüşmelerine bugün başlanan anayasa değişikliği teklifi ile ilgili sorular üzerine Özkoç, şöyle konuştu:

“Anayasa Komisyonlarında ve diğer komisyonlarda; AKP’nin, Cumhur İttifakı’nın gelen konuları ‘devamlı olarak hemen geçirelim, muhalefeti konuşturmadan geçirelim’ gibi her zaman bir kaygısı söz konusudur. Ancak nedense başörtüsüyle ilgili, kadınların temel özgürlük haklarıyla ilgili bir konunun görüşüldüğü bir konuyu nedense uzatmak yaymak ve yine siyasete malzeme yapmak istiyorlar. Bizim arkadaşlarımız gerekli görüşmeleri yaptılar, komisyona gittiler, kendi görüşlerini net bir şekilde açıkladılar. Biz diyoruz ki; orada görüşmeleri tamamlayalım, konuşalım ve bu işi bitirelim diyoruz. Ama onlar, bu konuyu uzatalım, yayalım siyasete malzeme çıkartalım diyorlar. Bizim niyetimiz sarih. Biz olduğumuz yerdeyiz. Bu konunun artık bir daha Türkiye’nin gündemine gelmeyecek şekilde, Türkiye’nin gündeminden çıkmasını istiyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi’yle İYİ Parti’nin ve masanın hep beraber ortak bir teklifi var. Onların ortak teklifi şu anda bir önerge olarak sunulacak. Biz verdiğimiz önergenin arkasında olacağız. Onların getirdiği teklifi biz kabul etmiyoruz. İYİ Parti’nin de dillendirdiği Cumhuriyet Halk Partisi’nin de daha önceden söylediği; kadınlarımızla ilgili daha özgürlükçü bir tutumu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine bir kanun teklifi olarak getirdik. Onlar, ‘biz bunu Anayasa’ya koyalım’ dediler. Getirirken LGBT’yle ilgili bir teklifi de ona ilaveten getirdiler. Bizim beledilere sordum ‘LGBT’li vatandaşlardan evlenmek için başvuran var mı?’ diye. Hiç başvuru yok. Acaba kendi belediyelerine ya da saraya bunun için başvuran var da böyle acil bir tedbiri alma gereğini niye hissettiler diye. Yasalara göre zaten her şey çok açık. Başörtüsüyle, bu konunun bir alakasının olmadığı da çok açık, çok net. O yüzden biz getirdiğimiz teklifin arkasında duruyoruz.

Türkiye’de esnafın derdi var, bununla ilgili bir değişiklik geliyor mu? Çiftçinin derdi var, bununla ilgili bir değişiklik geliyor mu? Enflasyon almış başını gidiyor bununla ilgili bir değişiklik geliyor mu? Kadınlarımız her gün öldürülüyor bununla ilgili bir değişiklik geliyor mu? Çocuk tacizleri almış başını gidiyor, bununla ilgili bakanlar bize geliyorlar, bununla ilgili cezaları, ‘şöyle yapalım, böyle yapalım’ diyorlar ondan sonra ortadan yok oluyorlar. Bununla ilgili bir değişiklik geliyor mu?

‘LGBT’liler evlenebilirler mi, evlenemezler mi’ diye bir değişiklik geliyor. Ya milletimizin aklıyla dalga geçiyorlar ya da bunların aklı başka türlü çalışıyor.”

“ÇOK NET SÖYLÜYORUM: CUMHURBAŞKANIN ADAY OLMASI ANAYASA’YA AYKIRIDIR”

Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili bir sorunun daha gelmesi üzerine ise Özkoç, şu yanıtı verdi:

“Birincisi çok net söylüyorum: Cumhurbaşkanı aday olması Anayasa’ya aykırıdır. İkincisi çok net söylüyorum: seçim tarihinin bu şekilde belirlenmesi hukuka aykırıdır. Üçüncüsü çok net söylüyorum: Tayyip Erdoğan’la Yüksek Seçim Kurulu kesinlikle hukuka ve Anayasa’ya uygun hiçbir zaman bu seçim konularında hareket etmediler. Bunda da hareket etmeyecekler. Dördüncüsü; millete dayatacaklar, beşincisi; yüz yıllık cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir cumhurbaşkanı kendisinin adaylığıyla ilgili Meclis’i feshetmiş olacak…

Onlar hukuk, Anayasa tanımıyorlar. Onlar her şeyi kendi rant alanlarına ve kendilerinin tekrar iktidara gelmesine göre planlıyorlar.”

 

Kaynak: anka