Haber: OKTAY YILDIRIM Kamera: UMUT EMRE GÖKBULUT
(TEKİRDAĞ) - Hububat alım fiyatları Türkiye genelinde olduğu gibi Trakya'da da çiftçileri memnun etmedi. Tekirdağ Hayrabolu'da ANKA Haber Ajansı’na konuşan çiftçiler açıklanan fiyatlara tepki gösterdi. Çiftçilerden Mustafa Aykan, "Bugün 200 gram bir ekmeğin 10 lira olduğu ülkede bir kilogram buğdayın 9,25 kuruş olması adil bir şey midir? TMO'da 9,25 verilen fiyata kaç tane çiftçimiz TMO'ya ürünü teslim edebilecek? Bundan önceki yıllarda bin 400 liraya, bin 500 liraya aldığımız mısır tohumları bugün 4 bin lira, 3 bin 500 yüz lira, yüzde 150 fiyat artışıyla alıyorsun. Çoluk çocuk hep beraber ettir, süttür ne bileyim çiftçiliktir, geçinmeye çalışırken çocuklara bile artık yani gidin burada durmayın diyecek hale geldik" dedi.
Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde çiftçiler, hububat alım fiyatının düşük açıklanmasını sonrası isyan etti. ‘Buğday Mitingi' öncesi ANKA Haber Ajansı’na konuşan çiftçiler şunları söyledi:
“Bu süreç böyle devam ederse tarımı bırakacağız herhalde ”
Nedim Başoğlu: Mazot fiyatları da 16 lira gibiydi şu an 40 küsurlarda geziyor. Her şeye acayip şekilde zam var. İlaçlarda da tohum ilaçlamalı olsun, ayçiçeği ilaçlamalı olsun buğdayda kullandığım ilaçlar acayip bir şekilde arttı. Bayağı bir mağdur durumdayız. Hem hayvancılık bitiyor, hem tarım sektörü de bitiyor. Bu süreç böyle devam ederse tarımı bırakacağız herhalde. Üretemeyeceğiz gibi duruyor.
“Adamın tarlası yok, bahçesi yok o adama destek çıkıyor acayip şekilde yatırımı var”
- Köylerimiz boşaldı öyle söyleyeyim ve boşalmaya devam ediyor. Acayip şekilde illere göçtüler. Durmuyor buradaki genç nesil durmuyor yani. Öyle bir problem var yani. Hayvancılığı döndürmeye çalışıyorlar. Tek dikkat edilmesi gereken bu işi yapan olan kişilere gerçekten destek verilmiyor. Adamın tarlası yok, bahçesi yok o adama destek çıkıyor acayip şekilde yatırım var. Fabrikaya gireriz ne bileyim biraz da durumu iyi olanlar ticaret yapmaya çalışır bir şekilde devam eder diye düşünüyorum yani.
“Bu işi kimse yapmak istemiyor”
Tarık Çevik: Çiftçilik yapıyoruz, çiftçilik yaptığımızda hani çiftçinin bir sözü var. Bu sene, bu sene, bu sene, bitmez o sene. Ama her sene de daha da kötüye gitmekteyiz. Biz bunun önüne geçmek istiyoruz ama bizim de elimizden ancak bu kadarı geliyor. Buğday fiyatları gerçekten çok kötü olarak açıklandı. Ülkedeki enflasyon üçünde, dördünde açıklandı yüzde 75 diye. Bize gelen yüzde 12 bir zam var. Arpa üretici isyanda 25 kuruşluk bir zam var. Ama burada mazota gelen zam var, ilaca gelen zamlar. Geçen yıl 2,5 bin liraya aldığım ilacı bu yıl altı milyara alamıyorum. Bunda üç yıl önce pandemi zamanında Rusya savaşı çıktığı zaman ayçiçeği 18 liraydı. Hiç mi enflasyon artmadı da şu 17 lira? Bizim girdilerimiz bu kadar artarken fiyatlarımız daha çok alım gücümüz düşmekte. Alım gücü düştüğü zaman ne oluyor? Bu işi kimse yapmak istemiyor. Hani ben bile şu an içimden gelerek yapmıyorum bu işi.
"Ürettiğimizin hakkını alamıyoruz"
Şu an buğday biçimine başlayacağız biz, depomu hazırlamadım arabalarımı hazırlamadım. Köy kahvesine oturduğum zaman, ‘Abi ne yaptın’ diyoruz. Herkes ‘biçeceğiz de ne olacak’ diyor yani. Sonunu göremiyor insanlar. Biz buna çözüm için bir çare bulmak için geldik şartlar gerçekten kötü. Satacağım tarlamı tezeğimi gideceğim şehirde yaşayacağım işi oraya getirdiler artık. Bunun sonucu nereye varacak? Bugün yarın bu şartlarda olduğu zaman çiftçimiz kesinlikle gençler bu işi yapmayacak. Tekelleşmeye gidecek. Daha önceki durumlarda gördüğümüz gibi tekelleşme olduğu zaman hepimiz zahmet çekeceğiz. Ürettiğimizin hakkını alamıyoruz.
“Çocuklara bile artık yani gidin burada durmayın diyecek hale geldik”
Mustafa Aykan: Bugün 200 gram bir ekmeğin 10 lira olduğu ülkede bir kilogram buğdayın 9,25 kuruş olması adil bir şey midir? Onu da geçtim. Bugün üreticilerimiz üretiyor buğdaylarımızı biçeceğiz. TMO'da 9,25 verilen fiyatta kaç tane çiftçimiz TMO'ya ürünü teslim edebilecek? Hani böyle bir sorun da var. Şimdi biz buğday ekiyoruz. Buğday yerine mısır ekiyoruz. Bundan önceki yıllarda bin 400 liraya, bin 500 liraya aldığımız mısır tohumlarını bugün dört bin lira, 3 bin 500 yüz lira, yüzde 150 fiyat artışıyla alıyorsun. Mesela ben abim her sene 200 dönüm, 250 dönüm ekerken, onun yanında ben de 50 dönüm, 100 dönüm yer ekmeye çalışıyordum. Bu sene ondan da vazgeçtik ekmiyoruz. Çoluk çocuk hep beraber ettir, süttür ne bileyim çiftçiliktir, geçinmeye çalışırken çocuklara bile artık yani gidin burada durmayın diyecek hale geldik.
“Traktör almayı bırakın traktörleri tamir ettiremiyoruz o duruma geldik”
Bugün köylerde sayılıdır yani genç çiftçi olarak, genç çiftçi nüfusu olarak. Bizim amacımız burada Türkiye bölücülüğü değil tamamen Türkiye'yi bir araya getirip kenetlemek bir bakıma da biraz para kazanmak. Pandemi zamanında bir milyona aldığımız traktör o zaman atıyorum 80 ton buğday verip de alabildiğimiz bir traktörü, bugünkü şartlar da 250 ton buğday verip de o traktörü alamıyoruz. Traktör almayı bırakın traktörleri tamir ettiremiyoruz o duruma geldik. Tamir ettiremeyecek duruma geldik. Yani bu kadar sıkıntılı bir durumdayız. Sevgili büyüklerimizin sesimizi duyması en azından bizim açımızdan değil. Gençlerimiz, genç gelen çocuklarımız açısından yani bir şeyler olmasını, devam etmesini. Biz kendimiz üç kardeşiz bir de ablamız var, dört kardeş. Ben artık bu işi yapmak istemiyorum çiftçilikten soğudum, balyasından silajına buğday ekiminden, ayçiçek ekiminden, pancar ekimine ama bırakıyorum artık soğudum.
“Genç bir çiftçi olarak yani biz bunları bu yaşta yaşamamız gerekiyordu”
Alper Alp: Vallahi son durum biraz sıkıntılı bu süreçlerde. Yani mazot, gübre olsun, ilaçlar falan bu kazandığımızı pek etkilemiyor, açıkçası karşılamıyor. Genç bir çiftçi olarak yani biz bunları bu yaşta yaşamamız gerekiyordu. Bundan sebep bize açıkçası pek memnun değiliz bu işten. Bu fiyatlar olsun, biraz daha bize artması lazım yani her şey artarken buğdayı bu kadar bir zam olduğunu düşünmüyorum ben açıkçası. 500 - 600 dekar ekiyoruz biz. Bu kazancımızı hiçbir şey karşılamıyor abi. Mesela yurt dışında insanlar yüz dekarla ev alabilirken biz bu kadar tarla işlerken bile biz kendimiz zor geçiniyoruz açıkçası. Bu gübreye mazota gidiyor her şey, biz kıt kanaat geçiniyoruz. Bu kadar tarlayla ki böyle bundan aşağısındaki insanlar neler yapacak yani?
“Duyan mı olmuyor, gören mi olmuyor?”
Ali Yavaş: Tamam çalışıyoruz. Yapılacak bir şey yok. Bütün yatırımımızı buna yapmışız. Ama bu durumlarda bu çiftçilik olmaz yani yazık günah. İnsan düşüne düşüne farklı bir şeyler geliyor aklına. İnsanların bu kadar kötü duruma düşürmemeleri lazım. Bu bile gittikçe daha kötü olacak işsizlik çoğalacak. Bizim her hepimizin sekiz on kişi çalıştırdığımız adamlar var. Bunu bilen kişiler hesapları düzgün yapmaları lazım ve çiftçiye vermeyip de girdilerin üzerine yüzde 180 zam yapılırsa yürümez bu iş hiçbir şey yürümez. Duyan mı olmuyor, gören mi olmuyor? Arada 20 seneyi geçti. Mutlaka birileri görmesi lazım yani.
“Son 50 yılın en kötü fiyat politikasını izliyoruz şu anda”
Hayrabolu Belediye Başkanı Tuncer Başoğlu: Bir önceki dönemlerde Ziraat Odası Başkanlığı yapmış birisiyim. Bugün Hayrabolu'nun belediye başkanıyım. Geçmiş dönemde yine Türkiye Ziraat Odaları Birliği görevlerinde de bulundum. İnanın son 50 yılın en kötü fiyat politikasını izliyoruz şu anda ve çiftçi gerçekten çok mağdur durumda. Ama sebep olarak ülkenin son beş yılındaki tarım politikaları çok kötü derecede hep çiftçiden giden, çiftçiden giden, çiftçiden giden şeklindeydi. Ama artık bu yıl bu son bir liralık artış yani 8,25’ten 9,25’e gelen artış bizlerin de sabrını taşırdı. Bugün burada demokratik bir şekilde hakkımızı arayacağız. Bizim kimseyle bir sorunumuz yok. Sadece ve sadece emeğimizin karşılığını istiyoruz. Bizim terimiz toprağa düşüyor. Biz o terden kazandığımızla çoluğumuzu, çocuğumuzu geçindirirken aynı zamanda da 80 milyon ülkeyi, yaklaşık 30 milyon turisti ve ülkemizin üçüncü dünya ülkelerine yapmış olduğu yardımlarla oralardaki ülkeleri beslemeye çalışıyoruz. Buğdaydaki politika, arpadaki politika yarın öbür gün bölgemizde yetişen ayçiçeğine de yansırsa, pancara da yansırsa pirince de yansırsa bizler seneye üretemez duruma geliriz. Üretemediğimiz zaman da ülke ekonomisinde tarımsal gelirlerden dolayı büyük bir açık oluşacaktır. Bunu görmek zorundayız.
“Saraydaki vatandaş görmüyor mu”
Aynı zamanda çiftçi olan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: Açıklanan fiyat politikası ya da açıklanan fiyatlar gerçekten bırakın çiftçiyi memnun etmeyi, bu ülkede buğday ekilmemesi için ortaya çıkarılmış ve konuşulmuş bir fiyattır. Çünkü bugün buğday Türkiye'de iki temel alanda ekilmektedir. Biri sulu, biri kuru. Yüzde 22 sulu tarım, yüzde 78 kuru tarım. Sulu tarımda 400 kilonun üzerinde 500, 600, 700, 800, 900 kiloya kadar ürün alırsınız. Ama kuru tarımda iklime bağlı olarak yüz kiloyla, 300 kilo, 400 kilo, iklim çok iyi giderse başka türlü 500 - 600 kiloya kadar çıkabilir. Temel sorun şu. Bugün mazotun geldiği fiyat belli. Sadece mazot üzerinden değerlendirdiğimizde geçen yıl ki buğday fiyatları düşük olmasına rağmen bir ton buğdayla 388 litre mazot alıyordu çiftçi. Bir ton buğdayla bugün bu açıklanan fiyatla tam 159 litre daha az alıyor. Bunu ben görüyorum da Toprak Mahsulü Ofisi Başkanı görmüyor mu? Saraydaki vatandaş görmüyor mu? Bakan görmüyor mu?
"Emekli yeterli gıda dengeli gıda değil karnını doyuracak kadar ekmek alsın"
Bilerek ve isteyerek çiftçi batırılmak isteniyor. Ülke ekonomisini batırdı iktidar net. Kayyum olarak da Mehmet Şimşek'i getirdi. Tarımın kayyumu da İbrahim Yumak'la. Adam iktisatçı bir iktisatçının çiftçinin terini, alın terini, emeğini anlayabilme ihtimali var mı? Bu her şeye para gözüyle bakıyor. Emir geliyor diyor ki ben on bin lira emekli maaşı verdi diyorum. Emekliyi sürüm sürüm süründürüyorum. Ama o emekli yeterli gıda dengeli gıda değil karnını doyuracak kadar ekmek alsın. O ekmek için de buğday fiyatlarını en düşük biçimde vereceksin. Neye göre? Rusya'dan alıp almayacağıma göre bu kadar net. Çok bilinçli bir iş. Bugün çiftçinin zaten fiyat politikası yanlış. Açıklanan fiyat bir referans fiyatı bir taban fiyat değil. Geçen yıl 45 milyon ton hububat üretilmiş ama Toprak Mahsulleri Ofisi 13 milyon ton almış. Peki gerisi nerede? Tüccar, sanayici, diğer yerlerde. Dolayısıyla Toprak Mahsulü Ofisi'nin açıklamış olduğu fiyat, bir bütün fiyat değil çiftçinin cebine girecek fiyat da değil. Kaldı ki açıkladıkları fiyatla da buğday fiyatı piyasada daha yüksekken aşağıya inmişti. Şunu söylemek istiyorum. Derhal bu fiyatın 15 liraya çekilmesi lazım ikincisi, bu fiyatın taban fiyatı olarak söylenmesi lazım. Üçüncüsü ne olursa olsun ithalatın derhal kapatılması lazım.
“Bugün ucuz buldukları bir ekmeği yarın paraları da olsa bulamayabilirler”
Şimdi diyor ki dahilde işleme rejimi adı altında biz ithalatı durdurduk. Canım teşekkür ederiz be lütufta bulundun. Bir buçuk yıldır 15 milyon ton buğday alındı. Depolar dolu, özel sektörün dolu, yem sanayinin dolu. Bütün her taraf dolu. Şimdi laf olsun diye dahilde işleme rejimi adı altında kısıt getiriyorum diyor. Ya aklımız alay ediyorlar bunun farkındayız. O yüzden bugün buradayız. Bu sadece çiftçi meselesi de değil. 85 milyonun gıda hakkı meselesi ekmek meselesi, karnını doyurma meselesi. O yüzden mesela böreği böyle bakıyoruz. Esnaf, sanayici, yaşayan herkes, bütün insanlık meselesine dönüştü bu. Ülkenin üzerine ciddi bir yağma var, talan var. Ve tarım üzerinde büyük bir baskı ve hegemonya var. Dolayısıyla bütün bunları kaldırabilmek için tüm halkı emeklisi, esnafı, genci, herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bugün ucuz buldukları bir ekmeği yarın paraları da olsa bulamayabilirler. O yüzden bu bir ekmek sorunu, bu bir insanlık hakkı sorunu, bu bir gıda hakkı sorunu.