CEM HAYAT

Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, 25 Eylül Dünya Eczacılar Günü'nde; grip aşısından, HPV aşısına, Covid-19'un meslek hastalığı sayılması talebinden, eczacılık fakültelerine kadar birçok soruna değinen Çolak, “Eczacı sorunları diye, eczacılığın sorunları diye başlarsak buraya en az 20-25 başlık açmamız gerekiyor ve hepsini en az birkaç saat konuşmamız gerekiyor” dedi.

Covid-19 döneminde grip aşılarının öneminden bahseden Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, aşıların herkes için ulaşılabilir ve ücretsiz olması gerektiğini vurguladı ve "Sağlık hakkının elde edilmesinden yanayız ve bunların tüm vatandaşlarımıza ücretsiz ulaşmasını talep eden bir meslek örgütüyüz, biz yıllardan beri bunu söylüyoruz" dedi.

Çolak, ANKA Haber Ajansı’na şu açıklamaları yaptı:

"25 EYLÜL TÜM DÜNYADA 'DÜNYA ECZACILAR GÜNÜ' OLARAK KUTLANMAKTADIR"

"14 Mayıs, Türkiye’de bilimsel eczacılığın her yıl kutlandığı bir gün. 1839 yılında Mekteb-i Tıbbiye’nin içinde bir eczacılık sınıfının açılmasıyla kutlanmış bir gün. Ancak 25 Eylül, 2009 yılında Türk Eczacıları Birliği’nin, Dünya Eczacılar Birliği ile İstanbul’da yaptığı kongrede Türk Eczacıları Birliği’nin önergesi doğrultusunda Dünya Eczacılar Birliği’nde oylanmış ve kabul edilmiş bir gündür. 25 Eylül, tüm dünyada ‘Dünya Eczacılar Günü’ olarak kutlanmaktadır.

"BİZİM DE 25-26 MİLYON CİVARINDA GRİP AŞISI KULLANMAYA İHTİYACIMIZ VAR"

Geçen yıl 1 milyon 300 bin civarında aşı geldi. Türkiye, grip aşılarını az kullanan ülkelerden birisi. Çünkü grip aşısını kullanması gereken insanları tarif ettiğimizde hamileler, kronik rahatsızlığı olanlar, sık sık seyahat edenler gibi birçok insandan bahsediyoruz. Sadece kronik hastalara baktığımızda Türkiye’de 8,5 milyon civarında kronik hastalığı olan ve yaşı da belirli bir düzeye erişmiş vatandaşlarımız var. Dolayısıyla bunların bu grip aşılarını kullanması gerekiyor. Bizimle aynı nüfus ölçeğine sahip Almanya, İngiltere gibi ülkelere baktığımızda onların geçen yıl yaklaşık 25-26 milyon grip aşısı görüyoruz. Demek ki bizim de o civarda bir grip aşısını kullanmaya ihtiyacımız var. Ancak tabii bizde ödemesi devlet tarafından yapıldığı için ve bu grip aşılarının yapılması çok teşvik edilmediği için biz, az miktarda kullanıyoruz. Geçen yıl 1 milyon 300 bin civarında bir aşı geldi, bu yıl da 2,5 milyon civarında bir aşımız gelecek. 2 milyonunun gelme prosedürleri tamamlanıyor, 500 bini ise başka bir firmadan Türkiye’ye geldi. Bir gecikme olmayacak, yani Eylül sonu gibi bu aşıların Türkiye’de olacağını düşünüyoruz. Tabii bir anda hepsi gelmeyecek, peyderpey gelecek. O noktada bir aksama olur mu, onun için bir şey söyleyemiyoruz.

"BİZ SAĞLIK HAKKININ TÜM VATANDAŞLARIMIZA ÜCRETSİZ ULAŞMASINI TALEP EDEN BİR MESLEK ÖRGÜTÜYÜZ"

Biz sağlık hakkına, bir sosyal hak olarak bakıyoruz. Dolayısıyla bir sağlık meslek örgütü olarak insanların aşıya, ilaca ulaşmasının önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz ve bu konuda devletin en önemli vasfının, vatandaşı sağlık açısından korumak olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda bu aşılar elbette yetersiz, daha çok teşvik edilmeli. Biz aşıların ve ilaçların vatandaşa ulaştırılmasından yanayız ve burada sağlık hakkının elde edilmesinden yanayız ve bunların tüm vatandaşlarımıza ücretsiz ulaşmasını talep eden bir meslek örgütüyüz, biz yıllardan beri bunu söylüyoruz. Tabii tüm ihtiyacı olan ve talep eden insanların aşılanması da son derece önemli."

Çolak, HPV aşılarının ulusal aşı takvimine alınması ile ilgili ise şu açıklamayı yaptı:

"BU KORUYUCU BİR AŞI, YAPILMASI ZORUNLU BİR AŞI, DEVLET BUNU YAPMAKTAN KENDİSİNİ SAKINMAMALI" 

"Bu konuda eczacılar bir kampanya başlattılar. Hem HPV aşılarının ödeme takvimi içerisine alınmasıyla ilgili, hem de belirli bir yaşa gelmiş kadınlarımızın bunu yaptırmasıyla ilgili. Çünkü bu koruyucu bir şey, bunu yaptırmadığınız zaman buna ödeyeceğiniz bedel daha fazla olacak ve insanımızı da kaybetmeyeceğiz. O yüzden tabii ki destekliyoruz ve bunun böyle olması gerektiğini de bir kez daha belirtiyoruz. Bu koruyucu bir aşı, yapılması zorunlu bir aşı, devlet bunu yapmaktan kendisini sakınmamalı.

"BIRAKIN EKONOMİK BEDELİ, HAYATİ SONUÇLARA DA YOL AÇABİLECEKTİR"

Gelişmiş ülkelere baktığımızda çoğunda bunların o takvim içinde yer aldığını görüyoruz. Eğer siz kendinize sosyal devlet diyorsanız, sağlık hakkını koruyacağınıza dair Anayasa’ya metinler koyuyorsanız bunun gereğini yapmak durumundasınız. Dolayısıyla bunu yapan ülkeler var. Ama çoğunlukta bizim gibi gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkelerde ödeme takvimi içerisinde değil. Bunu yaptırmadığınızda ve kadın arkadaşımız bu hastalığa yakalandığında tabii ki ödenecek bedel çok daha ağır olacaktır. Bırakın ekonomik bedeli, hayati sonuçlara da yol açabilecektir. Onun için bizim temel şiarımız insanı korumak olmalı. Bunun üzerine siyaset, politika üretilirse bence çok daha sağlıklı bir nesil ve gelecek oluşturabiliriz."

Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"COVİD-19 MESLEK HASTALIĞI SAYILMALI VE GERİDE KALAN AİLELERİ BU KONUDA KORUNMALI"

"Bir defa Covid, bir meslek hastalığı sayılmalı. Çünkü eczanenizde siz vatandaşa hizmet ederken, içeriye giren vatandaşa rahatsızlığını sormuyorsunuz, bulaşıcı bir hastalığının olup olmadığını sormuyorsunuz. Kim gelirse gelsin, o insana hizmet veriyorsunuz. Bu hizmeti verirken de bu tür hastalıklara yakalanmanız ve bundan dolayı hayatınızı kaybetmeniz son derece doğal. Biz bu süreçte 51 eczacımızı kaybettik, 19 da eczane teknisyenimizi kaybettik. Sağlık camiası içerisinde nüfusa göre baktığınızda önemli bir rakam. Bu insanlar dışarıdan almadılar bu hastalığı, eczanelerine gelen hizmet sundukları insanlardan aldılar ve hayatlarını kaybettiler. Onun için Covid-19 bir meslek hastalığı sayılmalı ve geride kalan aileleri bu konuda korunmalı diyoruz.

"ECZACI SORUNLARI DİYE BAŞLARSAK BURAYA EN AZ 20-25 BAŞLIK AÇMAMIZ GEREKİYOR"

Eczacı sorunları diye, eczacılığın sorunları diye başlarsak buraya en az 20-25 başlık açmamız gerekiyor ve hepsini en az birkaç saat konuşmamız gerekiyor. İlaç fiyat kararnamesi 2004’te hayata geçti, 2008’de revize oldu yaklaşık 14 yıldır hiçbir işlem görmedi. Her şey değişiyor; kiralar, işçi maliyetleri, masraflar artıyor ama bizim kararname durduğu sürece eczacı sattığı ilaçtan zarar eder hale geliyor. Bu bir sorun, eczacılık fakültelerinin açılması bir sorun. Şimdi nitelik mi, nicelik mi? Nitelikse eczacılık fakültelerinin 12 tanesi akredite, 45 tanesi henüz ne fiziki mekâna ne laboratuvarlara ne öğretim üyelerine sahip. Burada nitelik son derece önemli bir vasıf. Eczanelerin sürekli sayısının çoğalması bir olgu. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme listelerini daraltması bir olgu olarak yine karşımıza çıkıyor. Yani sürekli daralan bir pazar, fazlalaşan bir eczane potansiyeli eczacılar açısından bir sorun. Gıda takviyeleri… Normalde bunlar eğer sağlık gibi uygulanması gereken veya sağlık beyanı ile satılan ürünlerse; tablet, kapsül, solüsyon ya da şurup tarzında hazırlanmışsa bu preparatlar, bunlar ilaçtır. O zaman Sağlık Bakanlığı’ndan bunların ruhsat alması gerekmektedir ve hekim tavsiyesi, eczacı danışmanlığıyla verilmesi gerekiyor. Yani biz ilacı hem Tarım Bakanlığı’ndan ruhsatlıyoruz, ilaç değilmiş gibi davranıyoruz, gıda takviyesi diyoruz ona, ondan sonra alındığında herhangi bir zarar etkisi olmayacakmış gibi piyasaya sunuyoruz ve vahim olaylar oluyor. Dolayısıyla bu bir sağlık sorunudur aslında. Ama bunun doğru adresi yine eczanelerdir. Çünkü oralarda bir danışmanlık vardır. Nereden geldiği, nasıl geldiği, kime verildiği belli olan bir süreç izlenmelidir."

 

Kaynak: anka