Haber: ÇAĞATAN AKYOL, YİĞİT KAZBEK / Kamera: ADEM KARABAYIR, SADIK KARAKULOĞLU

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hakkındaki tahliye kararının ardından İstanbul Bakırköy Cezaevi önünde yaptığı açıklamada; “Tabii ki biz hekimler olarak, insan sağlığını önceleyeceğiz. Savaşlara karşı olacağız. Her türden silahın önlenebilmesi, kullanımının yasaklanabilmesi, ortadan kaldırılması için de elimizden geleni yapacağız” dedi. Fincancı, “Biz mücadeleye devam edeceğiz. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya kadar” diye konuştu.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, tutuklu olarak yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında; “basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Fincancı’nın tahliyesine karar verildi.

“BİR KANALIN YAYIN POLİTİKASININ SUÇ OLARAK TANIMLANMASI VE SONRA DA O SUÇUN BANA ATILMASI, AKIL ALIR GİBİ DEĞİL”

Fincancı, tahliye edildiği Bakırköy Cezaevi önünde açıklama yaptı. Basın mensuplarına teşekkür eden Fincancı şunları söyledi:

“En başından beri, bütün baskılara rağmen; haber yapmaya gayretiniz çok kıymetli. Haber yapamayanları, sesini çıkaramayanları da bir kenara koyuyoruz elbette. Duruşmada söyledim. Korkunun eceye faydası yok. Ne gördüysek, hakikat neyse onu paylaşmak; biz insan hakları mücadelesi yürütenlerin, hekimlerin sorumluluğu olduğu gibi sizlerin de bunu kamuoyunu iletme sorumluluğu olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugünler geçtiğinde; sorumluluğunu yerine getirmiş ve getirmemiş olanları hep birlikte göreceğiz. Bu sorumluluğu yerine getiren, bizlerle dayanışma içinde olan, bu mücadelede bize yol arkadaşı olanlara teşekkür ediyorum. Tabii ki Evrensel başta olmak üzere… Gazetem, sürekli susturuluyor, cezalandırılıyor. Biz o cezalara boyun eğmiyoruz, hep birlikte. 

O yüzden, nasıl ki bize verilen 2 yıl 8 ay, bir de 15 günü var… Bu çok anlamsız bir durum. Çünkü bir kanalın yayın politikasının suç olarak tanımlanması ve sonra da o suçun bana atılması, akıl alır gibi değil. Hukukçularımız da dile getirdiler. Ben ancak kendi suçumdan sorumlu olabilirim. Bu suç da insanlığa karşı sorumluluk taşıma suçudur, başından beri. Sağlıklı kılma suçudur, bütün toplumları… Sonuç olarak biliyoruz. Bizim burada Merkez Konseyi’mizin, daha önce; ‘savaş bir halk sağlığı sorunudur’ dediği için sabaha karşı gözaltına alınan üyeleri, meslektaşlarım var.

“TABİİ Kİ BİZ HEKİMLER, SAVAŞLARA KARŞI OLACAĞIZ”

Tabii ki biz hekimler olarak, insan sağlığını önceleyeceğiz. Savaşlara karşı olacağız. Her türden silahın önlenebilmesi, kullanımının yasaklanabilmesi, ortadan kaldırılması için de elimizden geleni yapacağız. Çünkü yalnızca insanları da ele almamak gerekiyor. Tüm canlılar için, üzerinde yaşadığımız bu yerküre için ve evren için zararlı tüm bu girişimlerin önünde durmak hepimizin sorumluluğu. Bu süreçte anlamsız ve sevgili Nilgün Toker’in söylediği için ‘saçma’ olan, yani her şeyin olabildiği bir düzende, biz yine de bundan kaygılanmayarak, bunun karşısında gerilemeyerek mücadeleye devam ediyoruz. Devam edeceğiz.

“YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA KADAR…”

Hukuku ortadan kaldırılmış bir ülkede hukukta ısrar eden, adalette ısrar eden tüm avukatlarıma; ayrıca sesimizi Meclis’te de duyurmaya çalışanlara ve elbette benim sevgili yol arkadaşlarıma, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na, insan hakları mücadelesini öğrendiğim dostlarıma, hekimlik mücadelesinde yan yana durduğumuz… Ne örgütü olduğunu da bilmediğimiz örgüt üyeliğinden yargılanma tehdidi onlara savrulurken dimdik durarak bu mücadeleyi sürdüren tüm yoldaşlarıma çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Biz mücadeleye devam edeceğiz. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya kadar.”

“KENDİLERİNE TEŞEKKÜR BORÇLUYUM. BİR KEZ DAHA İÇERİDEN GÖZLEM YAPABİLME OLANAĞI BULDUK”

Fincancı; cezaevlerinin koşulları ile ilgili soru üzerine şunları söyledi:

“Özellikle kadın koğuşları, kadınların bulunduğu cezaevlerinde ciddi sıkıntıların yaşadığını biliyoruz. 25 yılla yargılanan kadınlar var içeride. Vatandaş olmayan insanlar bunlar. Avukatları yok, paraları yok. Gereksinimlerini karşılayabilmeleri için özelleştirilmiş ve ticarete araç edilmiş bu cezaevlerinde çalışmak zorundalar. Pek çok insan sağlık sorunu olmasına rağmen hastaneye götürülmekten kaçınıyor. Tecrit ciddi boyuta ulaşmış durumda. İnsanların birbirini görmesi, konuşması engelleniyor. 22-23 yıl geçtikten sonra, yeniden tecrit ortamına dönülmüş durumda. Yıllarca tecritte kalan insanlar var. Kimseyi görmeden, yaşamak zorunda olan insanlar var. Bütün bunları bir biçimde hem tecridi, hem bu koşulların ağırlığını görme olanağı verdiler. Kendilerine teşekkür borçluyum. Bir kez daha içeriden gözlem yapabilme olanağı bulduk.

“O KADAR KOLAY DEĞİL”

Türk Tabipleri Birliği’nin kapatılması yönündeki taleplerin anımsatılması üzerine ise Fincancı, şöyle konuştu:

“TTB’nin kapatılma tehditlerine gelince. Bu o kadar kolay değil. Bir ülkenin hekim örgütünü kapatabilmek, dünya ile ilişkileri tümüyle ortadan kaldırmak demektir. Dünyada evrenselliğin temsilcileriyiz. Hekimler, doğal insan hakları savunucularıdır. Onların hapsedilmesi, meslek örgütlerinin kapatılması söz konusu edilemez. Böyle girişimlerde daha önce de bulundular.

Biz bu ülkede sağlığı yeniden ticaret aracı olarak değil, eşit, adil, anadilinde bir sağlık hizmetinin sürdürülebilmesi için elimizden geleni yapacağız. Biz bu ülkeyi yeniden insanlıktan, yaşamdan yana dönüştüreceğiz.

Kaynak: anka