İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Halk Konut Projesi’nin temel atma töreninde, “Bugün aynı zamanda Türkiye’ye örnek olacak bir kooperatifçilik modelinin de temelini atıyoruz. İki belediye şirketimiz Ege Şehir ve İZBETON, Bayraklı Belediyesi iştiraki BAYBEL ve Dilber Apartmanı sakinlerinin kurduğu Halk Konut 1 Yapı Kooperatifi, kamu ve vatandaş ortaklığının mükemmel bir örneğini ortaya koyuyor. Bu ortaklıkta belediye şirketlerimiz, yüzde 1 gibi sembolik bir kâr oranıyla depremzedelerimizin en uygun koşullarda sağlıklı yapılara kavuşmasının önünü açıyor. Hemşerilerimize yol gösterici oluyor. Teknik destek sağlıyor. Bu kooperatif modeli sayesinde tüm süreç demokratik, şeffaf ve katılımcı bir şekilde ilerliyor. Yani belediye ve vatandaş, kol kola girerek bir imece ortaya koyuyor. Ekonomik demokrasinin temeli olan, üretenin aynı zamanda yönettiği anlayış, böylece İzmir’de hayata geçmiş oluyor” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, depremzedeler için geliştirdiği Halk Konut Projesi’nin temelini bugün törenle attı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı temel atma töreninde konuşan Tunç Soyer, şunları söyledi:

“30 Ekim 2020’de yaşadığımız deprem hem İzmir’i hem Türkiye’yi çok derinden sarstı. 119 hemşerimiz hayatını kaybetti, binin üzerinde vatandaşımız yaralandı. Bu vesileyle bir kez daha depremde hayatını kaybeden hemşerilerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine baş sağlığı diliyorum. Yaşadığımız bu deprem hepimize bir kez daha gösterdi ki İzmir’in yaşlı yapı stoğu, önümüzde duran en temel sorunlardan biri. Çünkü depremle iki şeyi yaşamaya devam edeceğiz. Daha bu sabah Elazığ’da 4.9 şiddetinde deprem oldu. Yine İzmir’de sabaha karşı 3.6 şiddetinde bir deprem oldu. Depremden kurtuluş yok ama en az zararla kurtulma ihtimali var. Onun için diyorum; depremle iç içe yaşamaya devam edeceğiz. Ama bu şehri dirençli bir şehir haline getireceğiz. Biz, 30 Ekim depremi yaşanmadan önce, daha göreve gelir gelmez Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı’nı kurmuştuk.

“EN KISA SÜREDE TÜM İZMİR’İN YAPI STOĞUNUN ENVANTERİNİ DE TAMAMLAMIŞ OLACAĞIZ”

Deprem sonrasında çalışmalarımızı hızlandırarak Türkiye’nin en gelişmiş yapı ve zemin laboratuvarını kurduk. 10 üniversiteden 43 bilim insanı ve 18 uzman mühendisten oluşan bir ekiple çalışmaya başladık. İzmir’de mikro bölgelendirme yöntemiyle 200 metreye 200 metrekare halinde tüm İzmir’in yeraltı haritasını çıkartıyoruz. Adeta fotoğrafını çekiyoruz, ultrasonunu çekiyoruz. İzmir’in 200’e 200 metrekarelik dilimler halinde tamamının tespitini yapmış olacağız. Yaşlı faylar, diri faylar, dar atımlı faylar; hepsini tek tek güncellemiş olacağız. Böylece nasıl bir şehirde yaşıyoruz, üzerinde yaşadığımız şehir nasıl bir deprem üretebilir, nerede daha yıkıcı olabilir, bunu net olarak çıkartıp ortaya koyacağız. Türkiye’de bunu yapan tek kent İzmir’dir. Bir yandan İzmir’in yapı stoğu envanterini çıkartıyoruz. Bayraklı’da 31 bin146 yapıda incelemeyi tamamladık ve bina kimlik kartlarını oluşturduk. Her binanın bir deprem karnesi var, binanın girişinde asılı. Bu bina depreme ne kadar dayanıklıdır, ne zaman yapılmıştır, hangi mevzuata uygun yapılmıştır; bunu içinde oturan vatandaş da biz de belediye olarak bileceğiz. Bunu İzmir’in tamamına yaygınlaştıracağız. Şimdi 60 bin bina için Bayraklı ve Bornova’nın bazı mahallelerinde çalışıyoruz. İnşaat mühendisleri odamızla birlikte yapıyoruz. En kısa sürede tüm İzmir’in yapı stoğunun envanterini de tamamlamış olacağız.

“BUGÜN AYNI ZAMANDA TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLACAK BİR KOOPERATİFÇİLİK MODELİNİN DE TEMELİNİ ATIYORUZ”

Bugün temelini atacağımız Dilber Apartmanı ile tüm bu çalışmalar ile gelişen yepyeni bir modeli de hayata geçiriyoruz. Şöyle diyenler var; ‘Bir apartmanın inşaatı için, temel atması için koskoca genel başkanı getirdiniz’. Mesele bu değil. Bir model kuruyoruz. Dilber Apartmanı, depremde orta hasar alan ve sonrasında yıkılan bir bina. Apartman sakinleri, yeni binanın inşa sürecinde çok büyük sorunlar yaşadılar. Kurumların, idarelerin, müdürlüklerin koridorlarında, destek almadan günlerini harcadılar. Kısacası bir sahip çıkanları olmadı. Başlattığımız ‘Halk Konut Projesi’ işte tam böyle bir zorluk anında imdada yetişti. Dilber Apartmanı sakinleri, bu projenin sadece yaratıcısı değil, aynı zamanda fikir ortaklarıdır. Bu projeyi onlarla düşünerek hayata geçiriyoruz. Dilber Apartmanı da dahil hasarlı binalarda emsal artışının fikir babası da Sayın Genel Başkan’ımdır. Huzurlarınızda ona teşekkür ediyorum. O olmasa bu emsal artışı olmazdı. Şartnamelerin hazırlanmasında yine birçok sıkıntı vardı. Mevzuat anlamında sıkıntı vardı. Hepsini bir bir aştık. Dilber Apartmanı sakinlerinin fedakarlığı da var. Çünkü kat malikliğinden arsa payı hissedarlığına dönmeleri gerekiyordu. Ancak o takdirde bir kooperatif kurabiliyorlardı, ancak biz o takdirde bir kooperatifle anlaşma haline gelebiliyorduk. Zor bir süreçti ama derler ya bir işi yapmanın bir, yapmamanın bin sebebi var. Biz, o bir sebebe inandık ve bu meseleyi çözdük. Kısacası tarımda, ulaşımda, kentsel dönüşümde uyguladığımız kooperatifçilik modelini buraya da taşıdık. Bu tören, yalnızca yeni Dilber Apartmanı temel atma töreni değil. Bugün aynı zamanda Türkiye’ye örnek olacak bir kooperatifçilik modelinin de temelini atıyoruz. İki belediye şirketimiz Ege Şehir ve İZBETON, Bayraklı Belediyesi iştiraki BAYBEL ve Dilber Apartmanı sakinlerinin kurduğu Halk Konut 1 Yapı Kooperatifi, kamu ve vatandaş ortaklığının mükemmel bir örneğini ortaya koyuyor. Bu ortaklıkta belediye şirketlerimiz, yüzde 1 gibi sembolik bir kâr oranıyla depremzedelerimizin en uygun koşullarda sağlıklı yapılara kavuşmasının önünü açıyor. Hemşerilerimize yol gösterici oluyor. Teknik destek sağlıyor. Bu kooperatif modeli sayesinde tüm süreç demokratik, şeffaf ve katılımcı bir şekilde ilerliyor. Yani belediye ve vatandaş kol kola girerek bir imece ortaya koyuyor. Ekonomik demokrasinin temeli olan üretenin aynı zamanda yönettiği anlayış, böylece İzmir’de hayata geçmiş oluyor. Böylece İzmir’de belediye, bir ana gibi, mağduriyet yaşayan evlatlarını şefkatle kucaklıyor. Kamunun gücünü, kamunun kendisi için, vatandaşı için seferber ediyor. Bu modelimizi İzmir’in geneline genişletmek için de çalışmalara başladık. Dilber Apartmanı ile 10 kooperatif ve dönüşüm için imzalar attık. Çığ gibi büyüyen modelimiz çok yakında 21 kooperatifle birlikte bin 233 bağımsız birim ve yaklaşık 200 bin metre kare inşaat alanını kapsayacak. Yaşadıkları tüm zorluklara, sıkıntılara rağmen umutlarını yitirmeden bu projeyi sahiplenen ve sonuna kadar götüren başta Dilber Apartmanı sakinlerine, kıymetli çok sevgili çalışma arkadaşım, Bayraklı Belediye Başkanı’mız sevgili Serdar Sandal, Ege Şehir, İZBETON ve BAYBEL şirketlerimizin yöneticilerine, çalışanlarına huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Elbette göğsümüzü kabartan, bugün de bizi yine yalnız bırakmayan ve liderliğiyle bizlere yol gösteren çok değerli Genel Başkan’ımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na şükranlarımı sunuyorum. Tüm teşkilatımıza, milletvekillerimize, meclis üyelerimize, bugün bizlerle birlikte olan tüm misafirlerimize çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle yeni göreve başlayan çok değerli çalışma arkadaşım, İl Başkanı Sayın Şenol Aslanoğlu’na başarılar diliyorum. Dilber Apartmanı sakinlerinin yeni evlerinin ve yaşamlarının şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.”

“DİĞER ALANLARDA AFETE MARUZ BÖLGEYİ ANINDA KARARA BAĞLAYANLAR, SÖZ KONUSU BAYRAKLI OLDUĞUNDA GÖRMEZ, DUYMAZ VE İŞİTMEZ OLMUŞLARDI”

Törende konuşan Bayraklı Belediye Başkanı Serdal Sandal ise şunları söyledi:

“Depremde 117 canımızı yitirdik. 20 bin yurttaşımız sokakta kaldı. Enkaz sürecinde, çadır sürecinde ve geçici konutlara geçiş sürecinde Büyükşehir Belediyemizle tüm Türkiye’ye örnek olacak bir çalışmayı el birliğiyle yaptık. Bu anlamda, enkaz sürecinde bize destek olan, her anlamda yanımızda duran, özellikle de kamuya da buradan teşekkürleri bir borç biliyorum. Enkaz süreci dışında yalnız başımıza kaldık. Arkamızda bir tek güç vardı. O da Büyükşehir Belediye Başkanı’mız. Büyükşehir Belediyemizin desteğiyle depremzedelerimizin ihtiyaç duyduğu bütün çalışmalarımızı eksiksiz olarak, her türlü talebi çok kısa sürede karşılayıp depremzede yurttaşlarımızın sorunlarını rahatlıkla çözebildik. Anadolu’nun birçok yerinde birçok afeti yaşadık. Karadeniz’de, Van’da, Elazığ’da, Malatya’da yaşadık ama kamusal duyarlılığı Bayraklı’da göremedik. Türkiye’nin en büyük afetiydi. Diğer alanlarda afete maruz bölgeyi anında karara bağlayanlar, söz konusu Bayraklı olduğunda görmez, duymaz ve işitmez olmuşlardı. Burada bizim sorunumuz, neden afet bölgesi ilan edildikleriyle ilgili değildi. Zarar gören yurttaşlarımızın derdini çözmek, devletimizin asli görevlerinden bir tanesidir. Karadeniz’deki, Elazığ’daki, Malatya’daki mağduriyete çözüm bulunması bizi son derece memnun eder ama biz de Bayraklılılar olarak bu desteklerden yararlanmak isterdik.”

Kaynak: anka