CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta seçim kararı almasıyla ilgili “Seçimler hayırlı olsun. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı beklenen imzayı attı, beklenen kararı aldı, şimdi söz millette. 14 Mayıs inşallah Erdoğan ve bu ucube yönetimine veda günü olacak. 14 Mayıs’ın demokrasi tarihimizde de çok önemli bir yeri var. 73 yıl sonra Türk demokrasisi için de yeni bir miladın başlangıcı olacak. 14 Mayıs Türkiye’nin temiz devlete, temiz topluma, temiz yönetime kavuştuğu günün ve Türkiye’de Cumhuriyetin demokrasiyle taçlanmaya başladığının ilk günü olacak, hayırlı uğurlu olsun. Seçimleri sevk ve idare edecek Yüksek Seçim Kurulu’nun da bu süreçte talimatla değil, hukuk normlarıyla çalışması milletin en büyük beklentisidir” dedi.

Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilgili olarak da “Burada kararı verecek olan Yüksek Seçim Kurulu’dur. Onun da sicili maalesef bozuk. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olup olamayacağıyla ilgili en doğru yorumu ve görüşü aziz milletimiz 14 Mayıs’ta ortaya koyacaktır” değerlendirmesini yaptı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de bugün düzenlediği basın toplantısında, seçim kararı ve depremden sonra yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Altay şunları söyledi:

 “YÜKSEK SEÇİM KURULU’NUN DA BU SÜREÇTE TALİMATLA DEĞİL, HUKUK NORMLARIYLA ÇALIŞMASI MİLLETİN EN BÜYÜK BEKLENTİSİDİR”

“Seçimler hayırlı olsun. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı beklenen imzayı attı, beklenen kararı aldı, şimdi söz millette. 14 Mayıs inşallah Erdoğan ve bu ucube yönetimine veda günü olacak. 14 Mayıs’ın demokrasi tarihimizde de çok önemli bir yeri var. 73 yıl sonra Türk demokrasisi için de yeni bir miladın başlangıcı olacak. 14 Mayıs Türkiye’nin temiz devlete, temiz topluma, temiz yönetime kavuştuğu günün ve Türkiye’de Cumhuriyetin demokrasiyle taçlanmaya başladığının ilk günü olacak, hayırlı uğurlu olsun. Seçimleri sevk ve idare edecek Yüksek Seçim Kurulu’nun da bu süreçte talimatla değil, hukuk normlarıyla çalışması milletin en büyük beklentisidir.

“YSK’NIN İYİ PARTİ’NİN BAŞVURUSUNU REDDETMESİ ANLAŞILIR DEĞİL”

Deprem bölgesi dikkate alındığında milyonlarca insanın ikameti değişmişken, İYİ Parti’nin Yüksek Seçim Kurulu’na yaptığı başvuruyu reddetmek hangi mantıkla izah edilebilir çok merak ediyorum. Anlaşılır değil. YSK’nın böyle anlaşılır olmayan, hukuk normlarıyla bağdaşmayan; geçmişte sicilinde epey vukuatı da var. Mesela 2017 referandumunda ‘mühürsüz oylar geçerlidir’ diye açıklama yapmak YSK’nın sicilinde var. Mesela, 2019 Mart İstanbul seçimlerini her şey çok açık ve çok netken ‘hiçbir şey olmasa da bir şey olmuştur’ mantığına riayet ederek, aynı zarfın içindeki 3 pusulayı geçerli sayıp bir pusulayı geçersiz sayıp İstanbul seçimlerini iptal etmek de YSK’nın ritüelinde var. Yüksek Seçim Kurulu’nun İYİ Parti’nin başvurusunu reddetmesi beni şaşırtmadı.

“PARMAK BOYASININ HERKESİN VİCDANINI, İÇİNİ RAHATLATACAK BİR UYGULAMA OLDUĞUNU DA SÖYLEMEK İSTERİM”

Normal şartlarda gerek olmayabilir. Esasen biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve Millet İttifakı olarak herkes emin olsun ki sandıklara hakimiz. Bütün sandıklarda, sandık kurulu üyelerimiz, bütün okullarda okul görevlilerimiz, bütün sandıklarda müşahitlerimiz ve bütün il, ilçe teşkilatlarında seçim masalarımız hazır. Bizim bir endişemiz yok. Ancak milyonu aşkın insanın ikametini değiştirdiği bir ortamda, parmak boyasının herkesin vicdanını, içini rahatlatacak bir uygulama olduğunu da söylemek isterim.

Sayın Cumhurbaşkanı bugün seçimleri açıkladıktan sonra, depremle ilgili de değerlendirmelerde bulundu ve dedi ki, ‘İlk gün bakanlar oradaydı. İkinci günde ben gittim.’ Sayın Cumhurbaşkanı ilk gün bakanların orada olmasının, bakanların cisminin orada olmasının, devletin orada olduğu anlamına gelmediğini bilmen lazım. İlk gün devletin orada olduğunu anlamamız için, ilk gün arama kurtarma ekipleri ve ekipmanları olmalıydı. Vinçleri, ekskavatörleri, hiltileri olmalıydı. Kazmaları, kürekleri olmalıydı. İlk gün çadır ve battaniyeler oraya ulaşmış olmalıydı. İlk gün seyyar mutfakların kurulmuş olması gerekirdi. İlk gün seyyar tuvaletlerin olması lazımdı. İlk gün ekmek ve suyun oraya ulaşması lazımdı. Erdoğan, ulaşmadı. Senin bakanların orada boy gösterince, devlet de orada boy göstermiş olmuyor. İlk gün orada kahraman ordumuzun olması gerekirdi, yoktu. Vallahi de yoktu, billahi de yoktu. Sen de günleri şaşırmışsın, ‘ikinci gün oradaydım’ dedin. Cumhurbaşkanlığının sitesinden bakıyoruz sen oraya 7’sinde değil, 8’inde gitmişsin.

“SİVİLLERE AFAD, ASKER ÜNİFORMASI GİYDİRİP ‘AFAD BURADA, ASKER BURADA’ ALGISINI OLUŞTURMAK ALGI OPERASYONUNUN ÖTESİNDE AHLAKSIZLIĞIN DİK ALASIDIR”

Hatay Milletvekilimiz Sayın Suzan Şahin’in Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Erdoğan’ı pek etkilemiş. Milletvekilimiz için, ‘garip garip konuştu’ diyebildi, pes. Erdoğan, sen öyle bir deprem yaşadın mı? Yaşamadın, Allah da yaşatmasın. Suzan Şahin depremi orada yaşayan ve komşularının çığlığını, feryadını duyan ama bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşayan bir kadın milletvekili. Bu feryadı, bu isyanı, ‘garip bir konuşma’ diye nitelemek bir cumhurbaşkanına yakışmaz. Ona yakışan şuydu: ‘Suzan Şahin’in feryadını, isyanını anlıyorum Allah bir daha yaşatmasın.’ Normal bir cumhurbaşkanına yakışan Sayın Suzan Şahin’in konuşmasına böyle bir cevap vermektir. Olmadı Erdoğan, yine olmadı. Baştan hepimize küfrettin, hakaret ettin. ‘ilk üç gün orada devlet yoktu’ diyen herkese küfüre varan hakaretlerde bulundun sonra çıktın Adıyamanlılardan da özür diledin, helallik istedin.

Özhaseki konuşmuş. Bunlar hakikaten insanı çıldırtır. Özhaseki demiş ki, ‘koca belediyeleri var, bir sürü insanı işe aldılar. 50-100 kişiyi göndermişler şov yapıyorlar, kamerayla algı belediyeciliği yapıyorlar.’ Pes, yazık. Ben sana algı belediyeciliği nasıl yapılır iki tane örnek vereceğim. Olmayan çadıra ‘var’ demek, algının ta kendisidir. Sivillere AFAD, asker üniforması giydirip ‘AFAD burada, asker burada’ algısını oluşturmak algı operasyonunun ötesinde ahlaksızlığın dik alasıdır.

“8 BİN 584 ARAÇ, 25 BİN 76 CUMHURİYET HALK PARTİLİ BELEDİYE PERSONELİ, YÖNETİCİSİ ORADAYDI"

218 belediyemiz var 11 büyükşehir, 10 il gerisi ilçe, belde. 8 bin 584 araç, 25 bin 76 Cumhuriyet Halk Partili belediye personeli, yöneticisi oradaydı Özhaseki, git AFAD’ın rakamlarına bak. AFAD bu belediyelerimizi eşleştirdi. İstanbul Büyükşehir’i Hatayla, Ankara Büyükşehir’i Maraşla, İzmir Büyükşehir’i Osmaniye’yle sonra Adıyaman’la eşleştiren de sizin o beceriksiz AFAD’ınız. Toplamda 6 bin 766 tır gönderdi CHP’li belediyeler. 4 uçak, 6 gemi, 2 vapur ve 2 tren vagonu kiralayarak afet bölgelerine gidildi. 149 mobil mutfak açtı CHP’li belediyeler. Senin Kızılay’ının mobil mutfağı 5 gün sonra devreye girdi. 2 milyon 887 bin battaniye dağıttı CHP’li belediyeler. Kızılay’ın yapamadığını, AFAD’ın yapamadığını CHP’li belediyeler yaptı.

Bu arada Ak Partili belediyelerden de Allah razı olsun diyorum. Onları da orada gördüm. Kocaeli’ni gördüm, Konya’yı gördüm, Kayseri’yi gördüm. Sizden başka herkes bir şey yaptı. 42 bin 513 çadır kurdu CHP’li belediyeler. Bin 798 mobil tuvalet, duş kurdu, 4 milyon 243 bin hijyen paketi dağıttılar, 2 bin 199 jeneratör bölgeye taşıdılar. Özhaseki, ayıp. Deprem üzerinden CHP’nin yaptıklarını kıskanarak ‘CHP bir şey yapmadı, algı yaptı’ demek. Böyle bir kafa Türkiye’yi yönetiyor. ‘CHP yoktu.’ Yüzüne, gözüne, dizine dursun, nankör. CHP de vardı, Ak Parti de vardı. Kayseri Büyükşehir Belediyesi de vardı, Ankara Büyükşehir Belediyesi de vardı. Bir kere kucaklayıcı olun. Bir kere sizden olmayanlara da sıcak, sevgiyle bakın. Bu ne izansızlıktır.

“244 BİN EVİ YAPAMAZSIN 64 GÜNÜN KALDI”

Doğal bir afeti, doğal olmayan bir felakete dönüştürmekte ‘yaparsa Ak Parti yapar’ deniyor ya, yaparsa Ak Parti’nin yapabileceği bir işti. Beyefendi bugün, ‘244 bin ev yapacağım’ diyor. 244 bin evi yapamazsın 64 günün kaldı. 64 günde 244 bin ev yapılır mı? 70 küsür bin de köy evi yapacağım diyor. Çadır, konteyner yokluğu bölgede hala can yakıyor beyefendi konut temeli atıyor, göstermelik. Günü kurtarmaya yönelik. Erdoğan, seçime 80 gün varken söyledim. ‘Sen çadır dağıt, evleri biz yapacağız’ dedim. Hala aynı noktadayız, sen çadır dağıtmayı beceremedin. 244 bin konut yapacakmış.

Tarih 30 Ocak 2020; yazıyı yazan Adıyaman ili Yaylakonak Belediye Başkanlığı. Yazının gittiği adres Adıyaman Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü. ‘24.01.2020 tarihi merkez üssü Elazığ ili Sivrice ilçesinde meydana gelen 6.8 şiddetindeki deprem beldemizi etkilemiş, beldemizde yaşayan ve belediyemize müracaat eden ekte dilekçeleri sunulan 91 vatandaşımızın evleri hasar görmüş olup, hasar gören evlerin müdürlüğünüz teknik elemanlarınca hasar tespiti yapılması hususunda gereğini arz ve talep ederim. Abuzer Aydın Belediye Başkanı.’ Tam 3 yıl 3 ay önce ve bu depremde 2020’nin Ocak’ında belediye reisinin feryadına bu Çevre Şehircilik Bakanı kulak vermediği için Yaylakonak’ta 72 kişi öldü. Belediye başkanı 3 yıl önce ‘benim ilçemde hasarlı bina var, insanlar içinde oturuyor’ diyor. 3 yıl üzerinden geçiyor. Doğal olarak Pazarcık depreminde bu hasarlı binalar çöktü ve 72 kişi öldü. Evlerin çökmesi doğal ama 72 kişinin ölmesi doğa dışı felaket, göz göre göre ölüm. Bunun sorumlusu kim? Suzan Şahin feryat edince, ‘garip garip konuşuyor’ diyeceğine Erdoğan, hiç değilse bu il müdürünü, o dönemin bakanını görevden alsana. 72 kişiyi öldürmüşsünüz.

 “SAMSAT’TA 2017’DE VE 2018’DE DEPREM OLDU ORADA İNSANLAR HALA BUGÜN KONTEYNERDE”

Aynı depremde Adıyaman Sincik ilçesinin İnlice beldesinde hasarlı evler vardı. 2020 Elazığ Sivrice depreminde hasar gören evle müracaat edilmiş, devlet dokunmamış ve 18 kişi ölmüş. Sincik ilçesi, İnlice beldesinde 3 yıl önce hasar alan evlerin içinde ölenlerin sorumlusu kim Erdoğan? Ben miyim? Sen hadi görmedin, emrinde bakan var, bürokrat var, teknokrat var, vali var, kaymakam var. Bunları bari görevden al. Yunanistan’dan hiç mi örnek almadın? Tren kazası oldu diye İçişleri Bakanı istifa etti. Yaylakonak Belediyesi 3 sene önce feryat etmiş, ‘hasarlı evlerde insanlar oturuyor’ diye. Samsat’ta 2017’de ve 2018’de deprem oldu. 6 yıl önce deprem oldu. Köylerde evler yıkıldı ve 6 yıl geçti, orada insanlar hala bugün konteynerde. Sen şimdi ‘bir yıl içinde 244 bin ev yapacağım’ diyorsun. Samsat’ın köyüne 6 yılda niye yapmadın o zaman? Yapacağın 50 tane ev.

Bir de kayıplar var. Bir vatandaş beni aradı Özcan ismi, Hatay’dan. 7 Şubat günü amcamın oğlu Kadir Türkkan Kavasoğlu’nu Antakya merkez Cumhuriyet Caddesi’nden yaralı, ambulansa koyduk. O gün bugün haber yok. Ölüsü de yok, dirisi de yok.’ Nasıl bir devlet bu? Ambulansa koymuşsun, adam kuzenini bulamıyor. Yaşatamamışsın ölüsünü ver, ölmemiş dirisini bul. Sen nasıl devletsin? Bir vatandaş danışmanımı aramış, ‘ben yaşıyorum ama ölü görünüyorum.’ Ölü sayımızı bilmiyoruz. Bir vali 3 katı demişti, kayıplar var, molozlar dökülüyor içinde insan var mı, ceset var mı bakılmadan ve kayıp çocuklar var.

“KOSKOCA DÜNYA LİDERİYİM DİYE CAKA SATIYORSUN KAYIP ÇOCUKLARIN VAR ERDOĞAN”

Kaçırılmış çocuklar iddiaları var. Hala bakanlığın açıklamasında da 80 küsür çocukla ilgili kayıp tablosu var. Niye bulmuyorsun? Koskoca dünya lideriyim diye caka satıyorsun kayıp çocukların var Erdoğan. İşine gelince kendilerini kutlu insanlara benzetmek için ‘Fırat’ın kenarında kaybolan koyundan mesulüm’ demesini biliyorsun ama sen enkazın altındaki insanlara zamanında ulaşmadığın için binlerce insanın ölümüne bir şekilde sebep oldun.

“DEVLETTEN ÇALANLARIN CANI YANACAK”

Bir de Kızılay sorunu var. Holding olmuş, yardım işini bırakmış para aklama, para transferi işleriyle uğraşıyor. BOTAŞ’tan alıyor Erdoğan’ın oğlunun vakfına gönderiyor. Kendi parasını alıyor Erdoğan’ın oğlunun kurduğu vakfın üniversitesine aktarıyor. Ak Parti’nin bütün üst düzey yöneticileri aile boyu Kızılay’da görev alıyor. Sonra Kızılay’da çadır yok diyoruz meğer çadırda varmış, satmak için fiyatların şişmesini beklemiş belli ki. 12 şirketin tümünden huzur hakkı adı altında ya da yönetim kurulu üyesi olarak maaş alıyor musun? Bu evrakların hepsini yakamazsınız. Biz bunları 64 gün sonra ortaya çıkarıp açıklayacağız zaten. Çok kişinin canı yanacak. Devletten çalanların canı yanacak. Onun için namuslu bürokratlara hep diyoruz ki ‘alet olmayın, kanunsuz emirlere uymayın.’  Sayın genel başkanımızın dediği gibi çalanın yanına kar kalmayacak. Yok öyle bir şey. Kızılay’da genç yöneticiler maaş almıyormuş, onlar gönüllüymüş. Sen? Kızılay yardım yapmak için kurulmuş bir organizasyon. Geçim kapısı değil. Sayın Kerem Kınık, 306 bin lira gelir elde ettiğin farklı farklı şirketler üzerinden doğru mu, yalan mı? Çık kamuoyuna söyle. 306 bin lira 36 tane asgari ücret. Alıyor musun, almıyor musun?

“MİLLET SİZİN GSM ŞİRKETLERİNE KESTİĞİNİZ CEZANIN DAHA AĞIRINI ÇOK KISA BİR SÜREDE KESECEK, İÇİNİZ RAHAT OLSUN”

Garabet devam ediyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı 10 numara bir iş yapmış. GSM şirketlerinin tümüne ‘yetersiz kaldınız, gerekli önlemleri almadınız, deprem bölgesinde iletişim koptu’ diye ceza kesmiş. Gerekçe ne? Yetersiz kalmak, gerekli önlemi almamak. Depremde 6 Şubat itibariyle yetersiz kalan ve gerekli önlemi almayan sadece GSM şirketleri mi? Mesela AFAD yetersiz kalmadı mı? AFAD gerekli önlemleri aldı mı? Hayır. AFAD İçişleri Bakanlığı’na bağlı, İçişleri Bakanı’na da bir ceza kesmek gerekiyor. Mesela TSK zamanında oraya indirilmedi. Milli Savunma Bakanına bağlı, ona da bir ceza lazım. Mesela Kızılay, felaketin kendisi olmuş, Cumhurbaşkanının himayesinde. Kızılay’da yetersiz kaldı, gerekli önlemi almadı buna kim ceza kesecek? Ceza kesecek biri var. Yolları açık tutmaktan kim sorumlu Ulaştırma Bakanı? Sen sorumlusun. Sen GSM operatörlerine, ‘Yetersiz kaldın, gerekli önlemleri almadın’ diye ceza kesiyorsun helal olsun, doğru iş, sen yolları niye açmadın Ulaştırma Bakanı? Sen niye yetersiz kaldın, gerekli önlemleri almadın? Bunun için sana kim ceza kesecek? Millet kesecek.

Millet sizin GSM şirketlerine kestiğiniz cezanın daha ağırını çok kısa bir sürede kesecek, içiniz rahat olsun. Ben size tarihte vereyim 14 Mayıs 2023’te kesecek. Evrensel hizmet fonu var hepimizden faturalardan para kesiliyor. Amacı şu; şirketlerin ulaşmadığı dağa, bayıra, köye baz istasyonu, internet erişimi kuruyorlar. Sayıştay bunu incelemiş, ‘Paralar amacına uygun harcanmıyor’ demiş. 15 yılda 13.2 milyar lira ödemişiz. 13.2 milyar lirayı 15 yıl önceki dolarla mukayese edersen bu para 7 milyar dolar yapar. 13 milyarın 15 yılda 6.1 milyarı bu amaç için harcanmış. 7 milyar parayı nereye harcadıklarını vallahi de billahi de bilen yok. Eğer bunu amacına uygun harcasaydın deprem bölgesinde ilk günden itibaren herkes devlete ve yakınlarına ulaşabilirdi. Hatta enkaz altındaki insanlar telefonla adres verebilirdi ve kurtulabilirdi. Bunu da yapmadınız. Sicil bozuk, çok kötü.

“KAMU BANKASI YÖNETİCİLERİ ÇOK TALEP OLUNCA FAİZİ YÜZDE 0.9’DAN YÜZDE 1.59’A ÇIKARMIŞLAR”

Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank deprem bölgesine özel kredi açmışlar. ‘100 bin lira depremzedeye kredi vereyim, 6 ay hiç ödeme, kalanı da 36 ay vadeyle yüzde 0.99’dan öde.’ Bu güzel fakat sonra gel gör kamu bankası yöneticileri çok talep olunca faizi yüzde 0.99’dan yüzde 1.59’a çıkarmışlar. Bunu nereye koyayım, bu kafaya ne diyeyim? Böyle bir kafa böyle bir mantık olabilir mi? Hani ahlak, hani adalet? Yok. Parayla bir takıntıları hep var.

15 Temmuz şehit yakınları ve gaziler için ve Beşiktaş saldırısında hayatlarını kaybeden şehitlerimizin yakınları ve gaziler için millet elini cebine attı o günkü parayla 310 milyon lira para toplandı. Para yok. Parayı nerede kullandıkları belli değil. Niye ödemediniz parayı? Güya kentsel dönüşüm için imar barışında para toplandı. 25 milyar 600 milyon lira toplandı. Kullanıldı mı? Vallahi de billahi de kullanılmadı. Para nerede?

İmar dönüşünde topladıkları kentsel dönüşüme harcayacakları parayla ne yapılmış olabilir? A şıkkı; Kur korumalı mevduat ile zenginin parasını dolar karşısında korumak için kullanılmış olabilir. B şıkkı; 5’li çeteye gitmiş olabilir. C şıkkı; Lüks saray harcamalarına gitmiş olabilir. D şıkkı; Hepsi. Ben bu soruda ‘D’ şıkkını seçerim. ^

“DEPREM İÇİN TOPLADINIZ KENDİ BECERİKSİZLİĞİNİZ YÜZÜNDEN DEVLETİN VERDİĞİ AÇIĞI KAPATTINIZ”

Deprem vergisi 99 depreminden sonra özel iletişim vergisi adıyla toplandı, hala toplanıyor. 88 milyar nerede? Depremle ilgili tedbir için öncesi, sonrası için kullanılması lazımdı. 88 milyar lira para A şıkkı; Depreme dayanıklı konut üretiminde kullanıldı. B şıkkı; Çadır konteyner stoku yapmak için kullanıldı. C şıkkı; Güçlendirme çalışmaları için kullanıldı. D; Hiçbiri. Ben burada da ‘D’ şıkkını seçerim. Hiçbirine kullanılmadı. Para nerede, ne yaptınız parayı? İçini boşalttığınız devletin diğer cari giderlerine harcadınız. Deprem için topladınız kendi beceriksizliğiniz yüzünden devletin verdiği açığı kapattınız.  

Bursa’da bir okulda çadır üretilmiş gibi gösterilip, Gaziantep’ten çadırı satın alıp Bursa’ya taşıyıp sonra Bursa’da çadırın üstüne AFAD’ın markasını basıp sonra tekrar Bursa’dan deprem bölgesine gönderilme iddiası da soruşturulmaya, incelemeye muhtaç bir iddiadır. Hakikaten sınıfta kalınmıştır. Sınıfta kalınırken de sadece notla değil en ağır disiplin cezası hak edilerek sınıfta kalınmıştır. Disiplin cezasıyla ilgili işlemi de sınıfta kalmayla ilgili karneyi de inşallah 14 Mayıs’ta vatandaşlarımız verecekler.”

“ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANI OLUP OLAMAYACAĞIYLA İLGİLİ EN DOĞRU YORUMU VE GÖRÜŞÜ AZİZ MİLLETİMİZ 14 MAYIS’TA ORTAYA KOYACAKTIR”

Altay, basın açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın yeniden adaylığının sorulması üzerine Altay, şunları söyledi:

“YSK’yla ilgili düşüncemi net bir şekilde ortaya koydum. Aslında Anayasa çok açık. ‘Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı olabilir’ der. Hal böyleyken bunlar, ‘Bu yeni bir sistemdir, bu yeni sistemde Erdoğan’ın ilk cumhurbaşkanlığıdır’ diye bir savunmaları var. Hukukçuların ekseriyeti aday olamayacağı görüşünü ortaya koyuyor. Burada kararı verecek olan Yüksek Seçim Kurulu’dur. Onun da sicili maalesef bozuk. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olup olamayacağıyla ilgili en doğru yorumu ve görüşü aziz milletimiz 14 Mayıs’ta ortaya koyacaktır.”

Kaynak: anka