Ülkemizin en büyük doğal felaket tehlikesi depremdir. Ülkemizin, nüfusunun ve sanayisinin çok büyük kısmı birinci(1.) derecede tehlikeli deprem bölgesindedir.

 Afetler, doğrudan hasar vererek varlıkları, alt yapıyı, sermayeyi, malları ve stokları etkileyerek yok olmasına neden olurken; dolaylı hasar vererek yaşam akışını etkiler, hizmet üretimini azaltır, gelirleri azaltıp harcamaları artırır.

 Yaşam alanları; evler, iş yerleri, kamu binaları kısacası insanı barındıran her binayı kapsar. Bu yaşam alanların da, yıkıcı ve öldürücü etkiler yaratan depremin zararlarını azaltmak ve insan hayatını korumak amacıyla önlemlerin alınması zorunludur.Binaları yapısal olarak zarar görmesini engelleyecek sağlamlıkla inşa etmek gerekir. Depremlerin yıkıcı olan etkisi karşısında binaların doğru yerde dayanıklı inşa edilmesi tek başına bir işe yaramaz. Binalarda yapısal olmayan tehlikelere karşı önlem alınmazsa, ölümlere ve sakatlıklara sebep olması yanında arama kurtarma faaliyetlerini de zorlaştırarak büyük maddi kayıplara yol açar. 

 Binalar yapısal ve yapısal olmayan elemanlardan oluşur. Yapısal elemanlar binanın; temel, kolon, duvar ve çatı sistemlerini ifade eder. Yapısal olmayan eleman ise binanın aydınlatma, enerji, su, yangın sistemleri, bina içinde kullanılan her türlü eşya ve elemanları ifade eder. Yapısal olmayan elemanların zarar vermesini ve zarar görmesini engelleyici her türlü çalışmaya “Yapısal Olmayan Risklerin Azaltılması” kısaca YORA denir. Yapılan işlemlerin başlıcaları; eşyaların yerini değiştirmek, sabitlemek, tampon koymak v.b. dir. Özellikle depremin neden olduğu afetler sonucunda binalar ayakta kalsalar bile; ortaya çıkan enerji ve hareket sonrasında yapısal elemanlarla birlikte yapısal olmayan elemanlara da etki eder. YORA/Sabitleme işlemleri yapılmamışsa aydınlatma elemanı, pencere, ofis malzemeleri, tıbbi cihaz /cihaz, mobilya, raflarda saklanan veya duvara asılı olan tüm eşyalar /elemanlar devrilmek, sürünmek veya kırılmak suretiyle hem çalışanlara hem de hasta ve diğer kişilerin   yaralanmalarına hatta ölümlerine neden olabilir. Zarar gören ekipmanlar devre dışı kalacağından, hizmetin sürdürülebilirliğini de engelleyecektir. Türkiye Deprem Yönetmeliğinde sağlık tesisleri için “hemen kullanım” ilkesi birinci sıradadır. Eğer gereken tedbirler alınmaz ise bina yapısal olarak sağlam durumda olsa bile hizmetin devamını sağlayacak eşya ve düzeneklerin zarar görmesi nedeniyle hizmet kısmen veya tamamen durabilir.

Tarih, dünyada ve ülkemizde bunun örnekleriyle doludur.

•    1999 Marmara Depremi’nde resmi rakamlara göre 18000 kişi hayatını kaybetmiş, yüz binlerce kişi de yaralanmıştır. Ölümlerin %3 ü yapısal olmayan tehlikelere bağlı gelişmiş, yaralanmaların ise %50 si YORA olmadığı için meydana gelmiştir.

•    1999 İzmit depreminden sonra, hayatta kalanların yaşadığı maddi kayıpların %30’unu mobilya, beyaz eşya, elektronik cihazların ve diğer değerli eşyaların oluşturduğu tahmin edilmektedir.

•    1994 yılında Amerika’daki Northridge depreminden sonra, yapısal bir hasarı olmayan ya da çok az olan 10 büyük hastane, yapısal olmayan elemanların yarattığı hasarlardan dolayı boşaltılmak ya da kapatılmak zorunda kalmıştır. Sonuç olarak, deprem sonrasındaki en kritik saatlerde tıbbi yardım kesintiye uğramıştır.

•    2011 Van – Erciş Depremi’nde, ilçenin tek hastanesi olan Erciş Devlet Hastanesi yapısal hasar olmamasına rağmen YORA çalışması yapılmadığı için uzun bir süre kullanılamamıştır, hizmet zor kış şartlarında ve ağır çalışma koşullarında sahra hastanesinde verilmiştir.

•    2012 Şili depreminde 130 tane hastane etkilenmiş, bunlardan sadece dört tanesinde yapısal hasar meydana gelmiş, geriye kalan hastanelerin %83 ü yapısal olmayan elemanların zarar görmesi sebebiyle devre dışı kalmışlardır. Şili Hükümeti hastaneler için toplam zararı 2,8 milyar dolar olarak açıklamıştır.

 Doğal afetleri önlememiz mümkün değildir. Ama alacağımız tedbirlerle vereceği zararları en aza indirebiliriz.Bunun için de afet öncesinde, afet esnasında ve afet sonrasında yapılması gerekenler planlanmalıdır. YORA, afet öncesinde yapılması gereken önemli ve hayati değer taşıyan çalışmalardan bir tanesidir. Başta hastaneler olmak üzere tüm yaşam alanlarında uygulanması gereken bir korunma yöntemidir. Hastanelerimizin afet ve acil durumlar karşısında güvenli hale getirilmesi için sağlık camiasının tamamına sorumluluk düşmektedir. YORA konusunda farkındalığın artırılması ve YORA uygulamalarının hastanelerimizde uygulanması afetin zararlarını azaltacağı gibi hastanelerimizi  daha güvenli yaşam ve hizmet alanı  haline getirecektir.

Ebe  Tülay AKGÜN