CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, memur ve emekli maaşlarına yüzde 30 zam yapılmasını öngören ve TBMM’de dün kabul edilerek yasalaşan teklife ilişkin, “Bütüncül ekonomik politikaları ortaya koymadıkça, emeklilik sistemimizi ciddi anlamda reforme etmedikçe; gelir adaletsizliğini, enflasyondaki artışı engellemedikçe kabul ettiğimiz kanun teklifleri hiçbir anlam ifade etmeyecektir” dedi.

Memur ve emekli maaşlarına yüzde 30 zam yapılmasını ve en düşük emekli aylığının 5 bin 500 liraya çıkarılmasını öngören kanun teklifi dün TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Görüşmeler sırasında Genel Kurul’da söz alan CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, şunları söyledi:

“ÇALIŞANLARIN VE EMEKLİLERİN SORUNLARINI DETAYLI ŞEKİLDE TARTIŞMAMIZ GEREKİRKEN CUMHURBAŞKANI’NIN BİR LÜTFUNU BURADA YERİNE GETİRME ÇABASI İÇERİSİNDEYİZ”

“Meclisin yetkisinde olması gerekirken, enflasyon oranına göre maaş artışı yapmamız gerekirken, maalesef bir siyasi partinin de genel başkanı olan Cumhurbaşkanı’nın bir nevi keyfi, kişisel tercihleriyle bir lütfu gibi partisinin grup toplantısında bütün kamuoyuyla paylaştığı, müjdelediği bir düzenleme, daha sonra Meclis’e geldi. Anayasa'mızın 65'inci maddesine göre, ‘Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini -ki buradaki en önemli görevi sosyal devlet olma ilkesi- bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir’. Yani Anayasa, burada kişisel tercihleri değil, öncelikleri ortaya koymamız gerektiğini belirtmiş. Kimin önceliği, kimin tercihi? Sosyal devlet olmanın gereğinin de en dezavantajlı grupları eşitleyici ve koruyucu davranması gerektiğini Anayasa zaten emrediyor ama burada hep ileri sürdüğümüz güçler ayrılığı ilkesini bu sistemle sağlayamadığımızı, bu kanun teklifindeki süreç de bize tekrar gösterdi. Yürütmenin yasama üzerindeki tahakkümünü bir kez daha ortaya koymuş oldu. Çalışanların ve emeklilerin sorunlarını detaylı şekilde tartışmamız ve çözüm üretmemiz gerekirken gerek komisyon aşamasında gerekse gecenin bu saatinde sağlıklı bir ortamda bu konuları tartışamıyoruz, Cumhurbaşkanı’nın bir lütfunu burada yerine getirme çabası içerisindeyiz.

“EMEKLİNİN, MEMURUN HAKLARININ TÜİK ARACILIĞIYLA GASP EDİLDİĞİNE ŞAHİTLİK EDİYORUZ”

Kanun teklifinin en önemli kısmı, elbette bugün tartıştığımız kamu çalışanlarına ve emeklilere maaş artışı. Artışa referans olarak verilen veri de TÜİK verileri. Ancak TÜİK'in gerçek enflasyonu sansürlediğini, gerçekleri ortaya çıkarmadığını hepimiz biliyoruz. TÜİK tarafından yüzde 64 olarak açıklanan 2022 yılı enflasyonu, ENAG yüzde 138, İstanbul Ticaret Odası ise yüzde 93 olarak açıklamıştır. TÜİK'in ortaya koyduğu enflasyonun gerçeği yansıtmadığına ve en önemlisi asgari ücretlinin, en çok da bugün maaş artışı sağlayacağımız emeklinin, memurun haklarının TÜİK aracılığıyla gasp edildiğine şahitlik ediyoruz. Halka aktarılması gereken kaynaklar, farklı siyasi tercihlerle Kur Korumalı Mevduata aktarılan kaynakları, bugün grubumuz adına konuşan Sayın Kuşoğlu bütün detaylarıyla ortaya koydu. Bu kaynakları gerçekten ciddi anlamda Meclis olarak denetlemek ve nereye gittiğini sorgulamak zorundayız.

“ENFLASYON ORANI ARTTIKÇA GELİR EŞİTSİZLİĞİ ARTIYOR, GELİR DAĞILIMI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLENİYOR”

En önemli sorunumuz, gerçekten yanlış ekonomi politikaları ısrarı sonucunda karşı karşıya kaldığımız yüksek enflasyon. Ve aynı zamanda ciddi bir bütçe açığı sorunu, dış açık, cari açık; bütün bu sorunların yanında en çok tabii ki bunlardan zarar gören kesim sabit gelirliler ve reel ücret konusundadır. Düşük reel ücret alan kesimlerin, bu ekonomik sorunlardan en yakıcı etkilenen kesimler ve gelir eşitsizliği yaşayan kesimler olduğunu görüyoruz. Enflasyon oranı arttıkça gelir eşitsizliği artıyor, gelir dağılımı olumsuz yönde etkileniyor.

“BİZ, SİZİN İKTİDARINIZDA, 20 YILI AŞKIN BİR SÜREDE BIRAKIN YÜKSEK GELİR GRUBUNA ÇIKMAYI, ORTA-ALT GELİR GRUBUNA DÜŞME RİSKİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Belki bugün en az tartıştığımız, düşen milli gelirimiz. Emekliye, memura yüzde 30, yüzde 40 artış yapsak da ciddi bir milli gelir düşüşüyle karşı karşıyayız. Kişi başına düşen milli gelirdeki artışla 2005 yılında biz, üst-orta gelir grubu kategorisinde bir ülke durumuna geçtik. Ancak bu iktidar döneminde, yüksek gelir grubu ülkeler arasına geçemedik. 1997-98’de zaten üst-orta gelir düzeyindeydik. Bugün ortalama olarak bir ülke, 14 yıl sonrasında bir üst gelir grubuna çıkabilmekte; ama biz, sizin iktidarınızda, 20 yılı aşkın bir sürede bırakın yüksek gelir grubuna çıkmayı, orta-alt gelir grubuna düşme riskiyle karşı karşıyayız. Bırakın orta gelir tuzağını, biz düşük gelir tuzağına saplanmış durumdayız. Bakın, bugünkü milli gelir seviyemiz, 2018'deki bu sistemle beraber, bu sisteme geçişle beraber 12 bin 582 dolardan bugün 9 bin 485 dolara düştü. Peki sizin koyduğunuz hedef neydi? 25 bin dolardı. Yani bu yapmış olduğunuz maaş artış oranlarının hiçbir anlam ifade etmediği, bu gelir adaletsizliğiyle, düşük gelir seviyesiyle ortaya çıkmaktadır.

“GELİR ADALETSİZLİĞİNİ, ENFLASYONDAKİ ARTIŞI ENGELLEMEDİKÇE BUGÜN KABUL ETTİĞİMİZ KANUN TEKLİFLERİ HİÇBİR ANLAM İFADE ETMEYECEKTİR”

Kanunun gerekçesi, ‘Bu yüzde 30'dan refah artışı sağlayacağız’ diyor. Bunu siz gerçekçi buluyor musunuz? Bu gelir adaletsizliğinde, bu yüksek enflasyon oranında, bu düşen milli gelirde sizin ortaya koyduğunuz bu yüzde 30 hedefi bir refah artışı sağlayacak mı? 5 bin 500 lira en düşük emekli aylığı gerek dul, yetimler açısından gerekse emekliler açısından bir refah artışı sağlayacak mı? Tekrar söylemek istiyorum; bütüncül ekonomik politikaları ortaya koymadıkça, emeklilik sistemimizi ciddi anlamda reforme etmedikçe; gelir adaletsizliğini, enflasyondaki artışı engellemedikçe bugün kabul ettiğimiz kanun teklifleri hiçbir anlam ifade etmeyecektir.”

Kaynak: anka