ESMA TURAN

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Meslek Yüksekokulu’ndan depremzedelere yemek hizmeti vermek için deprem bölgesine giden öğretim görevlileri kente döndü. Öğretim görevlisi Vedat Göller, "Bir teyze geldi. Kenarda bekliyor, hiç sesini çıkarmıyordu. Ben, 'Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim' dedim. Bana, 'Siz burada yemek dağıtıyormuşsunuz, ben de alabilir miyim' dedi. Ben de ‘Tabii ki’ dedim, kaç kişi olduklarını sordum. '6 kişiyiz' dedi. Bir evde 6 kişinin yaşayacağını öngörmediğim için tekrar sordum. Teyze, 'Büyükler de var evde ama 6 tane çocuk var, ben sadece o çocuklar için yemek istiyorum. Biz yemesek de olur' dedi" dedi.

MSKÜ Meslek Yüksekokulu’nun aşçılık ve diğer bölümlerinden öğretim görevlileri ve öğrenciler, deprem bölgesi Adıyaman’a giderek 35 bin kişiye yemek hizmeti verdi. 10 gün boyunca depremzedelere 3 öğün yemek çıkaran öğretim görevlileri Muğla’ya döndü. Öğretim görevlileri, deprem bölgesinde yaşadıklarını anlattı.

"KÖYLERE GİDİP ERZAK DAĞITTIK"

Öğretim görevlisi Vedat Göller, şöyle konuştu:

“Bizim, oraya gittiğimizde amacımız erzak dağıtmak değildi. Tamamen yemek yapmak üzerine bir iş planımız vardı. Biz, bin kişilik planlama yapmıştık, fakat mutfağı ve potansiyeli görünce 35 bine kadar yükseldik. Bunun dışında, Arda ve Şeyhmus Hoca’mın ekipleri köylere de çıkmaya başladı. Mutfakta kullanamayacağımız ufak ebatlı ürünleri ve diğer gelen hijyen ürünlerini de köylere bizzat ulaştırdık. Taze sebze, meyve dağıtımını da organize ettiler. İki TIR'a ihtiyaç duyduk. Bunu hocalarımıza ilettiğimizde üniversitemiz, hayırsever bir iş insanımız ve hocalarımız bize iki TIR'ı ulaştırdı. Bu TIR’da, bölgeye daha önce hiç ulaşmamış olan sebze, meyve vardı. İlk defa muz, elma ve havuçla bölge halkını bir araya getirdik.

"POŞETE PİLAV KOYMAK ZORUNDA KALDIK"

Yalankoz diye bir köy vardı. Burada 5 ailenin kaldığı yere iki tane karalahana verdim. Yaşlı teyze, arkamdan koşup lahananın bir tanesini geri verdi. 'Oğlum, bunu başka bir yere verin, başkasının boğazından geçsin' dedi. Bunun dışında, bir tane muz verdiğim çocuk vardı. O çocuk, 'Abi ikincisini de yiyebilir miyim' dedi. Enkazın başında da yemek dağıttık. Orada da insanların 4-5 gün yemek yememesine rağmen 'Bize gerek yok, başkalarına verin' demesi... Bir teyze geldi ve 'Ben, 6 gündür yemek yemiyorum' dedi ve salça kabına poşet geçirmişti, poşete pilav koymak zorunda kaldık. Bunlar beni çok derinden etkiledi. Bölgeye çorba ve sandviç ulaşmıştı ama biz gittiğimizde hiç yemek yoktu. Bu da bize, yaptığımız işin ne kadar ulvi ve güzel olduğunu gösterdi."

"İNSANLAR ÇOK ZOR DURUMDAYDI"

Öğretim görevlisi Adnan Acar ise "Biz, oradaki insanlara sıcak bir aş meselesiyle yola çıktık. Bununla birlikte ulaşılamayan, merkeze uzak, yolları kapanmış birçok mezra köy vardı. Kendi araçlarımız ve kiraladığımız araçlarla bu köylere, insanlara erzak ulaştırmaktı derdimiz. Gerçekten insanlar çok zor durumdaydılar. Yemekleri alabilecekler bir kapları bile yoktu" diye konuştu.

"YAŞLI TEYZE SADECE ÇOCUKLARINA YEMEK ALDI"

Bölgede yemek organizasyonuna bakan öğretim görevlisi Reşit Yılmaz da şöyle konuştu:

"Bir teyze geldi. Kenarda bekliyor, hiç sesini çıkarmıyordu. Ben, 'Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim' dedim. Bana, 'Siz burada yemek dağıtıyormuşsunuz, ben de alabilir miyim' dedi. Ben de ‘Tabii ki’ dedim, kaç kişi olduklarını sordum. '6 kişiyiz' dedi. Bir evde 6 kişinin yaşayacağını öngörmediğim için tekrar sordum. Teyze, 'Büyükler de var evde ama 6 tane çocuk var, ben sadece o çocuklar için yemek istiyorum. Biz yemesek de olur' dedi. 'Ne varsa dolduralım' dedim arkadaşlara. Meyve koyduk ve teyze, yine 6 tane istediğini söyledi."

Öğretim görevlisi Ahmet Bayraktar, "Biz, orada sadece çorba kaynatmaya giden bir ekip olarak 3 farklı iş yaptık aslında. Orman işletmesinin dağıtımı sayesinde insanlara yemek götürdük. Bunun yanında elinde kovalarla, salça kutularıyla, bulaşık leğenleriyle yemek isteyenlere yemek verdik. Günün hangi saatinde gelirse gelsin, ‘Bu saatte yemek yok’ demedik. Olmasa da bir şekilde bir şeyler ürettik" dedi.

Kaynak: anka