Haber: EDDA SÖNMEZ – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU  

Öz Sağlık-İş Sendikası üyeleri, iş yüklerinin arttığı ve maaşlarının enflasyon oranına göre düşük kaldığı gerekçesiyle İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü binası önünde zam talep etti. Öz Sağlık-İş Sendikası İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı Erdem Dinç, “Sosyal hizmet emekçisi kardeşlerimiz pandemide tıpkı sağlık emekçilerimiz gibi sesleri duyulmadan, kendileri görülmeden büyük bir mücadele vermişler, ancak geldiğimiz noktada asgari ücret seviyesine mahkûm edilmişlerdir” dedi.    

Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı Öz-Sağlık-İş Sendikası üyeleri, Fatih'teki İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü binası önünde açıklama yaptı. "Kamu işçisini asgari ücrete mahkûm etme" yazılı pankartı açan sağlıkçılar, "Ücrette adalet istiyoruz, işçiler ezilsin istemiyoruz" sloganları attı.

“GELDİĞİMİZ NOKTADA ASGARİ ÜCRET SEVİYESİNE MAHKUM EDİLDİLER” 

Öz Sağlık-İş Sendikası İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı Erdem Dinç, burada yaptığı konuşmada, "Bugün burada, tüm diyalog kanallarını denemiş bürokrasiyle tüm diyalog yollarını aşındırmış ancak bürokrasinin kibir ve enaniyet ile örülmüş duvarlarıyla karşılaşmış ve bu duvarların altına ezilmiş sosyal hizmet emekçisi kardeşlerimizin sesini duyurmak için toplanmış bulunuyoruz. Sosyal Hizmet emekçisi kardeşlerimiz pandemide tıpkı sağlık çalışanlarımız sağlık emekçilerimiz gibi sesleri duyulmadan kendileri görülmeden büyük bir mücadele vermişler ancak geldiğimiz noktada Asgari ücret seviyesine mahkûm edilmişlerdir” dedi.

Grup adına hazırlanan ortak basın açıklamasını ise Öz Sağlık İş Sendikası İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı Ergin Balekoğlu okudu. Pandemi sürecinde yatılı kuruluşlarda çalışan sosyal hizmet emekçilerinin yoğun mesai yaptığının belirtildiği açıklama şöyle:

“KANUNEN EMEKLERİNİN KARŞILIĞI OLAN MESAİLERİNİ DAHA ALAMADILAR: Bugün burada 5 evladın bir anneye, 1 annenin bir engelliye, bir ailenin kimsesiz bıraktığı yavruya, bir eşin şiddetine maruz kalan kadınların onlarcasına cebirle bakmak zorunda bırakılan sosyal hizmet çalışanlarının gür sesi olmak ve buna dur diyemeyen İl Müdürlüğü'nü kamuoyuna şikâyet etmek için toplandık. Dünyayı etkisi altına alan pandemi döneminde yatılı kuruluşlarda çalışan sosyal hizmet emekçileri, kendi ailelerini, eşlerini, çocuklarını, yaşlılarını birbirlerine emanet ederek, yalnız bırakarak 7 gün, 14 gün, 21 gün sürelerle işlerinin başından ayrılmaksızın nöbet tuttular. Kuruluşlarda bakmakla yükümlü oldukları bebek, çocuk, yaşlı ve engelli bireyleri korumak için verdikleri muhteşem mücadele hiç gündem olmadı. Kanunen emeklerinin karşılığı olan mesailerini dahi alamadılar. 

SADECE İSTANBUL'DA 1000'E YAKIN PERSONEL ZORUNLU EMEKLİLİK VEYA DİĞER SEBEPLERDEN DOLAYI İŞTEN AYRILDI: Sadece İstanbul’da kadroya geçtikten sonra 1000'e yakın personel zorunlu emeklilik veya diğer sebeplerden dolayı işten ayrıldı. Ücretsiz izin, doğum izni kullananların açık kalan yerleri de doldurulamadı. Gidenin yerlerine personel takviyesi yapılmadığından tüm iş yükü geride kalan personellere yüklendi ve personel ihtiyacı hat safhaya ulaştı. Elimizi taşın altına koyalım dedik. Taşın altında ezildik! Yıprandık. Personel yetersizliğinden doğan sorunlar belimizi büken son nokta oldu. 

ARTIK BU SÖMÜRÜYE DUR DENMELİDİR: Sosyal hizmet çalışanları koruma altındaki onlarca bireylerin bakımlarında yaşanacak her türlü riskle tek çalıştırılarak, tek başına kaderlerine bırakılıyorlar. Temizlik personeli, görev tanımlarında olmamasına rağmen, Cumhurbaşkanımızın talimatlarına aykırı bir şekilde bakım hizmetlerinde ve hastane refakatlerinde sağlık personelleri olmadan görevlendiriliyorlar. Bakım elemanları ve temizlik elemanları yıllık izinlerini kullanabilmek için imece usulü birbirlerinin yerine çalışıyorlar. 3 bakım elemanı çalışan bir çocuk evinde, izin kullanan bakım elemanının iş yükü diğer bakım elamanına kalmaktadır. Engelli ve yaşlı hizmetleri, Çocuk Evleri ve Çocuk Destek Merkezleri'nde çalışan üyelerimiz her geçen gün bedenen ve ruhen yıpranmakta olup, kalıcı sağlık problemleri yaşamaktadırlar. Çocuk evlerinde Borçlar Kanunu'na göre 24 saat çalışan üyelerimiz, 24 saatten sorumlu tutulmalarına rağmen vardiya çalışmalarının 16,5 saatinin mesaiden sayılması kabul edilebilir bir durum değildir. Mesaiden sayılmayan 7,5 saatin mesaiden sayılması elzemdir. Borçlar Kanunu, Çocuk Evleri için uygun değil, kâbustur. Artık bu sömürüye dur denmelidir. 

HER TÜRLÜ MOBBİNGE MARUZ KALIYORUZ: Bizler fedakârlıklarla, görevimizin başından bir an olsun ayrılmadan, yoğun mesailerle görev yaparken yöneticilerimiz tarafından her türlü mobbinge maruz kalıyoruz. Bu mobbinglere çözüm bulma arayışımızda, mobbingden yana tavır alan ve sosyal hizmet çalışanlarının tek yetkili sendikasına haddin sınırlarını çizmeye çalışanları bir kenara not ediyoruz. Biz dün olduğu gibi bugün de yılmadan, usanmadan hak ve haklının yolundan ayrılmadan mazlumun hakkını aramaya zulmedenlere rağmen devam edeceğiz. 

ÇÜNKÜ BİLİYORUZ Kİ MAZLUMLAR AYAĞA KALKMADAN ZULMEDENLER DİZ ÇÖKMEYECEKTİR: Mobbingi açıkça örneklendirmemiz gerekirse Ataşehir Metin Sabancı Rehabilitasyon Merkezi'nde sadece 3071 sayılı Dilekçe hakkını Kullanma Kanunu'na istinaden dilekçe verme hakkını kullanan temsilcimiz Alperen Hayvacı, Kuruluş Müdürünün İl Müdürlüğü'nden özel ricası ile alelacele iki kıta arasında sürgün edilmiştir. Benzeri olaylar ile işçiler bürokrasi eliyle yürütmeye karşı seçim öncesi kışkırtılmaya çalışılmaktadır. Sosyal hizmet çalışanları olarak bizler mobbing değil değer görmek istiyoruz. 

AÇILAN DAVALARDAN OLUŞACAK KAMU ZARARLARININ İLGİLİ YÖNETİCİLERDEN FAİZİYLE TAHSİL EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ: Toplu iş sözleşmesinden doğan haklarımız türlü bahaneler üretilerek ödenmiyor. Yazılı amir hükümlerine rağmen gidin dava açın mahkeme karar versin diyen yöneticilere soruyoruz; oluşacak olan kamu zararlarını kendi ceplerinizden karşılamayacağınız için mi bu kadar rahatsınız. Buradan şunu belirtmek isterim. Sosyal hizmet çalışanlarının ve devletimizin tek kuruş hakkını bu zihniyete gasp ettirmeyeceğiz. Davalarımız yöneticilerin yönlendirmesiyle seri bir şekilde açılmış olup, bu davalardan oluşacak kamu zararlarının ilgili yöneticilerden faiziyle birlikte tahsil edilmesini talep ediyoruz. 

ÜCRETTE ADALETSİZLİK GİBİ SORUNLARI İVEDİLİKLE ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ: Sosyal hizmetler emekçilerinin 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile çözüme kavuşturulamayan tayin, yüzdelik farkları, olmazsa olmazımız görev tanımları ve ücrette adaletsizlik gibi sorunlarının ivedilikle çözülmesini istiyoruz. Sosyal hizmet çalışanları 2023 yılında yapılacak olan Kamu Çerçeve Protokolü'nden dönem farkından dolayı 11'inci aya kadar faydalanamayacaktır. Bu nedenle alım gücünün düştüğü şu günlerde, insani yaşam şartlarında hayat sürdürmek için enflasyona yenik düşen maaşlarımıza ivedilikle ek zam talep ediyoruz. Biz sevgimizle, vicdanımızla, inancımızla ve devletimize olan bağlılığımızla emek veriyoruz. Emeğimizin karşılığını istiyoruz.” 

Kaynak: anka