Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, AKP ve MHP’nin hazırladığı “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” için “Bu kanun teklifi, milletin desteğini kaybetmiş iktidarın seçime girme hazırlığıdır. Bu kanun teklifi, gazetecileri, internet haber sitelerini, özelde sosyal medyayı ve genelde haber alma özgürlüğü yok sayılan tüm vatandaşlarımızı susturma çabasının cisimleşmiş halidir. Tüm basın, iktidarın pençesine alınmak isteniyor” dedi.

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, TBMM’de basın toplantısı yaptı. Yeneroğlu, özetle şunları söyledi:

“Siyasi irade Kızılay’da siyah tenli insan görmek istemiyormuş. Poliste talimat gereği olayı kitabına uydurmaya çalışıp insanlara aylardır kötülük yaparak Kızılay bölgesinden siyah tenli insanları kovuyordu…Bakın daha önce de bu bölgede siyah tenli insanlara ait birçok restoran, kafe, dükkan kapatılış, baskı ile polis tarafından yürütülen baskı ile kapatılmış veya başka yerlere taşınma zorunlulukları söz konusu olmuştu… Yani yeni bir zorbalıkla karşı karşıya değiliz. Maalesef yeterince takip edilmediği için sanki cuma günüyle kısıtlı bir olaymış gibi zannediliyor. Halbuki bu insanlar bir ulusal gazetenin Mart 2000- Nisan 2021 tarihinde yaptığı ırkçı Saiklerle ilgili verdiği manşet neticesinde polis tarafından bu şekilde şiddete hukuksuzluğa maruz bırakılıyorlardı. SAAB kafe restoranda aynı baskılara maruz kalıyordu. Ben de kendilerine destek olmak için yeni tabela asma törenlerine katıldım. Burada ise polisler hem işletmecilere hem kafede restoranda oturan insanlara hem de diğer oraya gelmiş açılışı takip eden insanlara karşı tacizde bulundu.

Milletvekili olmama rağmen bu polislerin amiri bana karşı saygısızca gayri ahlaki bir tutum içerisinde bulundu ve tehditkâr davranış ve söylemler ortaya koydu. Saab kafenin tabelasına ise izin verilmedi ve zorla tamamıyla beyaza boyatıldı. Siyahilere karşı kurumsal ırkçılığın daha ironik bir biçimde ortaya konulması herhalde düşünülemezdi.”

“TABELA VE LEVHA STANDARTLARINI BELİRLEME YETKİSİ ÖNCELİKLE BELEDİYELERDE”

Göç İdaresi Başkanlığı’nın konuya ilişkin açıklamasını anımsatan Yeneroğlu, şöyle devam etti:

“Ben bizzat oradaydım ve hiçbir polis hiçbir mevzuat hükmüne dayanarak bir uygulama yaptığından hiçbir şekilde bahsetmedi. Türk Standartları Enstitüsü'nün standardını uyguluyoruz demedi ve akıllarının ucundan bile geçmedi.Biz bu mevzuatı araştırdık sonradan Göç İdaresi gece yarısı böyle alakasız bir açıklama yapınca ‘bir bakalım’ dedik bu neyin nesi. Tabela ve levha standartlarını belirleme yetkisi öncelikle belediyelerde. Bu olayla ilgili Çankaya Belediyesi’nin en ufak bir rahatsızlığını duyan oldu mu, olmadı. Çankaya Belediyesi oraya zabıta gönderdi mi göndermedi. Çankaya Belediyesi bununla ilgili herhangi bir açıklama yaptı mı yapmadı. Peki Türk vatandaşının işlettiği bir kafede Göç İdaresi'nin görevi yetkisi ne?...Belediyenin Belediye Kanunu’nda tabela ile ilgili yetkisinde yabancı kelime kullanılamaz diye de bir standardı da yok. Göç idaresinin dayandığını iddia ettiği veya uydurduğu Türk Standartları Enstitüsü standardı ise yalnızca demin belirttiğim gibi kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik bir standart.”

“HUKUK DÜŞMANI BU ÜLKEDE İÇİŞLERİ BAKANI’NIN BİZZAT KENDİSİDİR”

“Gerçek düşman hukuk düşmanı olanlardır. Gerçek düşman milletinin temel haklarını ayaklar altına alandır. Gerçek düşman Emniyet Genel Müdürlüğü’nü işgal ederek Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kurumsal sitesini kendi hukuk dışı emellerine araçsallaştırarak bu uygulamaları bu millete reva görenlerdir. Hukuk düşmanı bu ülkede İçişleri Bakanı’nın bizzat kendisidir.”

“TÜM BASIN, İKTİDARIN PENÇESİNE ALINMAK İSTENİYOR”

Medyaya yaptırımlar getiren “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne tepki gösteren Yeneroğlu, şunları söyledi:

“Bu kanun teklifi, milletin desteğini kaybetmiş iktidarın seçime girme hazırlığıdır. Bu kanun teklifi, gazetecileri, internet haber sitelerini, özelde sosyal medyayı ve genelde haber alma özgürlüğü yok sayılan tüm vatandaşlarımızı susturma çabasının cisimleşmiş halidir. Tüm basın, iktidarın pençesine alınmak isteniyor. Basın kartını gazeteciliğin bir parçası haline getirmeye çalışıyorlar. Basın kartı alamayan gazetecilere toplumsal olaylarda polisler tarafından göz açtırılmayacak ve çekim yaptırılmayacak. Kimi zaman gazeteciler tutuklanacak, mahkûm edilecek.

İnternet haber sitelerini de kontrolleri altına almak istiyorlar. Bu elbette tek başına bir sorun değil. Ancak hükümetin klasik uygulamalarını düşündüğümüzde olacaklar burada da çok açık.  İnternet haber sitelerine müdahale edecekler. Haberleri silme baskısı yapacaklar. Alakalı alakasız soruşturmalarla haber sitelerini yıldıracaklar. Direnmeye çalışan olursa da bu sefer internet haber sitesinin sorumlu yazı işleri müdürleri, yöneticileri gözaltına alınacak, yargılanacak. İşte tüm bu süreci gören internet haber siteleri kendilerini oto-sansüre mecbur hissedecek.”

“DEZENFORMASYONUN KRALINI YAPAN BİZZAT İKTİDARIN KENDİSİ”

“Öte yandan, iktidar yanlısı internet haber siteleri ise Basın İlan Kurumu’ndan gelen resmi ilanlar ile ayakta tutulacaklar ve bunlara kaynak aktarılacak. Yani tam bir havuç-sopa stratejisi internet haber siteleri için uygulanacak. Güya ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma’ fiilini cezalandıracaklarmış. Suç tamamen muğlak içerikli. Kime göre neye göre yanıltıcı bilgi olduğu tartışmalı birçok haber ve yorum bu kanunla suç haline getirilmek isteniyor. İktidara göre; onların hoşuna gitmeyen her yorum, her haber zaten yanıltıcı zaten dezenformasyon. Hâlbuki dezenformasyonun kralını yapan bizzat iktidarın kendisi.”

 

Kaynak: anka