CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Süleyman Soylu sen yarını bekle… Yarın burada bir dosya açıklayacağım, bir büyük dosya. Yarın burada Süleyman Soylu’nun cevap vermesi gereken, cevabından kaçamayacağı, yine kimyasının bozulacağı bir dosya hazırlanacak. Böyle açıklamalar bu dönemler riskli, kamuoyu merak etmesin; Özgür Özel yarın o dosyayı açıklayamayacak bir durumda olursa o dosyayı açıklayacak en az üç arkadaşıma daha birer örneği teslim edildi. Bu dönemlerde bir gün sonra bir şey açıklayacağım demenin nasıl bir riski olduğunun hepimiz farkındayız. Ama bu korku iklimine teslim olmayız” dedi.

CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel; bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Özel, şunları söyledi:

“BU YÜKÜ TAŞIYAMADIKLARI ORTADA: Geçtiğimiz haftalarda Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis’i yok sayarak, ‘o sorunu çözdük bu sorunu çözdük’ hiçbiri çözülmedi; daha Meclis’e gelecek. EYT ve kadro ne zaman gelirse o zaman gelecek. Olumlu katkı sağlayacağız. Ama AKP Genel Başkanının vaatlerini yerine getirmek üzere toplamda 340’a yakın milletvekilleri olduğu halde Cumhur İttifakı’nın 200’sünü bir salona toplayıp da Meclis’i çalıştırmaları mümkün olmuyor… Bizim gibi muhalefetteyken azimle kararlılıkla çalışan; muhalefetteyken taşerona kadro verebilen, emekli ikramiye verebilen, çözdürmeyiz dedikleri EYT’yi çözdürecek noktaya getiren hem Genel Başkanımızın, genel merkezimizin, Meclis grubumuzun enerji ve kararlılığını milletimizin iktidar olma talebimize göstereceği teveccühe arz ediyoruz. Yoksa bu arkadaşların, artık bu yükü taşıyamadıkları açıkça ortada.

EL SIKIŞMAYA SAVAŞ BALTALARIYLA GELİNMEZ DEDİK: Sayın Genel Başkanımızın başörtüsü konusundaki çıkışı kanun teklifi, bu konuda ‘Sizin kanun teklifi olmaz anayasa değişikliği yapmamız gerek’ çıkışı ve Meclis’ten, siyasi partilerden randevu istenmesi, biz ilk istendiğinde randevuyu verdik. 100 yıllık geleneğimizde yok bir siyasi partiyi reddetmek. Dün söylediğimiz ifadeyle, AKP bir yandan randevu isterken bir yandan İYİ Parti ve CHP’li birer milletvekilinin bin 760 dokunulmazlık dosyasından iki tanesini çekerek adeta muhalefete balta çektikleri bir süreci yaşadık. El sıkışmaya savaş baltalarıyla gelinmez, dedik. Özlem (Zengin) hanım demiş ki ‘Bize bunu söylemediler.’ Ben Özlem hanıma savaş baltası çekti demiyorum ki saray balta çekti, partiniz balta çekti.

BUGÜN KARMA KOMİSYONDA MUHALEFET YOK ÇÜNKÜ BU ÜLKEDE DEMOKRASİ YOK: Bugün açıkladığımız gerekçelerle o komisyona da katılmıyoruz. AKP ve küçük ortak MHP el ele, diz dize komisyondalar, muhalefet yok. Komisyon iktidar tarafından oluşturulmuş ve muhalefetin dokunulmazlıklarını kaldırmaya kalkıyorlar. Siyasette iktidarlar, meşruiyetlerini muhalefetten alırlar. Her türlü yönetimde iktidarlar vardır, muhalefet demokrasilerde vardır. Bugün karma komisyonda muhalefet yok. Çünkü bu ülkede demokrasi yok. Bundan sonraki süreçte dikkatle takip edeceğiz bu gözü dönmüş iktidar blogunun ne yaptığını…

20 YILIN SONUNDA OTURUP MUHALEFETLE BİR ÇAY İÇEMEZ HALE GELDİNİZ: Bir yandan bugün AKP MHP’yi ziyaret etti, muhalefet turları, anayasa görüşmeleri kapsamında. Birlikte imza atmışsınız, AKP MHP’ye niye gidiyor, MHP bunu niye kabul ediyor? Ne yapıyorsunuz? Bize çikolata getireceklerdi herhalde kabul etmeyince MHP’ye götürüyorlar. Böyle bir şey olmaz. Muhalefetten randevu talep ettiler, hiçbir muhalefet partisi vermeyince dönmüşler birbirlerini ziyaret ediyorlar. Öyle bir hale geldiniz ki nasıl geldiğinize değil nasıl gittiğinize bakarlar. Erdemliler hareketi diye geldiniz. 21 yılın sonunda mahallede, koridorda, Meclis’te kimse selamınızı almaz hale geldi. 20 yılın sonunda oturup muhalefetle bir çay içemez hale geldiniz.

BU DİREKSİYONU DA BIRAKTI ŞOFÖR KOLTUĞUNA OTURDU, FELAKETE GİDİYOR MEMLEKET: Diyor ki, ‘altı kaptan bir gemiyi batırır.’ Bu gemilerde; birinci kaptan, ikinci kaptan, üçüncü kaptan, dördüncü kaptan var. Bir kaptan ile seni salmazlar. Ortak aklı görmezsen, tek kaptanın inadıyla geldiğimiz felaket ortada. Batıyor gemi. Gemi batıyor ama Titanic gibi hep beraber yandaş basına, gazetecilere ‘Daha yüksek çalın battığımızı duymasınlar…’ Batınca anlarlar, boğulunca anlarlar. Yoksulluk varsa haberi yapılır. Haberi yapılmıyor diye işsizlik, ümitsizlik, kimsesizlik ortadan kalkmıyor. Dönmüş diyor ki, ‘Bir arabada iki şoför olur mu? İki şoför muhakkak kaza yaptırır.’ Hiçbir şeyden haberleri yok. Bir otobüsü ikinci şoförü, üçüncü şoförü olmadan terminalden çıkarmıyorlar. Bunlar alışmışlar direksiyonu bırakmamaya. Bu direksiyonu da bıraktı şoför koltuğuna oturdu, felakete gidiyor memleket.

İRADE CUMHURBAŞKANINDA OLACAK ANCAK CUMHURBAŞKANI ÜLKEYİ YÖNETİRKEN İLETİŞİM İÇİNDE İSTİŞARE İÇİNDE OLACAK: Elbette ki ülkeyi yönetmede irade Cumhurbaşkanında olacak ancak Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetirken iletişim içinde istişare içinde olacak. Cumhuriyetin 100. yılında bu ülkedeki herkesi kucaklayan hiç kimseyi dışlamayan ortak akılla bu ülkeyi yöneten; ve seçimden sonra Türkiye ittifakı olarak Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yoksulluktan, işsizlikten, çaresizlikten bu ülkeyi kurtarmak için dostlukla, anlayışla, konuşarak, eş güdüm halinde ve istişare ile yönetecek. Bu bir zafiyete değil bu bir kararlığa, eksikliğe değil AKP’de kaybedilmiş bir dayanışma ve istişare anlayışına vurgudan başka bir şey değildir. Buradan size ekmek çıkmaz.

1 KASIM’DA YÜZDE 49 ALMIŞ BAŞBAKANI MAYIS AYINDA PARTİ İÇİNDEKİ BİR MESELEDEN DOLAYI ALIP DA BAŞBAKANLIK GÖREVİNDEN ETMEKTİR SİVİL DARBE: Demiş ki; ‘Sivil darbe teşebbüsüdür anayasaya aykırı bunu yapmak.’ Bir, bu topraklarda bir sivil darbe teşebbüsünden bahsedeceksek birinci sıraya 1 Kasım’da yüzde 49 almış Başbakanı mayıs ayında parti içindeki bir meseleden dolayı alıp da Başbakanlık görevinden etmektir sivil darbe. Sayın Davutoğlu, 1 Kasım iki kişiden birinin oyunu aldı. Mayıs ayında ‘İl başkanı atama yetkisini genel başkandan alalım Tayyip Erdoğan’ın sözünü dinleyen MKYK’ya dağıtalım’ imzası üzerine ‘Ne oluyor’ diye çağırdın ve bir partinin genel başkanını partideki delege gücünle genel başkanlıktan indirip ülkenin Başbakanını değiştirdin. Bunda ala sivil darbe varsa anlatan beri gelsin.

BU BUGÜN MUHALEFETE MUHTIRADIR VÜCUT DİLİYLE AMA AŞKIN ZAMANLI DARBE TEŞEBBÜSÜDÜR GELECEĞE YÖNELİK: İki tane muhtıra girişiminin altının çizeceğiz. Askerler sadece iktidara darbe girişiminde bulunmaz, muhtıra vermez. Recep Tayyip Erdoğan konuşurken onun muhalefetle alay eden dilini alkışlayanlar muhalefete gözdağı verme, millete istikamet verme noktasındadır. Seçim üstü bir siyasi polemikte gitmekte olan bir partinin genel başkanını böyle alkışlarsanız gelmekte olaya veya geleceklere, seçileceklere tarafımız belli dersiniz. Bu bugün muhalefete muhtıradır vücut diliyle ama aşkın zamanlı darbe teşebbüsüdür geleceğe yönelik.

YARIN ONLARIN NASIL OLDUĞU VE NASIL YETKİ AŞIMLARI OLDUĞUNU ANLATACAĞIM: Bir MİT raporu var, MİT raporu Sinan Ateş cinayetinin detaylarını Cumhurbaşkanının önüne koymuş. Ankara Emniyet Müdürlüğü, zaman zaman eleştirdiğimiz yönleri olabilir emniyet teşkilatını yönetenlerin. Yarın onların nasıl olduğu ve nasıl yetki aşımları olduğunu anlatacağım. Yarın burada inanılmaz bir dosya açıklayacağım. Ama Ankara Emniyeti’ne şimdi söyleyecek bir şey yok. Orada MİT raporu var ve Devlet Bahçeli şu cümleyi kuruyor; ‘Cinayet üzerinden siyasi kurgu yapanlara tekrar haykırıyorum. Adayımız belli, kararımız nettir, Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.’ Bu ne demek?

BU SİYASİ CİNAYETİ İŞLEYENLER BELLİ OLUNCA BİTECEKMİŞ, CİNAYETİ İŞLETENLER NE OLACAK: MİT raporu sunulmuş Cumhurbaşkanına ve orada şüphesiz ki beyefendiye rahatsız edecek dünya kadar bağlantı var, dünya kadar kanıt var ve o rapor üstüne diyor ki; ‘cinayet üzerinden siyasi kurgu planlayanları tekrar haykırıyormuş.’ Recep Tayyip Erdoğan bu mektubu okudu mu okumadı mı bunu merak ederiz. Bu mektubu, Erdoğan okumasa bile ben okudum. Kararında bir değişiklik olursa ya da ileriye doğru ben buradayım sana bir şey olmaz diyen biri var, Süleyman Soylu. Bir kişi kaldır diyor; ‘Onu da bulup adalete teslim edeceğiz, işimiz bitecek.’ Elbette bulunmalı, bulunacak. Adli vakalar, failin yakalanması ile biter. Siyasi cinayetlerde, sadece faille değil azmettiricilerle ve cinayetin tasarlandığı mahfillerle ilgilenilir. Burada Süleyman Soylu bir güvence veriyor; ‘Tetikçiyi de yakalayacağız ve iş bitecek.’ Yani işin siyasi ayağı var mı, bu siyasi cinayet nerelere uzanıyor, bu siyasi cinayeti işleyenler belli olunca bitecekmiş, cinayeti işletenler ne olacak? Kamuoyu vicdanı rahatlatılmadan nasıl olacak, suç işleri bakanı?

Devlet Bahçeli sessizliğini bozsun derken, öze yönelik diyoruz. Küfredip, hakaret etmek sessizliği bozmak değil ki… Başka bir sessizliğe, karanlığa bürünüyor. İşin özüne yönelik bir ses istiyor herkes ve bir cinayet işlenmiş o cinayet karşı bu korkutucu suskunluk sahte merak uyandırıyor.

Dün Parlamento Muhabirleri Derneği’ni (PMD) Meclis’teki tüm siyasi parti grupları, grubu olmayan siyasi partiler hatta grupları gitmesine rağmen pek çok milletvekili ziyaret etti. Bir tek MHP yoktu. Dün biz her soruyu yanıtladık, yanıtlayamayacağımız soru yok. PMD ziyaretinin bile pas geçilmiş olması sorulacak sorudan bozulması istenen suskunluktan ne kadar kaçıldığının göstergesidir.

SÜLEYMAN SOYLU SEN YARINI BEKLE…YARIN BURADA BİR DOSYA AÇIKLAYACAĞIM: Süleyman Soylu dün esip gürlemiş. Dördüncü kez aynı şantajı yapıyor, bir bilgin, belgen, kaydın varsa git ver savcıya, paylaş kamuoyuyla. ‘Birisi çıkar da bunu verirse ihaneti vataniye…’ İhaneti vataniye diye bir kanun varsa galiba bir kişi için olacak olsa sana kalır o. Ama sen bir de yarını bekle bakalım. Sen, 10 kere aynı yalanı atarsın, unutulur bir daha atarsın… Süleyman Soylu sen yarını bekle… Yarın burada bir dosya açıklayacağım, bir büyük dosya. Yarın burada Süleyman Soylu’nun cevap vermesi gereken, cevabından kaçamayacağı, yine kimyasının bozulacağı bir dosya hazırlanacak. Böyle açıklamalar bu dönemler riskli, kamuoyu merak etmesin; Özgür Özel yarın o dosyayı açıklayamayacak bir durumda olursa o dosyayı açıklayacak en az üç arkadaşıma daha birer örneği teslim edildi. Bu dönemlerde bir gün sonra bir şey açıklayacağım demenin nasıl bir riski olduğunun hepimiz farkındayız. Ama bu korku iklimine teslim olmayız, başımıza gelebilecek en kötü ihtimal için bile üç tane tedbirimiz var. Çünkü asıl olan kişiler değil kurumlarıdır, bu milletin yüksek menfaatleridir, bu milletin yüksek menfaatlerine dokunanların ifşa edilmesi ve bu milletin kendi helal oylarıyla başından defedilmesi en önemli hedefimizdir.”

Kaynak: anka