MUSTAFA USTA

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Sinop İl Başkanı Celal Şahbenderoğlu, kamu çalışanlarına yapılan maaş zammına ilişkin; "Şu an kamuda çalışan insanların büyük bir çoğunluğu açlık sınırında çalışıyor. Böyle bir gerçeklik var. O yüzden bu tip artışların bizi memnun etmesi mümkün değil. Bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için, mevcut piyasa koşullarında hayatını sürdürebilmesi için, karnını doyurabilmesi için yeterli olmayan paralar bunlar. İnsanın karnının doyurmaktan farklı birtakım ihtiyaçlarını alabilmesi zaten söz konusu bile değil" dedi.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Sinop İl Başkanı Celal Şahbenderoğlu, kamu işçisine yapılan maaş zammı ve eğitimle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

 "BU PARALARIN İNSANLARA YETMESİ MÜMKÜN DEĞİL"

Celal Şahbenderoğlu şunları söyledi:

"Bu zammın kamu işçisine yeterli olması mümkün değil çünkü enflasyon tabiri yerindeyse başını almış gitmiş durumda. Biz ocak ayında da eğitim çalışanları olarak tüm memurların yüzde 100 oranında zam almasını gerektiğini söylemiştik ama maalesef yetkili sendikanın bu satış sözleşmesi yüzünden şu an hiç kimse hak ettiği ücretleri alamıyor maalesef. Şu an gelinen yaşam koşullarında bu paraların insanlara yetmesi mümkün değil. İşçilere lütufmuş gibi sunulan paralar aslında net olarak yoksulluk sınırı. Birleşik Kamu-İş’in yapmış olduğu araştırmalarda yoksulluk sınırında bir artış olmuş oldu. Şöyle bir gerçek de var. Bugün devlet memurları 11-12 bin TL gibi ücretlerle çalışıyorlar. Bunlara öğretmenler de dahil. Şu an kamuda çalışan insanların büyük bir çoğunluğu açlık sınırında çalışıyor. Böyle bir gerçeklik var. O yüzden bu tip artışların bizi memnun etmesi mümkün değil. Bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için, mevcut piyasa koşullarında hayatını sürdürebilmesi için, karnını doyurabilmesi için yeterli olmayan paralar bunlar. İnsanın karnının doyurmaktan farklı birtakım ihtiyaçlarını alabilmesi zaten söz konusu bile değil. Bundan 20 yıl önce bizim maaşımızla 2-3 yıl çalışarak araba aldığımız durumlardan bugün bir memurun bir araba sahibi olabilmesi için yaklaşık hesaplamamıza göre 15 yıl gibi bir süre eşiyle beraber çalışması lazım ki tek maaşı arabaya biriktirerek ancak öyle araba sahibi olabilmesi söz konusu. Bu da bir insanın ömrünün bitirmesi demek. Bizi en çok üzen nokta şu; insanların okumasına, eğitimine değer verilmiyor. Bu toplumda en tehlikeli ve en üzücü olan o maalesef. Biz biliyoruz ki, kamuda memur olabilmek için yıllarca okul sıralarından geçmek, üniversite kapılarını aşındırmak ve üniversitede yıllarca okumak, üniversite bittikten sonra da bir sürü kurslar ve birtakım unvanları kazanabilmek için de birtakım işlemlerden geçmek gerekiyor. Şöyle bir hesap yaptığımızda insan ancak 25-30 yaşına geldiği zaman bir iş sahibi oluyor. 25-30 yaşına gelmiş olan bir insan iş sahibi oluyor ve bu paralarla çalışıyor. 15 yıl sonra da bir araba sahibi olabiliyor. Yani bu insan ömrünün tamamıyla heba etmesi gibi bir şey.

"ŞU AN TÜRKİYE’DE MAALESEF EĞİTİMİN, OKUMANIN DEĞERİ YOK"

Türkiye’de sıkıntı şu. Türkiye’de maalesef eğitimin, okumanın değeri yok. Ben öğretmenim ve maalesef öğrencilerimize artık 'üniversiteye gidin hayatınızı kurtarın' demek komik bir cümle haline gelmiş oldu çünkü, bakıyoruz ki Türkiye’de şu an eğitim görmek, üniversite okumak, üniversite bitirmek vakit kaybı gibi bir şey oldu. Direkt insanlar bir şekilde iş hayatına atılıp para kazanıp ancak varlıklarını sürdürebilmeleri daha mantıklı. Dolayısıyla eğitimin de değerini öldürdüler böylece.

“HERKESİN BORÇ YÜKÜ ARTMAKTA”

Şu an zaten insanlar belki de yıllardır biriktirdikleri paraları yiyorlar. Öyle bir durumdayız. Şu an herkesin borç yükü artmakta, kredi kartlarına yüklenilmekte. Kredi kartından para çekip başka kredi kartı borcunu ödeyen insanlar var. Bu nereye kadar gidecek kimse bilmiyor. Şu an ülkemizin geneli gibi borç altında yaşıyoruz. Maalesef bireysel borçlanmamızda son derece yüksek meblağlar oluştu. İnsanlar kredi çekip, kredi borçlarını ödüyorlar. O pozisyondayız. Bunu da artık bir şeyler alabilmek için değil de karınlarını doyurabilmek için yapıyorlar. Bu noktası gerçekten üzücü ve tehlikeli. Bugün herkes bunun farkındadır. Çok değil bundan 4-5 ay önce bir markete gidip 500 TL harcayıp almış olduğunuz ürünleri bugün aynı şekilde markete gidip aldığımızda 2 bin lira civarında tutuyor. Şu an piyasanın tam 4 katı artmış olması demek bu ama maalesef ücretlerimiz bu şekilde artmadı. O yüzden herkes bir şekilde borçlanarak çözmeye çalışıyor. Ama nereye varacağı da meçhul."

 

Kaynak: anka