MUSTAFA USTA

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ, “Depremden etkilenen 10 ilde mobil operatörlerin 8 binden fazla baz istasyonu olduğu bilgisine sahibiz. Bu 10 ilde; Ankara, İstanbul, İzmir ile karşılaştırıldığında kapsama alanı ve baz istasyonu sayısı itibariyle bölgenin ihmal edildiği ortada. Dolayısıyla bina üzerlerinde bu yıkılan baz istasyonu sayısı ile kule tipi yıkılan baz istasyonu sayısının oranı nedir? Bunu merak ediyoruz. Çünkü özel şirketler en az yatırımla en fazla kapsama alanı sağlayabilmek için belki de deprem sağlamlaştırması yapılmamış, güçlendirmemiş; eski binalara, deprem yönetmeliğinden önce yapılmış birçok baz istasyonu kurdukları için bu hasarın altından kalkılamamış oldu bir anlamda” dedi.

Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi ve Ekoloji Birliği yöneticisi Mehmet Özdağ, deprem bölgelerinde yaptıkları incelemenin sonuçlarını aktardı. ANKA Haber Ajansı’na konuşan Özdağ, şunları söyledi:

“Geçen hafta, Türk Mühendis Odaları Birliği organizasyonuyla; Samsun’dan arkadaşlarımız ile Hatay’ın Defne bölgesinde koordinasyon merkezine gittik. Geçen hafta Hatay, Osmaniye, Nurdağı, Pazarcık ve Kahramanmaraş üzerinden gerek destek malzemelerinin götürülmesi gerek inceleme sürecini tamamladık. Bu hafta da Elbistan, Nurhak, Adıyaman ve Malatya üzerinden dönüşümüzü tamamladık. Hem bazı çadırkentlere elektrik malzemesi desteği hem de teknik inceleme açısından sahadaydık.

Özellikle depremden etkilenen bizim gördüğümüz il ve ilçe merkezlerinde elektrik dağıtım şebekesinin çok büyük ölçüde zarar gördüğünü bizzat belgeledik. Sadece klasik anlamda elektrik tellerinin direklerinin yıkılması değil, özellikle direk tipi dağıtım trafolarının da binalara yakın trafoların çok büyük hasar aldığını, evlerle birlikte ya yıkıldığını ya yerinden oynadığını; zarar gördüğüne şahit olduk.

Bu durumda yapılması gereken şuydu: Kent nüfusunun yoğun olduğu merkezlerde elektrik dağıtım şirketlerinin derhal seyyar jeneratörlerle olabildiği kadar şebekeyi ayağa kaldırmaları gerekiyordu. Çünkü depremde sadece dağıtım şebekeleri değil, kısmen elektrik iletim hatlarında da hasarlar olduğunu biliyoruz. Ama iletim arızalarının elektrik enerjisi sunmaya engelleyecek düzeyde olmadığı bilgisine de sahibiz.

"BÖLGENİN İHMAL EDİLDİĞİ ORTADA"

Depremden etkilenen 10 ilde mobil operatörlerin 8 binden fazla baz istasyonu olduğu bilgisine sahibiz, BTK verileri ile. Yıkılan baz istasyonları sayısının toplam baz istasyonuna 3’te 1 olduğu söyleniyor. Netice itibariyle bu 10 ilde depremden önce de zaten Ankara, İstanbul, İzmir’le karşılaştırıldığında kapsama alanı ve baz istasyonu sayısı itibariyle bölgenin ihmal edildiği ortada. Deprem bölgesinde depremden önce bin 500 kişiye 1 baz istasyonu düşerken Ankara, İstanbul, İzmir’de 300 kişiye 1 baz istasyonu düştüğü verilerine de sahibiz.

Dolayısıyla bina üzerlerinde bu yıkılan baz istasyonu sayısı ile kule tipi yıkılan baz istasyonu sayısının oranı nedir? Bunu merak ediyoruz. Çünkü özel şirketler en az yatırımla en fazla kapsama alanı sağlayabilmek için belki de deprem sağlamlaştırması yapılmamış, güçlendirmemiş; eski binalara, deprem yönetmeliğinden önce yapılmış birçok baz istasyonu kurdukları için bu hasarın altından kalkılamamış oldu bir anlamda.

"ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİLMESİ GİBİ BİR ZORUNLULUK OLMADIĞI GAYET NET BİR ŞEKİLDE ORTADA"

Nükleer santral konusunda da Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu alt yapısı itibariyle nükleer santrale ihtiyacı olmadığını bu aşamada böyle bir şeye ihtiyacının olmadığını; orta ve uzun vadede de yenilebilir enerji kaynaklarını çeşitlendirerek ve bu alanda teknolojik gelişmeleri takip ederek ve enerji verimliliği konusundaki teknolojiyi arttırarak aslında Türkiye’nin bir anlamda enerji talebi sorununu çözebileceği inancını taşıyoruz. O nedenle şu anda sonu belirsiz bir maceraya nükleer ateşi yakarak böyle bir çılgınlıkla elektrik enerjisi üretilmesi gibi bir zorunluluk olmadığı gayet net bir şekilde ortada.”

 

Kaynak: anka