CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “ÇUKOBİRLİK gibi devasa, üreticinin yanında olan kuruluşlar ortadan kaldırıldı, yok edildi, içi boşaltıldı. Ama ÇUKOBİRLİK'le neler yok oldu Adana'da? Özbucak, Paktaş, Bossa, Güney Sanayi, Akdeniz, Millî Mensucat yok oldu. Birbirini destekleyen, tetikleyen üretimi arttıran, çiftçiyi destekleyen kuruluşlardı. Bu büyük kooperatifçilerin yok olması Türkiye'de kooperatifçilik anlayışının tarımdaki varlığını tüketti. Şimdi, kooperatif, marketçiliğe döndü” dedi. 

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, dün TBMM Sanayi Ticaret Enerji Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülen 20 maddelik Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde konuştu. Gürer, şunları dile getirdi:

“Çukurova Pamuk Yer Fıstığı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nde (ÇUKOBİRLİK) çalıştım, orada pamuk geliyordu. Harman, hallaçtan giriyor, katlama bükünsen çıkarken ip, sonra kumaş sonra çekirdeğinden bir taraftan sabun, bir taraftan da yağ oluyordu. ÇUKOBİRLİK gibi devasa, üreticinin yanında olan kuruluşlar ortadan kaldırıldı, yok edildi, içi boşaltıldı ve orada şu söyleniyordu hep, ‘Rekabette özel sektörün önünü açmak için kooperatiflerin böyle ticari anlamda olmaları doğru değil.’ Ama ÇUKOBİRLİK'le neler yok oldu Adana'da? Özbucak yok oldu, Paktaş yok oldu. Bossa yok oldu, Güney Sanayi yok oldu, Akdeniz yok oldu, Millî Mensucat yok oldu. ÇUKOBİRLİK'i yok ederken onları da yok ettiler. Çünkü birbirini destekleyen, tetikleyen üretimi arttıran, çiftçiyi destekleyen kuruluşlardı. Bu büyük kooperatifçilerin yok olması Türkiye'de kooperatifçilik anlayışının tarımdaki varlığını tüketti. Şimdi, kooperatif, marketçiliğe döndü.

“ERDOĞAN, KOOPERATİFTE FİYAT İNDİREN İLK CUMHURBAŞKANI OLDU”

Erdoğan dünya tarihinde Cumhurbaşkanlığı statüsüne sahip olup bir kooperatifte fiyat indiren ilk kişi unvanına erişti. Yani ülkede, ticari işletme statüsündeki bir kooperatifte fiyatı Cumhurbaşkanı düşürüyor veya sabit tutacağını söylüyor. Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı, bununla ilgili taahhütte bulunulduğu bir süreçte nasıl olur da bir marketteki ürünün fiyatını Cumhurbaşkanı belirler?

“İKTİDAR, VATANDAŞIN KAFASINI BULANDIRIYOR”

Tarım Kredi Kooperatifi’nin satacağı ürünün fiyatı belirlenirken öbür tarafta şeker fabrikası durumuyla ilgili bakana bir soru önergesi veriyorum; Vahit Bey yanıt veriyor. Diyorum ki, ‘Nasıl olur da Türkiye'de şekerin kilosunun fiyatı 5.55 kuruştan bir yılda 25 liraya gelir?’ Türkiye'nin üretim açığı yok. 2021 yılında kilosu bir yıl önce 470 liradan alınan pancardan şeker üretildi ve o şekerin maliyetiyle şeker 5,5 liradan satılırken bir anda şekerin fiyatı 25 liraya çıktı. Özel sektörün fabrikaları eliyle karaborsacılık yaratıldı. Türkiye'nin 2 milyon 500 bin ton o yıl şeker üretimi vardı, bir yıl öncesinden 400 bin ton şeker stoku devredilmişti. 2 milyon 900 bin ton şekerle devam eden yılda 400 bin ton da şeker ithalatına karar verildi. Türkiye tüketimi 2 milyon 700 bin ton iken Şimdi, Türkiye'nin şeker açığı yokken şeker ithalatına karar verildiğinde sorduğum soruya Bakanın yanıtı: ‘Özelleştirme sürecinde fabrikalarla yapılan anlaşma gereği ülkemizde serbest piyasa ekonomisi uygulandığı için şekerin fiyatını fabrikaların belirleme yetkisi var, buna müdahale edemiyoruz’. Bu durumlar dikkate alındığında sorunlar iktidarın yönetim anlayışında ortaya çıkıyor, zamları unutturmak içinde düzenlemeler seçim sürecinde vatandaşın kafasını bulandırmak için kullanılıyor.

“FAHİŞ FİYATA KARŞI NE YAPTILARSA BAŞARALI OLAMADILAR”

Depolar basılıp patatesçi, soğancılar terörist ilan edildi. Bakan Nurettin Nebati döneminde marketleri denetleyen fahiş fiyat timleri kuruldu. Geçen seçim öncesi, tanzim çadır marketleri oluşturuldu. Serbest piyasa uygulaması süren ülkede fiyat için akla gelen ne varsa uygulamaya geçirilmeye kalktı ama hiçbir zaman girdi maliyetleri üzerinden değerlendirme yapılmadı, yem fiyatının ya da gübre fiyatının artışına doğrudan bir müdahale olmadı.

"İHTİYAÇ OLMAYAN GÜBRENİN FİYATI DÜŞTÜ, İHTİYAÇ OLANIN FİYATI ARTTI"

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorusuna verdiği yanıtta bir yılda gübre fiyat artışını yüzde 342 olarak açıkladığını, TÜİK’in ise yüzde 220 olarak kamuoyuna sunduğunu hatırlatan Gürer, şunları kaydetti:

“Hangi gübreye ihtiyaç varsa onun fiyatı arttırılıp, ihtiyaç olmayan gübrenin fiyatı düşürülen, buradan da fiyat oluşturulan bir yapı sürüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yeme yüzde 5 indirim yapılıp 4 ay fiyatların sabitlendiğini belirtmesine rağmen süt yeminin 50 kg torbada satılan ürüne 30 liraya varan zam geldi. Şu anda samanın ton fiyatı 3 bin lirayı geçti.

“SÖZLEŞMELİ TARIM GETİRDİNİZ, O DA HİKAYE OLDU”

Türkiye, marka satışının da egemen olduğu bir pazar alanına sahiptir, küçük üreticinin doğrudan öyle ürün mürün verme hikâyesi olmaz. Ne yaptınız? Sözleşmeli tarım getirdiniz. Tohumunu market verdi, hale mal girmeden markete geldi, halde ne satılıyorsa o fiyatta ürün satıldı. Yani o da bir hikâye oldu. Çünkü denetleyemediniz, kontrol edemediniz, sisteminiz buna müsait değil.

Denetimde taklit, tağşiş üründen belediyeleri denetimden çıkardınız. Sonra belediye laboratuvarlarının yetkisini daraltınız, insan sağlığıyla ilgili gıdadan, kontrollerden muaf kıldınız. Eğer market ucuz ürün satacaksa şunu bilin ki onun içeriğindeki değerlerle oynayacak. Örneğin, sütün yağını alacak. Rafta süt var olacak, içindeki yağ o noktada olmayacak yani kalitesiyle, içeriğiyle, ürünle oynanacak ki fiyatı düşürebilsin. Yoksa 10 kilo sütten 1 kilo kaşar çıkıyorsa, 5 kilo sütten 1 kilo beyaz peynir çıkıyorsa bunun maliyetini hesapladığın zaman raf fiyatı ortaya çıkar.

"KÜÇÜK ÜRETİCİ KORUNAMADI"

Meksika'dan nohut, Arjantin'den mercimek, Rusya'dan, Ukrayna'dan ay çiçek yağı, Yunanistan'dan pirinç getirildi. Ayrıca, stokçulukla ilgili, aracılıkla ilgili sistemi de düzene sokmuyorsunuz.

Türkiye'de serbest piyasa ekonomisinin dışında bizim karma ekonomiyi alacaksanız, kamucu anlayışla olaylara bakacaksanız kooperatifleri ayağa kaldırırken üreten ve tüketeni koruyacak, bu aradaki sömürüyü sürdüren bazı unsurları ortadan kaldıracak düzenleme lazım.

Market zincirleri kavramı ortaya çıktığında Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir de şu önermesi vardı. AVM'ler kent dışına yapılsın, küçük esnaf korunsundu. Bugün, artık mahallede bakkal yok, mahallede kasap yok. Mahallenin bakkalı, kasabı bu zincir marketler oldu. Bu süreci doğru yönetmek lazımdı, yanlış yönetildi. Her seferinde yama yapmaya çalışıyorsunuz, yama dikiş tutmuyor. Gelin, temel kanun olarak bu konuları ele alalım.”

Kaynak: anka