İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, TBMM Anayasa Komisyonu’nda görüşülen başörtüsü teklifi için verdikleri önergeye destek istedi. Usta, “Başörtüsü ile ilgili getirdiğiniz teklife, başını örten ve örtmeyen kadınlara tam bir güvence getirecek olan önerimizle destek veriyoruz. 24. maddeye ilişkin önergemize tavrınız sizin için samimiyet testi olacaktır. 41. maddeyle ilgili olarak da bir değişikliği gerektirecek toplumsal bir talep veya anayasal bir boşluk görmemekteyiz” dedi.

AKP, MHP, BBP ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un desteğiyle TBMM’ye sunulan ve Anayasa’da değişiklik öngören 3 maddelik başörtüsü teklifi Anayasa Komisyonu’nda görüşülüyor.

“DAHA ÖNCE NEDEN YAPMADINIZ, ELİNİZİ TUTAN MI VARDI?”

İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, AKP’nin 20 yıldır neden daha önce başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliği yapmadığını sorarak, şunları belirtti:

“Başörtüsü meselesi esasında kapanmış bir yaradır. İnancı doğrultusunda hür bir şekilde yaşamak evrensel olarak bireyin en önemli hakkıdır. Yürürlükte olan mevzuat da esasında bunun için yeterlidir. Ne yasal ne de anayasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Bu iş çözüldü mü diye sorulduğunda iktidar mensupları ‘Evet, çözüldü’ diyorlar. Yasal bir eksiklik, uygulamada bir boşluk var mı diye sorulduğunda, ‘Hayır hiçbir sıkıntı yok, bu iş çözüldü’ deniyor. Peki o zaman size soruyorum. Madem anayasada değişiklik ihtiyacı vardı, 20 yıldır siz neredeydiniz. Halen çözülmemiş bir durum vardı, 2010’daki anayasa referandumunda bu değişikliği neden yapmadınız? Elinizi tutan mı oldu, aklınıza mı gelmedi? 2017’de bir kez daha anayasa referandumu yaptınız, peki o gün neredeydiniz? Bu değişikliği o zaman neden yapmadınız? Memleketin bu kadar ağır sorunları varken, milletimiz bin bir dertle boğuşurken esasında var olmayan bu mesele geldi siyasetin gündemini kapladı.”

ÖNERGELERİNİ AÇIKLADI, SAMİMİYET ÇAĞRISI YAPTI

“Anayasa ise anayasa, mutabakatsa mutabakat. Biz varız” diyen Usta, kadınların helal haklarının yeniden tartışmaya açılmaması için İYİ Parti’nin kendi teklifini açıkladı. Usta, teklife ilişkin şunları söyledi:

“Bizim hazırladığımız öneride, kadınların başını örtme ya da örtmeme özgürlüğü ve giyim tercihleri anayasal güvence altına alınmaktadır. Başörtüsü üzerinden kadınların hiçbir baskı ya da dayatmayla karşılaşmamaları sağlanmaktadır.  Ayrıca 24. Maddenin son cümlesinde yaptığımız değişiklikle, yapılan görevin gerektirdiği şekilde giyinme konusundaki tereddütler giderilmektedir. Toplumda sağlık, askerlik, hosteslik, polislik, adalet gibi belli hizmetler için öngörülen kıyafetlerle ilgili olarak da başörtüsü tercihiyle ilgili bir engelleme olmaksızın sıkıntı yaşanmaması sağlanmaktadır.

Şimdi gelelim 41'inci maddeye. Anayasanın ailenin korunması ve çocuk haklarını düzenleyen 41’ inci maddesi geçmişte üç kez değişikliğe uğramıştır. 2001 yılında maddenin birinci fıkrasının sonuna ‘ve eşler arasında eşitliğe dayanır ibaresi eklenmiş’, 2010 yılında ikinci fıkra olarak ‘Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.’ ve üçüncü fıkra olarak ise ‘Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır’ ibareleri eklenmiştir.

Türk Medeni Kanunu aileye toplumsal bir olgu olarak bakmış; kanun koyucu toplumun temeli olarak gördüğü aileye; geniş aile ya da çekirdek aile ayrımı yapmaksızın, anayasal düzeyde koruma öngörerek Devlete bu çerçevede ailenin huzur ve refahını koruma görevi vermiştir. Toplumumuzda büyükanne, büyük baba, hala, teyze gibi her dereceden akrabaların birlikte yaşadıkları geniş aileler yaygındır. Aile içi şiddet özelinde, aileyi oluşturan her bireyin Devletin korumasında olduğu unutulmamalıdır. Toplumsal konsensusun bir ifadesi olan anayasa değişikliklerinin en yüksek seviyede uzlaşma ile gerçekleştirilmesi, korkudan değil toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanması gereklidir.

“AYRIMCILIK DEĞİL BİRLEŞTİRME”

Özellikle temel hak ve özgürlükler bağlamında getirilen değişikliklerin yeni açılımlar sağlaması gerekir. Burada çocuk gelinleri, küçüğün istismarını, kadına karşı şiddeti, kadın cinayetlerini önleyecek, azaltacak herhangi bir düzenleme söz konusu değildir. Maddeleri değil ilkeleri temel alan; ayrımcılığı değil birleştirmeyi önceleyen, ortak aklı arayan, katılımcı anayasa yapım sürecinden uzaklaşmamalıyız. Teklifle, evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ibarelerinin birinci fıkraya eklenmesi öngörülmektedir.

Türk Medeni Kanunu, ikinci kitabıyla aile hukuku düzenlenmektedir. 124, 134, 185 ve diğer maddelerinde evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulacağı son derece nettir. 124’üncü maddesi ile erkek veya kadının on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemeyeceği, 143’üncü maddesi ile aile cüzdanı gösterilmeden evlenmenin dini töreninin yapılamayacağı, evlenmenin geçerliliğinin dini törene bağlı olmayacağı düzenlenmiştir. Kısaca evliliğin tanımı, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünden itibaren bellidir. Bu konuda en ufak bir sorun da yaşanmamaktadır.

Nüfus Hizmetleri Kanunu da evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulabileceğine ilişkin hükümler içermektedir. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu’nun 3’üncü maddesinin (e) bendinde ise ‘toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa dair iddialarla ilgili başvuruları incelemek ve gerekli gördüğü hallerde ilgili mercilere iletmek’ komisyonun görevleri arasında yer almıştır. TCK 122’nci maddesi, 2014 tarihli değişiklik ile ‘dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığında’ kaynaklı nefret halini suç alarak tanımlamış ve hapis cezası öngörmüştür. Toplumda nefret söylemi ve ayrımcılık yaratacak, algı yaratacak her türlü eylem ve söylemden uzak durulmalıdır.

Teklifin genel gerekçe ve maddenin gerekçesinde yer alan, aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit ve sapkın akımlardan güçlü şekilde korunmasının, teklifle öngörülen düzenleme ile sağlanmasının mümkün olmayacağı açıktır. Teklifte geçen ‘sapkınlık’ gibi ifadeler objektif değildir, muğlaktır, uygulamada keyfiliğe yol açacak mahiyettedir. Toplumdan bu düzenleme ile ilgili bir talebin, ya da uygulamada yaşanan sıkıntının varlığından söz etmemiz mümkün değildir.

“BAŞÖRTÜSÜNE DESTEK VERİYORUZ”

Özetle; başörtüsü ile ilgili getirdiğiniz teklife, başını örten ve örtmeyen kadınlara tam bir güvence getirecek olan önerimizle destek veriyoruz. 24. maddeye ilişkin önergemize tavrınız sizin için samimiyet testi olacaktır. 41. maddeyle ilgili olarak da bir değişikliği gerektirecek toplumsal bir talep veya anayasal bir boşluk görmemekteyiz. Anayasanın 24. ve 41. maddeleri birbirinden tamamen ayrı hususlardır. Birlikte değerlendirilmesinin bir anlamı ve gereği yoktur. Konunun ortaya çıkışı da başörtüsüyle olmuştur ve bununla da sınırlıdır. Toplumsal uzlaşmanın en geniş kapsamıyla oluşması amaçlanmalıdır.”

 

Kaynak: anka