MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Eğitim-Sen Samsun Şubesi Eğitim Sekreteri Hasan Koçak, öğretmen okullarının 175. yıldönümü dolayısıyla açıklama yaptı. Koçak, “Öğretmenlik mesleğinin ülkemizde uzun yıllar cazip ve saygı duyulan bir meslek olarak kabul edilmesinde 175 yıl önce kurulan öğretmen okullarının ve bu okullardaki eğitim felsefesinin payı büyüktür. Eğitime, çocuklarımıza çok daha fazla önem vermek gerektiğinin sürekli vurgulandığı son dönemlerde, öğretmenlik mesleği ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar ayaklar altına alınmış, eğitim emekçilerinin emeği değersizleştirilmiş, eğitimciler her fırsatta değersizleştiren söylemlere ve şiddete maruz bırakılmıştır" dedi.

Eğitim-Sen Samsun Şubesi Eğitim Sekreteri Hasan Koçak, "Türkiye’de öğretmen yetiştirme alanında ilk çağdaş adımlar Tanzimat döneminde 1838’de rüştiyelerin açılmasıyla başlar. Bundan 10 yıl sonra 16 Mart 1848 de rüştiye okullarına öğretmen yetiştiren üç yıl süreli Darül Muallimin-i Rüşdi adını taşıyan okullar kurulmuştur. Bu tarih, öğretmen okullarının ilk kuruluş tarihi olarak kabul edilmekte ve kuruluş yıldönümü olarak kutlanmaktadır" dedi.

"ÖĞRETMENLERE UZMAN, BAŞÖĞRETMEN APOLETİ TAKTILAR"

Hasan Koçak, öğretmen okullarının açılışının 175. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“1973 yılında öğretmenlerin yükseköğrenim görmeleri zorunluluğunu getirilmiştir. İlkokullara sınıf öğretmeni yetiştirilmesi için 1974-1975 öğretim yılından itibaren iki yıllık eğitim enstitüleri açılmıştır. 1982 yılında iki yıllık eğitim enstitüleri eğitim yüksekokuluna dönüştürülerek eğitim fakültelerine bağlanmıştır. Eğitim yüksekokullarının süresi 1989-1990 öğretim yılından itibaren dört yıla çıkarılmış ve eğitim yüksekokullarının bazıları eğitim fakülteleriyle birleştirilerek bu kurumlar sınıf öğretmenliği bölümüne dönüştürülmüştür. Öğretmenlik mesleğinin ülkemizde uzun yıllar cazip ve saygı duyulan bir meslek olarak kabul edilmesinde 175 yıl önce kurulan öğretmen okullarının ve bu okullardaki eğitim felsefesinin payı büyüktür. Eğitime, çocuklarımıza çok daha fazla önem vermek gerektiğinin sürekli vurgulandığı son dönemlerde, öğretmenlik mesleği ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar ayaklar altına alınmış, eğitim emekçilerinin emeği değersizleştirilmiş, eğitimciler her fırsatta değersizleştiren söylemlere ve şiddete maruz bırakılmıştır. Öğretmenlik mesleğine yönelik yapılan en büyük saldırılardan biri de MEB tarafından öğretmenlerin tüm itirazlarına rağmen, eşit işe eşit ücret talepleri yok sayılarak çıkarılan, öğretmenlere zorla dayatılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’dur. Bu kanuna dayanarak öğretmenler, Kariyer basamakları sınavına zorlanmış bütün saçma yönleriyle öğretmenlik mesleğini daha fazla zedelemiş, öğretmenleri ayrıştıran, yarıştıran istihdam biçimlerine uzman ve başöğretmen apoletleri takılarak yenilerini eklemiş, okullardaki öğretmenler odasındaki birikmiş sorunları daha da artırmıştır.

"ATANAMAYAN ÖĞRETMENLERİN GELECEK HAYALLERİ SONLANDIRILDI"

Ülkemizde yapılan her darbe ve yaşanan her kriz, Eğitime ve eğitim emekçilerine yönelik saldırılara gerekçe yapılmıştır. 15 Temmuz sonrasında ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ler ile eğitim emekçilerinin iş güvencesi fiilen yok edilmiş, on binlerce öğretmen kendilerini savunma hakkı bile tanınmadan ihraç edilmiş, tamamen idari tasarruflarla okullarından ve öğrencilerinden koparılmıştır. 15 Temmuz sonrasında tüm öğretmen atamaları sözleşmeli yapılarak öğretmen güvencesiz çalışmak durumunda kalmıştır. Yapılan atamalardan sonra, kimi öğretmenlerin sözleşmeleri güvenlik soruşturması gerekçesi ile iptal edilmiştir. Öğretmen alımının mülakatla yapılmasına soruşturmaların eklenmesi ile ataması yapılmayan yarım milyona yaklaşan öğretmenin gelecek hayalleri sonlandırılmıştır. Öğretmen alımında, istihdamında ve idareci görevlendirmesinde liyakat ortadan kaldırılmış, kayırmacılığın ve kadrolaşmanın önü açılmıştır. İdare tarafından merkezi ve yerel olarak kullanılan baskı uygulamaları ile iş güvencesi tehdit altına alınmaya, esnek çalışma koşulları öğretmenlerin çalışma biçimi haline getirilmeye çalışılmaktadır.

"ÖĞRETMENLERİN EMEĞİNİ YOK SAYAN BİR İKTİDAR DAHA GÖRMEK MÜMKÜN DEĞİL"

Yaraları hala sarılamamış deprem felaketinin mağdurları olan Eğitim emekçileri de diğer depremzedeler gibi kaderine terkedilmiş, henüz acılarını yaşayamadan yaslarını tutamadan bazı yerlerde göreve başlamaya zorlanmaktadır. Küçük yaştaki çocukların bazı devlet kurumları eliyle cemaatlere, tarikatlara havale edilmesini bir kenara koyarsak milyonlarca öğrencinin eğitimi konusunda da hala tatmin edici yeterli bir çözüm üretilebilmiş değildir.  Dünyanın hiçbir ülkesinde öğretmenin ve öğretmenlik mesleğinin değerinin düşmesine neden olan, öğretmenlerin emeğini yok sayan böyle bir iktidar ve eğitim yönetimi görmek mümkün değildir. Bugün öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerinin aynı zihniyetle sayısı artırılırken nitelik olarak içi boşaltılmış, bilimsel düşünce bilimsel yöntemler yerine ezberci vasat bir eğitim seviyesine düşürülmüştür. Bilinçli ve nitelikli bir tercih olmaktan çıkmıştır. Türkiye’de eğitimin ve öğretmen yetiştirme sisteminin yaratılmasında ve sürdürülmesinde önemli yerleri olan Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri gibi deneyimlerin yarattığı değerleri savunmak, yaşadığımız tüm olumsuzluklara, haksızlıklara, hukuksuzluklara, ihraçlara, baskı, sürgün ve tehditlere rağmen nitelikli eğitim için, nitelikli öğretmen anlayışını hayata geçirmek, Eğitim Sen’in ve yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin öncelikli görevleri arasındadır. Eğitim- Sen olarak, başta eğitim sistemi olmak üzere tüm toplumsal yaşamı kuşatan ve kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirmek isteyenlere karşı yürüttüğümüz mücadeleden, iktidarların değil, halkın öğretmeni olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz."

 

Kaynak: anka