Mondros’tan 30 Ağustos’a işgal ve direniş30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

Taarruz öncesi

Ağustos 1922 ortalarında savaşa katılacak son birliklerin törenle ve dualarla Ankara Ulus Meydanı'ndan cepheye uğurlanışı

İngiliz subayı (soldan ikinci) Yunan askerlerini ve siperleri denetlerken

Kurtuluş Savaşı Komutanları: Soldan sağa: Mirliva Asım (Gündüz), Mirliva Ali Hikmet (Ayerdem), Ferik Ali Sait (Akbaytogan), Mirliva Şükrü Naili (Gökberk), Mirliva Kazım (İnanç), Ferik Fahrettin (Altay), Mirliva Kemalettin Sami (Gökçen), Mirliva Cafer Tayyar (Eğilmez), Mirliva İzzettin (Çalışlar)

Türk askerleri siperde beklerken.

Türk Ordusu Sakarya Meydan Muharebesi'ni kazanmış olsa da Yunan ordularını savaşa zorlayarak yok edecek bir durumda değildi. Türk ordusunun bir taarruza girişmesi için büyük eksikleri vardı. Bunların giderilmesi için halktan son bir kez özveride bulunması istendi. Bütün mali kaynaklar son sınıra kadar zorlandı ve hemen hazırlıklara başlandı; subaylar ve askerler taarruz için eğitilmeye başlandı. Ülkenin tüm kaynakları ordunun emrine verildi. Muharebelerin fiilen sona erdiği Doğu ve Güney cephesindeki birlikler de Batı cephesine kaydırıldı. Öte yandan İstanbul'da da Türk kurtuluş mücadelesine destek veren dernekler İtilaf Devletleri'nin silah depolarından kaçırdıkları silahları Ankara'ya gönderdiler. Türk ordusu ilk kez taarruza geçecekti ve bu yüzden sayıca Yunan birliklerinden üstün olmak zorundaydı. Anadolu'da bu dönemde 200.000 Yunan askeri vardı. Türk ordusu da bir yıllık hazırlık sonucunda ordudaki asker sayısını 186.000'e yükselterek Yunan birliklerine yaklaştı. Ancak Türk ordusu tüm bu çabalara rağmen süvari birlikleri dışında Yunan birliklerine bir üstünlük sağlayamamış, ancak bir denge kurulabilmişti.

Taarruz zamanı yaklaştıkça Sakarya Meydan Muharebesi'nden önce çıkartılan ve üç defa süresi uzatılan ve süresi 4 Ağustos'ta sona erecek olan Başkomutanlık yasasının süresinin yeniden uzatılması gündeme geldi. Bunun için Mustafa Kemal Paşa 20 Temmuz'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Ordunun maddi ve manevi gücü millî gayeyi tam bir güvenle gerçekleştirecek düzeye ulaşmıştır. Bu sebeple yüce meclisimizin yetkilerine lüzum kalmamıştır. diyerek yasadaki olağanüstü maddelere gerek olmadığını bildirdi. Başkomutanlık yasası meclisin verdiği kararla oy birliğiyle süresiz uzatıldı.[8] Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra kamuoyunda ve TBMM’de taarruz için sabırsızlıklar baş gösterdi. Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara "Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür." diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırladı.

1922 yılının Haziran ayı ortalarında, Başkomutan Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme kararını aldı. Bu karar sadece üç kişi ile paylaşıldı: Cephe Komutan Mirliva İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik Fevzi Paşa ve Millî Savunma Bakanı Mirliva Kâzım Paşa.[9] Asıl amaç; kesin sonuçlu bir muharebenin ardından, düşmanın savaşma azim ve iradesini tamamen ortadan kaldırmaktı. Büyük Taarruz ve bu taarruzu taçlandıran Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın son safhasını ve zirvesini teşkil etti. Mustafa Kemal Paşa, 3 yıl 4 aylık süreçte Türk milletini ve ordusunu adım adım hedefe taşıdı. Batı Anadolu'yu Türk Ordusu'na karşı savunmayı planlayan Yunan Ordusu; Gemlik Körfezi'nden Bilecik, Eskişehir ve Afyonkarahisar ilinin doğusu ile Büyük Menderes Nehri'ni takiben Ege Denizi'ne dayanan savunma hattını bir yıla yakın bir süre ile tahkim etti. Özellikle Eskişehir ve Afyon bölgeleri gerek tahkimat gerekse birlik miktarı bakımından daha kuvvetli tutulmuş, hatta Afyonkarahisar ilinin güneybatısındaki bölge birbiri gerisinde beş savunma hattı şeklinde tertiplenmiştir.

Hazırlanan Türk taarruz planına göre 1. Ordu kuvvetleri, Afyonkarahisar ilinin güneybatısından kuzeye doğru taarruza geçtiğinde Afyonkarahisar ilinin doğusu ve kuzeyinde bulunan 2. Ordu kuvvetleri de taarruzla kesin sonuç alınmak istenen 1. Ordu bölgesine düşmanın kuvvet kaydırmasına engel olacak ve Döğer bölgesinde bulunan düşman ihtiyatlarını kendi üzerine çekmeye çalışacaktır. 5. Süvari Kolordusu da Ahır Dağları'ndan aşarak düşmanın yan ve gerilerine taarruz ederek düşmanın İzmir ile telgraf ve demir yolu irtibatını kesecektir. Baskın prensibi ile Yunan ordusunun imhasının gerçekleşmesi düşünüldü ve Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922 tarihinde Ankara'dan Akşehir'e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı Türk ordusuna taarruz emrini verdi.

Mondros’tan 30 Ağustos’a işgal ve direniş

Taarruz

Dağılan ve İzmir'e doğru çekilen Yunan birliklerinin takip ve imhasında süvarilerin önemli hizmetleri olmuştur. Fotoğrafta bir Türk süvari birliğinin ileri harekatı görülüyor.

Geri çekilen Yunan askerleri Türk köylerini yakıyor.

26 Ağustos gecesi 5. Süvari Kolordusu, Ahır Dağları üzerindeki Yunanların gece savunmadığı Ballıkaya mevkiinden sızma yaparak Yunan hatlarının gerisine intikale başladı. İntikal bütün gece sabaha kadar sürdü. Yine 26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe'deki yerini aldı. Büyük Taarruz burada başlayarak, topçuların sabah saat 04.30'da tanzim ateşi ile başlayan harekât, saat 05.00'te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti. Türk piyadeleri, sabah 06.00'da Tınaztepe'ye hücum mesafesine yaklaşarak tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra Tınaztepe'yi ele geçirdi. Bundan sonra saat 09.00’da Belentepe, daha sonra Kalecik - Sivrisi ele geçirildi. Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5. Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulunarak, 2. Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.

27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi. Aynı gün Türk birlikleri Afyonkarahisar'ı geri aldı. Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı Afyonkarahisar'a taşındı.

28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri başarılı geçen taarruz harekâtı, 5. Yunan Tümeni'nin çevrilmesi ile sonuçlandı. 29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin sür'atle sonuçlandırılmasını gerekli buldular. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar ve karar süratli ve düzenli bir şekilde uygulandı. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı, Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz'un son safhası Türk askerî tarihine Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçti.

30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe'den idare ettiği savaşta, tamamen yok edildi veya esir edildi. Aynı günün akşamında Türk birlikleri Kütahya'yı geri aldı.

Savaş havada da sürdü. 26 Ağustos günü, hava bulutlu olmasına rağmen, Türk uçakları keşif, bombalama ve kara birliklerini korumak için havalandı. Av uçakları gün boyunca sürdürdükleri devriye uçuşları sırasında, dört defa düşman uçakları ile karşı karşıya geldiler. Girişilen hava çarpışmalarında üç Yunan uçağı kendi hava hatlarının gerisine indirildi ve bir Yunan uçağı da bölük komutanı Yüzbaşı Fazıl tarafından Afyonkarahisar'ın Hasanbeli kasabası civarında düşürüldü. İleriki günlerde de keşif ve bombalama uçuşları gerçekleştirildi.[10]

Anadolu'daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha veya esir edildi. Kalan bölümü ise üç grup halinde çekildi. Bu durum karşısında Çalköy'de yıkık bir evin avlusu içinde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile buluşarak Yunan ordusunun kalıntılarını takip etmesi için Türk ordusunun büyük kısmının İzmir istikametinde ilerlemesini kararlaştırdılar ve müteakiben de Mustafa Kemal Paşa o tarihî "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!" emrini verdi.

1 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusunun takip harekâtı başladı. Muharebelerden kurtulan Yunan birlikleri İzmir'e, Dikili'ye ve Mudanya'ya düzensiz olarak geri çekilmeye başladı. Yunan ordusu Başkomutanı General Nikolaos Trikupis ve kurmayları ile 6.000 asker, Afyonlu Ahmet Çavuş önderliğinde 2 Eylül de Uşak'ta Türk birliklerine esir düştüler. Trikupis, Yunan ordusunun başkomutanlığına atandığını Uşak'ta Mustafa Kemal Paşa'dan öğrendi.

Mondros’tan 30 Ağustos’a işgal ve direniş

Türk ordusu bu muharebede, 15 günde 450 kilometre mesafe katederek 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girdi. Sabuncubeli'nden geçen 2. Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir'e doğru ilerlerken bunun solunda 1. Süvari Tümeni de Kadifekale'ye doğru yürüdü. Bu Tümenin 2. Alayı, Tuzluoğlu Fabrikası'ndan geçerek Kordonboyu'na ulaştı. Yüzbaşı Şerafettin Bey İzmir Hükûmet Konağı'na, 5. Süvari Tümenin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık Dairesine, 4. Alay Komutanı Reşat Bey de Kadifekale'ye Türk bayrağını çektiler.

Taarruz sonrası

Esir Yunan subayları (Ankara, 29 Eylül 1922).

Büyük Taarruz'un başladığı günden 4 Eylül'e kadar Yunan ordusu 321 kilometre geri çekildi.[11] 7 Eylül'de Türk birlikleri İzmir'e 40 kilometre kadar yaklaşmıştı.[12] 9 Eylül 1922 tarihli New York Times gazetesi Yunan ordusunun kayıplarının ve Türk ordusunun ele geçirdiklerinin 910 savaş topu, 1.200 kamyon, 200 otomobil, 11 uçak[13], 5.000 Makineli tüfek, 40.000 tüfek ve 400 vagonluk cephane olduğunu yazdı.[14] Ayrıca 20.000 Yunan askerinin de esir düştüğünü belirtti. Devamında Yunan ordusunun savaşın başında 200.000 kişiden oluştuğunu ve şu anda yarısından fazlasını kaybettiğini ve Türk süvarilerinden dağınık halde kaçan Yunan asker sayısının ancak 50.000'i bulabildiğini yazdı.[14]

Büyük Taarruz'da Türk Ordusu, 7.244.088 piyade mermisi, 55.048 top mermisi ve 6.679 bomba kullandı. Muharebelerde 6.607 piyade tüfeği, 32 hafif makineli tüfek, 7 ağır makineli tüfek ve 5 top kullanılamaz durumuna geldi.[15] Yunanlardan 365 top, 7 uçak, 656 kamyon, 124 binek aracı, 336 ağır makineli, 1.164 hafif makineli tüfek, 32.697 piyade tüfeği, 294.000 el bombası ve 25.883 sandık piyade mermisi ele geçirildi.[15] Büyük Taarruzun başlangıcından beri ele geçirilen ve Türk ordusunun ihtiyaç fazlası olan 8.371 at, 8.430 öküz ve manda, 8.711 eşek, 14.340 koyun ve 440 deve halka dağıtıldı. Büyük Taarruz'da Yunan ordusundan esir düşen asker sayısı 20.826 idi.[15] Bunlardan 23 inşaat taburu kuruldu ve kendilerinin yıktıkları, karayolu ve demiryollarının tamirinde çalıştırıldılar.[15]

Büyük Taarruz boyunca Türk Ordusunun muharip zayiatı, 26 Ağustos taarruzun başlangıç gününden 9 Eylül İzmir'in kurtuluşuna kadar 2.318 ölü, 9.360 yaralı, 1.697 kayıp ve 101 esir idi.[6] 18 Eylül'e kadar, yani son Yunan askerlerinin Erdek'den çekilip Batı Anadolu'daki Yunan işgalinin sona ermesiyle, 24 gün boyunca toplam 2.543 ölü (146 subay ve 2.397 er) ve 9.855 yaralı (378 subay ve 9.477 er) verilmiştir.[16][17]

9 Eylül'de Türk birlikleri İzmir'e girdi. 11 Eylül'de Bursa, Foça, Gemlik ve Orhaneli, 12 Eylül'de Mudanya, Kırkağaç, Urla, 13 Eylül'de Soma, 14 Eylül'de Bergama, Dikili ve Karacabey, 15 Eylül'de Alaçatı ve Ayvalık, 16 Eylül'de Çeşme, 17 Eylül'de Karaburun, Bandırma ve 18 Eylül'de Biga ve Erdek Yunan işgalinden kurtarıldı.[18] Böylece 18 Eylül'de de Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarıldı. 11 Ekim 1922 tarihinde imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan işgalinden kurtarıldı. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile savaş resmen sona erdi ve Türkiye bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirdi.

Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni sevk ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer'in önemini şu şekilde ifade etmiştir. "... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devleti'nin, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır..."

Tarihçi Isaiah Friedman Yunan Küçük Asya Ordusu'nun son günlerini şu sözlerle tasvir etmiştir: "Yunan ordusunu bekleyen bozgun, Armageddon savaşı boyutlarında idi. Dört gün içinde bütün Yunan Küçük Asya Ordusu ya yok edildi ya da denize döküldü."

Mondros’tan 30 Ağustos’a işgal ve direniş

Büyük Taarruz'un zaferle taçlanan destanı: 30 Ağustos

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Temmuz 1922'de başlayan ve 30 Ağustos'ta büyük bir zaferle taçlandırdığı Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi, tarihe altın harflerle yazılan en büyük kahramanlık destanlarından oldu.

1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak türlü bahanelerle Anadolu'yu işgale başladı, ordusunun cephanesi elinden alınan Türk milleti, zor durumda bırakılmaya çalışılıyordu.

Halide Edip Adıvar'ın "Türk'ün Ateşle İmtihanı" kitabında anlattığı işgal günlerinde, itilaf donanması İstanbul'a, Fransızlar Adana'ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon'a, İtalyanlar, Antalya ve Anadolu'nun güneybatısına yerleşti.

15 Mayıs 1919'da İtilaf devletlerinin izniyle Yunan Ordusu İzmir'e çıkarma yaptı.

Bu durum karşısında Türk milleti, tarih boyunca gösterdiği "millet olma bilinci" içerisinde işgallere karşı kuvayımilliye hareketini başlattı. İki seçenek vardı, ya işgal güçlerine teslim olunacak ya da yıkılan yakılan bir ülke yeniden ayağa kalkacak ve küllerinden doğacaktı.

1920'de TBMM'nin açılması üzerine işgal güçleri tüm baskıcı politikalarını Atatürk ve silah arkadaşları üzerine yoğunlaştırdı, özellikle Batı Cephesi'nde hareketlilik başladı. Yunan ordusu 1921'de Polatlı'ya kadar geldi. Polatlı'da dünyanın en uzun sürecek meydan muharebesinin hazırlıkları yapılıyordu.

Sakarya'da 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz'u başlatan harekat emrini verdi.

26 Ağustos'ta Kocatepe'de şafak sökerken...

Başkomutan Mustafa Kemal, 26 Ağustos sabahı Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile muharebeyi yönetmek üzere Afyonkarahisar sınırlarında kalan Kocatepe'de yerini aldı.

Topçu ateşleriyle şafak vakti başlayan harekatın devamında Türk askeri, sabahın ilk ışıklarıyla hücuma geçip Tınaztepe'yi ele geçirdi ve Belentepe ile Kalecik Sivrisi'nden düşmanı uzaklaştırdı.

Taarruzun ilk gününde 1. Ordu birlikleri, Büyük Kaleciktepe ile Çiğiltepe arasındaki 15 kilometrelik alanda, düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi. 5'inci Süvari Kolordusu, düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu, 2'nci Ordu ise cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.

İlber Ortaylı Büyük Taarruz'u anlattı: 30 Ağustos Anadolu’nun kurtuluşudur30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

İlber Ortaylı Büyük Taarruz'u anlattı: 30 Ağustos Anadolu’nun kurtuluşudur

Türk ordusu, 27 Ağustos sabahı bütün cephelerde yeniden taarruza geçti ve aynı gün Afyonkarahisar, 8'inci Tümen tarafından düşman işgalinden kurtarıldı. 28 ve 29 Ağustos'ta başarıyla sürdürülen taarruz, düşmanın 5'inci tümeninin etkisiz kılınmasıyla neticelendi.

29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçilip taarruzun kısa sürede sonuçlandırılmasında hemfikir oldu ve planın 30 Ağustos'ta aksamadan uygulanması için gerekli önlemler alındı.

Büyük Zafer ve bir kırık kağnı

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusu'nun Kurtuluş Savaşı'nda kazandığı en önemli zaferin arifesinde, 30 Ağustos sabahında şimdi belde olan Kütahya'nın Altıntaş ilçesine bağlı Zafertepe Çalköy'de birliklere taarruz emrini verdi.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun, 26 Ağustos'ta başlayan Meydan Muharebesi'nde Dumlupınar'da Yunan birliklerini Allıören, Keçiler, Kızıltaş deresi yolunun iki yanında tamamen sarıp imha etmesiyle zafere ulaşıldı. Kızıltaş deresi bölgesinde açık kalan alandan bazı Yunan birlikleri, General Trikopis, General Diyenis ve birçok Yunan komutanı kaçtı.

Büyük Zafer'in ertesi günü, 31 Ağustos'ta Zafertepe Çalköy'de bir evin bahçesindeki kırık kağnının üzerine muharebe alanlarının haritasını koyan Başkomutan Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa ile durum değerlendirmesi yaparak Yunanlıların yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve onları mağlup etmek için İzmir'e girme görüşünde birleşti.

30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

"Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!"

Mustafa Kemal Paşa, Büyük Zafer sonrası 1 Eylül'de Dumlupınar'da, Batı Cephesi'ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere yayımladığı bildiride, şu ifadelere yer verdi:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları, Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi'nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını, inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakarlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk ulusu, geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki başarı ve fedakarlıklarınızı yakından görüp izliyorum. Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa öneride bulunulmasını, Cephe Kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!"

27 Ağustos'ta Afyonkarahisar, 30 Ağustos'ta Kütahya'nın kurtuluşunu 1 Eylül'de Gediz, 3 Eylül'de Emet ve Tavşanlı'nın kurtuluşları izledi, 9 Eylül'de İzmir'de Yunan Ordusunu denize döken Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa'nın emrini büyük bir başarıyla yerine getirdi.

Verdiği sözü yerine getiremediği için

Büyük Taarruz'dan akıllarda kalan en önemli olaylardan biri, 57'nci Tümen Komutanı Albay Reşat Bey'in, 27 Ağustos'ta Çiğiltepe'nin alınmasının yarım saat gecikmesi üzerine, görevini yerine getirememenin üzüntüsü ile kendisini vurarak intihar etmesiydi.

Mustafa Kemal Paşa'ya, Çiğiltepe sırtlarında çarpışan 57'nci Tümen Komutanlığını yeniden telefonla aradığında Albay Reşat Bey'in intihar ettiği söylendi ve yazdığı "Yarım saat zarfında o mevkiyi almaya size söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam." notu okundu.

Çiğiltepe, Albay Reşat Bey'in ölümünün 15 dakika sonrasında düşman askerlerinden kurtarıldı.

"Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı"

Büyük Önder Atatürk, Büyük Zafer'den tam iki yıl sonra, 30 Ağustos 1924'te, Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı'nın temel atma törenine katılmak üzere Zafertepe Çalköy'e geldi.

Törene katılanlara iki yıl öncesini hatırlatan Atatürk, Büyük Zafer'i şu cümlelerle anlattı:

"Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son parçası olan 30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, çok parlak zaferlerle doludur ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir adım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Besbellidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır. Türk ulusu burada kazandığı zaferle, açığa vurduğu gücü ve istemiyle, bu belli gerçeği bir kere daha tarihin bağrına çelik kalemle koymuş bulunuyor."30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun

Editör: Alpaslan CAN