BURHAN DEMİRCİOĞLU

Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Koçlu köyünde yaşayan Erson Karavelioğlu, evinin yakınında açılan taş ocağındaki patlatmalardan ve tarlasındaki mahsule gelen tozdan şikayetçi. Patlamalar nedeniyle evinin bahçesine sık sık taş düştüğünü söyleyen Karavelioğlu, “9-10 yıldan beri bir taş ocağı açıldı, evimin 250-300 metre ilerisine. Patlatma yapıyorlar, taş geliyor, taş düşüyor. 2017’de evimin hemen iki metre, bir metre dibine düştü. Bu sene 10 metre ileriye düştü yumruk kadar taş. Birimizin kafasına, çocuğumun kafasına düşse ne yapacağız biz? Birinin ölmesi mi gerekiyor” dedi.

Kadirli’nin Koçlu köyüne bağlı Akpınar mahallesinde hayvanlık ve çiftçilik yapan Erson Karavelioğlu, evlerine yakın taş ocağındaki patlamalardan ve çevreye yayılan tozlardan dolayı mağdur olduklarını söyledi.

“CİMER’E YAZDIK, KOVUŞTURMAYA YER BULMADI SAVCI BEY”

Taş ocağından rahatsızlığını dile getiren Erson Karavelioğlu, şunları söyledi:

“28 yıldan beri ben bu evde oturuyorum. 9-10 yıldan beri bir taş ocağı açıldı, evimin 250-300 metre ilerisine. Patlatma yapıyorlar, taş geliyor, taş düşüyor. 2017’de evimin hemen iki metre, bir metre dibine düştü. Bu sene 10 metre ileriye düştü yumruk kadar taş. Birimizin kafasına, çocuğumun kafasına düşse ne yapacağız biz? Birinin ölmesi mi gerekiyor? CİMER’e yazdık, kovuşturmaya yer bulmadı savcı bey, nasıl bir delil arıyorsa artık bilemiyorum. Deliller ortadaydı, evimin her tarafı çatlak. 7 şiddetinde deprem gibi sallanıyor. Çinko langır langır ediyor, böyle güldür güldür ediyor. 7 şiddetinde deprem nasıl oluyorsa evim aynı o şekil sallanıyor. 6-7 yaşında çocuğum var, okula gidiyor, ikinci sınıfa geçti bu sene. Çocuk, o patlatmada kırlente sarılıyor, korkuyor. Çocuğa ‘patlatma var’ diye haber verdiklerinde çocuk, kırlente sarılıyor, böyle duruyor. Yani havadan bir taş gelse, düşse, birimiz ölse, çocuğum ölse, biz ölsek, hayvanıma bir zarar gelse bunun vebalini kim verecek?

“BEN BÖYLE BİR ADALETSİZLİK GÖRMEDİM”

Tarlama ben susam ektim, bembeyaz toz. Bu toz ile nasıl çekeyim? Bunun her tarafı toz, susamını aldıktan sonra ben bunun sapını patosa çektireceğim, hayvanlarıma vereceğim. Yem pahalı. Bir torba yem; ‘310 lira, 320 lira’ diyorlar. Yem alamıyoruz. Bunun sapını, samanını yedirirsem hayvanlar hasta oluyor, keçiler oğlak atıyor. Ben ne yapayım? Benim nereye başvurayım? Delirmek üzereyim ben ya. Ben böyle bir adaletsizlik görmedim.10 yıldan beri bu taş ocağının tozu beni bitirdi, bittik. Şu ormanlığa bir bakın, bembeyaz. Hayvanlar burada durmuyor. Benim tapulu yerim bura. Ben nereye gideyim?

“KENDİ TARLAMDAN BEN MAHSUL ALAMIYORUM”

Buğday ekiyorum, buğdayda aynısı, toz yapışıyor ekinin bedenine. Buğdayını hadi yıkayarak yiyoruz, samanını yıkayayım mı? Samanı, o tozlu samanı benim hayvanlarım yiyor, ineğim yiyor, danam yiyor; bu sefer hasta oluyorlar. İlaç al, ilaç al… Ben çok mağdur durumdayım. Verim düşüyor, saman da düşüyor. Samanı yaptıramıyoruz tozdan. Samanın tonu şu an 3 lira (3 bin TL’yi kastediyor). Yem pahalı, saman pahalı. Kendi tarlamdan ben mahsul alamıyorum.”

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Taş ocağı detaylar

Evde çatlak duvarlar

Susam tarlasından detaylar

Toz içindeki ağaçlar

Erson Karavelioğlu

 

 

Kaynak: anka