Haber: FATİH ÖZKILINÇ Kamera: KERİM UĞUR

(İZMİR)- İzmir Tabip Odası, “Sağlıkta Sorunlar Bitmiyor” başlıklı mayıs ayı raporunu açıkladı. İzmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, "Siyasi iktidarın uygulayıcısı olduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı ülkemizde halk sağlığının korunması ve geliştirilebilmesi bir yana, sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırmakta, ülke kaynaklarının sağlık alanına egemen sermaye gruplarına aktarılmasına yol açmaktadır. Bu uygulamaların hekimler ve sağlık çalışanları açısından doğurduğu sonuçlar ise çoğalan iş yükü, artan tükenmişlik ve önlenemeyen şiddettir" dedi.

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu, "Sağlıkta Sorunlar Bitmiyor" başlıklı mayıs ayı raporunu, oda binasında düzenlenen basın toplantısında açıkladı. İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, mayıs ayında yaşanan sağlık sorunlarını şöyle açıkladı:

"Sağlıkta Dönüşüm Programı ve sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması sonucu oluşan 'kışkırtılmış sağlık talebi', hastayı müşteri, hekimi ucuz iş gücü olarak gören anlayış, hekimleri ve hekimlik mesleğini değersizleştiren söylemler her geçen gün sağlıkta şiddetin artmasına neden oluyor. Etkin ve uygulanabilir bir sağlıkta şiddet yasasının tam olarak hayata geçirilemeyişi, sağlık kuruluşlarında yeterli güvenlik önlemlerinin alınamayışı hekimlerin yaşamlarından kaygı duyarak çalışmalarına neden oluyor. Sağlıkta şiddete, sağlıkta teröre 'artık yeter' diyoruz.

"Adil bir ücret politikası için yasal düzenleme yapılmalı"

İzmir'de 2 kişinin hayatını kaybettiği olayda 2 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı İzmir'de 2 kişinin hayatını kaybettiği olayda 2 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı

Geçtiğimiz günlerde SGK tarafından emekli hekimlerin aylık kalemlerinden birisine yansıtılması gereken artış oranının 'yanlışlıkla fazla yansıtıldığı” gerekçesiyle ‘1 buçuk yıllık süre içinde 3 bin 800-5 bin 900 TL fazla ödeme yapıldığı' açıklamasıyla emekli hekim aylıklarından kesinti yapıldığı görülmüştür. Hekimlerin maaşları farklı ödeme kalemleri üzerinden hesaplanmakta, temel maaş kalemi yanında ek ödeme için yıllara göre değişen uygulamalar bulunmaktadır. Hekimler için 'aylık tek bir ücret hesabına' dayalı maaş ödemesi yapılması durumunda bu tür karışıklar ve mağduriyetler ortaya çıkmayacaktır. Tüm hekimlere emekliliğe yansıyacak, insanca yaşam olanağı sağlayacak tek, adil bir ücret politikası için yasal düzenleme yapılmalıdır.

"Asistan hekimlerin eğitim hakkına kısıtlama"

16 Mayıs 2024 tarihinde Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nin yapılan değişiklik ile 'Tıpta Uzmanlık Eğitimi gören asistan hekimlerin tekrar TUS’a girmesi durumunda mesleki bilgi puanlarının yüzde 5 oranında düşürülmesi' hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyi asistan hekimlerin eğitim hakkına yönelik ölçüsüz ve ağır bir kısıtlama olarak değerlendiriyoruz. Asistan hekimlerin uzmanlık eğitimi gördükleri branşı ya da kurumu değiştirmelerinin en önemli nedeni uzmanlık eğitiminde yaşanan yetersizlikler ve sorunlardır. Sorunun çözümü için asistan hekimlerin koşullarının düzeltilmesi, uzmanlık eğitiminin aynı standartta, nitelikli hale getirilmesi sağlanmalıdır.

"Sağlık çalışanlarının hak arama mücadelesinde bulunması anayasal hakkıdır"

İzmir’de bazı kamu hastanelerinde sendikal eylemlere katılan meslektaşlarımıza ve sağlık çalışanlarına yönelik cezai işlemler başlatıldığı anlaşılmaktadır. Hekimin üyesi bulunduğu meslek kuruluşu veya sendikanın çağrısına uyması, bu amaçla hak arama mücadelesinde bulunması anayasal hakkıdır. Buna karşın idare tarafından uygulanmak istenen yaptırımlar adil değildir, hukuk ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.

“Aile hekimleri 13 haftadır adaletsizliğe itiraz ediyor”

Aile hekimleri 13 haftadır her çarşamba günü yüksek vergi kesintilerine karşı sesini duyurmaya çalışıyor. Yıl sonuna doğru yüzde 35’lere çıkan yüksek vergi kesintileri nedeniyle başlatılan bu eylemde aile hekimleri adaletsizliğe ve eşitsizliğe itirazımızı dile getiriyor. Bu eylemle; aslında gelir dağılımı konusunda adaletsizliğin en ağır şekilde yaşandığı, çalışanların çoğunluğunun açlık sınırının altında ücretlerle hayatını sürdürmek zorunda bırakıldığı ülkemizde ciddi bir toplumsal sorun olan vergi adaletsizliği bir şekilde ifade ediliyor. Enflasyon oranının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda hekimler insanca yaşamak için gerekli olan emekliliğe yansıyan tek maaşı talep ederken verginin yüzde 15’i aşmamasını istiyor.

"Yeni bir kaos yaratacak"

Onaylı Randevu Sistemi ülkenin sağlık sorunlarına bir çözüm getirmeyecektir. Sağlık Bakanlığı’nın bu tür uygulamalarının hekimler ve sağlık çalışanlarının sorunlarına çözüm olmayacağına, halkın sağlık hizmetlerine erişimine bir katkı sunmayacağına inanıyoruz. Mevcut durumda hekimler zaten yoğun bir iş yükü altında ezilirken esas sıkıntıları göz ardı edip sorunu basit uygulama değişiklikleriyle çözülecek teknik bir aksaklık gibi göstermek yeni bir kaos yaratacaktır. İş yükünü daha da arttıracak bu tutumdan tüm sağlık çalışanları zarar görecektir. 

"Hasta mahremiyetine aykırı"

21 Nisan 2024 tarihinde Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan düzenleme ile uzaktan sağlık hizmetleri geri ödeme kapsamına alınmıştır. Tebliğde, 'Uzaktan Hasta Değerlendirmeye Yönelik Sağlık Hizmetlerinde Ödeme' başlığı altında yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre, Sağlık Bakanlığı denetiminde, MHRS’den randevu almak suretiyle, Sağlık Bakanlığı’na bağlı ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında uzman hekim randevusu almak suretiyle verilen sağlık hizmetlerinin bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. TTB Etik Kurulu’nun Tele-Tıp Uygulamalarına yönelik değerlendirmesinde hasta mahremiyeti, hasta-hekim güven ilişkisi, özerkliğin korunması, sağlık hizmetlerinin metalaşması, yasal boyut gibi konulara dikkat çekilmiştir. Hali hazırdaki yönetmelik açısından değerlendirildiğinde, klasik hekim hasta ilişkisinin dışına çıkan bu uygulamanın, hangi kamusal ihtiyacı karşılayacağı; kamuda hekimlerin iş yükünü ne şekilde azaltacağı belli değildir. Uzaktan sağlık hizmetinin uygulanmasından kaynaklı eksiklik veya hata iddialarının hangi esaslara göre değerlendirileceği de belli değildir. Hasta tarafından kabul edilse dahi, hasta ve hekimin sesli ve görüntülü kaydının alınmasının ve bir sisteme kaydedilmesinin kişisel verilerin işlenme esaslarına ve hasta mahremiyetine aykırı bir durum yarattığı düşünülmektedir."

Kaynak: anka