İzmir Tabip Odası, 10 yıl önce Dr. Ersin Arslan'ın tedavi ettiği bir hastanın yakını tarafından öldürülmesi sonrasında ilan edilen ‘15 Nisan Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü’nde, "İktidarın sağlık alanında yürüttüğü politikalar hekimlere şiddet, ölüm, çaresizlik, umutsuzluk olarak geri dönmüş ve çalışma koşulları dayanılmaz hale gelmiştir" açıklamasını yaptı.

İzmir Tabip Odası'nın Alsancak'taki hizmet binasında bugün düzenlenen basın toplantısına, İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, yönetim kurulu üyeleri Süleyman Kaynak ve Hakan Köse, İzmir'de şiddete uğrayan hekim Kadir Songür'ün ikisi de hekim olan annesi Nergis Songür ve babası Mehmet Songür katıldı.

"CİDDİ TEDBİR ALINMIYOR"

İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, sağlıkta şiddetin en can yakıcı sorun olduğunu ve durdurulamadığını belirterek, "Hastasını tedavi ederken öldürülen 30 yaşındaki Ersin Arslan'ın vefatının 10. yılındayız. O gün, Türk Tabipler Birliği tarafından Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü ilan edildi. Bugüne kadar hiçbir ciddi tedbirin alınmadığını görüyoruz. 2020'de ‘beyaz kod’ sayısı 11 bin civarındayken 29 bin 800'e çıkmış. Sağlıkta şiddetin önü sadece güvenlik tedbirleriyle alınamaz. Bunun altında sağlıkta dönüşüm politikalarının getirdiği kışkırtılmış sağlık talebi var" diye konuştu.

BEYAZ KOD BİLDİRİM SAYISI ARTTI

Basın açıklamasını ise Dr. Süleyman Kaynak okudu. Ersin Arslan'ın ardından 20 yıl içerisinde 10 sağlık çalışanının daha öldürüldüğü vurgulanan açıklama şöyle:

"Meslektaşlarımızı sadece öfkeli hasta ve yakınları değil, mevcut sağlık sisteminin ağır sorunları aramızdan almıştır. Bu sorunları gidermek siyasi iktidarın sorumluluğundadır. Ancak sağlıkta şiddetin azalmasını sağlamak yerine şiddet sarmalını besleyecek, büyütecek bir tutumda ısrarcı olunmuştur. Bu tutum sonucunda şiddet yayılmış, olağanlaşmıştır. Sağlıkta şiddeti gösteren ‘beyaz kod’ bildirim sayısı 2020’de 11 bin 942 iken 2021'de 29 bin 826’ya yükselmiştir. Beyaz kod verilerinin buz dağının görünen kısmı olduğunu belirtebiliriz. Her geçen gün zorlaşan yaşam koşulları ve ekonomik kriz toplumun bütün kesimlerini etkisi altına almıştır. Uzun süredir bu zor koşullarda yaşamını sürdürmeye çalışan yurttaşlar ve yoksulluk sınırının altına düşen gelirleri, performans sisteminin parçalayıcı-yoğun çalışma koşulları altında boğulan hekimler için iktidarın vurdumduymazlığı da hem şiddeti körükleyip hem de ayrı bir şiddet yöntemi halini almıştır. İktidarın sağlık alanında yürüttüğü politikalar hekimlere şiddet, ölüm, çaresizlik, umutsuzluk olarak geri dönmüş ve çalışma koşulları dayanılmaz hale gelmiştir.

"SAĞLIK SİSTEMİ DEĞİŞTİRİLMELİ"

Hekimler çözümü istifa etmekte, emekli olmakta, hatta ülke değiştirmekte aramaktadırlar. TTB defalarca bu şiddet ortamını düzeltecek, rehabilite edecek öneriler sunarken siyasi iktidar bunlara kulaklarını tıkayarak yanıt vermiştir. Yoksullaşan, krizler ile uğraşan, sağlıkta yaşanan krizi ve tıkanmayı gün geçtikçe daha fazla hisseden yurttaşlar ile meslektaşları öldürülen, darp edilen, pandemide ağır şartlar altında çalışan, sistemin tüm açıklarının muhatabı haline getirilen hekim, sağlık çalışanları karşı karşıya getirilmektedir. Sağlıkta yaşanan şiddetin kök nedenlerini kabul etmeden, yani vatandaşların yaşama koşullarını, hekimlerin çalışma koşullarını iyileştirmeden, halk sağlığını öncelemeyen sağlık sistemi değiştirilmeden salt şiddet yasası, sağlıkta şiddeti kalıcı olarak çözemez."

Kaynak: anka