Özellikle son günlerde gelen şehit haberleri, kazalar, ihmal ve dikkatsizlik sonucu ölümler hepimizi derinden üzüyor. Duyduğumuz her acı haberle toplum olarak derinden üzülüyoruz. Ve pek çok ölümlerinde aslında basit nedenlerle olduğunu biliyoruz. Evet kaza ve kader var ancak ihmaller ve hatalara da kader demiyecek kadar da kaderin ne olduğunu biliyoruz.

Ülkemizde çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Bu değişim ve dönüşüm bazı alanlarda yeniden inşa etmek şeklinde gerçekleşirken pek çok alanda eskinin iyileştirilmesi ve üzerini boyamak olarak gerçekleşiyor. Yolları inşa ederken eski yollar asfaltlanıyor ya da genişletilerek yenileniyor. Altyapıya bakılmaksızın üst iyileştirmelerle değişim ve dönüşüm yapılıyor. Bazen ucuza malolsun diye ana yollara üst/alt geçit yapmak yerine ışık konuluyor  ya da geniş kavşaklar yapılıyor. Yapılan yolların altyapısı yeterli olmadığından dolayı her yıl yenilenmesi gerekiyor.

Sadece yollar değil, kamu binaları da aynı şekilde; boyanıyor, duvarları kırılıyor ve yenileniyor. Oysa ki 30-40 yıllık binalar artık ihtiyaca cevap vermiyor. Ekonomik refahın da artmasıyla ısıtmadan soğutmaya pek çok alanda artık kamu kurumlarının binaları ihtiyaca cevap vermekten çok uzak. İnsanlar kendi evlerindeki rahatlığı kamu kurumlarında da bekliyor. Özel sektör kendini yenileyemediğinde piyasada tutunamadığından kendini şartlara göre yeniliyor ancak kamu kurumlarının rakibi olmadığından böyle bir yenilemeye ihtiyaç duymuyor.

Mesele sadece binalarla sınırlı değil, fiziki şartlar elbette çok önemli ancak yasa ve yönetmeliklerde en az yollar ve binalar kadar önemli. Bürokrasi köhne yasaların ve yönetmeliklerin esiri olmuş durumda. Kamu kurumlarında canla başla çalışan bir çok insan var ama onlarında karşısına yasa ve yönetmelikler çıkıyor. 1960 yılının yasaları ile 2012 Türkiye’si yönetilemeye çalışıyor. Sürekli yasa ve yönetmeliklerde değişiklikler yapılarak yamalı bohça gibi bir anayasa ile işleri yürütmeye çalışıyoruz.

Askerlikte, eğitimde, maliyede, tapuda, adalette bütün alanlarda hantallaşma ve bürokrasinin esiri olmuşluk var. Bu şartlar altında Türkiye’nin 2023 vizyonunu yakalaması mümkün görünmüyor.

Teşhis kolay da tedavi nasıl olacak? İşe öncelikle mevcut anayasayı tekrar yazarak başlamak gerekiyor. (8 aydır 4-5 madde yazamayan anayasa ulaşma komisyonuyla bu iş çok zor). Ayrıca yazılacak anayasa eskinin gölgesinde ve yabancı devletlerin anayasalarının kopyası olursa bir işe yaramayacaktır. Her kurum kendi iş süreçlerini tekrar yazmalı, iş yapma biçimini gözden geçirmeleri ve işleri hızlandırma, kolaylaştırma şeklinde yeniden düzenlemelidir. Maalesef 9 çalışanın olduğu bir birimde 4 şef, 3 müdür bir başkan olan kurumlar var. Devlet kurumları istihdam çöplüğüne dönüştürülmek yerine esnek, hızlı ve sorunlara çözüm üretilen yerler haline getirilmeli. Hani hep konuşulan ama ne demek olduğu bir türlü açıklanamayan yapısal sorunlar ortaya konmalı ve sorunlar çözülmeli.

Eğer bu değişim ve dönüşüm gerçekleştirilmezse maalesef üzücü kazalar, pek çok canlar ve neslimiz heba olacaktır.