GAYE ŞEYMA CAN

Arkeolog ve araştırmacı yazar İpek Kobaner, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan tarihi eserlerin parçaları için uyardı. Kobaner, "Yıkılan binalardan malzeme toplayıp yeni binalarda kullanma alışkanlığımız var. Bu yıkılan binaların özellikle antik dönem yapılarının malzemelerinin toplanıp, yapılacak olan restorasyonlarda kullanılması çok uygun olacaktır. Daha aslına uygun binalar ortaya çıkaracaktır" dedi. 

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde Hatay Antakya'da bulunan Habibi Neccar Camii ve Gaziantep Kalesi gibi zarar gören tarihi eserler hakkında ANKA Haber Ajansı'na konuşan arkeolog ve araştırmacı yazar İpek Kobaner, depremin Anadolu’nun kaderi olduğunu ve tarihin ilk zamanlarından itibaren depremlerin meydana geldiğini aktardı. Kobaner, Bizans İmparatoru Justinianus'un döneminde meydana gelen deprem sonrasında yas amaçlı tacını takmadığını ve vergileri kaldırdığını anlatarak şunları söyledi:  

“ANADOLU DEĞİŞMEZ KADERİNİ TEKRAR YAŞADI: Anadolu değişmez kaderini tekrar yaşadı. Depremlerle sarsılırız, her zaman bu böyleydi, tarihin ilk günlerinden itibaren bu böyleydi, depremlerle sarsıldık ama her zaman tekrar toparlanmayı da başardık. Bu depremleri İstanbul depremleriyle birlikte yazan antik dönem yazarlarından biliyoruz. Mesela Malalas, antik dönem depremlerini yazmıştır ve bize bilgiler vermiştir. 

İMPARATOR VERGİLERİ KALDIRMIŞ, TACINI TAKMAMIŞTI: Antakya yerle bir olur ve o dönemdeki Bizans İmparatoru Justinianus’tur, Ayasofya’yı yaptıran imparatordur. Hemen enkazın toparlanmasını ister ve vergileri kaldırı. İmparator, başına tacını bile takmaz matem havasında olduğunu göstermek için.  

TARİHİ YAPILAR DAHA ÖNCE DE YIKILIP YENİDEN YAPILDI: Bugün baktığımızda Habib-i Neccar’ın, eski dönemlerden kalma kiliselerin yıkıldığını görüyoruz. Bunlar ilk defa yıkılmıyorlar. Yani biz bunların daha önce de yakıldığını, yıkıldığını gördük. Mesela Habib-i Neccar, Müslümanlığın ilk camisi olarak addedilir. 636’da ilk defa Halife Ömer tarafından yaptırıldığını biliyoruz. Ama daha sonra yıkıldığını da biliyoruz. Yani yıkılıyor ve daha sonra da Baybars tarafından tekrar imar ediliyor ve üzerine de bir kitabe konuluyor. 1854’te tekrar yıkılıyor ve tekrar yapılıyor. Yani buradaki, Antakya'daki yapılar ilk defa yıkılıp yapılmıyor.  

BU ESERLERİN PARÇALARI RESTORASYONLARDA KULLANILMALI: Fakat antik dönemden bu yana insanların bir alışkanlığı var. Yıkılan binalardan malzeme toplayıp yeni binalarda kullanma alışkanlığımız var. Bu yıkılan binaların özellikle antik dönem yapılarının 1000 sene öncesi olabilir, 500 sene öncesi olabilir, malzemelerinin toplanıp yapılacak olan restorasyonlarda kullanılması çok uygun olacaktır. Daha aslına uygun binalar ortaya çıkaracaktır. En azından o tarihi dokuyu hissedebileceğiz. Yani aslına uygun olması çok önemli, malzemelerin benzer olması önemli. Mesela Antep Kalesi. 2 bin yıllık kale yıkıldı. Ben videolarını seyrettiğimde yollara kadar parçalarının düştüğünü gördüm. Bunlar mümkün olduğu kadar toplanmalı. Elbette ki bütün parçalar bulunamaz. Ama bulunabildiği kadarı korunmalı ve yapısında kullanılmalı diye düşünüyorum. Eminim konuyla ilgilenenler benden çok daha iyi bir şekilde düşüneceklerdir. Ve gerekenler yapılacaktır diye inanıyorum.” 

Kaynak: anka