DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Elâzığ deprem bölgesinde; “Şunu anlamaları lazım ki; sadece merkezi hükümet imkânlarıyla bu sorun çözülmez, çözülemeyecek, yapamayacaklar. Yerel yönetimlerin kapasitesini harekete geçirmek lazım. Bu konuda bilgisi, imkânı, becerisi olan herkesin elinde ne var, ne yoksa; bu kapasiteyi, bu imkânları harekete geçirmek lazım. Ancak böyle bu bir problem çözülebilir” açıklamasını yaptı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün, parti yöneticileri ile birlikte; deprem bölgesi Elazığ’ı ziyaret etti. Depremden etkilenen ve yıkım kararı verilen binaların olduğu alanları inceleyen Babacan, depremde yıkılan ve iki vatandaşın hayatını kaybettiği binanın enkaz alanında açıklama yaptı.

Babacan, şunları söyledi:

“Depremin olduğu günden itibaren yoğun bir şekilde gelişmeleri takip ettik. Derhal genel merkezden arkadaşlarımız, genel başkan yardımcılarımız deprem bölgesine doğru hareket ettiler. Elâzığ ve Malatya’da incelemeler yaptılar. Ben ilk gün Antakya’daydım, arkasından Adana merkez, Osmaniye Merkez, Gaziantep'in Nur Dağı ve İslâhiye ilçelerindeydim. Kahramanmaraş’taydım, Adıyaman’daydım… Bugün sabah saatlerinde Elbistan’daydık. Arkasından Malatya'nın Akçadağ ilçesindeydik, Doğanşehir ilçesindeydik, Malatya merkezdeydik.

Öncelikle Elazığlılara, depremi yaşamış tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Allah beterinden saklasın. Bir daha böyle büyük acılar memleketimize yaşatmasın. Elazığ il teşkilatımız sağ olsun ilk günden itibaren İl Başkanımız Mehmet Kangal Beyin başkanlığında bir yandan Elazığ'daki durumu hızlı bir şekilde tespit ederken, bir yandan da yardıma desteğe ihtiyacı olan illerimize derhal seferber oldular, çok miktarda yardım malzemesine ihtiyacı olan şehirlere, ilçelere, köylere ulaşması için büyük bir gayret içerisinde oldular. Kendisine teşekkür ediyorum. Çok hızlı bir şekilde mobilize oldu arkadaşlarımız.

Böylesi büyük afetlerde; merkezi yönetimle, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, gönüllüler; beraberce çalışmak zorundalar. Bu kadar büyük çapta bir afetin, hem afet anında yönetilmesi, hem afet sonrasında yaraların sarılması sadece merkezi hükümetin çabası ile olmaz, mümkün değil. Bunu şu anda ülkeyi yönetenlerin idrak etmesi lazım.

Burada en önemlisi tüm milletimizin birlik içerisinde beraberlik içerisinde bu zorluğu aşmak için omuz omuza çalışması. Siyasi parti ayrımı yapmadan, merkezi hükümet, yerel yönetim ayrımı yapmadan, 'yok ben devletim sen vatandaşsın, o dernek, bu vakıf, bunlar işten anlamaz' demeden, hep beraber, imkânı olan kim varsa bu işe koşturabilecek desteği olabilecek kim varsa herkesin bir bakıma işin içinde olması lazım ve topyekûn bir mücadele vermemiz lazım. Bu sorun ancak böyle çözülür çünkü bugüne kadar görülmemiş büyüklükte bir deprem felaketiyle karşı karşıyayız. Tabi depremden önce hangi tedbirlerde eksiklik olduğu, depremden önce yapılması gerekenler şuydu da yapılmadı. Bunların hepsini masaya yatıracağız, konuşacağız. Deprem olduktan sonra niye geç harekete geçildi? Niye iki gün, üç gün? Pek çok yerde hiçbir şey yapılamadı. Bunların hepsi konuşulacak. Kuşkusuz olanlardan mutlaka ders almamız gerekir ama hataları tekrar etmemek lazım.

"KAZA GELİYORUM DEMEZ AMA DEPREM GELİYORUM DEDİ"

Bu ülke deprem bölgesinde bir ülke. Kaza geliyorum demez ama deprem geliyorum der. Ülkemizde fay hatlarının nereden geçtiği belli. Bu hatların üzerindeki şehirlerimizde hangi şiddette deprem olabileceği belli. Yaklaşık takvimleri de belli. Tarih olarak, gün olarak, saat olarak tabii ki bilemiyoruz. Ama yaklaşık zaman dilimleri içerisinde, hangi bölgemizde, ne büyüklükte deprem olabileceği konusunda gayet iyi bilgiler var.

Biraz da bilim meselesi, ilim meselesi bu. Bunları mutlaka masaya yatırmamız gerekiyor. Bunları mutlaka çalışmamız gerekiyor.  Ayrıca bir çalışma daha başlattık.  Depremin getirdiği büyük sosyal ve ekonomik yıkımın nasıl çözüleceği ile alakalı bir çalışma bu. Nasıl 22 tane eylem planı açıklamıştık. Şimdi yeni bir eylem planımız da bu depremin sosyal ve ekonomik sorunlarının nasıl sarılabileceği ile ilgili bir eylem planı. 

Öncelikle deprem öncesi nerede hatalar var, niye tedbir alınmadı, önlenebilir kayıplarımız nedir; ona bakmak gerekecek. Depremin ilk birkaç gününde niye harekete geçilemedi, ne oldu buna bakmak gerekecek. Ama hemen arkasından da yaraları nasıl saracağız, bu büyük sosyal ve ekonomik yıkımın altından bu ülke nasıl kalkacak?  Ki bu konuda çok şükür tecrübeli bir ekibimiz var. İbrahim Bey biliyorsunuz 99 depreminin olduğu dönemde Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışıyordu. O depremin ekonomik sonuçlarını inceleyen ve değerlendiren çok kıymetli bir rapor hazırlamışlardı.

Bugün hala referans niteliğinde bir rapor olarak duruyor. 99 depremi ile ilgili İbrahim Beylerin zamanında Devlet Planlama Teşkilatı’nda hazırladığı rapor, bu depremin de ekonomik maliyeti ve çözümü ile ilgili, bugünlere ışık tutacak nitelikte bir rapordur.  Çok kıymetli bir rapordur. Onun üzerine de ekleyerek hareket etmemiz gerekiyor.

İnşallah hep beraber millet olarak bu zorlukların üzerinden geleceğiz. Bu topraklar, bu millet nice güçlükler çekti, savaşlar yaşadı, büyük felaketler yaşadı ama hep beraber üzerinde üstesinden geldik. Üstesinden gelmek birlik ve beraberlikle olur. Kutuplaştırarak olmuyor, öfke diliyle olmuyor, nefret diliyle olmuyor, tehdit diliyle olmuyor. Beraberlik kardeşlik dili ile oluyor. Onun için benim buradan ülkeyi yönetenlere tavsiyem bu öfke, nefret ve ayrıştırıcı dili bir an önce bırakmaları ve kardeşlik dili ile milli beraberlik, birlik dili ile hep beraber bu sorunun üstesinden gelmek gerekiyor.

Evet, şu anda ülkeyi yönetmek sorumluluğu onlarda olabilir. Ama şunu anlamaları lazım ki; sadece merkezi hükümet imkânlarıyla bu sorun çözülmez, çözülemeyecek, yapamayacaklar. Bunu anlamaları lazım. Yerel yönetimlerin kapasitesini harekete geçirmek lazım. Bu konuda bilgisi, imkânı, becerisi olan herkesin elinde ne var ne yoksa bu kapasiteyi, bu imkânları harekete geçirmek lazım. Ancak böyle bu bir problem çözülebilir.

"ELAZIĞ’IN AFET BÖLGESİ İLAN EDİLMESİNİ OLUMLU BİR GELİŞME OLARAK GÖRÜYORUZ"

Elâzığ’a gelecek olursak; Elazığ depreminin yaralarını saramamışken, Elazığ'da meydana gelen depremdeki konut sorunlarını tam anlamıyla henüz çözememişken yeniden büyük bir depremle karşı karşıya kaldı. Elâzığ’da can kaybımız başka şehirlerle mukayese edildiğinde çok şükür sınırlı.

Arkamızdaki enkazda, o da aslında depremden sonra enkaz içerisine giren bir vatandaşımız ve onunla beraber bir polis kardeşimiz hayatını kaybetti ama Elazığ'da 500'e yakın ağır hasar almış bina var. Şu çevremizde gördüğünüz binaların çoğu dâhil olmak üzere ve bu  yaklaşık 3 bin 500 müstakil birime denk geliyor. Dolayısıyla bu depremin Elazığ üzerindeki etkisi diğer illerimiz kadar ağır. Yıkımın olmaması kimseyi yanıltmasın, ağır hasar almış binalar var, bunların çoğu tespit edilmiş durumda. Tespit çalışmaları önümüzdeki günlerde de devam edecektir. Bu binaların sayısı artabilir dolayısıyla. Elazığ’ın da diğer 10 il gibi afet bölgesi kapsamına alınmasını biz çok kıymetli görüyoruz. Bununla ilgili bir çalışmanın da başladığını anlıyoruz.  Ümit ederiz ki bu çalışma en kısa zamanda tamamlanır. Diğer 10 ilimizde olduğu gibi, 11 il olarak Elazığ’ın da afet bölgesi kapsamında çok hızlı bir şekilde alınması, bu yaraların sarılması ile ilgili çalışmalar başlar diye bekliyoruz, ümit ediyoruz. Ama anladığımız kadarıyla bu süreç de işliyor, bunun olumlu haberlerini aldık. İnşallah neticelerini kısa zaman içerisinde göreceğiz.  Bu süreç başlar ben burada da pek çok ilimizde olduğu gibi Elazığ'da da yıkılan binaların, enkazların altında kalan vatandaşlarımızın kurtarılması için derhal harekete geçen tüm vatandaşlarımıza şükranlarımı tekrar iletmek istiyorum. Eliyle, tırnaklarıyla kazıya kazıya o enkaz altından yaralı vatandaşlarımızı, sağ vatandaşlarımızı çıkartan vatandaşlarımıza huzurlarınıza tekrar teşekkür ediyorum. Ülkece tekrar hepimize geçmiş olsun."

 

Kaynak: anka