İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, “İmar affı, dün cinayetti, bugün de cinayettir ve gelecekte de katliamlara sebep olacaktır. Bu millet, sizin rantlarınız uğruna bir katliam daha kaldıracak durumda değildir. İmar affı, yüzölçümünün yüzde 96’sı ve nüfusunun yüzde 99’unun deprem bölgesi olduğu Türkiye Cumhuriyeti topraklarında bir daha asla gündeme gelmemelidir” uyarı yaptı.

İMO Bursa Şubesi Gençlik Komisyonu, bugün düzenlediği basın toplantısında, 10 ilde büyük yıkıma ve çok sayıda can kaybına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yapılması gerekenlerle ilgili önerilerde bulundu. Komisyon Başkanı Oruç Muhammed Aslan, dünyanın her yerinde depremlerin değil usulsüzlük ve ihmalin öldürdüğünü belirterek yıkımların belli başlı nedenlerini şöyle açıkladı:

"Meydana gelen bu depremde, 1999 yılından önce inşa edilen yapılarda büyük yıkımlar ve yüksek derecede hasarlar meydana geldiği görülmüştür. Buradaki hasarların nedenlerini genel olarak açıklamak gerekir ise nervürsüz demir, dayanımı düşük beton sınıfı, yetersiz donatı ve donatı aralıkları, uygun olmayan malzemeden üretilmiş betonlar, zemin etüdü yapılmamış zeminlerin üzerine inşa edilen yapılar, zaten yönetmeliğe uygun olmayan bu yapılara bir de kaçak kat eklenmesi."

Deprem bölgesinde 1999 yılı sonrası yapılmış, yıkılan veya hasar görmüş yapılara da rastlandığını ifade eden Oruç Muhammed Aslan, şunları kaydetti:

“İMAR AFFI CİNAYETTİR”

Bu yıkımların en temel sebeplerinden birisi, çıkılan kaçak yapılara İmar Affı Kanunu ile göz yumulmasıdır. Ne yazık ki kanunda, binanın depreme uygunluğunun kontrolü bilinçsiz yapı sahibine bırakılarak yasal olarak bütün sorumluluk kişinin kendisine ait olmuştur. Biz inşaat mühendislerinin bütün itirazlarına rağmen yasama organları, o günlerde bahsettiğimiz imar aflarını onaylayarak bugünkü faciaya zemin hazırlamışlardır. Böylesine yıkıcı bir felaketten sonra bile Meclis İmar Komisyonu’nun gündeminde olan ikinci imar affını Meclis gündeminden kaldırmamak için direnen milletvekillerimiz olduğunu üzülerek ve hayretler içerisinde görmekteyiz. Bugün bu bildiri vasıtasıyla sizleri tekrar uyarıyoruz; imar affı, dün cinayetti, bugün de cinayettir ve gelecekte de katliamlara sebep olacaktır. Bu millet, sizin rantlarınız uğruna bir katliam daha kaldıracak durumda değildir. İmar affı, yüzölçümünün yüzde 96’sı ve nüfusunun yüzde 99’unun deprem bölgesi olduğu Türkiye Cumhuriyeti topraklarında bir daha asla gündeme gelmemelidir.

“DENETİM MESLEK ODALARIYLA BERABER YAPILMALI”

TBMM tarafından TMMOB’a bağlı odaların proje denetleme hakları elinden alındığı günden itibaren, yapı projelerinin denetlemeleri teknik bakımdan yetkin ve sayı bakımından yetersiz personelleri olan belediyelere bırakılmıştır. Denetim, yeterli sayıda ve teknik yeterliliğe sahip mühendis barındırabilen meslek odaları ile beraber yapılmalıdır.

“USÜLSÜZLÜK YAPANLARIN YETKİLERİ İPTAL EDİLMELİ”

İskan belgesi alınmış yapılar düzenli aralıklarla ve sık sık incelenmek zorundadır. Statik proje dışına çıkılan ve uygunsuzluk görülen yapılar mühürlenmeli ve usulsüzlük yaptığı belirlenen sorumlu herkesin yetkileri sınırlandırılmalı ya da iptal edilmelidir. Yapının risk analizi çıkartılarak yapı ile ilgili de gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır.

İnşaat mühendislerinin tasarım ve üretiminde söz sahibi olmadıkları projelerde mesul olarak imzalarını sunmaları, diploma kiralamak olarak adlandırılmaktadır. Projede söz sahibi olmaması ya da kontrollerde bulunmamasına rağmen yapı inşaatında, denetiminde ya da sonrasında gerçekleşebilecek her aksilikten projede imzası olan inşaat mühendisi sorumludur.

“GEREKLİ KONTROLLER YAPILAMAMAKTADIR”

Yeterli ve yetkin personel bulundurmayan denetim firmaları, diploma kiralama yoluna gidererek kağıt üstünde etkin bir kurum görüntüsü vermektedir. Uygulamada ise gerekli kontroller, yetersiz personel sayısı sebebi ile yapılamamaktadır ve bu denetimsizlik sonucunda proje tasarımlarına aykırı yapılar inşa edilmektedir. Proje her ne kadar yönetmeliğe tamamen uygun tasarlansa da eğer üretim aşamasında projeye aykırı uygulamalar yapılırsa bugünlerde şahit olduğumuz yıkımların nicelerini görmeye devam edeceğimizi üzülerek dile getirmek zorundayız.

“TEKNİK BİLGİYE SAHİP OLMAYANLAR İŞE ALINDI”

Son yaşanan felakette görüldüğü üzere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde dahi hasar tespit çalışmalarına gönderecek kadar inşaat mühendisi olmaması, biz inşaat mühendislerinin özellikle bizi ilgilendiren kamu alanlarında bile ne kadar az istihdama sahip olduğumuzu açıkça gözler önüne sermektedir. KPSS’de başarılı olmuş meslektaşlarımızın yerine bu konularda teknik bilgiye sahip olmayan kişiler işe alınarak belediyelerde ve kamu kuruluşlarında liyakat sorununun önüne geçilememiştir. 

Uygunsuz yapıların arttığı ve bunu denetlemesi gereken kişilerin de bu konuda söz sahibi olmamaları sebebiyle çarpık bir kentleşme gözlemlenmiştir. İmar planlamasında bir standart olmaması ve bitişik nizam yapıların farklı kat sayılarına sahip olmasından dolayı, söz konusu yapılar çekiçleme etkisine maruz kalır ve yıkılırlar.

“OLUMSUZ ZEMİN KOŞULLARI NEDENİYLE YIKILABİLİR”

Bu deprem sonrasında görülmüştür ki doğru zemin etüdü yapılmadan ya da zemin etüt sonuçlarına göre tasarlanmayan yapıların üretimi projeye uygun olarak yapılmasına rağmen, olumsuz zemin koşulları sebebi ile yıkılmaları mümkün olmaktadır.

Bir yapının sadece üretiminden değil, yıkılmasının sonuçlarından da bir inşaat mühendisi kadar yapı müteahhitleri de sorumlu olmak zorundadır.

“MÜTEAHHİTLER DE TEKNİK BİLGİ SAHİBİ OLMALI”

Türkiye’de toplam sayısı 450 bini aşan müteahhitlerin Avrupa’daki toplam sayıları ise 25 bini geçmemektedir. Ülkemizdeki 450 bin müteahhidin de 150 bini geçici belgeyle iş yapmaktadırlar. TMMOB’a bağlı inşaat mühendisi sayısı ise 150 bin civarlarındadır. Bu sayılar, ülkede sadece inşaat mühendislerinin değil müteahhitlerin de yeterli teknik bilgiye sahip olması gerektiğini göstermektedir. Bu bilgiye sahip olamayan müteahhitlerin ise belgeleri iptal edilmek zorundadır.

Herhangi bir yapının inşaatında, üretimin her anında en az bir adet olmak üzere yeterli sayıda inşaat mühendisi bulundurmak zorunlu olmalıdır. Bir yapının tasarlanmasında, üretilmesinde ya da denetlenmesinde yetkin bir çalışan olan mühendisin işine hiçbir rant, para ya da çıkar sebebiyle hiç kimsenin karışmaması gerekmektedir. Bunun için de en temel ve kolay çözüm, biz inşaat mühendislerinin işimizi doğru ve eksiksiz yapabilmemiz için haklarımızın devlet güvencesinde olması gerekmektedir.

“YAPI STOĞU VEYA BİNA RİSK RAPORU BULUNMAMAKTADIR”

Ülkemizde güncel herhangi bir yapı stoğu veya bina risk raporu bulunmamaktadır. Bunun anlamı ise yapılarımızın durumları ve olası depremler karşısında gösterecekleri davranışlar hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Bu eksikliğin giderilmesi için devletimizi, ilgili bakanlıklarımızı ve belediyelerimizi ivedilikle göreve davet ediyor ve bu konuda TMMOB İnşaat Mühendisleri ile ortak çalışmaya çağırıyoruz.

Pandemi döneminde zorunlu olmasına rağmen hiçbir verimlilik sağlanamadığı herkes tarafından kabul edilmiş olan online eğitim konusunda ise görülmüştür ki maalesef çözüm üretemediğimiz durumlarda yine vazgeçilen ilk konu eğitim olmuştur.

İnsan hayatının söz konusu olduğu sağlık meslek bölümlerinin (tıp, eczacılık ve hemşirelik vb.) sıralamaları ve kontenjanları sürekli kontrol altında tutulmuştur. Ancak toplulukların hayatlarını ellerinde tutan biz inşaat mühendisleri için ise durum tam tersidir.

“İNŞAAT MÜHENDİSLERİNE UYGULAMA EĞİTİMİ DE VERİLMELİ”

Sürekli olarak artırılan kontenjanlar ve asla belirlenmeyen üniversite sıralama sınırları sebebiyle hem bu meslek için yeterli olamayacak kişilerin bu mesleğe girmeleri sağlanmış hem kontenjanlar doldurulamamış hem de meslek saygınlığı ayaklar altına alınmıştır. Bu sebeplerden ötürü şu anda ülkemizde yeterli akademisyen sayısı ya da fiziki olarak laboratuvarı dahi olmayan üniversitelerde bile inşaat mühendisliği bölümü bulunmaktadır. İnşaat mühendisliği eğitimindeki sorunların en basit çözümü için, ihtiyaca yönelik branşlaşma ve eğitimin yeteri kadar uzatılıp teorik eğitimin yanı sıra yeterli uygulama eğitiminin de verilmesi olduğunu düşünmekteyiz.

10 ilimizde, deprem bölgesinde yapılacak yapıların İnşaat Mühendisleri Odası’yla koordineli çalışılarak en doğru şekilde projelendirilmesi ve üretim planlamasının yapılması gerekmektedir. Ülkemizde bir daha depremzede sıfatını hiçbir vatandaşımızın taşımaması için devletimizin biz meslek odalarına ihtiyacı vardır ve artık bunu göz ardı etmeyeceklerini temenni etmekteyiz."

Kaynak: anka